15 Ağustos Atılımının 36’ıncı yılına girerken tarihimizde kahramanlık ve yiğitlik simgesi haline gelen Agit ve Erdal arkadaşları, hareketimizi onurlu ve mücadeleci direnişleriyle anlamlaştıran Kasım Engin, Mazlum Tekdağ yoldaşları ve yine Heftanîn’de AKP faşizmine karşı 15 Ağustos ruhu ile savaşarak ölümsüzleşen Nucan, Esmer, Amara, Zerya, Sema Koçer ve Rüstem arkadaşlar şahsında Kürdistan devrim şehitlerini saygıyla anarak başlamak istiyorum. Bu direngen ruh, bu görkemli irade 15 Ağustos kıvılcımının yaratımıdır. Bu tarihsel adımın ruhu Heftanîn’de TC faşizmine karşı bir kez daha tarih yazıyor. İnsanlık tarihinde bir adımın zorlukları kadar, zorunluluğunu idrak etmede en bilinçli ve örgütlü bir adım olarak tanımlanabilir 15 Ağustos Atılımı.
15 Ağustos Atılımı, herşeyden önce soylu insan emeğinin büyük bir zaferi olmak kadar, her türlü bitmişliğe, yenilgiye, zulme, soysuzluğa, inançsızlığa, kimliksizliğine karşı geliştirilen bir çıkıştır. 15 Ağustos hamlesi sırf bir öz savunma refleksi değildir. Zulüm düzenine ve onun her türden politik uygulamalarına biat edenlere karşı geliştirilen bir hamledir. Nefes alma şansı dahi tanımayan, diri diri mezara gömen kötülüğün efendilerine karşı bir özgürlük isyanıdır.
15 Ağustos hesap soruştur
İnsanlık erdemlerini koruma ve yaşatma mücadelesinde yeni bir başlangıçtır bu hamle. İnsanı yeniden yaratma, yaşamı yeniden düzenlemenin büyük iddiası ve çabasıdır. Fosilleşmiş ataerkil zihniyete, insanlığın çözülüşünü ve sonunu hazırlayan uygarlığın olumsuzluklarına karşı bir yaratılış, büyük bir direnme çıkışıdır. 15 Ağustos’a Kürdistan Ulusal kurtuluşçuluğu denilse de, özünde büyük bir insan kurtuluşçuluğudur.
Hegemon güçler de dahil herkes 15 Ağustos Atılımı karşısında hepaslarını en ince ayrıntısına kadar yeniden yapmak zorunda kaldılar. Kürtlar yeniden karıldı, haritalar yeniden çizildi, stratejiler silbaştan kuruldu. Herkesin hem içte hem de dışta bu denli hesap-kitap içine girmesi atılımın büyük etkisinden kaynaklanıyor. Çünkü 15 Ağustos; aydınlattığı kadar hesap soran bir çıkıştır. Bütün insanlığa, insanlık tarihinin kitabını sayfa sayfa açarak; nerede hangi hata yapılmış? Nerede neyin hakkı, nasıl yenilmiş? Nerede ne tür düzeltme ihtiyacı var? vs… Tüm bu hususları da sorgulayan ve çözüm için iddia ortaya koyan bir hamle.
Her büyük devrim; dönemin zulmüne, karanlığına, hiçliğine, alabildiğine yozluğuna ve küçüklüğüne karşı, dev gibi olma gereği duyarak gelişir. Kürdistan’da gerçekleşen devrim de tarihin bu yasalarına uygun olarak gelişmek durumundadır.
İnsanlık adına büyük hesaplaşma
15 Ağustos Atılımının gerçekleştiği yıllarda Kürt halkı kendisinden, toprağından ve kimliğinden bir kaçışı, uzaklaşmayı yaşıyordu. Bu anlamda varlığı soykırımla yok edilen bir halk için umut ışığı demektir bu atılım. Kültürsüzleştirmeye, dilsizleştirmeye ve tarihsizleştirmeye karşı büyük bir cevaptır. Azılı bir düşman egemenliği karşısında sadece Kürdistan halkına değil Türkiye halklarına da büyük özgürlük olanakları sundu.
