Cesaretin sembolü Leyla Qasim, Viyan Caf ve Destina
Leyla Qasım 1952 yılında yoksul ve yurtsever bir ailenin çocuğu olarak Germiyan’ın Xaneqîn ilçesinde dünyaya geldi. Babası Qasım Hasan, Germiyan’ın Xaneqin ilçesinde bulunan Banmîl köyüne yakın Elwend petrol şirketinde çalıştı. Xaneqin Kerkük’ün önemli petrol rezervlerinin bulunduğu bir bölge olduğundan herkesin üzerinde siyaset yürüttüğü ve Enfallere en fazla tanıklık eden bir Kürt şehridir. Xaneqînli Kürtler de Eylül devrim sürecine büyük bir coşkuyla katılır ve Kürdistan mücadelesinde çok sayıda şehit verir.
1958 yılında Xaneqin’de ilk öğrenimine başlayan Leyla Qasım, orta öğrenimini de burada tamamlar. Leyla okuldaki başarısı ve zekasıyla herkes tarafından tanınırdı. Leyla Qasım’ın babası emekli olduktan sonra 1971 yılında Irak’ın başkenti Bağdat’a taşınırlar. Leyla lise öğrenimini Bağdat’ta tamamlar. Leyla Qasım abisi Selam Qasım yoluyla siyasetle tanışır. 1971 yılında Bağdat Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde okumaya başlayan Leyla, 1972 yılında o dönem yeni yeni gelişmeye ve büyümeye başlayan Kürt öğrencilerinin oluşturmuş olduğu örgütlenme içerisindeki yerini alır. BAAS rejiminin tüm baskı ve istihbarat çalışmalarına rağmen Kürt gençliği gittikçe örgütlenmekte, Leyla da bu örgütlenme içerisinde rejimin baskı uygulamalarına karşı boyun eğmez bir duruş sergilemektedir. Kendi döneminin tüm toplumsal tabularını yerle bir eden Leyla, Kürt toplumu içerisindeki “Kadınlar mücadeleye katılamaz, mücadele erkek işidir” anlayışını da kırmış ve Bağdat’taki öğrenci çalışmalarına, yine mücadeleye en ön saflarda aktif katılanlardan birisi olmuştur. Leyla’nın bu yaklaşımı feodal gerici zihniyete de bir darbe vurur ve Leyla tarihe damgasını vurarak efsaneleşen Kürt kadınları arasındaki yerini alır.
1974 yılında ilk eylemini bir uçak kaçırarak gerçekleştiren Leyla Qasım, daha sonra 29 Nisan 1974 tarihinde Irak Baas rejim güçleri tarafından tutuklanır. Leyla Qasım, direnmekten vazgeçmez ve zulüm karşısında dimdik durmayı başarır. Leyla Qasım’ın direnişini kıramayan Baas rejimi 13 Mayıs 1979 tarihinde Leyla Qasım’ı idam eder. Hala dilden dile anlatılan bu efsaneleşen Kürt kadını, Kürt Kadın Hareketi’nin örgütlenmesinde ve gelişmesinde öncü kadın kişiliklerden biri olarak yerini alır.
Viyan Caf
Leyla Qasım’ın bırakmış olduğu direniş mirasını devralan Güney Kürdistanlı devrimci Kürt kadınlarından biri de Viyan Caf olarak da bilinen Leyla Walî Hüseyin’dir. Leyla Walî Hüseyin 1981 yılında Süleymaniye’de dünyaya gelir. İlk ve orta öğretimini Süleymaniye’de tamamlayan Viyan, 1997 yılında PKK hareketine katılır ve çok kısa bir süre içerisinde PKK hareketi içerisinde önemli bir gelişim düzeyi kazanarak PKK yürütmesine, Kürdistan Kadın Hareketi’nin askeri kanadı olan Star Özgür Kadın Birlikleri’nin (YJA Star) Meclisine seçilir. 2006 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği haberi ve yine Türk devletinin Öcalan üzerinde uygulamış olduğu tecridi protesto etmek için Zaxo kentine bağlı Haftanin bölgesinde, bedenini ateşe verir ve yaşamını yitirir. Ailesi tarafından alınan cenazesi Süleymaniye’de bulunan Girdê Seywan mezarlığına getirilerek orada defnedilir.
