Kürtler, gösterdiği mücadele ile dünya gündemine zor bela girebilmiş bir halktır. Tarihi kaynaklardan elde edilen veriler ile kürtlerin bugüne kadar 30’dan fazla direnişe geçtiği biliniyor. Ancak gösterilen direnişler hiç bu kadar geniş bir kitleye ulaşamamış, Dünya gündeminde yer edinememiştir. Bu direnişlerde bilindiği gibi düşman tarafından kırılabilmiştir. Direnişe geçen kürtler, direnişin ilk yıllarında veya ilk sürelerinde düşmana ciddi zararlar verebilmiş ve hedefine oldukça yaklaşabilmiştir. Öyleki bu direnişler çoğu yerde salt aşiret temelli olmasına karşılık halktan da destek görebilmiştir. Ancak yürütülen hiçbir direniş sonuca götürememiş, hedefe tam olarak ulaşılamamıştır. Güçlü askeri beceriler ve savaş yetenekleri olmasına rağmen başarıya ulaşamamanın sorunları olarak teşkil eden nedenler vardır. Bunlar sırasıyla; Aşiretçilikten çıkamayıp ulusallaşamama, düşmanı doğru tanıyıp ona göre direnişi büyütememe, komplo ve entrikalara karşı gerekli duruşu sergileyememe ve öz gücüne dayanmayıp başkalarından destek beklemedir.
Bu nedenlerin başında gelen ve en çok can yakan sorun olarak Aşiretçilikten çıkamayıp ulusallaşamama sorunu, salt kendi içinde kalan ve esas düşmanla yürütülen savaşın yanında iç savaşlara da yol açmıştır. Bilhassa günümüzdede bu denli bir tehlike mevcuttur. Kürt toplumunda aşiretleşme önemli bir korunma mekanizması olarak tarih sahnesinde boy göstermiştir. Bu korunma mekanizmasının günümüze taşıdığı direniş ruhu, bütün benliği ile yaşatılıyor. Ancak bu ruh olumlu yönde bir değişim gösterebilmiştir ve bugün gösterilen direniş ne kürt halkı nezdinde nede Dünya gündemine bir aşiretin gösterdiği direniş olarak geçmemektedir. Bu direnişte düşman hasımlar için hedef alınacak kesim aşiret değildir, düşmanın hedefi daha büyük ve daha güçlüdür. Dahada sade açıklamak gerekirse bugün Dünya sahnesinde yer bulan direniş Kürt Halkının direnişidir. Bireysel çabaların toplumsal çabalarda, toplumsal çabalarında bireysel çabalarda karşılığını bulması böyle bir sonuca götürmüştür. Halk, öncüsüne, savaşçısına, siyasetçisine sahip çıkmış, öncü, savaşçı ve siyasetçide halkına sahip çıkmıştır. Değişim gösteren yön budur. Tarihin bu deminde geliştirilen direniş aşiret temelli bir direniş değildir. Aşiretlerinde içinde bulunduğu ulusal temelli bir direniştir. Kısaca elde edilen kazançlar oluşturulan kısıtlı birliğin getirileridir. Tekrar geçmişten bahsedecek olursak, başlatılan direnişlerin başlarda halktanda destek gördüğü ancak daha sonra parçalandığını belirtmiştik. Bunun nasıl geliştiğini bir düzeyde açıklayarak bilinçlenme ve direnişin ne yönlü geliştirilmesi gerektiğine ışık tutacağız. Büyük ve güçlü hedefler, düşmanın kolaylıkla saldırı kararı alacağı veya kontrolü altına alacağı hedefler değildir. Fakat küçültülmüş ve güçsüzleştirilmiş hedefler kan emici, insanlık düşmanlarının iştahını kabartır. Bunun örnekleri tarihimizde yığınca vardır. Kısıtlı birlik ile elde edilen kazançlar, düşmanın hedefi halindedir. Ya askeri hedeftir yada siyasi hedef. Günümüzdeki seyir halide bunu fazlasıyla ifade ediyor. Örneklendirmeler ile hedefteki kazanımlar üzerine nelerin döndüğünü somut bir biçimde destekleyecek olursak Rojava bugün askeri hedeftir ve Güney’de siyasi hedeftir.
Nifak tohumu ekme olayı sıradan kötüleme saldırıları ile gerçekleşmemektedir. Yenilmez güçlere karşı parçala ve saldır yöntemi düşman için her zaman başlıca yol vurduğu yöntemlerden biri olmuştur. Bunun dışında bir başka yöntem olarak, gösterilen direnişlerde her zaman bir başrolün oluşu, düşman için hedef belirlemede rahatlatıcıdır. Başrol ya hedef alınarak kötülenir, ya da övülerek, fırsatlar sunularak kendi safına çekilir. Med İmparatorluğundan Şex Seid direnişine kadar kürtlerin tarih sahnesinde boy göstermiş her direnişte bunlar görülmüştür. Med İmparatorluğu nasılki ordulara komuta eden “Harpagos” ihanet edip persleri getirip Med İmparatorluğunun yıkılışına neden oldu ve Şex Seid’in damadı Şex Seid’e ihanet edip onu Türk askerlerine teslim etmek için köprünün üzerine silahsız götürüp direnişin liderinin düşmana esir düşmesine neden olmuşsa diğer gelişen güçlü ve büyük direnişlerin hepsinde benzer olaylar vardır. Mahabad Cumhuriyeti’nin yıkılışında da şaibelerin olduğu net iken o sürecin nasıl geliştiğinden haberdar olan sadece bir kesim vardır. O kesimde şuan hükümette. Kısaca elde edilen kazançlar birilerine sunulan vaatler yoluyla düşürülmesi ile başlatılan süreçler sonucu kaybedilmiştir. Günümüzdeki bilinçlenme düzeyi ciddi kazanımlar getirdi. Bunun sağlayıcısı her kesimden direnişe geçen Kürt halkı ve bu direnişe öncülük eden halkın çocuklarıdır. Kürdistan Özgürlük Hareketi Kürt halkının tarihi boyunca bu kadar büyük ölçüde birliği sağlayabilmiş ve ulusal bilince ulaştırabilmiş tek harekettir.
