Ferda ÇETİN
Avrupa Birliği- Türkiye ilişkilerinin ele alınacağı ve Türkiye’ye yaptırımların tartışılacağı 10-11 Aralık öncesinde, Türkiye’ye “ırkçılık piyangosu” vurdu. “Büyük ikramiye”, hakkında yaptırım istenen Türkiye’nin, insani değerlere bağlı(!) ve ırkçılık karşıtı(!) olduğunu gösterme fırsatına kavuşmasıydı.
Salı günü, İstanbul Başakşehir ile Fransa temsilcisi Paris Saint Germain arasında oynanan Şampiyonlar Ligi maçında, dördüncü hakem Sebastian Coltescu’nun, Başakşehir’in teknik ekibinde yer alan, Pierre Webo’ya karşı ırkçı sözler kullanması üzerine, Başakşehir sahadan çekildi ve maç tatil edildi.
Türkiye’yi yönetenler her zaman olduğu gibi mağduriyetten fayda devşirmek üzere harekete geçti. Üstelik daha evvel gruptan çıkma ihtimali ortadan kalkan, Tayyip Erdoğan’ın takımı Başakşehir bu iş için kullanışlı bir malzemeydi. Bir anda Türkiye’nin bütün sorunları unutuldu. İktidarı, muhalefeti, belediyeleri, sendika ve meslek odaları, ırkçılığa karşı(!) “milli birlik ve bütünlük duyguları ile” birleşiverdi.
Logosunun altında, “Türkiye Türklerindir” yazan Hürriyet, “ırkçılık skandalı” diye manşet attı.
Sabahtan akşama ırkçılık yapan Tayyip Erdoğan: “sporda ve hayatın tüm alanlarında ırkçılığa ve ayrımcılığa kayıtsız şartsız karşıyız” derken; Türkiye’nin Efrîn işgalini destekleyen ve DAİŞ çetelerine başarılar dileyen Ekrem İmamoğlu da Fransa’daki ırkçılığa anında tepki gösterdi.
Türkiye’deki stadyumlarda ırkçılığın envayi türlüsünü sergileyen Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor başta olmak üzere tüm klüpler bir anda ırkçılık karşıtı oluverdiler.
Bu durum ikiyüzlülük, münafıklık, sahtekarlık ve riyakarlık kelimeleri ile ifade edilemeyecek kadar derin bir konu.
Türkiye’de son birkaç yılda, Kürtçe müzik dinlediği için linç edilen,“Kürt müsün?” sorusuna “evet” yanıtı verdiği için öldürülen, telefonla Kürtçe konuştuğu için dövülen onlarca insan oldu. Fransa’da, Pierre Webo’ya yapılan ırkçılığı kınayanlar, Kürtlere yapılan bu ırkçılığı görmezden, bilmezden gelerek onay ve destek sundu.
Türk devleti, bir yandan medyanın da desteği ile ırkçılığın ve faşizmin açık örnekleri olan bu tür olayları önemsizleştirme faaliyeti yürütmekte, diğer yandan bu tür olayları çıkaranları teşvik ederek, suç olan fiilleri cezasızlık ile ödüllendirmektedir.
Asıl mesele, “halkımızı, toplumumuzu suçlayamayız” diyerek ırkçılığı normalleştiren veya ırkçılık yokmuş gibi davranan, kendileri de içten içe ırkçılık yapan sözde demokratlar, aydınlar, yazarlar, sanatçılardır. Kendi ırkçılığını görmeden Fransa’daki ırkçılığı kınayanlardır.
Asıl mesele, şehir meydanlarında, sokaklarda, kahvelerde, otobüslerde, pazarda günlük bir faaliyet gibi ırkçılık icra edilirken, üniversite kürsülerinde ciddi ciddi, “Türk milleti hoşgörülü, iyiliksever ve yardımseverdir” yalanını anlatıp duran “Prof” kılıklı ırkçı papağanlardır.
Irkçılık, CHP 37. Kurultay divan başkanlığına Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun seçilmesidir. Çerçioğlu, 28 Ocak 2018 günü Efrîn Türk ordusu ve DAİŞ çeteleri tarafından işgal edilirken, TSK’nin kullandığı bir roketin üzerine para ödeyerek kendi ismini yazdıran kadındır.
Kürt düşmanı bu ırkçı, CHP kurultayında çoğunluğun oyları ve büyük alkışlarla divan başkanlığına seçildi. CHP Genel Başkanı, milletvekilleri, Belediye başkanları ve kurultaya katılan 1251 delege Kürtlere düşmanlık yapan ve bu kimliği ile tanınan bu faşisti tercih etti.
Evlerinde, işyerlerinde ve sosyal çevrelerinde, sosyal demokrat kimlikleri ile tanınan bu kadar parlamenter, belediye başkanı, il ve ilçe yöneticisi, Kürt düşmanlığı yapan ırkçı bir insanın kurultayı yönetmesinde hiçbir sakınca görmeyerek ve onun ırkçılığını ödüllendirdi.
Bu yıl Derik’ten, Yozgat’ın Çekerek ilçesine çalışmaya gelen 13 Kürt aile, 18 Temmuz’da, köyün muhtarı ve çevre halkıyla birlikte, “sizi burada yaşatmayacağız“ diyerek işçilere saldırdı. Jandarma ve Çekerek Kaymakamı Kürt işçilere, “can güvenliğinizi sağlayamayız” diyerek onları ilçeden çıkarttı. Tayyip, İmamoğlu ve Türkiye’nin diğer ırkçılık karşıtları(!) Derikli Kürt işçilere yapılan ırkçı saldırıyı ne duydu ne de gördü.
Bu yılın Eylül başlarında, Mardin Mazıdağı’ndan Sakarya’ya fındık toplamaya giden 16 Kürt işçi, kendilerine “siz burayı kendi memleketiniz mi sandınız köpek sürüsü” diyen köylülerin saldırısına uğradı. Kürt işçiler, saldırı sonrası memleketlerine döndü. Saldırının resim ve videoları yayınlanmasına rağmen, Fransa’da, Pierre Webo’ya yapılan ırkçılığı kınayan güruh bu ırkçılığı kınamadı.
Irkçılık karşıtı futbol meraklıları, Amedspor’un maçlarını ve uğradığı muameleleri izlesinler, ırkçılığın ne menem bir şey olduğunu görürler.
Türkiye’de ırkçılık devlet ve hükümet politikası olmakla sınırlı kalmamış, kitleselleşmiştir. Asıl mesele siyasi partiler, camiler, üniversiteler, stad ve kışlalarda günlük olarak üretilen bu ırkçılığın normalleştirilmesidir. Irkçı, lümpen ve faşist kitlelerin ırkçı değil de günahsız, normal insan sanılmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşundan günümüze kadar Kürt, Ermeni, Çerkes, Rum, Asuri-Süryani halklarına düşmanlık yapan ırkçı bir devlettir. Bu gerçek büyük oranda biliniyor. Asıl mesele, inkar edilen, yok sayılan toplumsal, kitlesel ırkçılıktır. Kitlelerin faşizmidir.
Irkçılığa karşı olduğunu iddia eden insanlar, yalnızca söylediklerinden ve söylemediklerinden değil; ırkçılık karşısında tutum almamaktan; sustuklarından, gördükleri, izledikleri ve yapmadıklarından da sorumludur.
Dolayısıyla Türkiye’deki ırkçıların, Fransa’daki hakemin ırkçılığını kınamaları hükümsüz, yalan ve sahte bir kınamadır.