İşgal operasyonları ve yenilgiler

0
336

Sema ÇELİKBİLEK

Türk devleti tarihten günümüze dek Kürtleri yok etmek için soykırım politikalarını devreye koymuştur. Yüzyıldır şövenist Türk devleti ve iktidarları Kürtleri yok etmek için her dönemde farklı soykırım politikalarını devreye koymuştur. Bu soykırımcı politikaların başında ise sınır dışı işgal operasyonları gelmektedir. Yaklaşık 30 yıldır Güney Kürdistan’a yönelik işgal operasyonları sürmektedir.

Bu işgal operasyonları ABD ve NATO’dan bağımsız değildir tabiki. Garê hezimetini bir türlü sindiremeyen Türk devleti ve faşist AKP-MHP iktidarı, Garê operasyonunu yenilgisini ardından 23 Nisan ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmeden sonra işgalci Türk ordusu, Medya Savunma Alanları Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik işgal operasyonu başlattı. 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gece başlayan kapsamlı işgal saldırısı ve buna karşı geliştirilen tarihi gerilla direnişi devam ediyor.

Bu işgal operasyonları ‘PKK’ye karşı yürütülen bir operasyon’ değil. Bu işgal operasyonu Güney Kürdistan’ı stratejik olarak hedefliyor. Güney Kürdistan’ı kendi kontrolüne, denetimine almaya çalışan ve orada Misak-ı Milli sınırlarını başlatmak isteyen bir akılla hareket ediliyor. Amaç Güney Kürdistan’ı işgal etmektir. Geçen hafta AKP MYK’sinde Süleyman Soylu’nun yapmış olduğu sunumda ortaya çıkan değerlendirme de bu yöndeydi. Türk devleti orada askeri üsleri kalıcı bir hale getirerek, Güney Kürdistan’ı denetime ve kontrolüne alabilecek bir strateji izliyor. Bu stratejiye ön ayak olan ise KDP’nin kendisidir. Topraklarını soykırımcılara peşkeş çeken KDP ise iktidarını korumak için Kürdin iradesini pazarlamaktadır. KDP’nin soykırımcılara Kürdün iradesini pazarlarken, Kürt Özgürlük Gerillaları Kürdün iradesini temsil ederek her alanda soykırımcılara karşı muazzam bir direniş sergilemektedir.

En son Garê hezimeti TC’nin teknolojisini yerle bir etmiştir.  Üstünlük Kürt halkının cengâver yiğitleri olan gerillanın elindeydi. Bu hezimet Türk devletinin ve iktidarlarının psikolojisini yerle bir etmiş ve 40 kat yerin dibine sokmuştur. Yenilmekten usanmayan ve tarihini barbarlık üzerinde kuran faşist Türk devleti hala Kürtlerin elde ettiği kazanımları ve gerillayı bitireceğim düşüncesiyle girdiği 40 kat toprağın altından çıkmak için debeleniyor.  

Türk devletinin yaklaşık 30 yıldır sürdürdüğü işgal operasyonları ve yenilgileri

İlk sınır ötesi işgal operasyonu olarak “Sıcak Takip”

Faşist Türk ordusunun ilk işgal operasyonu, “Sıcak Takip” adıyla 1983 yılında başladı. 5 bin civarında asker, operasyon kapsamında sınırın 5 kilometre ötesine kadar ilerleyebildi. Bu operasyonu, 1986-87 yılları arasında adı konulmamış iki sınır ötesi operasyon daha izledi. İsimsiz kalan bu operasyonların esamesi bile okunmadı.

Süpürgelerini alıp kaçtılar

Sınır ötesi işgal operasyonların kapsayıcılığı, Türk devleti ve KDP’nin ilk resmi temaslarının başladığı 1991 yılı ve sonrasında başladı. 5 Ağustos 1991’de başlatılan “Süpürge Harekâtı” ile PKK’ye ait kamp ve mühimmatların ele geçirilmesi hedeflendi. “Temizlik” olarak yansıtılan ve 13 Ağustos’ta biten operasyon kapsamında, askerler Güney Kürdistan Bölgesi’nde sadece iki hafta kalabildi. İki haftadan sonra deyim yerindeyse süpürgelerini alıp arkalarına bakmadan kaçtılar.