Yakın geçmişimizde gelişen Şex Seid direnişinin ilk dönemlerinde büyük başarılar sağlayıp daha sonra ise kazımların kaybedildiğini söylemiştik. Aşiret temelli başlayan ve daha sonra ulus nezdinde karşılığını bulan bu direniş hareketi kısa sürede ciddi kazanımlar elde etti ve güçlü bir pozisyona sahip oldu. Halktan gördüğü destek şüphesiz en büyük gücüydü. Seyid Rıza’nın da Dersimde başlattığı direniş aynı ölçüde gelişen bir direnişti. Ancak genelleşmemesi ve tüm Dersim bölgesine yayılmaması, tüm aşiretler tarafından desteklenmemesi ve yalnız bırakılması ile güçsüzleştirilip soykırım saldırılarına zemin hazırlandı. Bunun haricinde direnişçi kesimlere sunulan halk desteğini kesmek için Şex Seid direnişinde uyguladıkları yöntemin benzerini uyguladılar. Şex Seid direnişinde de halktan gelen desteğin kesilmesi adına, direnişçilerin kıyafetleri ile köylere giren Osmanlı askerleri köyleri talan edip halka zulüm uygulama yoluna baş koydu. Medya ve propagandacıları aracılığı ile de toplum içinde toplumun hassas noktalarına saldırıldı. O dönemde gelişen direnişlerin İngilizlerin yönlendirmesi ile geliştiği propagandası Çanakkale savaşından henüz yeni çıkmış bir toplumda tereddüte ve karşı çıkışa neden oldu. Bu yöntem karşılığınıda buldu. Bu Seyid Rıza’nın “Ben sizin yalanlarınızla baş edemedim, bu bana dert oldu, Bende size boyun eğmedim buda size dert olsun” sözünden de anlaşılırdır.
Bugün gelişen direnişe karşıda aynı yöntemler uygulandı. Kürdistan’ın cehenneme dönüştüğü 90’larda bu yöntemler yoğunca kullanıldı ve haalada kullanılmaktadır. Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı Kontr-Gerilla örgütlenmelerine giden türk devleti kendi gayri-resmi askerlerine gerilla kıyafetleri giydirip halka saldırtıp talan ve katliamlar yaptı. Bu kullanılan yöntemlerden sadece biriydi. Gerek dönemin “Harpagos”ları gerek damatlarıda yoğunca kullanıldı. Ancak bunlar PKK’yi geriletmedi. Açıkçası PKK yalan ve hileler ile baş etmesini bildi ve bu süreçlerden büyüyerek çıktı.
Direniş büyüdükçe saldırılarda büyümeye devam etti. Şex Seid ve Seyit Rıza’ya, Qazi Mihemmed’e yapılanlar PKK’ye yapılmak isteniyor. Seyit Rıza ve Şex Seid gibi halkı saldırılara karşı heran örgütleyebilecek, ayakta tutabilecek öncüler var olduğu sürece devletin halka saldırısı ve tasfiye etmesi mümkün değildi. Çünkü öncüler direnişin beyni rolünü görür. Beyni yok olan direnişlerde zamanla yıkılmıştır. Günümüzde Özgürlük Hareketine karşı gerçekleştirilen saldırılarda bunu gösteriyor. Her fırsatta Önderliğimizi yalnızlaştırıp pasif konuma getirme adına türlü türlü yalanlar ile saldırılar gerçekleşiyor. Birleştirilmiş güçleri kendilerince oluşturdukları senaryolarda bir tarafı masum, diğer tarafıda “MAZLUM” gösterip koparma uğraşları mevcut. Bununda kimler eliyle yapıldığı açık. Şex Seid direnişinde, direnişçi askerlerin kıyafetlerini giyip köylülere saldıran osmanlı askerleri, 90’lı yıllarda gerilla kıyafetleri giyip halka saldıran Kontralar ve bugünde kürtçe konuşup, Kürt tabanlı partilerde yer alıp kürt kıyafetleri giyenler ve kürtleri savunduklarını iddia edenler… Birlikten doğacak olan gücü parçalı tutmak için ellerinden geleni yapar, düzmece ve ortaklaşa ayarlanan senaryolar ile toplum tedirgin edilip şüphelendirilme amaçlanır. Buna zemin oluşturan taraflar ulusal kazançların kaybedilmesi durumunda lanetlenmekten kurtulamayacaktır. Tıpkı Seyit Rıza ve Şex Seid’e ihanet edenlerin lanetlendiği gibi. Bu nedenle tüm taraf ve güçlerin Ulusal kazançlara saldırıların had safhaya ulaştığı bu dönemde Kürt ve Kürdistan tarihinde hiç silinmeyecek onurlu bir damgaya sahip olmak için saldırılara karşı koyabilecek güce erişmesi adına ulusu birleştirmek için adım atmalıdır!
Fırat Ali
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi