Fırat Bölgesi Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Ferzê Mele Xelil, Jineoloji çalışmalarının bölgede büyük bir ilgiyle karşılandığını belirterek, “Jineoloji ile kadının tarihte toplum üzerindeki rolünü ortaya çıkarıp, demokratik bir toplum yapısı için çalışıyoruz” dedi.
Jineoloji kavram olarak ilk defa 2008 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Özgürlük Sosyolojisi kitabı ile gündeme girdi. Jineoloji öz olarak kadın bilimi anlamına gelmekte, burada kadın ve bilim sözcükleri ‘Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlüğüne Dayalı Paradigma’ temelinde yeniden tanımlanıyor. 1999 yılından itibaren İmralı süreci ile beraber zihniyet ve vicdan devrimi ekseninde yoğunlaşmalarını arttıran Abdullah Öcalan ise en temel yanılgının burada olduğunu ifade ederek, “Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlüğüne Dayalı Paradigma”yı sundu. Rojava Devrimi’nden sonra tarihten bu yana kadını ele alış tarzı ve demokratik bir toplum için jineoloji çalışmaları başlatılan Kuzey ve Doğu Suriye’de Jineoloji Araştırma Merkezleri açıldı. Fırat Bölgesi’nde başlangıçta küçük bir grup şeklinde Jineoloji çalışmalarına başlanırken, 2019 yılının 8 Mart’ında ise Kobanê merkezde resmi şubeler açıldı, sistematik bir şekilde komin, akademi, okul ve üniversitelerde Jineoloji dersleri verildi, her alan için de bölgeye özgü araştırmalar yapıldı. Fırat Bölgesi Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Ferzê Mele Xelil, çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Rojava’da Jineoloji merkezleri açıldı’
Araştırma denince ilk akla gelenin arkeolojik çalışmalar olduğunu söyleyen Ferzê, Jineoloj kapsamında ise sadece arkeolojik çalışmalar değil aynı zamanda veri araştırmaları da yapıldığını söyledi. Ferzê, “Eski tarihe baktığımızda ve günümüze baktığımızda toplumda çok farklı değişimler olmuş. Dönemlere göre de kadın üzerindeki baskı ve kadının iradesinde bir kırılma yaşanmıştır. Bu temelde biz de kadın olarak kendi cinsimizi daha iyi tanımak ve doğadan sonra yaşamın ikinci anası olarak kadın tanımlanmakta. Bu temelde kadının yaşam üzerindeki etkisini ve görevlerini açığa çıkartıyoruz. Devletleşme sürecinin başlamasıyla kadınların asıl rolleri elinden alınmış ve erkek zihniyeti ile toplum yönetilmeye çalışılmıştır. Kadın üzerindeki baskılarda gün geçtikçe artmaya başlamış. Kadının gerçek tarihini ortaya çıkartmak için kadın tarihini araştırmak için araştırma merkezlerine ihtiyacımız vardı. Bu temelde de 2008’de Reber Apo tarafından ‘Özgürlük Sosyolojisi’ kitabında yer verdi. 2008’de yapılan tartışmalar sonucunda birçok alanda merkezler açıldı. Rojava devriminden sonra da Rojava’da Jineoloji merkezleri açılıp çalışmalara başladı. Birçok kadın kurumu var, kadın örgütleri de var fakat kadın tarihini araştırmak ve kadının toplum içerisindeki asıl gerçek rolünü bilmek için Jineoloji bir kadın bilimi olarak ele alınıp, Jineoloji araştırma merkezleri oluştu” diye belirtti.
‘Kapitalizmin oluşmasıyla toplum yapısı bozuldu’
Aile ve toplum üzerinde araştırmalar yapıldığını, “Demokratik bir aile yapısı nasıl olmalı? Cins bilinci nasıl olmalı?” ve kadına yönelik şiddete ilişkin çalışmalarına ilişkin bilgi veren Ferzê şunları söyledi: “Aile ve toplum yapısı üzerinde çalışmalarımız oldu. 50 sene önce aile yapısı, Baas rejimi döneminde, DAİŞ ve Özerk Yönetim dönemlerinde aile yapısı nasıldı ve bu dönemlerde aile yapısı nasıl değişti? Bu değişimleri olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya çıkartmak için çalışmalarımız oldu. Bu çalışmayı sürdürürken sadece kadın değil, çocuk ve erkeklerde ele alındı. Halka ‘şimdiki aile sistemini nasıl buluyorsunuz ve nasıl bir aile yapısının olmasını istiyorsunuz?’ diye sorduk. Aldığımız cevaplar daha demokratik bir aile yapısı oldu. Kapitalizm sistemiyle beraber aile yapısının da bozulduğunu dile getirenler oldu. Aile yapısı dışında Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar nasıldı ve devrim süreciyle beraber kadın yaşamında nasıl bir değişim oldu? Konu üzerinde araştırmalarımız oldu. Doğal tıp üzerinde araştırmalar yaptık. Cins bilinci üzerine araştırma ve tartışmalarımız oldu. Kadına yönelik şiddet üzerinde araştırmalarımız oldu. Seminer ve araştırmalardan aldığımız sonuçları bir broşür haline getirdik. Bu broşürü korona sürecinden sonra paylaşacağız. Atölye çalışmalarımız olmuştu. Atölye çalışmalarımızda küçük yaşta evlilik, cinsiyetçilik, kadına yönelik şiddet ele alınıp bu temelde Jineoloji olarak ortaya çıkan sorunları Jineoloji olarak nasıl bir çözüm uygulanır onu tartıştık. Bununla beraber panellerimiz de oldu.”
