İsyanı devrime dönüştüren kelebeklerin yürüyüşü (3)

0
636

AKP’nin 18 yıllık kadın düşmanı pratikleri 

AKP’nin iktidar olduğu 18 yıl boyunca kadına yönelik hayata geçirdiği politika ve söylemlerini derledik. Kadınlar AKP iktidarı boyunca şiddet, taciz ve tecavüze maruz bırakılırken, AKP’nin tüm kademelerinde yer alan yöneticilerinin cinsiyetçi söylemleri eşitsizliği derinleştirdiği gibi şiddeti de teşvik etti. Kadınlar, tarih boyunca erkek egemen devletlere ve bunun yarattığı şiddete karşı direndi. Bugün de direnişini farklı alanlarda sürdüren kadınların elde ettiği kazanımlar ise erk zihniyet tarafından alıkonulmaya çalışıldı. Kadınlar, yaklaşan 25 Kasım’da sokakları doldurmaya ve eril zihniyete karşı haklarını savunmaya hazırlanıyor.  Dosyamızın üçüncü bölümünde 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelen AKP’nin kadına yönelik 18 yıllık söylem ve politikalarını, dünden bugüne seçim genelgesi ile parti tüzüğünde yer alan ve kadınları hedef alan kamuoyunda tepki toplayan sözlerine yer verdik. 

‘Kadının kamusal yaşama katılımı’ söylemine ‘Kadınların tek kariyeri anneliktir’ 

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye’nin 39’uncu siyasi partisi olarak 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan ve 3 Kasım 2002’de de iktidara gelen AKP, henüz kuruluş yıllarında ifade ettiği, “Kadının kamusal yaşama katılımının özendirilmesi için gerekli tüm önlemler alınacaktır. Kadınların partiye üye olmaları ve siyasette faal rol oynamaları özendirilecektir” sözlerinin aksine kadınları kamusal hayattan dışlayan ve tek rolün ‘annelik’ olduğunu dayatan politikaları hayata geçirdi. Dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun 2015 yılında doğan ilk bebeği ziyaret ettiği esnada söylediği “Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” sözleri AKP’nin kuruluş yıllarında dile getirdiği, kadınlara tüm kamusal alanların açıldığını değil, yalnızca annelik “kariyerinin” dayatıldığını ortaya koyuyor.  

Kadınlar güvencesiz ortamlarda çalışmaya zorlanıyor 

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Yalçın Akdoğan’ın kaleme aldığı ve AKP’nin siyasi manifestosu olarak yayımlanan “Muhafazakar Demokrasi” adlı kitapta, “Çalışma hayatında cinsiyet ayrımcılığının önüne geçilecek, eşit işe eşit ücret ve liyakat prensibi çalışma hayatında hâkim kılınacak” sözlerine vurgu yapıldı. “Muhafazakar Demokrasi” adlı kitapta iddia edilenin aksine, AKP iktidarında gelinen nokta, kadınların çalışma alanında cinsiyetçi yaklaşımlara maruz kaldığı ve emeğinin karşılığını alamadığını gösteriyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) 2020’de yayınladığı “Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu”na göre Türkiye, 153 ülke arasında 130’uncu sırada yer aldı. Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en fazla olduğu ülkelerden biri olduğunu gösteren bu rapor, AKP’nin cinsiyetçi politikalarını gözler önüne seriyor.  Yine AKP’nin cinsiyete dayalı yürüttüğü ekonomi politikaları, iddia edilenin aksine kadına iş olanaklarını kapatıyor. Dönemin Ekonomiden Sorumlu Bakanı olan Mehmet Şimşek, 2008’de yaşanan ekonomik krizin ardından artan işsizliğe ilişkin yaptığı konuşmada, “İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor” sözleriyle kadınların çalışmak istemesini, işsizliği arttıran neden olarak tanımlayarak kadınları hedef aldı.  Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) 2020 verilerine göre ise, kadınların yüzde 59’u iş hayatında mobbinge uğruyor, yüzde 39’u yasal haklarını kullanırken engelleniyor ve yüzde 34’ü de iş hayatında ayrımcılığa maruz kalıyor.   