‘Türkiye bir koyup üç alacakken, üç koyup bir bile almamıştır’

Türk devletinin tankları yoğun kullanılması nedeniyle “Tank Operasyonu”, PKK’nin ise “Büyük Güney Savaşı” olarak nitelendirdiği 4 Ekim 1992’de bir sınır ötesi işgal operasyon daha başlatıldı. Türk devletinin bölgesel güçlerle ortaklaşarak girdiği operasyon 45 gün sürdü. Resmi rakamlara göre, operasyona 20 bin dolayında asker, binlerce peşmerge ve korucu katıldı. Büyük hava ve kara desteğinin sunulduğu operasyonla, PKK’nin tasfiye edilmesi hedefleniyordu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı eleştirdiği açıklamasında, operasyona dair “Türkiye bir koyup üç alacakken, üç koyup bir bile almamıştır” sözleri, “yenilginin” itirafı olarak yorumlandı. 

92’deki yenilginin ardından Çelik Harekatı

1992’den sonra Türk devletinin bölgesel güçlerle ortaklaşarak başlattığı ikinci büyük işgal operasyonu, 1995 yılında “Çelik Harekatı” adıyla başladı. 21 Mart tarihinde başlayan operasyon kapsamında çatışmalar 2 Mayıs’a kadar sürdü. Resmi rakamlara göre, 35 bin askerin yanı sıra peşmerge ve korucular katıldı. Yenilgilerinin ardından çelik gibi gelmeyi düşünseler de pas tutmuş teneke gibi oradan çıktılar.

Atmaca, Tokat, Çekiç ve Şafak operasyonlarının sonuçları da fiyasko

Nisan 1996’da “Atmaca” ve 14 Haziran 1996’da “Tokat” operasyonları başlatıldı. Bu operasyonlarda siviller yaşamını yitirdi. 12 Mayıs 1997 tarihine gelindiğinde, bu kez “Çekiç Harekatı” adıyla yeni bir işgal operasyonu başlatıldı. Resmi verilere göre, 10 bin asker katıldığı bu operasyon da fiyaskoyla sonuçlandı. 25 Eylül-15 Ekim 1997 tarihlerinde yine bölgesel güçlerle ortaklaşmasının ardından işgalci Türk ordusu “Şafak Harekatı” adıyla yeni bir operasyon başlattı. 15 bin asker ile binlerce korucu ve peşmergenin katıldığı operasyonda, askerleri büyük silahlarıyla güney Kürdistan Bölgesi’ne yerleşti. 

Sandiviçlerle gittiler sandiviçsiz kaçtılar

Soykırımcı Türk ordusu 23 Nisan 1998’de 40 bin askerle Diyarbakır, Bingöl, Muş ve Bitlis il sınırlarını kapsayan “Murat” operasyonunu başlattı. Türk devleti, 1999 yılına gelindiğinde de 24’üncü kez sınır ötesi işgal operasyondaydı. “Sandviç” ismi verilen operasyondan da sonuç çıkmadı. Çünkü sandviçlerini yiyemeden yine her zamanki gibi arkalarına bakmadan kaçtılar.

2008 ZAP sendromu

ZAP direnişinde Türk askerleri arkalarına bakmadan kaçtı

Yaşar Büyükanıt’ın büyük bir gösteriyle 21 Şubat 2008’de
başlattığı “Güneş Harekâtı “isimli işgal operasyonuyla ZAP bölgesi hedef alındı. Ancak gerillanın büyük direnişiyle karşılaştı. Yüzlerce asker kaybeden ve bir helikopteri düşürülen işgalci Türk ordusu, 29 Şubat günü zar zor çekilebildi. Deyim yerindeyse arkalarına bakmadan kaçtılar.

2011: ZAP sendromu ve sivil katliamı

ZAP yenilgisinin ardından 17 Ağustos 2011’de adı konulmamış bir sınır ötesi işgal operasyonu daha başlatıldı. Savaş uçakları operasyonun beşinci günü olan 21 Ağustos 2011’de Kortek-Ranya yolu üzerindeki Bolê köyü yakınlarında seyir halindeki aracı hedef aldı. Araçta bulunan aynı aileden 4’ü çocuk 7 sivili katletti. PKK’nin “Devrimci Halk Savaşı” adıyla başlattığı hamleler, 2012 yılının Aralık ayına kadar Beytüşşebap, Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova hattında sürdü.

Çözüm süreci Yalçın operasyonuyla bitirildi

Türk devleti ve AKP-MHP iktidarı 24 Temmuz 2015’te “Şehit Yalçın” adıyla işgal operasyonun başlamasıyla 2013 yılında başlatılan “çözüm süreci” resmen bitirildi. Kandil, Metîna, Heftanîn, Avaşîn, Xakurkê, Xinêrê, Garê gibi bölgelerin neredeyse tümü 50 uçakla bombalandı. Hemen her gece devam eden operasyonlarda, sivil yerleşim yerleri de hedef alındı, en az 8 sivil katledildi. Yapılan bombardımanlar sonucunda yine istedikleri sonuca ulaşamadılar.

