90 gün önce Çin’de ortaya çıkarak tüm dünyaya yayılan yayılan virüs binlerce insanın ölümüne neden oldu. Bir bir ülkeler açıklama yaparak ülkelerinde de koronavirüs vakasının görüldüğünü ve ardından resmi sayıları, alınacak tedbirleri açıklamaya başladılar. Virüs tüm dünyaya yayıldı neredeyse. Çin, Tayland, İtalya, Fransa, ABD, İran, Irak, Suriye, Mısır, Azerbaycan, Rusya, Yunanistan…. Türkiye’nin tüm komşu ülkelerinde görüldü bu henüz ilacı bulunmamış, insanları kortkutan, öldüren Covid-19.
Türkiye’de ise durum şöyle gelişti. Erdoğan’a koronavirüs ve alınması gereken tedbirler sorulunca “Ben diyanet başkanıyla konuştum. Bir süre öpüşmeler, tokalaşmalar olmayacak.” Dedi. Virüs tedbiri yerine cenaze işlemlerinden konuşulmuştu sanırım. Türkiye halkı bu açıklamayı duyunca daha bir tedirgin oldu tabi. “Ülkenin cumhurbaşkanı koronavirüsü Diyanet’e emanet etti, Allah’a kaldı işimiz.” diye. Sonra virüs vakalarının İran’da binlerce kişide görülmesi, bir çok insanın bu virüs nedeniyle hayatını kaybetmesi Ağrı, Iğdır, Van gibi İranla sınır şehirlerindeki insanları daha da tedirgin etti ve “Tedbirler alınsın, okullar tatil edilsin” diye sesler yükselmeye başladı. Koronavirüs’ten daha tehlikeli olan bu AKP iktidarı ise zaten bir ayağı çukurda olan Türkiye ekonomisinin virüsü kaldıramayacak olmasındandır ki “Türkiye’de hiçbir koronavirüs vakası görülmememiştir.” Şeklinde açıklamaları bir bir servis etti yalan medya aracılığıyla.
Hemen “Yalancılaaar.” Diye geçirmeyin içinizden aslında bir bakıma doğru söylediler. Çünkü koronavirüs testi yapılmıyordu Türkiye’de. Görmezsen virüs de yoktur misali. İnsanlar virüs şüphesiyle gittiği hastanelerden “Testler Ankara’da” yanıtıyla dönüp evde nane limon kaynatıyordu biçare. Sağlık Bakanlığı ise afiş bastırmış, suyla sabunla virüs kovalıyor. Gerçi afişi de sadece televizyon ekranlarında, hastane patronu Sağlık Bakanı’nın elinde gördük. Kimse sağlıklı bilgi vermedi. Sosyal medyada ise bir çok insanın (yüzlerce) virüs şüphesi ile hastanelerde olduğu bilgilerine hepimiz rastladık.
Türkiye’de hastaneler kendileri test yapamıyor. Her vakayı bildirmek zorundalar, numuneler Ankara’ya gidiyor. Test de Türkiye’de üretilmiş ve hiç “pozitif” çıkmıyor. Test sonuçları 15 dakikada veriliyor ve asla virüse rastlanmıyor!
AKP iktidarının doğrudan kontrolündeki yalan medyada virüs haberi yapılmaması da altın kurallardan biri. Virüs haberi verilmeyince insanlar da “virüs yok gibi” yaşayıp gidiyor. Bu arada virüsten kaç kişi etkilendi, kaç kişi “başka bir sebepleymiş gibi” koronavirüsten öldü, kimse bilmiyor.
Bu da yetmezmiş gibi Koronavirüs ile ilgilenmesi için Diyanet’ten sonra bir de emniyet devreye sokuldu. Koronavirüsün Türkiye’de görüldüğü bilgilerini paylaşanlar hakkında işlemler yapılmaya başlandı. Vatandaş virüs şüphesiyle telaşından hastane hastane gezerken lafını bile edemedi, “ben acaba virüs mü kaptım.” bile diyemedi. Bu konuda sosyal medya paylaşımları yapanlar ise neredeyse vatan haini ilan edildi.
Bu kadar şey yaşandı, AKP iktidarı virüs hakkında ne bir tedbir aldı, ne de virüsün Türkiye’de de yayıldığını kabul etti. Ta ki İMF virüsün görüldüğü ülkelere verilmesi üzere 50 milyar dolarlık bir fonun ayrıldığını açıklayıncaya kadar. Paranın kokusunu alan AKP iktidarının sağlık bakanı gecenin tam birinde çıktı kameraların karşısına bir açıklama yaptı. Açıklamada alınan ve alınacak tedbirleri tam söyleyemedi ama virüsün Türkiye’de de görüldüğünü açıkladı.
Onca virüslü hasta, Türkiye’de daha hızlı yayılan virüs, tedbirler alınsın sesleri, halkın yaşadığı acı, kaygı, sosyal medyadan duyurular ve uyarılar yapan onca insanın emeği yapamadı ama İMF paranın ucunu göstererek hemen yaptırdı açıklamayı. Paranın lafı bile yetti. Şimdiden başladı AKP iktidarının medyası “Korona da korona diye bağırmaya.”
Anlayacağınız hiçbir virüs halk ile savaşan AKP’den daha tehlikeli olamaz.
Fırat Dost