‘Jineoloji bütün topluma hitap ediyor’
Jineoloji kapsamında yapılan araştırmaların sadece bir kesime değil bütün topluma hitap ettiğini ifade eden Ferzê, bu araştırmalar ve tartışmalarla beraber bir kadın bilincinin ortaya çıktığını, bu temelde yaşamın her alanında kadınların mücadele ettiğini kaydetti. Ferzê, “İşimizin esas kısmı araştırmadır. Bu temelde toplum üzerinde ne kadar etkili oluyor, toplum Jineoloji’yi nasıl ele alıyor? Bu soruların cevaplarını daha çok lise ve üniversitelerde verdiğimiz Jineoloji derslerinde alıyoruz. Korona sürecinde online üzerinde ders vermeye devam ettik. Rojava üzerinden değerlendirirsek bölgelere göre hitap ettiğimiz kesimler değişiyor. Fakat Jineoloji bilimi en çok erkekleri etkilediğini ve büyük bir merakla bu bilimi öğrenmeye çalıştığını söyleyebilirim. Jineoloji’de yer almak isteyen veya Jineoloji bilimi olarak erkek akademilerinin açılması için birçok erkek tarafından öneriler olmuştur. Özellikle Arap bölgeleri Minbic, Derezor ve diğer alanlarda Jineoloji derslerini büyük bir ilgiyle dinliyor. Topluma ne kadar hitap ettiğimizi aile ortamlarına baktığımızda ve aile içerisinde kadının nasıl mücadele ettiğini gördüğümüzde Jineoloji’nin etkisini görebiliyoruz” dedi.
‘Saldırılar ve korona çalışmalarımızı etkiliyor’
Türkiye’ye bağlı grupların ve koronavirüs salgının da çalışmaları üzerinde etkili olduğuna dikkat çeken Ferzê, bunun için yapılan çalışmaların kimi zaman istenilen düzeyde olmadığına işaret etti. Ferzê, “Gire Sipi, Serekaniye ve şu an Eyn İsa üzerinde olan saldırılar çalışmalarımızı etkilemekte. Koronavirüsün yayılmasıyla beraber atölye ve diğer çalışmalarımız yarıda kaldı. Bunun için de evlerimizde araştırmalarımızı yapıp, sokağa çıkma yasağının bitmesiyle beraber yaptığımız araştırmaları halkla paylaşacağız. Ve halk arasında yaptığımız araştırmaları da devam ettireceğiz. Şu ana kadar eski tarihi kazı çalışmalarımız olmamış bunun bir sebebi elimizde imkan azlığı diğer sebebi ise alanlarımız üzerinde olana saldırılardır. Rojava genelini incelediğimizde tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu temelde buralarda tarihi kalıntıların olduğunu biliyoruz. Fakat dediğim gibi yaşadığımız süreçten kaynaklı sadece araştırma ve toplum arasında tarihten günümüze kadar kadın ve toplum üzerinde yaşanan değişimleri inceleyebiliyoruz. En son araştırmamız da şiddet üzerineydi. Korona sürecinde de şiddet genel dünyada arttı. Bu temelde ‘bizim alanlarda ne kadar arttı? Bunun sebebi nedir? Nasıl bir çözüm olabilir’ üzerinden araştırmalarımız oldu. Bu çalışmamızı da devam ettiriyoruz” diye konuştu. Önceliklerinin kadın bilincini topluma aşılamak ve bu temelde demokratik bir toplum oluşturmak olduğunu söyleyen Ferzê son olarak, “Gelecekte broşür yapımına devam edeceğiz, atölye, seminer, okullarda Jineoloji dersleri, cins bilimi ve ‘demokratik bir aile yapısı nasıl olmalı?’ üzerinden çalışmalarımız devam edecektir” diyerek yapacakları çalışmalar hakkında bilgi verdi.