2 milyon kadın işsiz 

Parti programında ifade edilen, “Ev kadınlarının sosyal güvence kazanmasını sağlayacak çalışmalar gerçekleştirilecektir. Ev içi emeğin saygınlığı korunarak, kadınlar için yeni istihdam alanları oluşturulacaktır” sözleri ise akıllara 2002’den bu yana artan kadın işsizliği rakamlarını getiriyor. Tüzükte yer alan söz konusu madde kadının “anne” rolünün dışına çıkmaması gerektiğini gösterirken, kadının adeta ev emekçiliği rolünü artırması gerektiğini vurguluyor. Türkiye, “Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi” araştırmasına göre kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu 167 ülke arasında 114’üncü sırada bulunuyor. Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre, kadınların ekonomiye katılımında Türkiye 153 ülke arasında 136’ncı sırada yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 yılında paylaştığı “İstatistiklerle Kadın” verileri ise erkeklerin istihdam oranının yüzde 65.6 olarak verirken kadınların istihdam oranını yüzde 28.9 olarak gösteriyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel İş’in 2020 “Kadın emeği” raporuna göre ise işsiz kadın sayısı 2014’ten 2019’a kadar yüzde 52 artarak toplamda 2 milyona yaklaşıyor. Raporda, 500 bin kadının ise ev içi bakım hizmetleri nedeniyle işinden ayrıldığına da vurgu yapılıyor.   

42 ayda 982 kadın tecavüze maruz bırakıldı 

Yine AKP, “Kadına yönelik şiddetin, ayrıca cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi, partinin öncelikli politikaları arasında yer alıyor. Kadın intiharlarının, töre ve namus cinayetlerinin sık görüldüğü yörelerde kadınlara ve ailelerine yönelik çalışmalar yapılacak” diye belirtiyor. Ancak bu durum akıllara, Batman’da uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğramasının ardından intihara sürüklenerek, yaşamını yitiren İpek Er’i hatırlatıyor. Uzman çavuş Musa Orhan, kadınların tepki ve protestoları sonucunda oluşan kamuoyuyla birlikte 19 Ağustos’ta tutuklandı. Tutukluluk süresi ancak bir hafta süren tecavüz faili Musa Orhan, eril aklın korumasıyla cezaevinden tahliye edildi. Devlet yetkilileri tarafından korunan fail, tüm kadınlar için tehlike oluşturmaya devam ederken, İpek’in annesinin adalet çığlıkları devleti harekete geçirmeye yetmedi. CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı tarafından hazırlanan ve 1 Ocak 2016 ile 30 Haziran 2019 tarihlerini kapsayan rapora göre, 42 ayda bin 391 kadın katledilirken 982 kadın ise tecavüze uğradı.  

17 yılda 15 bin 557 kadın katledildi 

Parti programında her ne kadar “Maddi destekten yoksun olan ve şiddete maruz kalan kadınlar için koruyucu programlar oluşturulacak” maddesi yer alsa da, şiddete maruz kalan kadınlar, devlet ve devlet mekanizmaları tarafından görülmediği gibi, şiddet merkezlerine geri gönderildi. Ülkede 18 yıl içerisinde, şiddete maruz kaldıktan sonra polise başvuran çok sayıda kadın, polisin “Bir şey olmaz” söylemiyle eve gönderilmesinin ardından katledildi. Geleneksel ve gerici eril aklın devrede olduğunun somutu olan bu örnekler, “Kadının yeri kocasının yanıdır” ile “Hem sever hem döver” söylemlerinin hukuk ve güvenlik mercilerinde de işlediğini gösteriyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında katledilen kadın sayısı 66 iken, Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin yayınladığı rapora göre, bu yılın ilk 10 ayında 453 kadın katledildi. CHP’li Sibel Altınpınar, Adalet Bakanlığı’nın verileri doğrultusunda yayınladığı bir açıklama ile 2003 ile 2020 yılları arasında kadın katliamlarının yüzde 392 arttığını ifade etti. CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun hazırladığı rapora göre ise AKP iktidarı süresince en az 15 bin 557 kadın yaşamını yitirdi. 

‘Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz’  

“Kadınlar sadece toplumun yarısını oluşturdukları için değil, her şeyden önce birey ve sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde birinci derecede etkin oldukları için, yılların ihmali sonucu biriken her türlü sorunlarıyla ilgilenilmesi partimizin öncelik verdiği bir konudur” sözlerini parti programlarına işleyen AKP, yine kadına yüklediği “annelik” misyonuyla  “anne olmayan” kadınları görmezden geliyor. 24 Kasım 2014’te Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) düzenlediği Birinci Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı, “Bizim dinimiz kadına bir makam vermiş, annelik makamı” sözleriyle anne olmayan kadınları dini argümanlar kullanarak dışlarken, “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata terstir. Çünkü fıtratları farklıdır” sözleriyle de kadın ve erkeğin eşit olmadığını ve olamayacağını savunmuştu. Bu söylem, kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmış ve sanatçılardan siyasetçilere, akademisyenlerden aktivistlere ve derneklere kadar çok sayıda kişi ve kurumun tepkisiyle sonuçlandı. Yine Cumhurbaşkanı’nın sözleri, 7 Mayıs 2004’te kabul edilen “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” ile Anayasanın 10’uncu maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ibaresinin yalnızca yasal zeminde kalarak faaliyete hiç geçmediğini açığa çıkarıyor.  

864 çocuk annesiyle cezaevinde 

“Kadınların çalışma hayatı, çocuk ve aile sorumlulukları dikkate alınarak sosyal güvenlik ve çalışma koşullarında iyileştirmeler yapılacaktır” maddesinin yer aldığı parti programı, pratikte Kürt ve muhalif olmama koşulunu öne sürüyor. Bu madde akıllara, 10 günlük bebeğiyle cezaevine gönderilen Eylem Oyunlu ile hala çocuklarıyla birlikte cezaevinde tutulan onlarca kadını getiriyor.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na göre cezaevinde anneleri ile birlikte 864 bebek bulunuyor. 

Kadının siyasetteki oranı yüzde 17 

2002 yılındaki Seçim Beyannamesi’nde, “Kadınlar, hayatın yükünü erkeklerle birlikte paylaşmalarına rağmen, hak ettikleri statüye kavuşamıyor, uygulayacağımız tüm politikalarda bu durumu göz önünde bulunduracağız, kadınların erkeklerle birlikte toplumsal sorumluluk yüklenecek statüye kavuşturulması temel hedefimiz olacaktır” ifadelerini kaydeden AKP, Türkiye’de kadının siyasetteki temsiliyetinin de en az ülkelerden biri olduğu gerçeğini değiştirmedi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) verilerine göre Türkiye’de yönetici kadın oranı yalnızca yüzde 17.   

5393 Sayılı Kanun kadınları koruyamadı 

3 Temmuz 2005’te kabul edilen 5393 Sayılı “Belediye Kanunu” ile büyükşehir belediyelerinin ve nüfusu 50 binin üzerinde olan belediyelerin “Kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açabileceği” hükmüne yer verilmiş olsa da, kadınlara yönelik şiddete karşı önleyici tedbirler uygulanmadı. Bu kanun uygulanmadığı gibi kadına yönelik şiddet günden güne arttı ve buna karşı mücadele yürüten çok sayıda kadın dernekleri kapatılarak, üye ile yöneticileri gözaltına alındı. Bunun en yakın örneğini, Diyarbakır’da kadın çalışmaları yürüten derneklerden biri olan Rosa Kadın Derneği’nin, üye ve yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen siyasi operasyonlar oluşturuyor. Yine eşbaşkanlık sistemini uygulayan tek parti olan HDP’ye ait 47 belediyeye kayyım atanarak, belediyenin kadına yönelik şiddeti önleyici çalışmalar yürütmesinin önüne geçilmiş oldu. 

