KEMAL SÖBE
Çoğu Müslüman, İslam’ın kelime anlamını bile bilmez. Kelime anlamı doğru bilinen bir İslam ise, yeryüzünde doğru yaşanılır ve cennet ile cehennemin yeryüzünde olduğu anlaşılır. Kapitalizmin ve sınıflı devletli sistemin din tüccarları yüzlerce binlerce yıldır çok iyi çalışıp sınıflı devletli sistemi ayakta tutmayı başardılar ve böylece insanlığa cehennemi hala yaşatıyorlar. Sınıflı devletli sistem, fakirlere sadece öbür dünyadaki cenneti bıraktılar. Tabi bunun karşılığında ise, yeryüzünde halk üzerinde, halkı köleleştirip egemenlik kurmaktır. Oysa cennet, barışın hakim olduğu, insanların insanca yaşadıkları, adaletin, özgürlüğün ve eşitliğin olduğu bir yeryüzüdür. İslam’ın olduğu yerde cennet olur. İslam denince, akla günümüzün Emevi dini gelmesin. Bugün yaşanılan, yaşatılan dinin İslam ile zerre kadar ilgisi yoktur. İktidarcı Emevi dinine 1320 yıldır İslam deniyor. Gerçek İslam, cennetin huzurun, barışın, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün olduğu bir yaşam olarak görüyor, yorumluyor, bunun tersini ise cehennem olarak görüyor. Sömürünün, savaşların, sınırların, her türlü kötülüğün olduğu bir yaşam ve dünya cehennemin kendisidir.
Dünyanın şimdiki gidişatı cehennemi tam olarak yansıtıyor. İnsanlık devletlerle, egemenlik altına alınıp, sömürülüyor ve cehennem hayatı yaşıyor. Cehennem devletlerle beraber ortaya çıktı. Doğal komünal yaşamın bitmesi cennetin bitmesi demektir. İnsani ve toplumsal değerlerin yok edilmesiyle insanlık cehenneme mahküm edilmiştir. Huzur İslam’da denir. Bu ne anlama geliyor? Yani insanlık tekrar doğal komünal yaşama dönerse değerli olur, barış içinde yaşar ve huzur bulur, mutlu olur. İşte huzur İslam’da demek bu anlama gelir. Yani barışın olduğu yerde huzur olur. Bütün insanlık hala emperyalist savaş ve sömürü koşullarında yaşıyorsa İslam’dan yani huzurdan-barıştan söz edilemez. İslamiyetin gelişimi esasen bozulan doğal komünal yaşamı ve bitirilen insanlık değerlerini tekrar yaşanılır kılmaktı ve dünyayı tekrar insanlığın cenneti haline getirmekti. İnsanlık doğal komünal hayatta zaten barış ve huzur içinde doğayla uyum içinde yaşıyorlardı. Cennet doğayla uyum ve barış içinde huzurlu yaşamdır. Din tüccarlarının cenneti, yeryüzünde devletli sınıflı kapitalist sistemin varlığını ve devamlılığını sağlamak için, kullanılan bir afyondur.
Hayatı bilmeyen ve eğitimsiz bırakılmış toplumu yönetmek ve sınıflı sistemin kölesi yapmak kolaydır. Bu dünya ve yaşam gerçek dünya ve yaşam değilmiş te gerçek dünya öldükten sonraymış. Ve fakir halka, öbür dünyadaki cennet bırakılıyor ve sabredin ve şükredin deniyor. Şükür kelimesi teşekkür anlamına gelir ve içinde yaşadığımız hayatın içinde faydalandığımız nimetler ve imkanlar için kullanılan bir kavramdır. İnsan varlığa şükreder ve varlık için teşekkür eder şükranlarını sunar. Yani Allah, insanların yaşaması için nimet veriyor ve insanlarda bundan dolayı Allah’a teşekkür ediyorlar ve bu gayet anlaşılır bir durumdur. Bir insan, bir eve misafirliğe gittiğinde evin sahibi misafire yemek yedirir, çay içirir, hizmet eder, misafirde bu hizmetin karşılığında ev sahibine teşekkür eder. İşte şükretmek bir hizmetin ve nimetlerin, yaşamsal imkanların karşılığında gösterilen bir nezaket ve saygıyı ifade eder. İktidarlar, sakallı şeytanların eliyle insanları yokluğa şükretmeye alıştırmışlar. Başka türlü, toplumu devlete ve elit yönetici sınıfa nasıl hizmet ettirecek bir duruma getirebilirler?
Dikkat edilirse, zenginlere şükredin denmiyor, hep fakirlere şükredin deniyor. Fakirler şükredecek ki zenginlerin düzeni bozulmasın ve zenginler dünyada cenneti yaşasınlar, fakirler nasıl olsa öbür dünyanın cennetiyle avutuluyorlar. İktidarcı Emevi dininin sahte cennet vaatleriyle Müslüman toplumuna cehennem hayatını yaşatıyorlar. İktidarcı Emevi dininin topluma yaşattığı bu cehennem varken, sanırım başka cehenneme gerek yoktur. Din tüccarları, toplumu kandırıp hemde Allahın adına kandırıp yeryüzünü cehenneme çeviren emperyalizmin-kapitalizmin günümüzdeki sihirbazlarıdır. Firavun dönemindeki Antik Misır’da, Sümerler’de ve bütün devletli sınıflı sistemlerde din ve Allahın adı kullanılmıştır, toplumlar devletin ve elit sınıfın kölesi haline getirilmiştir ve bu kölelilik, modernleşerek günümüze kadar devam etmektedir. Şimdiki dinler, hayatın realitesinden koparılmıştır. Din eşittir hayatın kendisidir, kültürdür, yaşam tarzıdır, edeptir, ahlaktır, terbiyedir. Binlerce yıllık devletli sınıflı sistemlerde insanlık adına ne bırakıldıki dinden ve ahlaktan bahsediliyor. İşte devrimci mücadelenin amacı yeryüzünde cenneti yaşamak içindir. Cennet adaletin, demokrasinin, sevginin, merhametin, vicdanın, özgürlüğün ve insanlığın olduğu yerdedir. Bu saydığımız değerlerin olmadığı bir yaşam ve dünya zaten cehennemdir.