İktidarın Siyanürlü ve Sessiz Katliamları

0
685
akp dönemi siyanürlü ölümler ile ilgili görsel sonucu

Nietzsche Tanrı’nın ölümünü ilan eder. Tanrı’nın ölümüyle varlık, hayat, hakikat bütün anlamını kaybeder:

Tanrı öldü. Ölü olarak kalacak. Onu öldürdük. Şimdi, katillerin katili bizler kendimizi nasıl teselli edeceğiz? Dünyanın şimdiye kadar sahip olduğu en kutsal, en kudretli varlığı bıçakladık ve ölene kadar kanattık; bu kanı bizden kim temizleyecek? Hangi suyla temizleneceğiz? Matem tutmak için hangi törenleri icat edeceğiz? Bu işin azameti bizim için fazlasıyla muazzam değil mi? Ona layık olmak için bizlerin tanrı olması gerekmez mi?

Nietzche’nin tanrının ölümünü ilan etmesiyle birlikte yeni tanrılar inmeye başladı yeryüzüne. Çünkü tanrı ölmüştü  ve tanrıyı öldürenler kendilerini tanrı olarak ilan etmeye başlamalıydı artık.   Ve yeni tanrılar inmeye başladı. Bütün güç ellerindeydi. Tanrı artık iktidardı.  Iktidarlaşan tanrılar, ilk olarak  varlık, hayat ve hakikatı katletmeye başladı.

Varlığın ve hakikatın katledilmeye başlamasıyla birlikte, toplumsal kaos, toplumsal bunalımlar ve toplumsal katletmelerle ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve maneviyatını yitirmiş bir sürü toplumuna yol alınmaya başlandı.

Maneviyatın, hakikat,n, değerlerin ve vicdanın olmadığı bir toplumdan sürü bir toplum oluşur. Diktaların ilk hedefleri kendine biat eden bir sürü yaratıp kendini onların üzerinden yaşatmak ve diktatörlüklerini sürdürmektır.

17 yıldır toplumu büyük  bir kaos ve savaşın  içine sürükleyen şövenist AKP iktidarının  ekonomi politikalarının yanı sıra çatışmacı ve savaş politikaları, şiddet içeren ve kutuplaştırıcı dil, yoksulluğu, açlığı ve çaresizliği geniş bir tabanda çoğaltıyor.  Gün geçmiyor ki önümüze kadına, çocuğa, doğaya, canlılara, etnik, cinsel, dini farklılıkları olana, her çeşit siyasal çizgideki muhalife, ezcümle kendilerinden olmayan herkese yönelik zulüm, şiddet, haksızlık haberleri düşmesin.

İşte yeni bir gün ve yine ölüm. İstanbul Fatih’te dört kardeş siyanür içerek toplu intihar ediyor. Dört kardeşin intiharı toplumsal bir sorun dışında piskolojik bir sorun olarak ele alınmaya başladı. Yandaş medya görev başındaydı. Yandaş medyanın kalemşörleri toplumda yeni bir algı oluşturmak için siyanürle ihtihar eden aile için  “İntihar edenler için akıl hastası imasında bulunarak piskolojik bir sorun olarak gösterilmeye çalışılmasının yanında,  “maddi durumları gayet iyiymiş” propoganlarının yapılması, üstüne basa basa manken vurgusuyla konuyu ahlaki, dini zemine çekmeye çalışılarak AKP iktidarının ölümcül politikaları algı operasyonlarıyla üstü örtünmeye çalışılıyor. Yani her zaman ki gibi  AKP’nin kanlı kalemşörleri toplumda yeni bir algı oluşturulmaya çalışırken bir diğer intihar haberi de Antalya’dan geliyor.  Bunlar, dört kardeşin intiharının sebebinin ekonomik olmadığı davulunu çalmaya devam ederken, Antalya’da siyanürle ihtihar eden dört kişilik ailenin ardından geriye işsiz ve çaresiz bir babanın intihar mektubu kalmıştı.

Siyanür, maden sahalarından sulara, toprağa, havaya yayılıp toplu ölümlere yol açacak bir tehlikeyken, intihar aracı olarak evlere girmeye başladığını dehşet içinde bütün toplum izliyor. Ve sadece izliyor. Toplum siyanürlü intiharları izlerken Diktatör Erdoğan ve faşist yandaşları ihtiharlara bir kulp takmaya başlamıştı artık. Bu ölümler ekonomik ve siyasi değil bu ölümler piskolojiktir değerlendirmeleri bütün televizyonlarda söylenmeye başlandı. Bu sarayın bir talimatıdıydı ve uygulanmaya başlanmıştı.

