Sema ÇELİKBİLEK
Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca Hırsızlar rejimi anlamına gelir. Demokrosinin bütün kurumlarıyla yerleşmediği ülkelerde görülen bu durum, o ülkelerin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri olmaktadır.
Hırsızlar rejiminin egemen olduğu bir ülkede, yerli sanayi ve tarımsal üretim zayıflar ve iç pazar büyük sermaye gruplarına açılır. Siyasal alanda da insan haklarını çiğneyen, baskıcı bir yönetim kendini gösterir (düşük ücretler, rüşvetsiz iş yapmayan bir bürokrasi vb). Etnik milliyetçiliği, ırkçılığı ya da dini kullanarak geniş kitleleri yönlendirmeleri, bu tür yönetimlerin en karakteristik özellikleri arasındadır.
Tam da bu tanım Erdoğan rejimini net bir şekilde ortaya koyuyor. 18 yıldır iktidarda olan AKP-MHP iktidarı yani saray iktidarı, sadece kendi ve ailesi için çalıştı. Türkiye’de yaşayan halkları büyük bir kriz ve kaosun içine sürükledi.
Faşist AKP-MHP iktidarı Türkiye’de bulunan yeraltı ve yerüstü kaynakları kendi çıkarları için yandaşlara sattı. Ayakkabı kutuları dolusunca milyar dolarlar, yatak odasından çıkan içi dolar dolu kasalar ve para sayma makineleri, gemiler, şirketler, Kürtleri katletmek için eğittiği çetelerine silah taşıyan tırlar ve otobüsler… Saray şefi Erdoğan, yasaları kendi ve ailesel çıkarları doğrultusunda değiştirdi. Yeni yasalar çıkartarak kendi ve ailesinin güvenliğini sağlamaya çalıştı.
Türkiye’deki halklar kafasını sokacak bir baraka bulamazken, soykırımcı Erdoğan kendine saraylar yaptırdı. Evet saraylar bir sarayla yetinmedi çünkü. Bu sarayların yılık ve günlük masraflarına bakıldığında saray iktidarının nasıl usta bir hırsız olduğu görülecektir.
Soykırımcı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılında 199 milyon TL olan ödenek, 2015 yılında yüzde 99’luk rekor artışla 397 milyon TL’ye çıktı. 2016 yılında 434 milyon, 2017’de 648 milyon, 2018’de 845 milyon TL ödenek ayrılırken bu tutar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte bir önceki yıla göre yüzde 231’lik artışla 2,8 milyar TL’ye ulaştı. Sarayın 2019’da harcama tutarı 3 milyar 668 milyon lira. Bir önceki yıla göre harcamalar 3.8 kat artarken, gelir 861 milyon lirada kaldı. Gelir ve giderler arasında 2.8 milyarlık fark oluştu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre Cumhurbaşkanlığı’nın 2021 yılı ödeneği, 4 milyar 39 milyon TL oldu.
Yani Saray şefi Erdoğan, sarayı için yıl içinde 1 milyar 648 milyon 678 bin lira bütçe kullandı, aylık harcamasının 137 milyon, günlük 4.5 milyon lirayı aştı. Bunları nasıl mı yaptı tabi ki hırsızlık ve yolsuzlukla halkın emeğini sömürerek, Türkiye’deki halkları aç bırakarak yaptı.
Haksızlığa karşı sesini çıkartanlar AKP-MHP iktidarı tarafından baskı ve şiddetle gözaltı ve tutuklamalarla susturmaya çalıştı. Saray şefi Erdoğan ve AKP-MHP iktidarı kendi güvenlikleri için kurdukları ve milyarca para verdikleri paramiliter çetelerini halka saldırttı. Peş peşe çıkardığı torba yasalarla kazanılmış hakları emekçinin elinden aldı. Yasaları kendine göre dizayn etti. Madenler ve elektrik santralleri başta olmak üzere elde kalan birkaç kurum bile özelleştirilerek yandaşlarına ve sermayeyi peşkeş çektiler.
Saray iktidarının talimatıyla rakamları açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), işsizlik oranını 4 milyon kişi olarak verse de aslında bu rakamın iki katı işsiz olduğu herkes tahmin edebiliyor. Şu anda Türkiye’de 15 milyondan fazla işsiz bulunuyor.
Sadece işsizlik oranına da bakıldığında Saray iktidarının her taraftan çalıp çırptığı ortaya çıkacaktır. Ailece meslek haline getirdikleri hırsızlık görevlerini en iyi şekilde yerine getiriyorlar aslında. Çünkü Avrupa ülkelerinde bulunan hesapları gittikçe şişiyor. Erdoğan’ın varlıkları Temmuz 2020 itibarıyla yaklaşık 2,5 milyon Euro tahmin ediliyor. Diğer yandan Erdoğan’ın milyonlarca Euro‘sunun İsviçre banka hesaplarında duruyor. Yine oğlu Ahmet Burak Erdoğan, MB nakliye şirketinin sahibi, varlığının 80 milyon Euro civarında olduğu tahmin ediliyor. En küçük oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın işi de şüpheli. Bilal Erdoğan’ın milyonlarca Euro petrol satın alarak DAİŞ’i finansal olarak destekliyordu
Yine Burak Erdoğan’ın ortağı olduğu MB Denizcilik 2 milyon 650 bin liralık sermaye artırımına giderek sermayesini 5 milyon 300 bin liraya çıkarmış. 2007’de 50 bin lira sermayeyle kurulan şirketin gemi sayısı ise bugün 10’a çıkmış.
Daha bitmedi hırsızlıkları tabi Saray şefi Erdoğan ve ailesi “Üsküdar’da yüksek duvarlar arkasında kendilerini korumaya alıyorlar. Erdoğan ailesi orada 5 villada oturuyor. Mal sahibi olarak oğulları Ahmet ve Bilal gözüküyor. Değeri ise yaklaşık 6 milyon Euro. Kayıtlarda Erdoğan’ın burada kiracı olduğu yazıyor. Babaları yılda 50 bin Euro’ lük maaş alırken, çocukları parada yüzüyor.”
Saray iktidarı kendine saraylar ve Avrupa bankalarındaki hesaplarını şişirmeye dursun kurdukları hırsızlık rejimi gün be gün yıkılmaya doğru gidiyor. Hem iç siyaset hem de dış siyasette duvara çarpan saray iktidarı, ilk olarak damadın kellesini götürdü. Sarayın damadı Berat Albayrak, bütün sarayın hırsızlıkları dizayn eden ve yürüten kişilerin başındaydı. Onun için saray şefi Erdoğan, kendini kurtarmak için damadın kellesini götürmeyi daha uygun gördü. Soykırımlar üzerinde kurulan Türk tarihine bakıldığında padişahlar kendi güvenlikleri için her zaman kelleler verirler. Kelleler verildikçe padişahın kellesine sıra gelir ve kurdukları rejimleri kelleyle birlikte biter.
Damat gitti ancak sırada kesilmeyi bekleyen kelleler var. Bu kellelerin gidişi saray şefi Erdoğan’ın kellesinin de en yakın zamanda gideceğini gösteriyor. Yani keselendikçe vücuttaki kirlerin gidişi gibi dir bu gidişler.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, yapılan kirli siyasetin insanı nasıl bitirdiğine dair 1965’te kaleme aldığı “SADRAZAM HAMAMDA ” şiiri
“KİR BİTTİ SADRAZAM ELDEN GİTTİ”
Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştemal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam deseniz
Kuruldu göbektaşına
Yan gelip yattı.
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı
– Nittünüz devletliyi
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
– Biz yıkadık, keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti Sadrazam elden gitti.