‘Evlendirme yardımı’ çocuk yaşta evlendirilmelerin önünü açıyor 

Genç kadınları evlendirmeye özendiren ve çocuk yaşta evlendirilmelerin önünü açan AKP, 2008 yılında yaptığı bir düzenlemeyle kadınlara “evlenme yardımı” adında bir ödenek verilmesini kararlaştırdı. Bu para, anne veya babasının yaşamını yitirmesinin ardından Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) “yetim aylığı” almakta olan kadınlara, resmi olarak evlenmeleri durumunda veriliyor. Çocuk yaşta zorla evlendirmenin de önünü açan bu yasayı, Cumhurbaşkanının 7 Mart 2008’de Uşak’ta “En az 3 çocuk yapın” söylemi de destekliyor. Bununla beraber yine çocuklara yönelik cinsel istismarın da AKP döneminde hızla arttığı görülüyor.

İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor, kadınlar yaşamını yitiriyor 

Türkiye’de kadına yönelik erkek şiddetini önleyiciliği açısından önemli bir gelişme olan İstanbul Sözleşmesi, 7 Nisan 2011’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından Strazburg’ta onaylandı. “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin İstanbul’da imzaya açılmasının ardından, 24 Kasım 2011’de Türkiye tarafından da kabul edildi. İstanbul’da imzalanmasından kaynaklı “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen bu sözleşme, Türkiye’nin şimdilerde en çok tartıştığı konu halini aldı. Cumhurbaşkanının sözleşmeden geri çekilme istemi ve bunu destekleyen, “Halk istiyorsa kaldırılsın” söylemi, kadınlar başta olmak üzere tüm kamuoyu tarafından büyük bir tepki ile karşılandı. Kadınlar, imzalanmasının ardından uygulanmasında eksiklikler yaşanan,  İstanbul Sözleşmesi’nin hayata geçirilmesi için İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi kentler başta olmak üzere Türkiye’nin her tarafında çeşitli eylemler düzenledi. Polis, kadınların düzenlediği tüm eylem ve etkinliklere müdahale etti ve kadınları darp ederek gözaltına aldı. Kadınların, eril akla ve yönetime karşı isyanlarını direniş ve mücadele ile açığa çıkardıkları İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için gerçekleştirdikleri eylemlerin yanı sıra “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”, “İstanbul Sözleşmesine Dokunma Uygula” gibi sloganlarla sosyal medyada da eylemlerini görünür kıldı. Kadınların mücadelesi, İstanbul Sözleşmesi’nin yasadan çıkarılmasını durdurdu.

Türkiye özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke 

12 Haziran 2011 genel seçimleri Seçim Beyannamesi’nde “Çıraklık ve kalfalık döneminin ardından 12 Haziran genel seçimleriyle ustalık dönemine geçiyoruz. Kadınların hakları, refahı ve sosyal hayatta karşılaştığı engellerin ortadan kaldırılması, 2023’teki güçlü toplum hedefleri için vazgeçilmez” diyen AKP iktidarında, Türkiye’de temel insan haklarının yanı sıra kadın hakları en alt seviyeye indi. Kadınlar en çok AKP iktidarı döneminde haksızlık ve hukuksuzlukla karşılaşmış ve en çok AKP’nin politikaları sonucunda taciz, tecavüz ve şiddete maruz kaldı. Freedom House’un (Özgürlük Evi) yayınladığı “Dünyada Özgürlükler 2020” adlı raporunda, Türkiye’nin son 10 yılda dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke olduğunun vurgulanması da mevcut politikaların sonucunu açığa çıkarıyor.

