‘Em xwe diparezin’ kampanyası ikinci ayına girerken, TJA’lı aktivistler kadınlara, “Dayanışma ruhuyla mücadeleyi yükseltelim” diyerek, özsavunma bilincini geliştireceklerini ifade ettiler. Tevgera Jinen Azad (TJA), PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride, siyasi soykırıma, tacize, tecavüze, anadile ve inançlara yönelik saldırılara karşı “Em xwe diparezin” (Kendimizi savunuyoruz) sloganıyla başlattığı 4 aylık kampanya kapsamında eylem ve etkinlikler devam ediyor. Kent ve ilçelerde eş zamanlı olarak başlatılan etkinliklerin ana temaları “tecrit”, “özsavunma” ve “özel savaş politikaları”. Van’da TJA’lı aktivistler geride bıraktıkları bir aylık eylem etkinliklerini ve önümüzdeki süreçte yapacakları çalışmaları değerlendirdi.
‘İktidarın yönelimlerine karşı verilecek cevap: Öz savunmadır’
TJA aktivisti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Edremit İlçe Eşbaşkanı Şükran Şen, Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma dikkat çekerek, kampanyanın startının yaşanan sürece denk getirilmesinin elzem olduğunu kaydetti. Özellikle son dönemde İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ile kadın haklarının ayaklar altına alındığını belirten Şükran, “İktidarın kadına yönelimine karşı verilebilecek en büyük cevap özsavunma mücadelesidir. Bizler her alanda kadına yönelik artan bu organizeli şiddete karşı önce kendimizden başlayarak ve daha sonra bu şiddete maruz kalan kadınları bilinçlendirmek zorundayız” diye belirtti.
‘Şiddete karşı çözüm yöntemlerimizi tartışıyoruz’
Kampanyanın ilk gününden bu yana her mahallede birçok etkinlik geliştirerek kadınlara ulaştıklarını söyleyen Şükran, “Parti kadın meclisleri olarak ilçe bazında her gün kadınların talebi doğrultusunda zaten onlarca şiddet mağduruyla görüşüyorduk. Bu kampanya ile birlikte hava koşullarını da göz önünde bulundurarak programımıza ilk olarak uzak mahalleleri aldık. Her bir mahallede bir arada yakaladığımız kadınlara seminerler şeklinde şiddet karşısında ‘kadınların hakları nedir?’ bu tartışmaları geliştirdik. Çünkü maalesef bir kadın şiddete maruz kaldığında hukuki anlamda haklarının ne olduğundan bihaber yaşıyor bizlerde hukuki boyutta haklarını anlatıyoruz. Yine toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili tartışmalar geliştiriyoruz. Buna karşı kendilerini nasıl savunacaklarını ve bununla nasıl mücadele etmemiz gerektiğini birlikte geliştirip, çözümleri konuşuyoruz” şeklinde konuştu.
‘Mahalleler farklı olsa da kadınlar aynı şeye dikkat çekiyor: Dayanışma’
Kadınlardan gelen öneriler ile bir sonraki mahallede yapacakları çalışmaların yöntemini belirlediklerini ifade eden Şükran, “ Gittiğimiz mahallelerde yürüttüğümüz tartışmalar ile sorunumuzun ne olduğunu ve bu sorunları belirlerken ise kendi çözümlerimizin neler olabileceğini ortaya koyuyor. Bir sorunu tartışırken aslında çözümünü de ortaya koymuş oluyoruz. Bu kapsamda yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkan sonuç aslında tek bir başlık oluyor o da dayanışma. Çünkü yaşadığımız coğrafya açısından, toplumsal olarak kadına birçok sorumluluk yüklenmiş durumda. Yaşadığımız sorunlar o kadar benzer ki gittiğimiz mahalleler farklı olsa da kadınlar hep aynı şeye dikkat çekiyor. Bizler her türlü şiddete karşı buluşmalı, ortaklaşmalı bununla birlikte mücadele etmeliyiz sonucuna varıyoruz” dedi.
‘Kampanya kapsamında en önemli başlık: Tecrittir’
TJA aktivisti Aynur Sarıca ise yaptıkları bilinç yükseltme çalışmaları ile kadınlara yönelik gelişen sistemsel tüm yönelimlere karşı mücadele yöntemlerini tartışlarını söyleyerek, “Devletin, toplumun, erkeğin baskısına, şiddetine ve gelişen tüm saldırılara karşı bizler kendimizi nasıl savunabilirizi tartışıyoruz. En önemli başlığımız PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrittir. Çünkü tecridin olduğu bir ülkede özgürlüklerden, demokrasilerden söz etmek mümkün değil. Kampanyamızın temel başlığı tecrittir. Tutsakların serbest bırakılması, kadın ve gençler üzerindeki tecridin kaldırılmasına yönelik çalışmalarımı bizler açısından çok önemli” sözlerini kullandı.
