HBDH: Faşist Türk devleti, halkları birbirine kırdırmak için de türlü yöntemler geliştirmiş; Alevi-Sünni, Türk-Kürt, sol-sağ arasında derin çelişkiler oluşturarak; mezhep çatışmalarının, katliamların ve saldırıların birebir yöneticisi olmuştur.
12 Eylül Askeri Darbe’nin 40’ıncı yıldönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yapan Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH), “Osmanlı’dan günümüze soykırım, katliam ve işgal geleneğini sürdüren faşist TC devleti, kuruluş temelini işçilerin, köylülerin, ulusların, azınlık milliyetlerin, kadınların, devrimcilerin … kanıyla atmıştır. Faşist TC bu geleneğiyle birlikte egemen sınıfların resmi ideolojisi olan Kemalizmi kurmuş, korumuş ve uygulamıştır” dedi.
HBDH açıklamasında şunları belirtti: “12 Eylül Askeri Faşist Cunta’nın yaptığı darbenin 40. yılına girerken; darbenin sadece ülkeyi askeri vesayet altına almak amaçlı olmadığını bir kez daha yinelemek de fayda vardır. Bu darbeyle birlikte; 70’li yıllar boyunca büyüyerek ilerleyen, devrimci ve komünist hareketi ile bu zeminde gelişen kitle hareketlerini boğmak, aynı zamanda ciddi bir ivme kazanan Kürt Özgürlük Hareketi’ni de tarihin karanlık sayfalarına gömmek istemişlerdir. 1980 AFC’sinin esas amacı bilinçlenmeye başlayan kitleleri sindirmek, halk kitleleri arasında kültürel bir dejenerasyon yaratarak, bireysel özgürlük adı altında insanların beyninde örgütlenme fikrini yok etmek istemişlerdir. Bu temelde bencil, yoz ve devrimci kültürden uzak, şovenizm zehriyle bütün bir toplumu, emperyalizmin içine girdiği yönelime uygun aldıkları, 24 Ocak kararlarının eklentisi haline getirmişlerdir. Bunun için de başta devrimci ve komünistler olmak üzere, toplumun ilerici tüm kesimlerini büyük bir faşist zorbalıkla işkence hanelere doldurmaktan, darağaçlarına göndermekten tutalım da her türlü yol yöntemi denemişlerdir.
DİRENİŞÇİLERİN TAKİPÇİLERİ BUGÜN HEFTANİN’DE DESTAN YAZIYOR
1980 AFC’sinin bütün işkencelerine, katliamlarına ve kirli politikalarına karşı Türkiye Devrimci ve Komünist Hareketi ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin militan önder kadrolarının direnişleri nasıl Diyarbakır, Metris, Mamak ve diğer zindanlarda dilden dile, nesilden nesle aktarıldıysa; bugün de o direnişlerin takipçileri Heftanin’de Faşist TC devletinin işgal-ilhak saldırılarına karşı direnerek destan yazmaya devam ediyor. ‘Laz Kemal’in selamıyız’ diyerek işkenceci halk düşmanı Esat Oktay Yıldıran’ı cezalandırarak, yoldaşlarının intikamını alanların ardılları, bugün düşmana pençe-kaplan operasyonunun bittiğini açıklatmak zorunda bırakmış, düşmanı adeta bozguna uğratmış ve düşmanı geri çekilmeye zorlamıştır.
İstanbul işkencehanelerinde ‘ser verip, sır vermeyen’ Süleyman Cihan’ın; ‘direnmektir yaşamak’ diyerek kendini ezilen halkların mücadelesine feda eden Mazlum Doğan’ın; ölüm orucunu direniş halayına dönüştüren Fatih Öktülmüş, Haydar Başbağ’ın ve zindanların direnişini en gür sesiyle sokaklarda haykıran, 12 Eylül faşizminin diz çöktüremediği Didar Şensoy’un ve daha nicelerinin kavgalarını omuzlayan ve onların direnişlerini zaferle taçlandırmak isteyen devrimci avukat Ebru Timtik’in AKP-MHP faşist kliğinin en temel insan haklarını bile gasp etmesine karşı bedenini açlığa yatırarak ölümsüzleşmesi de kavgamızın bayrağını daha yükseklere çıkarmıştır.
Faşist Türk devleti, halkları birbirine kırdırmak için de türlü yöntemler geliştirmiş; Alevi-Sünni, Türk-Kürt, sol-sağ arasında derin çelişkiler oluşturarak; mezhep çatışmalarının, katliamların ve saldırıların birebir yöneticisi olmuştur. Madımak, Çorum, Maraş, Gazi, Roboski… katliamları bugün hala güncelliğini korumaktadır. Faşist TC devletinin katliamcı geleneği hem devrimcilere dönük tutuklama furyaları, Kürdistan’a dönük işgal ve imha operasyonları hem de halkı kışkırtarak Kürt ulusuna dönük saldırıları devam etmektedir. Sakarya’da Mardinli mevsimlik Kürt işçilere, patronun ve diğer köylülerin saldırması Türk şovenizminin inkar ve imha politikaları ile sürdürüldüğünün en bariz göstergesidir.
Emperyalizmin sadık uşağı faşist TC ülkeyi adeta bir hapishaneye çevirirken, lokal militarist güçler yaratırken, kadınları katlederken, tecavüzcüleri korurken, ezilen halkları katlederken, Kürdistan ve Ortadoğu’yu işgal etmeye çalışırken… tüm bunları yaparken de emperyalist ülkelerden sınırsız destek alırken; yeni direniş mevzileri açmanın tam zamanıdır.
Bu direniş mevzilerimizi faşizmin tam ortasında AK saraylarında, AKP-MHP faşist kliğinin istismarcı, tecavüzcü vakıflarında, işgal ve imha operasyonlarını sürdürdükleri karargahlarında, AKP-MHP iktidarını ekonomik olarak güçlendiren burjuvaların şirketlerinde faşizme darbe vurarak açmalı ve devrimin birleşik cephesini halklarımızla birlikte örmeliyiz.
1980 AFC’sinin devamı olan AKP-MHP faşist iktidarının her türlü saldırılarına karşı çıkarak, yeni direnme mevzileri yaratarak Halkların Birleşik Devrim Hareketi saflarında mücadeleyi büyütelim, faşizmi tarihin karanlık sayfalarına gömelim.”