Jineolojî erkeklik kodlarını deşifre ediyor

0
630

Erkek iktidarını, karanlık dehlizlere hapsettiği kadın gerçeğiyle yüzleştiren Jineolojî Dergisi 6’ncı yılında. Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız, amaçlarının erkeklik kodlarını deşifre ederek, alternatif bir sistemin inşasına ön ayak olmak olduğunu söyledi. 

Erkek egemen sistemin kodlarını deşifre eden ve demokratik, özgürlükçü, ekolojik bir gelecek inşa etme iddiasının altını dolduran bilim kuram dergisi Jineolojî, “Kadın etrafında gelişecek bilim, doğru sosyolojiye atılmış ilk adımdır” sloganıyla 8 Mart 2016 tarihinde raflardaki yerini aldı. İlk yayınlandığı günden itibaren kadınların başucu dergilerinden biri olmayı başaran Jineolojî, yayın hayatında 5’inci yılı geride bıraktı. 

 İlk sayısında “Sosyal bilimler krizi ve Jineolojî”yi işleyen derginin şimdiye kadar yayınlanan sayılarında, kadın gerçeğine dayalı yöntem ve hakikat, özsavunma olarak jineoloji, kadın doğasına bakış, erkek doğası ve erkeklik, özgür eş yaşam, etik estetik, kadın direniş yöntemleri ve eğitim politikaları gibi konular irdelendi.  Yayın Kurulu’nda yer alan Rojda Yıldız ile derginin çıkış amacı, kadınlar üzerindeki etkileri ve dergiye dair yaklaşımları konuştuk.  

BİLİNÇ VE AYDINLAMA PROJESİ  

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü doğum günü olarak gördüklerini belirten Yıldız, “8 Mart yeni bir yaşamın çağrısı olduğu için bizler açısından çok önemli ve bizde o çağrıya Jineolojî olarak kulak verdiğimiz için kuruluş günümüz oldu” dedi.  8 Mart’ı seçmelerinin tesadüf olmadığını dile getiren Yıldız, amaçlarını şöyle anlattı: “Yola çıkarken ‘Dünya kadınlarına armağan ediyoruz’ dedik. Biz sadece öncülüğünü yaptık ama dünya kadın devriminin yeni bir düşünce tarzına ve yeni bir varoluş mücadelesine ihtiyacı olduğunu düşünerek yola çıktık. Hedefimiz sadece yazıp çizip entelektüel bir birikim ortaya koymak değildi, bunu yapan bir sürü yer var.

Asıl mesele: Kadınların problemlerine çözüm olabiliyor muyuz? Daha iyi bir yaşam vaat edebiliyor muyuz? Bu anlamıyla Jineolojî, kadın mücadelesinin tam da kalbinde duruyor. Kürt kadın hareketi de Jineolojî’yi gündemine alan ve tartışan bir hareket. Mezopotamya coğrafyası kadın bilgeliğinin hem ortaya çıktığı hem de yıkıldığı bir coğrafya. Biz esasında Jineolojî’yi o yıkımı yeniden nasıl inşa edebiliriz düşüncesiyle kurduk.”  

5 YILLIK SERÜVEN 

Jineolojî çalışmalarının esasında çok daha eski tarihlere dayandığının altını çizen Yıldız, Kürt kadınları arasında tartışılan “Kadın bilimi tartışmasının ne olabileceği, kadın hakikati nedir, kadın tarihi nasıl ortaya çıkartılabilir?” sorularına cevap aradıklarını dile getirdi. Bu soruları kadınlarla, erkeklerle ve halklarla tartışmak istediklerini söyleyen Yıldız, “Bunun amacını güderek daha yaygın tartışabilmek, başka başka çevrelerden kadınların kendini ifade edebileceği bir alan yaratmak amacıyla dergi çalışmasına başladık ve 5 yıldır da bu çalışmayı aralıksız olarak devam ettiriyoruz” diye belirtti. 

YENİ BİR YAŞAM İNŞASI  

Beklentilerinin çok üstünde bir geri dönüş aldıklarını belirten Yıldız, bunu şöyle anlattı: “Birçok kadın, dergide tartışılan ve yazılan konulardan çok fazla etkilendiklerini ve hayatlarının değişip dönüştüğünü, bu dönüşümün sadece kendisinde sınırlı kalmadığını, başka insanlar tarafından da aynı tartışmaların ve paylaşımların yapıldığını söyledi. Gerek sosyal medyadan gerekse birebir okurlarımızla yaptığımız tartışmalarda, bize sürekli söylenen ve bizi çok mutlu eden şeylerden biri şu oldu: Kadın, toplumsal cinsiyet ve kadın hakikat meselesini hiç böyle düşünmemiş ve tartışmamıştık. Böyle düşünmeye ve tartışmaya başlamak, çok ciddi değişim ve dönüşümler yarattı. Daha önce kafasında bu sorunlarla ilgili bir soru işareti olmayan kadınlar, bunlar üzerine düşünmeye başladıktan sonra kendisini daha değerli hissetmeye başladığını gördük.

Kadınlar, yaşamlarını nasıl yeniden inşa edeceklerini buldular.”  Yıldız, Jineolojî’nin sadece mevcut sistemin bir eleştirisi olarak ortaya çıkmadığını, tüm sayılarında da sorunlardan ziyade nasıl bir yaşamın olması gerektiğine odaklandıklarını söyledi. Kadın iradesinin tanınmamasının büyük bir problem olduğunu vurgulayan Yıldız, “Ama bunu nasıl çözeceğiz? Bu sorunlara nasıl cevaplar üreteceğiz, bu önemli. Bu noktada çok bütünlüklü bir çalışma yürütüyoruz. Atölyeler, paneller, sunumlar sadece Kuzey Kürdistan’da değil, şu an dünyanın birçok yerinde Jineolojî çalışmaları yapılıyor. Atölyeye gelen kadınlar, atölye çalışmalarının yanı sıra dergi çalışmalarına kulak veriyor. Dergi olarak amacımız sadece bir basın yayın yapmak ya da sadece bunun satışını yapmak değil.

Temelde derdimiz, yeni bir dünyada kadın-erkek meselesi nasıl tartışılabilir, biz bu kimlikleri yeniden nasıl inşa edebiliriz, bunların tartışması üzerinden yola çıktık. Bu amacımızı gerçekleştirirken, bunu daha kitlesel yapmak da hedefimizdi” ifadelerini kullandı.  

YAYIN VE DANIŞMA KURULU  

Yayın ve danışma kurullarında kolektif bir çalışma tarzını benimsediklerini aktaran Yıldız, danışma kurulunda Latin Amerika’dan Hindistan’a, Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar dünyanın birçok yerinden kadınların yer aldığını aktardı. Derginin sayılarını belirleyen yayın kurulunun çalışma sistematiğine değinen Yıldız, “Toplumu oluşturan asıl sosyolojik öğeler nedir? Bakıp, gördüğümüz temel meseleler var. Bu meseleler Jineolojî’nin temel kılavuzu olarak nitelendirdiğimiz, ekonomi, ekoloji, politika, sağlık, tarih, etik, estetik vb. toplumu oluşturan başlıklar. Yine çıkarttığımız sayılardan bazıları özsavunma ve eğitim politikalarıydı. Daha çok toplumun birebir etrafında olduğu konulara değinmeye çalışıyoruz. Yayın kurulumuzda ortak tartışıldıktan sonra bunun üzerine çalışmalarımız başlıyor” dedi.  

ATÖLYELERE İLGİ  

Atölyelerde çok sayıda kadınla bir araya geldiklerini söyleyen Yıldız, “Kaç tane atölye kurduk, kaçıyla devam ettik sorusunun cevabını vermek çok zor. Çünkü atölyelerde biraz esneklik tanıyarak devam ediyoruz.

