Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi, 15-16 Haziran Ayaklanması’na ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İşçi ve emekçiler bir yıkım sürecinin içinde adeta nefes alamaz hale gelmiş durumda. Açlık yoksulluk ve gelecek kaygısı bütün işçi emekçi evlerinin yakıcı gündemi. Her geçen gün daha fazla yoksulluk, her geçen gün daha fazla baskı ve yaşamdan kovulma tehdidi. Adeta bir mengene gibi sıkıştırıyor, eziyor ve nefesini kesen duruma doğru götürüyor işçi ve emekçileri. Zamlar, işten atmalar, esnek çalışma, iş güvencesinden yoksunluk, açlık sınırı altındaki ücretler ve karşılığında dayatılan kölece çalışma koşulları, her sesini çıkarmaya çalışanın üstünde hissettiği polis copu, asker dipçiği… İşte bu düzenin işçi ve emekçilere verebileceği her şey bunlar. Bunlardan başka hiçbir şey yok!
‘EMEĞİN KUDRETİYLE HESAP SORABİLİRİZ’
Peki ya işçi ve emekçilerin, tüm ezilenlerin bu düzene verebilecekleri bir şey var mı? Evet var. Tüm bunlara karşı bir cevap, okkalı bir cevap! Geleceğimizi çalanların geleceksizliğini ispatlayan bir cevap, umudumuzu çalanların tükenmişliğini ispatlayan bir cevap, bize köleliği dayatanlara emeğin kudretini gösterecek bir cevap, bizi yaşamdan kovanlara hayatı dar edecek bir cevap, bu zulmü bu cehennemi yani bu düzeni kabul etmediğimizi gösterecek bir cevap, bizden çaldıklarıyla kurdukları firavun cennetini başlarına yıkacak, bu bezirgan saltanatını yok edecek bir cevap. Bu düzen sadece bu cevabı hak ediyor artık ve sadece bu cevaptan korkuyor. Yarattıkları bu karanlık baskı düzeni, bu cevaptan korkularının eseri.
Bu düzenden ancak emeğin kudretiyle gerçek anlamda hesap sorulabilir. Bu düzeni ancak ezilenlerin ayağa kalkışı değiştirebilir. Bu zulüm ancak ezilenlerin birleşmiş gücüyle bitirilebilinir. Emeğin ve ezilenlerin kurtuluşu için bu düzen değişmeli, bu zulüm bitirilmeli, bu bezirgan saltanatı yıkılmalıdır. Faşizm ezilmelidir. Bu mümkündür, yakındır, kaçınılamazdır. Bu, yani “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” bir gelecek, ezilen ve emekçi ellerin birleşerek halkın iktidarı hedefine yönelmesi kadar yakındır.
Bundan tam 51 yıl önce 15-16 Haziran günlerinde eyleme geçen, ayaklanan işçi ve emekçiler, emeğin ayağa kalktığında önüne geçilemez, engellenemez yıkıcı gücünü göstermişlerdir. Binlerce işçinin ayaklanarak sokaklarda oluşturduğu emek seli önüne çıkan her engeli ezdi geçti. Sadece 140 bin işçinin katıldığı ve çok kısa bir süreyi kapsayan bu eylemler bile burjuva bezirganların ecel terleri dökmelerine yetti. Asker sokağa indi, polis azgınca saldırdı, sıkıyönetim ilan edildi. Burjuvalardaki panik bazılarında öyle bir boyuta vardı ki, pılını pırtısını toplayıp aceleyle yurtdışına kaçanlar bile oldu. Ayağa kalkmış, isyan etmiş, ayaklanmış bir emekçi seli önüne ne çıkarsa yıktı geçti. Sınıfın kendi örgütlülüklerine karşı yapılan saldırıya cevapları ayaklanma oldu. Örgütlü güç ve örgütlü şiddet karşısında burjuvaların ve burjuva iktidarın yaşadığı tam anlamıyla bir çaresizlikti.
‘SON CEVABI VERMELİYİZ!’
51 yıl sonra bugün ezen ve ezilenlerin savaşı çok daha keskinleşmiş çelişkilerle sürüyor. Bu düzen çürüyor, çöküyor. Bugün 15-16 Haziran Ayaklanması’nın 51. yılında, kendi örgütlülükleri için savaşan ve ölümsüzleşen yoldaşlarımızın cüretini kuşanarak, yürünecek yolu yürümeli ve verilecek son cevabı vermeliyiz.
15-16 Haziran Ayaklanması ölümsüzlerinin anıları önünde saygı ile eğilirken, Halkların Birleşik Devrim Hareketi olarak ezilenlerin kurtuluşu yolundaki savaşı büyütüp zafere varma kararlılığımızı bir kez daha ortaya koyuyoruz.”