Pençeli geldiler pençesiz çıktılar

İşgalci Türk ordusunun gerilla direnişi karşısında hezametleri devam ederken, katliamcı Türk savaş Bakanı Hulusi Akar komutasında 17 Haziran 2019’da Pençe Harekâtı adı altında Güney Kürdistan’a işgal operasyonları başlattı. Soykırımcı Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2 Kasım 2016 tarihinde Sakarya’da yaptığı konuşmasında, “Allah şahittir ki kimse bir daha ağzına PKK lafını alamayacak. Bu milletimize namus sözüdür, şeref sözüdür” açıklamasından sonra operasyonlar devam etti.

Soylu’nun açıklamasının aksine PKK’ye operasyonlar, 2018 yılında “Kararlılık Operasyonu”, Pençe 1 Harekâtı 27 Mayıs 2019’da Xakurke de başlatıldı. Bununla birlikte Pençe 2 Harekâtı da yine Xakurke de Temmuz ayında gerçekleşti. Pençe 3 Operasyonu ise 23 Ağustos 2019’da yine Sinat ile Haftanin bölgeleri arasında başlatıldı.

İşgalci Türk ordusunun Pençe Harekâtı adı altında başlattığı işgal operasyonlarından istedikleri sonucu alamadıkları için bu seferde Pençe Kaplan-Pençe Kartal isimleri takılarak yeni işgal operasyonları başlatıldı.

15 Haziran 2020’de Pençe-Kartal adı altında yeni bir işgal operasyonu başlatıldı. İşgal operasyonun bu sefer ki hedefi Şengal, Maxmur, Kandil, ZAP, Gare, Avaşin Basyan ve Xakurke ye yönelik hava bombardımanı yapıldı.  Pençe-Kartal’dan sonuç olamayan işgalci Türk ordusu 18 Haziran 2020’de “Pençe-Kaplan Operasyonu” başlattı. Bununda sonuçsuz kalınca, 10 Şubat 2021’de “Pençe Kartal-2 Harekatı”, 23 Nisan 2021’de “Pençe-Şimşek ve Pençe-Yıldırım Operasyonları” adıyla devam etti. İşgal adı altında  başlatılan Pençe Harekatı, deyim yerindeyse pençeli geldiler pençesiz çıktılar.

Garê operasyonu ve Türk devletinin hezimeti

10 Şubat 2021’de “Pençe Kartal-2 Harekatı” adıyla gerçekleşen operasyonlar, dengeleri değiştiren niteliğe sahip oldu. 6 yıl boyunca PKK’nin elinde bulunan 13 polis ve asker, işgalci Türk ordusunun başlattığı ve bir diğer adıyla “Garê” olarak bilinen operasyon sonucunda devletleri tarafından katledildiler.  Türk savaş Bakanı Hulusi Akar, operasyonun “rehineleri” kurtarma amacıyla olduğunu açıklasa da önce askeri bir zafer planlandı, daha sonra Şengal’e müdahalenin önünün açılması hedeflendi. Bunun iç kamuoyuna ve siyasete yansımaları da hesaplanan başka bir hedefti. Ancak Garê’de istenilen sonuç elde edilemedi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın günler öncesinden “Müjde açıklayacağım” dediği operasyon için “kurtarma operasyonu” olarak düzenlendiğini ancak başarısız olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Erdoğan, müjdeyi açıklayamadığı gibi 13 asker ve polisin katledilmesinde sorumlu tutuldu.

Yeniden ZAP ve yeniden yenilgi itirafı

Garê’de hezimet yaşayan Türk devleti ve AKP-MHP iktidarı, Garê operasyonundan iki buçuk ay sonra 23 Nisan’da “Pençe Şimşek ve Pençe Yıldırım Operasyonları” başlatıldı. Garê’de olduğu gibi “müjde” ile duyurulmayan bu operasyon, Metîna, Avaşîn ve Zap bölgelerini hedef alıyor. Türk askerlerinin geri çekilmek zorunda kaldığı 2008’deki ZAP operasyonundan 13 yıl sonra bu kez Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Dağlar, yamaçlar, inmesi, binmesi çok zor. Helikopterler yere teker koyamıyorlar” açıklamasında bulundu.  Bu açıklama tam da yenilginin açıklamasıydı. Türk devleti yenilgilere doymuyor.  Bir ata sözünde denilir ki: Yenilen pehlivan güreşe doymaz.  Türk devleti ve iktidarının içinde bulunduğu durum tam da budur. Yenilmeye devam ediyor. Çünkü karşılarında Kürt özgürlük hareketinin çengaver yiğitleri duruyor. Onun için Türk devleti için yenilgi kaçınılmazdır.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here