KEMAL SÖBE
Onlarca yıla yayılan Kürt özgürlük mücadelesi, uzun soluklu bir süreden sonra düşman karşısında başarıyı yakalamıştır. Düşman, Kürtler karşısında askeri olarak başarılı olamıyor ve siyasi olarak Kürdistan’da iflas etti, kültürel olarak Kürtler üzerinde bir etkisi kalmadı. Rojava’da Kürtlerin yaşadığı başarı bütün Kürdistan’da zafer şölenine dönüştü ve dünyadan bile destek gördü. Artık sadece gerilla savaşı verilmiyor, devrimci bir halk savaşı veriliyor, halk sokaklara dökülüyor sistem ise var gücüyle halka ve muhaliflere saldırıyor. Halkların özgürlük mücadelesi karşısında başarılı olan zalim devlet görülmemiştir. Ekonomik kriz ve yoksulluk artarak devam ediyor. Türkiye halkı da, İnkâr rejiminin kirli yüzünü artık görüyor ve bir devrimin olması gerektiğini düşünüyor. Yani sadece bir hükümet sorunu olmadığını, bir rejim sorunu olduğunu net olarak görmeye başladılar. Halklar bir rejime cephe almaya başlarlarsa o rejimin sonu geliyor demektir. TC devleti aslında bütün dünyadan izole olmuş durumdadır. Kürtlere karşı başarılı olmak için pazarlamadığı bir şeyi kalmadı ama buna rağmen başarılı olamıyor. Kürt özgürlük mücadelesine çarpan inkâr rejimi param parça olmaktan kurtulamıyor.
Siyasi olarak iflas eden bir rejimin başarı şansı sıfıra inmiştir. Düşük yoğunluklu 3. dünya savaşının yarattığı kaos ortamında hiçbir uluslararası kural tanımadan kirli bir savaş yürütüyor ve başta Kürdistan’da olmak üzere Ortadoğu’da etkili olmak ve mümkünse bazı toprakları Türk ulusunun yayılma alanları haline getirmeye çalışıyor. 1. Dünya savaşı nasıl ki, Osmanlı’nın sonunu getirdiyse, 3. dünya savaşı da, eğer böyle devam ederse Türkiye’nin sonunu getirebilir ve en iyi ihtimal Türkiye bölünebilir. Eğer Kürt karşıtlığı rejim, Kürtlerin üstüne üstüne gitmeye devam ederse, bu durum bir iç savaşa yol açar ve iç savaş Türkiye’yi böler. Ama Kürtlerin ulusal varlığını kabul etme olursa, barış gelişirse, demokratik çözüm olursa, demokratik ulus paradigmasıyla Türkiye demokratik bir ülke olur ve halkların özgürlük bahçesinde Ortadoğu cennet olur. Ne Kürtler ne Türkiye halkı, ne de Ortadoğu’nun diğer halkları emperyalist kaosa uzun süre tahammül edemez. Kürt halkında gelişen demokratik bilinç yeni bir düzeni inşa edecektir. Önemli olan, devleti beyninde öldürmektir. Kürtlerin beyninde ölen devletin devlet terörü ve zulüm dışında bir seçeneği yoktur. Devletin zulüm rejimi toplumun mücadele azmini ve devlete olan kinini daha çok biler ve eninde sonunda devlet tutunamaz hale gelir.
Kürtlerin mücadelesi sadece TC’yi değil, onun destekçileri olan NATO ülkelerinide korkutuyor. Çünkü Önderliğin yeni paradigması kapitalizmin ve ulus devletin alternatifidir. Bu açıdan PKK’nin varlığını ve halk/lar tarafından kabul görülmesini kendi sistemleri için tehlikeli buluyorlar. Devletçi ve aşiretçi zihniyete sahip olan Barzaniler için de bu durum geçerli olmaktadır. NATO, TC ve Barzaniler iktidar ve devlet zihniyetinden besleniyorlar. PKK’ye düşmanlığın altında ideolojik nedenler bulunmaktadır. Bir halk, ideolojide başarı sağlamışsa o halkı yenmenin imkânı yoktur. Bir devleti askeri olarak değil, siyasi olarak yenmek zaferi getirir. Yani siyasi olarak toplum üzerinde artık tutunamayan bir devlet teknik ve askeri olarak ne kadar çırpınsada yıkılmaktan kurtulamaz. TC devleti ideolojik olarak bir yıkım yaşıyor. TC’nin şimdiki hali, Osmanlı’nın son yıllarına benziyor. Demokrasi mücadelesinin Türkiye ayağı, Kürdistan’daki gibi güçlenirse halk düşmanı rejim tam olarak çözülür. Sadece kaba şiddete ve faşizme dayanarak yaşamak isteyen bir rejimin sonu geliyor demektir.