Kürtaj direnişi hükümete geri adım attırdı 

Kürtaj, Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde çokça tartışılan önemli konulardan biri. Kürtajın yasaklanmasını isteyen ülkelerde kadınlar çeşitli mücadeleler yürüterek, yasağın önüne geçmeye çalışırken, Türkiye’de ise AKP’nin 1 Mayıs 2013’te, “Sağlık Uygulama Tebliği”nden “Tıbbi tahliye hanesi”ni tamamen kaldırarak, kürtajı “ödemesi yapılacak bir sağlık hizmeti” olmaktan çıkardı. Verilen bu karar ile birlikte kürtaj yapılan sınırlı sayıdaki hastane de devre dışı bırakıldı.  Ancak, kadınların bu karar karşısında gösterdiği tepki ve yürüttüğü mücadele sonuç vermiş ve uygulama kadınların direnişiyle geri çekildi. 

18 yıllık iktidarda AKP’liler kadınlara ne diyor? 

AKP’nin 18 yıllık iktidar süresi boyunca parti programı ve tüzüklerinde yer alan kimi sözler ile anayasaya ekledikleri birtakım maddeleri derlememizin yanı sıra, bir de AKP’nin 18 yılda kadına yönelik söylediği ve iddia ettikleri tüzükleri ile çelişen kimi sözleri hatırlatarak, kamuoyu hafızasını tazelemek istiyoruz. AKP’li Cumhurbaşkanı’ndan bakanlara, vekillerden üyelere kadar yönetim kademesinde yer alan çok sayıda AKP’li, kadınlara yönelik cinsiyetçi ve nefret söylemlerinde bulundu.    AKP’nin kurucusu ve 18 yıllık AKP iktidarına Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapan ve hala AKP’li Cumhurbaşkanı olarak görevine devam eden Tayyip Erdoğan’ın, 18 yılda kadına yönelik kullandığı kimi cinsiyetçi ve hakaret içerikli sözleri siz okuyuculara aktarıyoruz.  

‘Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya’ 

3 Mart 2009 tarihinde Cem Garipoğlu tarafından katledilen ve kamuoyunda çok büyük tepkilere sebep olan Münevver Karabulut’un katledilmesinden ailesini sorumlu tutan Cumhurbaşkanı, 20 Temmuz 2009’da yaptığı bir konuşmada, “Çocuğumuz öyle nereye giderse gitsin olmaz. Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya” ifadelerini kullandı. 

‘Kadına yönelik şiddet abartılıyor’ 

AKP iktidarında yüzde bin 400 artan kadın katliamlarına ilişkin 7 Mart 2011’de konuşan Cumhurbaşkanı, “Kadına yönelik şiddet abartılıyor” derken dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ise 18 Mayıs 2013’te “Biraz algıda seçicilik var. Medya, sanki çok büyük şekilde olaylar oluyormuş gibi bir algıya neden oluyor” şeklinde konuştu. Türkiye’de giderek artan kadın katliamlarının yalnızca bir örneği olan Pınar Gültekin’i hatırlatmakta fayda görüyoruz.

‘Kadın mıdır kız mıdır?’ 

4 Haziran 2011’de düzenlenen Konya mitinginde, Hopa’da AKP’nin protesto edildiği olaylara ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı, polisin attığı gaz kapsülü dolayısıyla yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun ölümünü protesto eden Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş’a cinsiyetçi söylemlerde bulunarak, “O kadın mıdır kız mıdır?” dedi. Kamuoyunda büyük bir tepki toplayan cinsiyetçi söyleme kadınlar, “Cinsiyetçi Başbakan istemiyoruz. Hepimiz Dilşat’ız hepimiz kadınız” sözleriyle cevap verdi.  

‘Kız, erkek öğrenci aynı evde kalamaz’ 

4 Kasım 2011’de yaptığı açıklamada bu defa üniversite öğrencilerine yönelik tepki toplayan sözler kullanan Cumhurbaşkanı, “Kız, erkek öğrenci aynı evde kalamaz. Talimatını verdik, denetimi yapılacak. Kızlı erkekli aynı evde ne yapıyorlar belli değil” diye konuşarak gençlerin yaşam alanına müdahale edeceğini ifade etti.   