‘Tecride karşı örgütlenerek öz savunmamızı geliştiriyoruz’
İmralı’da uygulanan tecridin yaşamın her alanına yansıdığını ve tüm toplumun tecrit altına alındığını söyleyen Aynur, “Tecrid; fiziksel olarak tutsaklık değil, hapsetmek değil, bir zihniyetin, bir felsefe ve bir paradigmanın hapsedilmesidir. Bir kadının eve hapsedilmesi, pencereden dahi bakamaması, ekonomik olarak erkeğe muhtaç edilmesi, toplumsal bağlarının ortadan kaldırılmaya çalışılması bir tecrittir. Örneğin ev ortamında sizden yaşça küçük olan bir erkek dahi size kendisine hizmet edilsin diye emrediyor. Erkek olması itibariyle kendisinde bunu hak görüyor. Çünkü bunu devlet, iktidar, aile, hatta toplum dahi ona hak görüyor. İktidarda da yansıması bana itaat edeceksin eğer itaat etmezsen seni hapsederim, ölürsün mesajı veriyor. Bizlerde bu yönelime karşı daha fazla örgütlenerek kadınlarla birlikte tecridi kırarak öz savunmamızı geliştireceğiz.”
‘Tecride karşı onurlu bir yaşamı savunuyoruz’
TJA aktivisti Neslihan Şedal ise kampanya kapsamında atölye çalışmalarının içerisinde görev aldığını dile getirerek,“Atölyelerde, Kadın ve erkeğin kendine yabancılaştırmasına sebep olan dolayısıyla kadın şahsında derinleştirilmiş tecride, özel savaş politikalarına karşı barışı savunduğumuzu dile getiriyoruz. Tecridi toplumun tüm alanlarında yok etmeye dönük onurlu bir yaşamı savunduğumuzu dile getiriyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Özel savaş politikalarını teşhir edeceğiz’
Özel savaş politikalarının özelde bölgede devrede olduğuna dikkat çeken Neslihan, “Bununla birlikte ajanlaştırılma politikalarından tutalım da, bilinçli olarak fuhuşun, uyuşturucunun her alana artık sokulmaya çalışıldığı, demokratik mücadele yürüten arkadaşlarımızın araçlara konulup kaçırıldığı ve tehdit edildiği bir süreçten geçiyoruz. Neredeyse sorgulamayan, okumayan, kendine göre sistemin oluşturmak istediği bir profilin dayatıldığı ve bunun için her türlü politikanın da devreye konulduğu bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla bizim teşhir edeceğimiz en büyük alanlardan bir tanesi budur” dedi.
‘Musa Orhan’ı koruyan tüm politikalara karşı çalışıyoruz’
Kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele ettiklerini kaydeden Neslihan, Batman’da İpek Er’i tecavüz ederek ölüme sürükleyen uzman çavuş Musa Orhan’ı hatırlatarak,“Kadına yönelik şiddeti arttıran, tecavüzü meşrulaştıran, Musa Orhan’ı koruyanlara karşı bizler alanlarda bu politikaları teşhir edeceğimizi ve mücadelemizi sürdüreceğimizin kararlılığıyla çalışıyoruz.”
‘Öz savunmamızı yeniden nasıl kazanabiliriz?’
Kadın bedeni hedef alınarak tecavüz kültürünün oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Neslihan, bu kapsamda atölye çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Karma ve özgün atölyelerde tartışma başlıklarından söz eden Neslihan, “Yine ormanlarımızın yakıldığı, suyumuza, dilimize, kültürümüze karşı geliştirilen her türlü soykırım ve özel savaş politikalarını tartışacağımız atölyelerde verimli sonuçlar elde ediyoruz. Kadınlarla bunu tartışacağımızı ve birlikte bilinçleneceğimizin de ruhuna denk gelen bir kampanyadır. Sistemsel olarak bin yıllardır bilinçli bir şekilde her türlü zihinsel ve fiziksel sömürüye açık hale getirildiğimiz ve özsavunmamızın kırıldığı bir süreçteyiz. Bu özsavunmayı tekrar nasıl etkin hale getireceğimizi kadınlarla bir araya gelip tartışıyoruz.”