Ardından mektuplar bırakır Viyan. Eylemini gerçekleştirme amacına ilişkin olarak ifadelerin yer aldığı mektuplarda, Kürdistan ve Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesine bağlılığını ve PKK lideri Abudullah Öcalan’ı bir ideolojik, felsefi önder olarak gördüğünü, üzerindeki bu uygulamaları asla kabul edemeyeceğini belirtir. Viyan, arkadaşları ve mensubu olduğu hareket içerisinde çok sevilen, değer verilen bir militan olan Viyan’ın yol arkadaşları bedenini ateşe verdiği yeri anısını sürekli yaşatmak ve hatırlatmak için bir ziyaretgaha çevirir.
Kobanê direnişinde Güney Kürdistanlı bir kadın: Destina Kandil
Beyan Hemid Xıdır (Destina Kandil) Süleymaniye’nin Ranya ilçesine bağlı Çarqurne nahiyesinde doğar. Çok genç yaşlarda 2001 yılında PKK hareketine Kandil üzerinden katılır. Yaşı küçük olduğundan dolayı savaş ortamlarından uzak tutulan Destina, PKK bünyesinde oluşturulan Genç Kadınlar Birliği’ne alınır. Burada özel bir eğitimle yetiştirilen Destina sonraki yıllarında birçok eğitimden geçerek askeri alana yönelir ve Kürt kadınlarının askeri kanadı olan YJA Star saflarındaki yerini alır. Askeri anlamda kendisini yetiştiren Destina, YJA Star içerisinde etkili bir komutan olur. Destina Kandil, DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırması ardından YPJ saflarına katılır ve 20 Ekim 2014 tarihinde Kobanê’de DAİŞ çetelerine karşı yürütülen mücadelede şehit düşer. Cenazesi Güney Kürdistan’a getirilerek doğup büyüdüğü yerde defnedilir.
Mücadele mirasını devralacak olan diğer Kürt kadınlarına direnişin yolunu gösteren Destina da, Güney Kürdistan kadın tarihinin unutulmayacak kadın öncüleri arasındaki yerini alır.
‘Bu kadın öncülere sahip çıkılmalı’
Sosyolog, Aliye Ferec Mustafa: Güney Kürdistan tarihinde efsaneleşen kadınlar, Kürt kadınlarının tarihte büyük rol oynayan kadın öncülere sahip çıkılması gerekir.
Güney Kürdistan tarihinde siyasi alanda rol oynayan kadınların sayısı azdır, ama olanlar da önemli bir rol oynamışlardır. Bu kadınların şimdiki kuşak üzerinde bırakmış oldukları etkiler var. Hepsexanî Neqîb ve Adîle Xan gibi kadınlar hem kadınların siyasi önderleri, hem de toplumun öncüleri olarak bilinirler. O dönemin toplumsal gerçekliği içerisinde önemli siyasi roller oynamışlardır.
Derin bir yurtseverlik duygusu taşıyan bu Kürt kadınlarının, aile yapılanmalarının kişilikleri üzerinde yaratmış olduğu etki, “Siyasi alanda liderlik yapabilecek kadınların kendilerine örnek alacakları şahsiyetlerdir. Toplum karşısındaki duyarlılıkları ve yurtseverlik duyguları toplumun da onları kabul etmesini sağladı. Amaçlarını başarmakta ısrarlı kadınlardı. Eğer onlar böyle yapmamış olsaydı, o zaman yürütmüş oldukları mücadele gün yüzüne çıkmaz ve bugün dilden dile dolaşmazdı. Bu kadar etkili olmamış olsalardı, basının örgütlü olmadığı öyle bir dönemde kaybolup giderlerdi.”
‘Mutlaka yazılmaları gerekiyor’
Güney Kürdistan’da Kürt kadınlarının örgütlü bir yapıya dönüşmesi önündeki engellere ve tarihte rol oynayan ve sözlü bir tarihe dönüşen Güney Kürdistanlı kadınların tarihlerinin mutlaka yazılması gerekiyor.“Kadın hareketleri ve örgütlerinin Kürt kadınlarının mücadele tarihini yazacak projeleri olabilmeli. Mısır’da kadınlar ‘kadın ve anılar’ diye bir araştırma grubu kurarak Arap halkının mücadele tarihinde rol oynayan devrimci ve bilinçli kadınları araştırıp yaşamlarını yazıya döküyorlar. Bu kadınların yaşam hikayelerini kitaplaştırıyorlar. Bizim de bunu yapabilecek bir gruba, örgütlenmeye ihtiyacımız var.”
