15 Şubat’ı sadece bir gün olarak görmek doğru değildir. Eğer, 15 Şubat takvim sayfalarındaki bir gün olarak ele alınırsa o zaman, onu ritüelleştirmiş olmaktan öteye geçmemiş olacaktır. Ritüellerde de daha çok o güne yüklenen anlam yoğunlaştırılarak yaşanır. Oysa 15 Şubat bundan farklıdır. O gün Önder Apo rehine olarak alınmış ve buna karşı halk ayaklanmıştır. O nedenledir ki, 15 Şubat ayağa kalkışın adı olarak tarihe geçmiştir. 15 Şubat 1999 günü yaşananlar tekrar hafızalarda canlandırıldığında bu gerçeklik çok net bir şekilde görülmüş olacaktır.
15 Şubat 1999, yakın bir tarihtir. Aradan 21 yıl geçmiştir. O günleri yaşayanlar hala hayattadır. Sonrası nesil de 15 Şubat’ı yaşayanlar kadar, o günün ne anlam ifade ettiğini hafızalarına silinmemecesine kaydetmişlerdir.
15 Şubat günü Önder Apo’nun rehine alındığının duyulması üzerine dört parça Kürdistan’da ve yurt dışında yaşayan Kürtler ayağa kalkmışlardı. Meydanlar doldurulmuş, komploda yer alan devletlerin konsoloslukları, elçilikleri protestoların gerçekleştiği mekanlar haline gelmişti. “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı altında bir çok Kürt genci kendini ateşten gülle haline getirerek şahadete ulaşmıştı. Aynı şekilde binlercesi de komploculara karşı birer fedai olarak aynı doğrultuda harekete geçmeye hazır hale gelmişti. Bu yönüyle 15 Şubat, yedisinden yetmişine varıncaya kadar tüm Kürdistan halkının Önder Apo etrafında bir araya gelerek oluşturdukları ve bugüne kadar kırılmayan ateşten çemberin adı olmuştu.
Her yıl 15 Şubat günü yaşananlarda, oluşturulan bu ateşten çemberin daha da büyütüldüğü, içerisine girilen kararlaşmanın ve yerilen sözlerin yenilenerek daha da güçlendirildiğini göstermektedir
15 Şubat’ın yeni bir yıl dönümü bu bilinçle ve gerçeklikle karşılanmıştır. Dört parça Kürdistan’da; dağlarda, ovalarda, köylerde, kentlerde, yurtdışında, metropollerde yaşayan tüm Kürtler; ruhu, kararlılığı, azmi ile meydanlara çıkmışlar ve Önder Apo’ya olan bağlılıklarını göstermişlerdir. Kürdistan halkının dostları da, 15 Şubat 1999’da olduğu gibi aynı kararlılık ve coşkuyla saflardaki yerlerini almışlardır. Böylece 15 Şubat’ın yeni bir yıl dönümünde Önder Apo selamlanarak yeni bir direniş yılına giriş yapılmıştır. Bu aynı zamanda 15 Şubat’ın 22. ve ardından yaşanacak olan yıl dönümlerinin nasıl karşılanacağının bir göstergesi olmuştur.
Kürdistan halkı ve dostları için her gün 15 Şubattır. Bu sadece bugün değil, 21 yıldır böyledir. 22. ve daha sonraki yıllarda da böyle kalmaya devam edecektir. Uluslararası komplo hala devam etmektedir. Her geçen gün Kürdistan halkına karşı yürütülen soykırım saldırıları çok daha katmerli bir hale getirilmektedir. Bu sadece Bakuré Kürdistan’da değil, Rojava ve Başuré Kürdistan toprakları üzerinde de yaşanmaktadır. Rojhelat Kürdistan’ı ve yurtdışında, metropollerde yaşayan Kürtlerde bu soykırım saldırılarının doğrudan hedefi halindedir. Kürdistan halkına karşı topyekun bir özel savaş politikası olarak gerçekleştirilen bu soykırım saldırılarına uluslararası küresel sermaye güçleri ile diğer sömürgeci ve işbirlikçi güçlerde ortaktır.
Her günün bir 15 Şubat haline geldiği koşullarda, 15 Şubat’ı sadece takvim sayfalarında olan bir gün olarak görmek, öyle kabul etmek mümkün değildir. Yıllardır kesintisiz süren nöbet eylemleri, yürüyüşler, protestolar vb.lerini bunu göstermektedir.
15 Şubat “Kürt Ulusal Soykırım Günü” dür. Komplocular ve onların işbirlikçiler Önder Apo’yu rehine olarak alarak alanlar, onun şahsında 15 Şubat günü Kürdistan halkına karşı, ulusal soykırım saldırılarını başlatmışlardır. Soykırıma karşı mücadele de, yılın 365 gününde, günün 24 saatinde, her saatin her dakikasına, saniyesine vb. varıncaya kadar nefes alıp-verişin gerçekleştiği her an, tetik halinde yürütülen bir mücadele içerisinde olmak demektir.
15 Şubatın 22.yılına da böyle bir gerçekliğin bilinci ile girilmiştir.