15 Ağustos, faşizmin maskelerini bir bir düşürerek gerçek yüzünü ortaya çıkardı. PKK, insanlık adına bu büyük hesaplaşmayı inatla gerçekleştirerek yaşama hakkı olanla olmayanların netleşmesini sağladı. Sadece ulusal kurtuluş seçeneğini yaratmadı, yeni bir insan oluşumunun temellerini attı. İyilik, güzellik ve doğruluğun yanlışlık, kötülük ve çirkinlikle çarpışması olarak da tanımlamak abartılı olmaz.
Bu hamle aynı zamanda düşürülmüş kadın ve erkek şahsında yapıbozuma uğratılan toplumun bilinç, duygu ve ruhsal anlamda yeniden inşasını sağlattı. “İnsan” sıfatının layık görülmediği ve hiçbir yaşam seçeneğinin tanınmadığı, alabildiğine kendi inkarına koşullanan bir topluluğun yeniden doğuşunun ilk basamaklarını döşedi. Erkek egemen zihniyetin kadın ve erkek şahsında yarattığı tahribatları, toplum kırımının önünü alarak büyük bir aydınlanmaya yol açtı.
Her uyanış bir devrimdir
Ulusal ve toplumsal realitenin yanı sıra cins olarak erkek, içerisinde bulunduğu durumun vehametini bu düzeyde görmedi. Çünkü beterin beteri bir cins gerçekliği söz konusu. Böylesi bir gerçekliği Kürdistan koşullarında sorgulamak “akıl dışıdır”, “gelenek dışıdır” denildi. Önder Öcalan “dokunulmaz” olan bu gerçekliğe dokunma cesaretini gösterdi. Bu anlamda sıkılan bu ilk kurşun aslında egemen erkek ile köle kadına sıkıldı. Binyılların kördüğümü çözülmeye başlandı. Yaşamın özneleri yerli yerine konulmaya başlandı. Bu anlamıyla bu hamleyi kadın ve erkek şahsında topluma ve yaşama çağrı olarak tanımlamak abartılı olmaz. Adı jin ama yaşamdan tamamen izole edilmiş kadın ölümcül uykudan uyandı. Her uyanış bir devrim niteliğindedir. Çünkü uyanmak bilinçlenmektir, irade olmaktır, korkuyu yenmek cesareti kuşanmaktır, ana-kadının gücüne ve bilgeliğine ermektir.
Bu hamle Kürt erkeğinde de devrimsel düzeyde bir değişimi ve gelişimi yarattı. Kürt erkeğinin yaşadığı dönüşümü 15 Ağustos’un komutanı Agit (Mahsun Korkmaz) arkadaşın temsil ettiği kimlikte görmek mümkün. O, sadece bir savaş komutanı değildir, savaş koşullarında kendini yeniden yaratan ve özgür erkek kimdir?’e önemli oranda yanıt oluşturan bir modeldir aynı zamanda. Egemen ve klasik erkekliğe vurulmuş bir darbedir Agit. Onun takipçisi olan Erdal arkadaş (Engin Sincer) da özgür yaşam arayışında olan ve kadınla doğru yoldaşlık yapmasını başaran isimlerden.
Egemen sisteme ölümcül darbe
Tüm bu manalarıyla 15 Ağustos Atılımı, sadece silahlı mücadelenin önünü açmadı, Kürdistan’da sosyal bir devrimin de kapısını araladı. Bu devrim ile mücadeleye akan kadın, tarih yazmaya başladı. Zilan, (Zeynep Kınacı), Beritan (Gülnaz Karataş), Sara (Sakine Cansız) arkadaşlar bu tarihin yazıcıları olup kadın devrimine ivme kazandıran kimlikler oldu.
Sadece Kürdistan açısından değil, Ortadoğu’nun toplumsal dokusu itibariyle de kadının ordulaşması, komutanlaşması, öncüleşmesi ve bu anlamda kendisi ve ülkesi için savaşması olağanüstü gelişmelere yol açtı elbette.