‘Süreklilik içeren bir mücadele yok’
Toplumsal gerçekliğin kadının öncü bir karakter kazanması üzerindeki etkileri ve Güney Kürdistan kadınları da mücadele tarihine yeterli düzeyde sahip çıkmadı. “Süreklilik içeren bir mücadele yok. Örneğin Halepçe’nin mücadele tarihinde Adîle Xanım var, ama ondan sonrası yok. Yani kadınların bu direnişi bir zincirin halkaları gibi birbirini bağlanamamış, süreklilik arz etmemiş, dolayısıyla sınırlı kalmıştır. Bunun da en temel nedenlerinden bir tanesi bizim tarihe geçen ve sembol haline gelen kadınları topluma yeterli düzeyde tanıtmamamız, onları bu toplumun unutulmayacak bir hafızası haline getirmememizdir. Onların cesaretini, direnişini ve mücadelelerini yeterli düzeyde tanıtamadık.”
“Güney Kürdistan’da öncü kadınları sembol haline getirecek bir kültür ve anlayış yok. Varsa da çok zayıftır. Toplumu eğitme boyutunda da tarihi kişilikleri unutulmayacak semboller haline getirmek çok yetersiz. Erkekler kadınlar gibi bu tür engellerle karşılaşmıyor. Ya da onlara daha fazla yer veriliyor.”
‘Bugünkü kadın örgütleri kendi öncülerini yaratamamışlardır’
Güney Kürdistan’da bulunan kadın örgütlerinin gelişip büyümeleri önündeki temel etkenlere ve sorunlara da değinen Aliye “Güney Kürdistan’da birçok kadın kurumu var. Her birinin de bir çalışma planı var. Kuşkusuz olumlu roller de oynamışlardır, fakat toplum üzerinde etkide bulunacak ve yönlendirebilecek öncüler yaratamamışlardır. Dolayısıyla siyasi ve toplumsal alanda kadınlar etkili bir role sahip olamamışlardır. Yine Kürdistan bölgesinin siyasi sistemi içerisinde etkili karar gücü olamamışlardır. Yapmış oldukları olumlu bir çalışma varsa da o da belli bir düzeyde toplumun kadın sorununa karşı duyarlılığını geliştirmek olmuştur. Kadının toplum içerisindeki konumunu, yine gücünü kısmi de olsa topluma tanıtabilmişlerdir. Yine bu örgütler sayesinde kadınlar siyasi yapılar ve partiler içerisinde kısmi de olsa yer alabilmişlerdir, yine bakanlıklarda yer almışlardır. Fakat bu da çok sınırlı bir sayıda olmuştur.”
‘Parçalı duruyorlar’
“Kadınlar farklı farklı birçok partiye dağılmışlar. Partilerin birbirleri arasındaki çelişkileri ve dengeleri kadınları da parçalamış ve birbirinden uzaklaştırmıştır. Bir partiye hakim olan ideoloji, bir kadın örgütünün ölçüleriyle çelişebilir. Dolayısıyla hala Güney Kürdistanlı kadınlar ortak sorunlarda bir buluşmayı sağlayamamış ve ulusal bir proje sahibi olamamışlardır.”
‘Rojava ve Kuzey’in mücadele deneyiminden yararlanılmalı’
Kürt kadınlarının Kürdistan’ın diğer parçalarındaki mücadele öncülüklerine de dikkat çekerek Kürdistan’ın diğer parçalarının da bu mücadele deneyim ve tecrübelerinden yararlanması gerektiğini belirtti. Yakalanılan örgütlülük düzeyinin Kürdistan’ın diğer parçalarında mücadele içerisinde olan ve olmayan tüm kadınlara önemli bir deneyim sunduğunu da devamla ifade eden Aliye, “Kobanê’de savaşan kadın savaşçıların mücadele deneyimi çok önemli ve bu deneyim teorize edilerek diğer parçalardaki Kürt kadınlarının bu deneyimden faydalanması sağlanabilmelidir. Eğer bu deneyimler pratikleşirse o zaman diğer parçalardaki erkek egemen zihniyet de değişir ve önemli bir etki düzeyi açığa çıkarır. Yani kadını sadece biyolojik bir obje olarak gören toplumsal bilinçte bir kırılma yaşanır ve kadının asıl rolü açığa çıkar. Dolayısıyla savaşan, ülkesini savunan kadın gerçeği Kürdistan’ın diğer parçalarında da etkisini gösterdikçe, erkek egemenlikli zihniyette de önemli değişimler yaşanır ve kadınlar, birçok alanda önemli rol ve sorumluluk üstlenir.”
“Birliğimizi sağlamalı ve ortak projeler oluşturmalıyız. Eğer bir kadın savaş alanına katılabiliyorsa, o zaman diğer alanlara da katılabilir. Kadının bu gücü var ve bunu ispatlamıştır da.”