Bazen üniversiteli gençlerle bir atölye kuruyoruz ve okul zamanı dağılmalar olabiliyor. Ama bu süre içerisinde kadınların o arayışı bizim için çok önemliydi. Pandemi sürecinde dahi birçok çalışma yapılamazken, Jineolojî atölyelerin yapılmasında çok büyük istek ve heves vardı. Ve bütün pandemi koşullarının zorluğuna rağmen biz bugün bile sadece Diyarbakır’da değil, Van, Mardin, Urfa, İzmir, İstanbul, Kocaeli’ndeki atölye çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Binden fazla kadına ulaştık diyebiliriz ama belli bir sayı yok. Atölyelere kaç kişinin geldiğinden ziyade, o atölyelerde kaç kadına dokunabildik, karşılıklı olarak birbirimizi ne kadar değiştirdik, bizim için daha önemli bir nokta” diye belirtti.  

KADININ KURULAN SÖZÜ 

Yaşamın her yerinde erkek egemenliğinin ürettiği kod ve kavramların olduğuna dikkat çeken Yıldız, tahakküm kodlarla mücadelelerini şöyle anlattı: “Bin yıllardır inşa edilen erkeklikten çok bağımsız bir şey değil.

Toplumun içinde ne kadar kadın varsa, o dil o kadar değişip dönüşebiliyor. Temel meselelerimizden biri de kadının toplumsal bir varlık ve başat kimliklerinden biri olarak aktif olması. Eril dilin kendisini yıkacak olan şey de temelde bu. Bir kadın özgürlüğü iddianız varsa ve bunun için çalışıyorsanız, önce dilinizi ona göre reforme etmelisiniz. Erkeklik kodlarının karşısına yeni alternatifleri inşa edebilen bir yerde olmalısınız. Bizim dergimizde sadece kadın emekçiler var, çevirilerden dağıtımlara. Emeğin, dilin, pratiğin ve kadının kendi sözü kuruluyor ve eril dile karşı bütünlüklü mücadele örüyoruz. Fakat bizde bazen fark etmeden o eril dili yazdığımızı görüyoruz. Çünkü bizde bu toplumda yetiştik, her ne kadar bunu aşmaya çalışsak da yer yer bize de sirayet ettiğini görebiliyoruz.”  Jineolojî’nin günümüz itibariyle iyi bir dil yakaladığını sözlerine ekleyen Yıldız, düşünce yapısını değiştirmeye çalıştıklarının altını çizdi. Yıldız, “Düşünce yapısının değişmesi doğalında dile de sirayet ediyor ve dil de değişiyor” diye belirtti.  

AMAÇ ALTERNATİF BİR SİSTEM  

Amaçlarının cins kırımına son verecek ve kurtuluşu sağlayacak alternatif bir sistemi inşa etmek olduğunu vurgulayan Yıldız, “Müthiş bir toplumsal çürüme var, kadın cinayetleri meselesi var.

Mevcut sistem bize yetmiyorsa ve ölümden başka bir şey vermiyorsa, alternatifi inşa etmeliyiz. 8 Mart bu yüzden bu kadar önemli. Bu alternatif mücadelenin en görünür ve sembolize olduğu bir gün. Emekçi kadınların katledilmesiyle ortaya çıkan bir gün. İktidar mekanizmalarının katliama götürdüğü mekanizmaları silip süpürmeniz ve kadınlara bir nefes alanı açmanız gerekiyor. Jineolojî’nin tartıştığı mesele tam da bu. Pasif ve edilgen olarak kodlanan kadının karşısında erillikle duran ve gücünü kadından alan bir erkek yapılanması var.

Kadın hakikatini ortaya çıkartabilirsek ancak o eril-erkek şiddetini yıkabiliriz. Bu anlamıyla 8 Mart, yeni bir yaşamın çağrısı olduğu için bizler açısından çok önemli ve bizde o çağrıya Jineolojî olarak kulak verdiğimiz için seçtik. Bizim de doğum günümüz yaklaşıyor bir anlamıyla” diyerek bütün kadınların gününü kutladı. 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here