‘Her kürtaj bir Uludere’dir’ 

2 Haziran 2012’de derinleşen kürtaj tartışmalarına ilişkin “Benim bedenim, benim kararım” diyen kadınlara Cumhurbaşkanı, “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist” şeklinde konuştu. Konuşması bu sözlerle sınırlı olmayan Cumhurbaşkanı, “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Her kürtaj bir Uludere’dir. Kadının öncelikli rolü anneliktir” sözleriyle kamuoyunda büyük tepkiler topladı. ‘Bir anne kızının birinin kucağında oturmasını ister mi?’ 2 Haziran 2013’te Habertürk televizyonunda Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı, kullandığı “Bir metroda ahlak kuralları diye bir şey vardır. Bu toplumda yaşayan bir anne kızının birinin kucağında oturmasını ister mi? Bunlar benim kendi değerlerimle uyuşan şeyler değil” sözleriyle tepkilerin odağı haline geldi.   

‘Edepsiz kadın’ diyen Cumhurbaşkanı’na ‘Önce insan ol’ cevabı 

7 Ağustos 2014’te Malatya’da düzenlenen bir mitingde konuşan Cumhurbaşkanı, gazeteci Amberin Zaman’ın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sorduğu bir soruyu işaret ederek Amberin’e yönelik hakaret içerikli sözler söyledi. Amberin’e “Oradan da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış. Edepsiz bir kadın. Haddini bil haddini. Eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar işte seni bu malum Doğan grubunun televizyonuna, oradan da saygısızca yüzde 99’u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun” diyen Cumhurbaşkanı’na başta gazeteciler olmak üzere çok sayıda kişi tepki gösterdi. Amberin ise hakaret içerikli sözlere, 8 Ağustos 2014’te Taraf Gazetesi’nde yayımlanan “Önce insan ol” adlı yazısıyla cevap verdi. 

‘Feminizm ahlaksızlıktır’ 

8 Mart 2008’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi sayfasında paylaşılan bir yazıda ifade edilen, “Feminizm, ahlaki ve toplumsal açıdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir kere, feminizm hareketine ‘kapılan’ kadın, genel olarak kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesiyle aile için vazgeçilmez olan birçok kural ve değeri hiçe saymaktadır” sözleri ile kadın hareketleri ve feminist ideoloji bir kez daha hedef alındı. 

Kürtaj tartışmalarına AKP’lilerden cinsiyetçi söylemler 

2012’de devam eden kürtaj tartışmalarına ilişkin çok sayıda AKP’li siyasetçi cinsiyetçi söylemlerde bulundu. 12 Aralık 2012’de CHP Milletvekili Aylin Nazlı Aka’nın dile getirdiği “Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın” sözlerine karşılık, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Evli bir ‘bayan’ın cinsel organı hakkında açıkça konuşması yüzümü kızarttı” dedi. Eril ve cinsiyetçi aklın sürdürücüleri olan AKP’li siyasetçilerin kürtaj tartışmalarına yönelik cinsiyetçi söylem, hakaret ve tacizleri bunlarla da sınırlı değil. 

‘Kadın ahlaklı olsun kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın’ 

Dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, aynı yılın haziran ayında dile getirdiği, “Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün. Kadın ahlaklı olsun kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın” ifadeleriyle kadınlara cinsiyetçi söylemlerde bulundu. 

Tecavüzü ve tacizi teşvik eden cinsiyetçi söylemler  

Yine 1 Haziran 2012’de dönemin AKP Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün ise görevinin aksine insan haklarını “erkeğin tahakküm hakkı” olarak gördüğünü, “Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular. Anne karnında hepsi öldürülseydi o tecavüzcülerin yaptığından çok daha büyük bir dram, suç ortaya çıkacaktı” ifadeleriyle açığa çıkarmış oldu. Tecavüze maruz bırakılan kadının hukuki haklarını savunması gereken Ayhan, bunun aksi bir şekilde tecavüz failini aklayıcı ve kadını suçlayıcı sözler kullandı. Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar” diyerek tecavüze teşvik etti. 