Saray diktaları, saray medyasını devreye koyarak, İktidarın piskiyatristleri erkanda görünmeye başlıyor. Üsküdar Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurul Başkanı, psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Kemal Arıkan,”intiharların önüne geçmek için öncelikle psikiyatrik rahatsızlıkların damgalanmasının önlenmesi gerekiyor. bir insanın psikolojik bir sorun hissettiği zaman rahatlıkla bir psikiyatra ulaşabilmesi gerekir. Bunun önündeki engel damgalanma korkusudur bunu devletin ortadan kaldırması gerekiyor.” diyor. Bütün sorun kişinin veya kişilerin damgalanma korkusumudur? Tek neden piskiyatristlere gidememe mi?

Aslında Arıkan yaptığı değerlendirmeye kendiside inanmıyordur herhalde. Sadece sarayın talimatıydı ve yerine getiriyordu.

Çünkü Türkiye’de kurumlar çöküyor, ekonomi çöküyor, sosyal doku çürüyor.  AKP’li avukatların hâkim ve savcı koltuğuna oturtulmalarından beri bir yargıdan söz etmek de mümkün değil.

Bir de  Kuran kurslarına, imam hatiplere, görkemli medreselere, tarikat ve cemaatlerin insaflarına terk edilmiş bir eğitim sistemi var ortada.

Otizmli çocukları yuhlayan iktidarın anneleri türemeye başlarken, iktidarın tecavüzcüleri tarafından tecavüz edilen, öldürülen çocukların çığlık hala kulaklarımızda.

Yine KHK’lıların ve atanamayan öğretmenlerin, işten çıkarılan işçilerin, sürekli yoksulluğa, ötekileştirilmeye ve dışlanmışlığa dayanamayanların intihara sürüklendiğini en iyi açıklayacak  “çok acı var dayanamıyorum” notu bırakarak intihar eden Yrd. Doç. Dicle Koğacıoğlu’nun bu notu toplumun geldiği noktayı çok iyi özetleyecektir.

Başka bir örnek: Antep’te Eyüp Dal adlı işçi, uzun süredir işsiz olduğunu belirterek, 16 Mayıs’ta Şahinbey Belediyesi’nin önünde bedenini ateşe verdi. Vücudunda ağır yanıklar oluşan işçi, dördüncü günün sonunda yaşamını yitirmesi.

Yine  2019 yılının 12 Ocak, 29 Ocak, 31 Ocak tarihlerinde Türkiye’nin üç farklı kentinde üç işçi yoksulluk ve işsizlik nedeniyle yaşamlarına son vermek istedi. İşçilerden biri Ankara’da TBMM Hastanesi önünde, diğeri Balıkesir’de Karesi Belediyesi önünde ve sonuncusu da Denizli’nin Pamukkale ilçesinde evinde hayatlarına son vermek istedi. İlk ikisi son anda kurtarıldı, evinde intihar eden genç işçiyse öldü.

Bu ölümler karşısında Saray medyasının tutumu, diğer toplumsal sorunlarda olduğundan farklı değil. Haberler “Psikoloji bozuldu” mesajı ile birlikte sunuluyor. Türk devletindeki bütün ihtihar haberleri bu şekilde medyaya servis edildi.

Siyanürle intihar eden ailelerin ardından açıklama Adli tıp uzmanı Profesör Doktor Hancı, siyanürün Satışı Tehlikeli Kimyasalların Kontrolü Yönetmeliği’ne dahil olmamasını ve kolaylıkla ulaşılabilmesini eleştiriliyor. Eleştirilmeside gerekiyor ancak sorun siyanür değil sorun AKP iktidarının 17 yıllda toplumu ölüme sürükleyen politikaların uygulanmasıdır. Bu gün iki aile siyanürle ihtihar etti peki ya daha önce binlerce insanın intihar etmesi neye bağlanacak.

Türkiye’de 2000’lerin başlarında her yıl 2000’li rakamlarla ifade edilen intihar sonucu ölüm vakaları, faşist AKP’nin iktidara geldiği2012 yılından itibaren 3000’li rakamlara çıkmış durumda.

Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 2018 yılında Türkiye’de 3161 kişi hayatına son verdi. 2001 ile 2018 arasına bakıldığında Türkiye’deki intihar oranlarının yüz binde 3.61 ile yüz binde 4.37 arasında değiştiği görülüyor.

Türkiye’de 2017’de 3 bin 168, 2016’da 3 bin 193, 2015’te 3 bin 246, 2014’te 3169 kişi intihar sonucu yaşamını yitirdi.

Bu gün televizyon erkanlarına çıkıpta intiharları sadece piskolojik nedenlere bağlayan piskiyatristlere sormak gerekir. Bir insan ve insanlar ruh sağlığının bozulmasına neden olan etmenler nelerdır?

Çok açık ki, intihar “bireysel tercih” olsa da, aslında toplumsal bir anlam içeriyor. Başka bir ifadeyle intihar, toplumsal yaşamın birey üzerindeki sonuçlarıdır. Yani bu ölümler AKP iktidarının uyguladığı ekonomik ve siyasi politikalarının bir sonucudur.  AKP iktidarı Kürtleri silahla katlederken içerde toplumu siyanürle katletmeye başlamış durumda.

Sara Gulan

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here