Her şeyden önce kadınlar dağlarda özgürlük mücadelesini çok çetin koşullarda vererek kadın sorununun sadece ulusal ve sınıfsal olmadığı evrensel bir sorun olduğunu gösterdiler. Mücadele yılları içersinde giderek savaşta ve yaşamda aktifleşen ve öncüleşen kadın, egemen erkek sistemine ölümcül darbe vurdu. Bu duruşu ile Kürt kadını özgürlük değerlerini kazanmaya cesareti kalmayan ve güçten bitap düşen topluma büyük umut oldu. Dağlar, kadının varlık mücadelesi ile daha fazla anlam kazandı. Var olma savaşı kadının kişilik ve kimlik kazanması savaşıdır. Kadın özgürlük düşüncesi ile tanışan ve bunu dağlardaki mücadele ile somutlaştıran her kadın köleliği aşmanın yol ve yöntemlerini de buldu. Böylelikle Kürt kadını yitirdiği güce ve bilince yeniden kavuştu. Bin yıllardan beri inşa edilen toplumsal cinsiyetçiliğin tüm kodlamaları deşifre edilerek yaşam ve toplum gerçek değerleriyle yeniden buluşturuldu. “Ahlaki ve politik toplum ile özgür eş yaşam”, özlenen ideal yaşamın şifresi oldu.
Saldırganlar hedefimizdir
15 Ağustos Atılımı sonrası kitlesel halde mücadeleye koşan Kürt kadını bugün YJA STAR, YPJ ve YJŞ şahsında toplumdaki kadınların özsavunma garantisidir. Eğer bugün Alman, İngiliz, Amerikalı, Türk, Arap, Fars kadınları bu örgütlenmelerimiz içersinde yer alıp savaşıyorsa, bu kadın ve halkların yaşamını her koşulda koruyan bu örgütlenmelerimizin durduğu nokta ve ifade ettikleri anlam ile alakalı. 15 Ağustos Atılımının böylesi tarihsel ve evrensel yanını da görmek önemli. Önümüzdeki süreçte de YJA STAR güçleri olarak, erkek ve devletin kadınlara karşı her türlü faşizan saldırılarına karşı özsavunma hakkımızı sonuna kadar kullanacağımızı duyuruyoruz. Halkımıza ve kadınlarımıza saldırı gerçekleştirecek herkes hedefimizdir.
Bugün Rojava’da, Heftanîn’de, Amed’de, Dersim’de, Serhat’ta, Kürdistan’ın dört bir yanında yürütülen savaş, Kürtler’in savaşı olmaktan çıktı. Özgürlüğü arzulayan tüm kadınların ve halkların savaşıdır. Bu sırf Türk ile Kürdün savaşı değil; özgürlük ve kölelik arasında verilen savaştır. Sömürgecilik ile bağımsızlık arasında verilen savaştır. İlk kurşun nasıl ki sömürgeci sistem, egemen erkek ve köle kadına karşı sıkıldıysa, bugünkü savaş da özgür kadın ve erkekler tarafından AKP-MHP faşizmine ve patriyarkal sisteme karşı verilmekte.
Heftanîn’de faşizme karşı direniş
Heftanîn’de Kürdistan gerillasının Türk sömürgeciliği karşısında sergilediği direniş ruhunun kökleri 15 Ağustos 1984’lere dayanmakta. Canlı, atik, korkusuz ve yenilmezdir. Bu direnişte Esmer, Nucan, Amara, Evin, Ararat, Zeryanlar şahsında direnen Kürt kadını, Kürdistan’dan korkunun tüm izlerini silmiştir. Somut bir örnek olarak; mücadelemize henüz iki yıl önce katılmış olan Zeryan yoldaş Heftanîn’deki savaşa katılmış, iki gün boyunca Türk sömürgeci güçlerine karşı savaşarak onların ilerleyişlerini durdurmuş ve fedaice savaşarak şehit düşmüştür. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. “Cenga Heftanîn” direnişinde yer alan HPG ve YJA STAR gerillaları faşizme geçit vermeyerek yeni bir tarih yazıyor. Bu tarih yazıcılarını sahiplenmek faşizme karşı tarafını belirlemektir.
Zozan ÇEWLİK
*YJA Star Merkez Karargah Komutanı