Tacize uyarı cezası 

Dönemin AKP Tokat Milletvekili olan Zeyid Aslan ise Temmuz 2013’te kadın gazetecilere yönelik tacizde bulundu. Zeyid, “Ben sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam, bunların gerçeği bu diye ahlaksız olurum değil mi?” sözleriyle tacizde bulunurken, gazeteciler başta olmak üzere çok sayıda kişi bu sözlere tepki gösterdi. Zeyid’in tacizine yalnızca uyarı cezası verilmesi de AKP’nin eril zihniyeti ve erkeği koruyan aklını bir kez daha göstermiş oluyor. 

AKP taciz etti kadın işten çıkarıldı 

AKP Sözcüsü olduğu Eylül 2013 yılında katıldığı bir televizyon programında dile getirdikleriyle program sunucusu bir kadını, giydiği kıyafeti gerekçe göstererek tacizde bulunan Hüseyin Çelik, “Dün bir kanaldaki yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez” dedi. Cinsiyetçi söylemlerine cevap olarak ise bahsi geçen sunucu Gözde Kansu işten çıkarıldı. 

‘Otoritenin en büyük düşmanı ve onu zayıflatmanın en keskin yolu kahkahadır’ 

Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da sıklıkla kadına yönelik hakaret içerikli, cinsiyetçi ve şiddeti meşru gösteren sözler kullanan AKP’lilerden biri. 28 Temmuz 2014’te yaptığı bir konuşmada, “İffet sadece bir isim değil, kadın için de bir süstür. Kadın iffetli olacak. Mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Nerede öyle yüzüne baktığımız zaman yüzü hafifçe kızarabilecek, boynunu öne eğebilecek kızlarımız. Hadis, ‘Utanmıyorsa ne istiyorsan yap’ diyor” diyerek cinsiyetçi söylemlerde bulundu. 

‘Bir kadın olarak sus’  

Yine kadına yönelik yaklaşım ve söylemleriyle cinsiyetçi duruşundan taviz vermeyen Bülent Arınç, 29 Temmuz 2015’te Meclis’e sunulan bir önerge için düzenlenen olağanüstü toplantıda HDP vekili Nursel Aydoğan’ı hedef alarak “Bir kadın olarak sus” demişti.  Bülent Arınç’ın bu sözlerine kadınlardan ve HDP’lilerden büyük bir tepki geldi. Eş bulamayanlar devlete başvursun 23 Ekim 2015’te AKP’nin Urfa mitinginde konuşan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da söylediği “Eş lazım dediğinizde önce annenize, babanıza gideceksiniz inşallah onlar size hayırlı bir eş bulacak. Bulamazsa bize başvuracaksınız” sözleriyle devleti adeta evlilik kurumu haline getirdi.   

‘Erkekler kadınlardan vaiz mi alırmış?’ 

3 Nisan 2016 tarihinde Trabzon’un Of İlçesi’nin AKP’li Belediye Başkanı Halil Alireisoğlu, Afet ve Acil durumlarla ilgili eğitim vermek isteyen müftülük çalışanı Ayşe Yılmaz’a “Sen kimsin de bize vaaz veriyorsun? Bu kadın nereden çıktı? Bu ne iş. Erkekler kadınlardan vaaz mı alırmış? Bizim kadınlardan alacağımız eğitime ihtiyacımız yok. Bayanların konuşacağı yer vardır, erkeklerin konuşacağı yer vardır” sözleriyle hakaret ederek cinsiyetçi yaklaşımlarda bulundu. 

Tüm bunların yanı sıra kadına yönelik cinsiyetçi söylem, hakaret ve tacizde bulunan kimi AKP’lilerin sözleri şu şekilde: 

AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci: Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır. 

Eski Savunma Bakanı Vecdi Gönül: Türk hanımları evinin süsüdür, erkeğinin şerefidir”  

AKP’li Meclis üyesi Erhan Ekmekçi: Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor. 

Eski Polis Akademisi Başkanı Profesör Remzi Fındıklı: 15’inde kız ya erde ya yerde olmalı. 

Kaynak: http://www.jinnews.com.tr/

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz