Kadın ilkelerini somutlaştırdıkça özgürlük için ilk işareti vermiş olur

0
52

Parti gerçeğimiz içinde kadın katılımını, özgürlük savaşımını ve özgür kimlik belirlemesini geliştirirken, uygulanan düzey nedir? Olanak olarak nelere yol açabilir ve en önemlisi de akım olarak yeniliği neyi ifade eder? Tartışmayı bu temelde geliştirmek daha anlamlı sonuçlara yol açabilir.

Kadın katılımını ve özgürlük savaşımını geleneklerden kurtarmak gerekiyor. Erkek ilişkisine, aile ilişkisine, resmi kuruluş ve kurumlarla benzeştirme biçimlerinden daha farklı ele almak gerekir. Halkların özgürlük, sınıfların kurtuluş sorunları kadar, kadın sorunu dolayısıyla kurtuluşu üzerinde durulmaya değdiği gibi, geleneksel yaklaşımları, hatta yaşam biçimlerini paramparça edip özgün olana ulaşma çabasını göstermek, belki de özgür tipi ortaya çıkarabilir.

Hiç kimse reçete beklememeli. En çok verebileceğimiz; pek de saygı duyulamayacak geleneksel yaklaşımları incelterek de olsa sürdürmememiz, bu konuda bir reform denemesine girişmemizdir. Bu konuda da radikal olacağız. Kadın sorununda radikalizm nedir? Çokça yaklaşıldığı gibi bir duygusallık, cinsellik meselesi olmanın da ötesinde, hatta “siyaseti şöyle ilgilendirir, her kurum ve kuruluşta eşitçe yer almalı” demenin de ötesinde, kavrayış olarak köklü bir yaklaşıma ulaşmak gerekir. Kadının tarih içindeki yeri, gelişim düzeyi nedir? Toplumsallaşma süreçlerine bağlı olarak neleri nasıl kaybetti? Topluma ne kattı? Dışlanma, baskı altına alınma hangi düzeydedir? Her toplumsal biçimlenişte kadın neyi ifade ediyor? Bazı doğal cins özellikleri itibarıyla, topluma katılışı, toplumsal süreç boyunca yaşadığı durumlar baskı altına alınmasına yol açmış olabilir. Sömürüye daha yatkın hale getirilebilir. Bu, koşullar itibarıyla, çok kolay baskı, sömürü altına alınacak halklar için de geliştirilebilir. Bu, egemenlerin söyledikleri gibi bir doğa kanunu veya bir tanrı buyruğu değildir. Bunlar insan buyruğuyla gelişen durumlar oluyor.

Dolayısıyla gözden geçirmek gerektiğinde, reddetme gücünü göstermek anlaşılır bir husustur. Radikalizm erkeği reddetme anlamına gelmemeli. Feminist diye tabir edilen bazı grupların yaklaşımları böyle oluyor. Oysa böyle ele alınmamalı. Anti-erkek hareketi olarak anlaşılamayacağı gibi, salt kendini baskıdan ve sömürüden kurtarmış bir hareket anlamına da gelmemeli. Bunların da etkisi olacak; hareketin radikalizmi biraz anti-erkek olacak, biraz özgür taleplerine bağlı kalacak, ama daha fazlasını da ifade etmek zorundadır.

Ortada gerçekten kimlik kaybı var, kimliğini konuşturan kişilik yok. Kadının bu konudaki sınıfı nedir, kültürü nedir, ulusu nedir? Şüphesiz her kadın belli bir kültürdendir, ulustandır, sınıftandır. Ama kadın olarak nedir? Bütün ulusal, sınıfsal, kültürel özelliklerinden sıyırınca, geriye kadın kimliği adına bir şey kalır mı veya böyle bir soru ortaya atılabilir mi? Bizce atılabilir. Toplumsal tarihi ve onun baskı, sömürü bağını gerçek kabul ediyorsak, kadını yerli yerine oturtmak da köklü bir insanın kurtuluşu açısından kaçınılmazdır.

Bu anlamda kadının kurtuluşu olmadan, toplumsal kurtuluş olmaz deniliyor. Kadını gerçek kimliğine kavuşturmadan, sağlıklı bir insan kimliğine, toplum ve ulus kimliğine kavuşmak eksik kalacaktır. Bu anlaşılıyor. Örneğin, Kürt gerçeğinde kadında büyük bir düşüş var. Bunun, ulusal düzeyi de etkilediği, toplumsal düzeyin çok geri kaldığını ifade ettiği anlaşılıyor. Doğru ne kadar gelişirse, ulusal düzeyin o denli gelişmek zorunda kalacağı, toplumun yücelmesini beraberinde sağlayacağı yine anlaşılıyor. Bu konuda örülmüş tabular var, onu sürekli tartışıyoruz. Tarih boyunca “her kadın bir kişinindir” veya “birçok kadın bir kişinindir” yargısı gelişmiştir. Biz buna “mallaşma” diyoruz. Aynı şey erkek için hiç söylenmiyor. “Bir erkek şu kadınındır” veya “birçok erkek bir kadınındır” gibi bir değerlendirmeye fazla tanık olmuyoruz. Bunun nedenlerini hiç şüphesiz bütün yönleriyle, tarih ve toplumsal gerçeklik itibarıyla bilmemiz gerekiyor. Bunun günlük ilişkilere yansıması gibi bir sonucu da ortaya çıkar.

İlişkiler hayli fakir; özden yoksun, cesaretten yoksun, içerikten yoksundur. Bizim gibi geri toplumsal, tarih koşullarına sahip bir halka baktığımızda bu daha da böyledir. Bir çözümlemelere bakıyorlar, bir de ilişki biçimlerine bakıyorlar; herkes uçurumlar görüyor. Gördüklerine inanmama gibi bir durumla karşı karşıya geliyorlar. Hiç şüphesiz bu, kendiliğinden ortaya çıkan bir durum değil, özgürlük hareketimizin yol açtığı sonuçlardır. Bizim yöntemimiz, biraz tanımlamaya çalıştığımız kimlik arayışına açıklık getirme, olanak sunma biçimini ifade ediyor.

Dikkat edilirse, dengeli ve uyumlu ilişki diye bir sorunumuz yok. İyi bir evlilik, iyi bir aşk nasıl olmalı sorusunu sormuyoruz. Bu tür sorular, son derece küçük burjuvaca, dar görüşlü yaklaşımların etkisi altındaki sorulardır. Bunları biraz anlamsız ve çirkin buluyorum. İnsanı daraltan, özgürlüğüne engel koyan sorular olarak değerlendiriyorum. Kendi tarzında kimlik gelişimi devam etmeli, tabii kimlik gelişirken yaşamın farklılaştırılması ortaya konulmalı. Düzenden farkı, gelenekten farkı görülerek, yaşanılarak kimlik geliştirilmeli. Yani alternatifli bir kimlik arayışı olmalı. Burjuvazi ve feodalizm her ne kadar “kadın dünyası böyle kurulur” dese de, bizim de bir kadın dünyası sorunumuz var. Büyük ihtimalle de, geleceğin devrimleri, bu sorunun bütün yönleriyle ortaya konulmasına bağlı olacaktır. Erkeğin güçlü gelişimi de buna bağlıdır.

Kadın konusunda kendimi sık sık gözden geçiriyorum. Dikkat edilirse, güçlü erkek özelliklerini de biraz yakalamış durumdayım. Ama bu aynı zamanda kadın gücünü ortaya çıkarmakla da bağlantılıdır. Yani kadın gücü ortaya çıktıkça, erkeğin güçleneceği benim örneğimde somuttur. Bu, para pulla, siyasi otoriteyle sağlanan bir güç değil. Çok iyi biliyorsunuz ki, özgür kimliğe çıkış yaptırma gücünden ileri geliyor. Bu, kadın kurtuluşuna katılımın bir sonucudur ve güce yol açıyor. Aynı zamanda kendi başına bir ordu gücüne kadar da gitmektir.

Şu anda birçok kadınla, her türlü çalışmayı geliştirebilirim. Halbuki geleneksel erkeğin kafasında bir karısı vardır. Küçük burjuvaların birkaç kuruşu varsa, pavyon kadını, genelev kadını, üst düzey söz konusu olduğunda sekreter kadınlar bulup, kendilerine göre kaçamak yapıp, sadece erkekliklerini, egemenliklerini hissettirmek isterler. Feodal toplum koşullarında iki-üç kadınla evlenmek doğal görülür. Bütün kadınlar onundur ve kaçamak yapmak istediğinde kaçırır. Bunun da kadının güçlenmesiyle hiçbir alakası olmadığı gibi, kaba anlamda kötü bir kadını, kötü bir erkeği ortaya çıkarır. Her erkek biraz öyledir. İster Avrupa’nın, Amerika’nın koşullarında, ister Ortadoğu’nun koşullarında olsun, bu ana uçlar arasında hareket edip durur.

Çeşitli müzisyenler, sporcular etrafındaki hayranlık, kadına özgün bir durum değil. Erkek de hayran, kadında hayran, “birbirimize tapıyoruz, canımız gitsin” deniliyor. Ama bu, özellikle kadın açısından fazla anlamlı olmayan bir yaklaşımdır. Bu konudaki farkımız nettir. Kadını istismar etmeyen, onu resmi erkek, feodal erkek ölçüleri dışında ele alan, bir sosyal topluluk olarak ciddiye alan, bir kuvvet, bir akım, bir hareket, bir ordu olabilir biçiminde inançla, kavrayışla ele alan bizim tarzımız oluyor.

Öncelikle şu kadını alayım, bu kadını satayımdan öteye; sosyal bir olay, giderek siyasal örgüte ve savaşa katılıma kafa patlatan bir duruma getirmişiz. Benim sahamda “ben kimin karısıyım, kimin sözlüsüyüm” sözlerinden eser yok. Bana ilişkin de iddia edemezsiniz. Gerilla koşullarında da, bu tip sözcüklerle kendinizi fazla tanıtma gereği duymazsınız. İlgi duyduğunuz sosyal, siyasal varlık olarak, bir kuvvet olarak kendinizi tanımlamaya çalışıyorsunuz. Bu yeni ve önemli bir durumdur. Hiçbir erkek egemenlikli yaklaşımda bunu bulamazsınız. Kadın çalışmalarına bu düzeyde kimse kolay geçit vermez. Zor bir yaklaşımdır, ama deniyorum. Geleneksel anlayışları üzerinizden kaldırdığımda belki zorlanırsınız, fakat sanıyorum bunun gereğine inanıyorsunuz. Bunun için, resmi erkek anlayışından, geleneksel erkek anlayışından sıyrıldığınızda fazla üzülmüyorsunuz. Belki erkekleriniz zorlayabilir veya erkekler zorlanabilir, ama siz zorlanmıyorsunuz, hemen erkek bulma arayışına girmediğiniz, kendinizi bulmaya çalıştığınız anlaşılıyor. Çok derinden, “bize göre toplum, bize göre erkek yaklaşımı nasıl olmalı” sorusuna daha kapsamlı bakma gereğini duyuyorsunuz. Bu, biraz doğru bir yaklaşım olabilir. Bu temelde araştırmayı, arayışı geliştirmek çok gereklidir.

Toplum dışına, politika dışına, özellikle ordu dışına atılmışsınız, yine bütün etkinliklerde daraltılmışsınız, tekrar buna dönüş nasıl olmalı sorusuna cevap arıyoruz. Sanıyorum en uygununu da biraz biz yapmışız. Sizi resmi erkek yaklaşımından veya her düzeye damgasını vuran erkek egemenlikli toplumsal yaklaşımlardan kurtarmadıkça, sizin topluma hakça, adilce, özgürce, eşitçe, kendi kimliğinizle güçlü bir giriş yapmanız mümkün değil. Belki biraz reformize ederek durumlarınızı iyileştirebilirsiniz. Bu da radikalizm değildir, kökten çözüm olmuyor.

Her ciddi toplumsal olayda olduğu gibi, burada da sizden istenecek olan; kendi özgürlüğünüze biraz tutkuyla, kutsallıkla, inançla yaklaşım göstermenizdir. Önce bu işe inanacaksınız. Ben feministler gibi olun demiyorum, ama onların da saygı duyulacak yönleri var. Önce kendinize saygılı olacaksınız. Biraz kendi ilkeleriniz, kadın ilkeleriniz olacak. Erkeğin erkekçe ilkeleri var. Erkekçe, kadınca ilkeler denince, aşağılık ilkeler hemen akla gelir. Ama kadın ilkeleri de artık netleşmeli. Kadın ilkesi nedir? Herkes bunu biraz anlayabilmeli. İlkeyi oluşturup ilkeyi somutlaştırdıkça, özgürlük için ilk işareti vermiş olursunuz. Ama ilke ve somutluk kazandırmada ayrışmanız, netleşmeniz bile yok. Durumlarınız karışıktır. Size bakan her erkek, egemenlikli ilkeyi esas alır; “karşımda ilkesi olan bir varlık vardır” demez. Zaten siz kadın ilkesini değil, toplumun size layık gördüğü kadınca ilkeyi konuşturuyorsunuz. Hepinizde bunu fark ediyorum. Kadınca olan ilkeyle de savaş yürütüyorum. Maalesef hepiniz bize kadınca ilkeyle yaklaşıyorsunuz veya bizi zorluyorsunuz. Halbuki, kadın ilkesinin olması gerektiği açıktır.

Görüyorsunuz ki, toplumda egemen bir ilke size dayatılıyor ve sizi yürütüyor. Yüz yıllardan beri oluşmuş bu ilkeleri, siz bir kader olarak görüyorsunuz. Ama araştırmalar da gösteriyor ki; bu bir insan emri, bir tanrı emri değil, doğal bir özellik, bir kader de değil. İnsanların eyleminin sonucu bu duruma gelmişsiniz. Kadın cinsinin kurtuluşu tabii ki gereklidir. Nereden bakılırsa bakılsın, kaplumbağaya benzer bir konuma gelmişsiniz, sürükleniyorsunuz. Toplum hareketinde adeta kaplumbağa yürüyüşlüsünüz. Sizi biraz daha koşar hale getirmek imkansız mıdır? Kaplumbağa yerine, ayağı üzerinde yürüyen bir varlığa dönüştürmek imkansız değildir.

Örneğin, bir erkek sizin yaklaşımlarınızı neden ciddiye almaz? En sosyalist erkeğiniz bile size yaklaştığında, kadınca ilkeyi esas alır. Siz de durumu tam ona göre ayarlarsınız. Duygularınız, aşklarınız, ilişkileriniz, beğenileriniz ve ret edişleriniz hep bu temelde gelişiyor. Şimdiye kadar bir kadın büyüklüğünü göremedim. Ben söz anlayan bir insanım. Yüce kimdir ve yücelik ilkesiyle, onun temsilcileriyle nasıl konuşulur bilirim, ama böyle bir kişi yok. Cins olarak durumlarınız bana çocukları, ağlayan ve sızlayan insanları, idare edilmesi gereken toplulukları, sömürge halkları anımsatıyor. Bu kadar olmamalı. Parti saflarımız da dahil, hiçbir erkeğin değerlendirmesinde ben şunu göremedim; “şöyle ilkesi olan, yüceliği olan, değeri olan bir kadın yoldaştan feyiz aldım, değerli buldum, güç aldım veya ciddi tartıştım, konuştum, hatta sevdim.” Bu konuda tek bir kelime yok. Bu, sizin cüceliğinizi ortaya koymuyor mu? Neden böyle bir tip olup çıkamıyorsunuz. Gerçekten çok mu düşmüşsünüz? Neden bu konuda doğru bir mücadeleniz olmadı? Erkekler size çok sevdalı olduklarını söylerler; sahte sözcüklerle kalbinizi çelmeye geldi mi, hem sizden, hem onlardan üstünü yoktur. Ama benim bahsettiğim; ülkesiyle, pratiğiyle yürütülen ciddi bir yoldaşlık değeridir. Bunu dikkate alıyoruz, bununla birlikte yol alıyoruz. En değme kadın yaklaşımlarında yoz ilişki geliştirdiler, alıp kaçtılar, orduyu bozdular, devrimci harekete köstek oldular, mutlaka olumsuz bir sıfat ortaya çıkardılar. Bu bir kader mi?

Görüyorsunuz ki, ulaşılması, onun için araştırılması, bilinmesi gereken ilke ve ondan kaynaklanan pratik tutum sorunlarınız var. Benim sizler için yapabildiğim; bazı bağlardan sizi koparmak kadar, sakıncalı bağlara yönelmenizi önlemektir. Bu konuda özgürlük anlayışım, bana bunu hem gerekli kıldırıyor, hem de “yap” diyor. Bu kadınlar ve kızlar şunun bunun esiri olacaklarına, onlara öyle bir ortam açalım ki, biraz kendilerini yaşasınlar. Adalet anlayışım bana bunu yaptırıyor. Başka erkeklerin aklına gelmez, sizin de aklınıza gelmez. Çok önceden bazı durumlara hazırlanmışsınız. Benim özgürlük anlayışım bunu kabul etmez. Bana göre bir arayış geliştirmeliyiz, yeni bir duruma yol açabilmeliyiz.

Çok eskiden beri, genelde ilişkiler ve kadını topluma katış tarzı öyle olmamalı derim. Nişanlandırtma, evlendirtme, flört gibi her türlü ilişkide kusur buldum. Bu ilişki biçimlerinin hepsi sakat diyordum. Alternatifin gereğine çok önceden inanmıştım ve bu kavrayışım bana sizlerle sınırlı bir iş yapma imkanı veriyor. İlgi duyuyorsunuz, dikkat edin sizi zorla harekete katan yok. Bütün bölgelerde saflarımıza adeta kadın akımı var. Bıraksak ordulaşmanın çoğunluğunu sağlayabilirler. Hem de hayatlarını ortaya koyuyorlar, onlar için ölüm vız geliyor. Düne kadar kapının eşiğinden dışarı adımını atamayan köylü kızı, bugün dağlara çıkıyor. Bu büyük bir olaydır ve bizimle, daha doğrusu benimle ilgilidir.

Yaşama tekrardan nasıl dönüş yapacaksınız? Topluma dönüş, erkeklere dönüş nasıl olacak? “Biz çoktan dönmüşüz” demeyin. Benim bahsettiğim farklı bir dönüştür; beyinde dönüş, ruhta dönüş, sevgide dönüş çok farklı gelişecektir. Mevcut durumları beğenmiyorum, çirkince buluyorum. İster sıkılın, isterse “gücümüz yetmez” deyin; bana göre daha görkemli dönüşler mümkündür. Saygılı, sevgili oluyorsunuz, bu da bir yaklaşım modelidir. Beni ciddiye almak zorundasınız. Ben de karşımdakini ciddi bulmak zorundayım.

Dikkat edin, en değme erkek bir kadınla ilişkiye geçtiğinde, hemen aklına gelecek veya uygulayacağı pratikler bellidir. Küçümser, çirkinleştirir, giderek köreltir, kendine benzeştirir; kadının varsa başlangıçta biraz duygusu, tümüyle silinir, monotonlaşır ve ilişkisi ölür. Bir yerde erkeğin kendisi de ölür. Ama bana göre, böyle kolay ölünmemeli. Belli ki, emperyalizm, daha önceki toplumsal biçimlerin hepsi bu konuda belli bir öldürmeyi sağlamış. Bir kadın, feodalizmde, on beşinde yaşama çekilir, yirmisinde, yirmi beşinde bitmiş demektir. Burjuvazi sınırı biraz otuza çıkarmış. O da nasıl çıkarmış? Cariyeler var, çok ilginç bir satış hikayesi var. Kendinizi nasıl sunuyorsunuz; bunun üzerinde epeyce düşünmek gerekir.

Bütün marifetimiz şu oldu; hiç olmazsa, kendimizi biraz kelimenin özgün anlamıyla bekar kıldık. Anladığınız anlamlarda değil, kendimi resmi düzen veya gelenek biçimleriyle birleştirmedim ve birleştirmem de. Büyük ihtimalle özgürlük savaşımının bu özelliğimle bağlantısı var. Kadın gericiliğine, köleliğine kendimi batırmam, belki de başından kaybetmeme yol açabilirdi ve kadın özgürlüğüne de hiç adım atılmayabilirdi. İlişkileri beğenseydim, o ilişkilerin bir örneği olsaydım; devrim olmayacaktı, PKK’de ulusal sorun gündeme gelmeyecekti. Bu ordulaşmaya böyle sarılmayacaktım.

Kavrayış gücünüz yetersiz olabilir, ama bu temelde oldukça derinleşmek gerektiği açık. Cesur yaklaşın, mevcut tabuların ışığında yaklaşmayın. Mal mülk olmuş yaklaşımları aşın. Cinsiyet yaklaşımı da malla, mülkle bağlantılıdır; o yaklaşımları da aşmanız gerekir. Cinsiyet kendi başına ne düşürülme, ne de pazarlama aracıdır. O doğal bir olaydır. İnsanın kişiliğinin, şerefinin bir parçasıdır. Kendi onurundan, şerefinden ayrı ele almak, “şöyle alınır, şöyle batırılır, şöyle kullanılır, böyle değerlendirilir” demek olmaz. Bu konularda da özgürlük ilkesine işlerlik ve esaslık kazandırın. Bütün bunlar sizi, kişilerin karşısına değişik bir kimlikle çıkarır.

Bu konuda sönüksünüz, kendinizi fazla açığa çıkarmış değilsiniz. Bütün erkeklerle ilişkileriniz, irtibatlarınız tehlikeli; ya köleliğe götürüyor, ya bireysel çıkara tabi tutuyor. Siz kadınca ilkeyi işletiyorsunuz, o da erkekçe ilkeyi işletiyor. Sonuç; düzenin veya geleneğin hortlatılması oluyor. Biz buna karşıyız. Erkeğe yaklaşımlarda, bir devrimi temsil etmelisiniz. Bunu da kırarak, dökerek, kaba reddetme biçiminde değil; nasıl sevebileceğinizi, nasıl bir sevgili olduğunuzu, nasıl bir tutku gücünüzün, nasıl bir kimliğinizin, nasıl bir düşünce, ilke gücünüzün olduğunu hissettirerek ve bu anlamda onu erkekçe ilkeden biraz uzaklaştırarak yapacaksınız. Daha doğrusu, o haksız ilkeyi paramparça ederek, yıkarak, doğru bir erkek yaklaşım ilkesine kavuşturarak ilişkiye dönüş yapmalısınız.

Gerillaya doğru yaklaşın dediğimde, “her gün savaşıyorum” diyorsunuz. Silahı, bütün kural ve kaideleri mahvetmişler, ama gerillacılık yaptıklarını sanıyorlar. Sizin yaklaşımlarınız da bunu anımsatıyor. İlişkilere güçlü ilkeyle yaklaşın dediğimde, “babadan kalma, kadınlığımızdan kalma yaklaşımlar bizim için geçerlidir” diyorsunuz. Oysa köylü savaşçının babadan kalma yöntemleriyle sizin kadın atalarınızdan kalma yöntemler aynıdır. Bunlar başarı şansı da vaat etmiyor. Ufku geniş, seçeneği büyük, ruhu sarmalayıcı, insanı çeken özellikleriniz nerede? Bu konuda toplum içinde, erkek karşısında, kendi aranızda değeriniz neyi ifade ediyor? Buradan çıkaracağınız birçok sonuç var.

Evlilik anlayışınızdan tutalım aşk anlayışınıza kadar, cinsiyet değerlendirmenizden tutalım her türlü siyasi, felsefi yaklaşımlarınıza kadar bir farkınız, bir kimliğiniz gelişecek. Kişiliğinizi bu konuda yetkinleştirmekten korkmamalısınız. Bu bir tepkici kişilik değildir. Sömürge toplumları hep tepkide bulunurlar, ama bunun ne kadar dar olduğu anlaşılmıştır. Dar ulusalcılığın, milliyetçiliğin onları kırıma götürdüğü, toplumsal olumsuzlukların gelişmesinde payının az olmadığı gerçeği anlaşılmıştır. Dolayısıyla siz de dar bir kadın anlayışı içinde kalmayın. Kadın şovenizmine gerek yok. Kaldı ki, tehlike burada değil. Siz daha çok erkeğe göre biçimlenmişsiniz, kendinizi tümüyle resmi geleneğe göre hazırlamışsınız, bunun aşılması büyük önem taşıyor. Geliştirdiğimiz çözümlemeler, dikkat ederseniz bunları dile getiriyor. Bu da bütün ilişkilere ve yaşam ölçülerine sadece farklı bir yorum değil, radikal değişiklikler, yani devrim getiriyor.

Herhangi biriniz bir alana gittiğinde, farkını ortaya koyabilmeli. Örneğin, erkekler “bu farklı bir tiptir; ciddiyeti var, değeri var, ağırlığı var, hatta iyidir, güzeldir, saygımız var “ diyecek durumda olmalı. Çözümün bu olduğunu belirtiyoruz. Siz, “bu nasıl yaşanacak” diyorsunuz. Bir eylemle, bir savaşım tarzıyla bu yaşanır. Bu gücü kendinizde göstereceksiniz, yanında olacağım, destekleyeceğim tarz budur. Çoğunun kimliği yok. “Kadın kimliğimizden daha da uzaklaştık” diyorlar, devrim saflarında dili kesilmiş, bir uydu olmuş. Kadınla bir toplantı bile düzenlemekte zorluk çekiyoruz. İlham veren az. Neden bütün toplantılarımız erkeksi toplantı olsun, kadının da ciddi olacağı bir toplantı, hatta topluluk neden geliştirilmesin? PKK’de kadın artık yer buluyor. Diğer topluluklarda ise, yürekler acısı bir durum yaşanıyor. Kadın dediğin mutlak olarak birisinin karısıdır. Yani mutlak bağlanmış, tapulanmış, altına mührü de vurulmuş. Böylece olay bitmiştir. Bu, eş olmayla da kapatılacak bir konu değil. Zengin veya güçlü kadın; eş olsun olmasın, aile ilişkisi içinde olsun olmasın, bir olay, bir olgu, bir etki demektir. PKK’deki kadın mallı mülklü bir kadın olmaktan çıkmıştır. Etkinliği her alana yansıyan bir varlığa ulaşmıştır. Özgürleşen kadın biraz da budur. Özgürleşen kadın ciddiye alınır, cinsiyetinin ve kadınlığının da ötesinde ağırlığı olan bir kişiliğe doğru dönüşüm sağlar. Bunu hem iddia edeceksiniz, hem de çabanız bunun için yeterli olacak.

Böyle kadınlar yaratılırsa, toplumun daha iyi olacağı, yaşamın daha sosyalistleşeceği, savaşların, çirkinliklerin önleneceği, adaletin, güzelliklerin, gelişmenin sağlanacağı açıktır. Bu aslında kadın devrimidir. Bu devrim böyle olursa, toplum hem farklılaşır, hem de büyük güç kazanabilir. Birçok çirkinlik, düşkünlük, ikiyüzlülük, şiddet de dahil, işkence ve haksızlıklar aşılabilir. Bu tipin ve onun eyleminin gerçekleşmesiyle; oportünistlik edilmezse, saptırılmazsa, temsil tam olursa o toplum, mevcut bütün toplumsal düzeylerin çok üstünde olur. Bunu hayal etmek size zor gelebilir, ama devrim istiyorsak, devrimde kadının yeri, rolü ne olmalı diyorsak, biraz düşünmek zorundayız. Sizi başka nasıl güç sahibi yapacağız? Yani her yaklaşımınız kadınca olursa, her erkek yaklaşımı ucuz, erkekçe yansıtılırsa, devriminiz, kurtuluşunuz, özgürlüğünüz nerede kalır? Bu konuda bağımsız eyleminiz, bağımsız düşünceniz olacak. Bazıları bunu çok hayali bulabilir, sakıncalı da görebilirler, ama bana göre ciddi bir devrimci yaklaşımdır. Kendi payımıza bu temeldeki arayışları ve yaklaşımları geliştirmeye devam edeceğiz.

Kadına özgür yaklaşmak, benim açımdan aynı zamanda şeref ve onur meselesidir. Böyle yaklaşmak, kendi kişiliğime saygılı olmamın da bir gereğidir. Bunu, kendi çevremde bana tapınan kadınlar yaratmak, bazılarının alçakça dillerine doladıkları gibi, bir harem geliştirmek için yapmıyorum. Tam tersine, kadın yüceliğine tutkuyu ifade ediyor, kadın yoldaşlığına yüksek değeri gösteriyor ve bunun en soylu, yüce bir yaklaşım olduğuna da eminim. Bununla kendimi iddialı görüyorum, güçlü görüyorum. Bu, güç veriyor. Biz bu gücü haklılığından alıyoruz. Tıpkı sömürgecilikle mücadeledeki gibi, bu yaklaşımların da güç verdiği açıktır.

İyi yoldaşlar olabiliyorsunuz, bizim tarzımıza koşuyorsunuz. Bu benim için bir mücadele olayıdır. Bu mücadeleye yaratıcı yaklaşmam gerektiği açık. Sizinle hem uğraşacağım, hem de sizi uğraştıracağız. Bencil olmayacaksınız. Bana erkek egemenlikli yaklaşımları dayatmayacaksınız, yine kadınsı yaklaşımları da dayatmayacaksınız. Bu, sevgiden ve coşkudan yoksun olduğumuz anlamına gelmez. Kesinlikle ne geleneklerin, ne düzenin laçkalıklarının akımıyız. Ciddi yaklaşın. İnsan onuruna yol açan yaklaşım, bizim yaklaşımımızdır.

Şunu alçaklık olarak görürüz; “şu adamın karısı, şunun kızı, şunun bilmem nesi.” Bunlar ayıp kelimelerdir. Önce, “şu saygıdeğer kadın” denilebilmeli. Mutlaka bir sevgiliden bahsedilecekse, “şu değerlerin temsilcisi kadın, varlık” denilebilmeli. Bu değerlendirmeler daha yücedir. Birisini diğerine tabi tutarak hitap etmekten nefret ediyorum. Arap feodalizminde bu daha etkilidir. Örneğin, Ebu, İbni diye tabir edilerek, insanların adı konulur. Şunun Ebu’su, bunun İbni’si feodalizmin bir yaklaşımıdır. Bunun yerine “kişiliği olan, bağımsız gücü olan” gibi tanımlamalar gerekiyor. Tercihimiz biraz böyle oluyor. Bunda sadakat, derin bir ilgi var, değer verme ve sevgi var. Bu daha boyutludur, toplumsaldır, siyasaldır ve daha ahlakidir. Soruna çeşitli yönleriyle böyle yaklaşım geliştirmek mümkündür.

Bu sorunun öznesisiniz, kendiniz dillenmelisiniz. Benim size sunacağım bu kadar. Siz de yaratın, arayın, bulun. Size dost olabilecek, yoldaş olabilecek insanları biraz araştırın, bunun kavgasını verin ve kendinizi ucuz dost yapmayın. Kendinizi, ben de dahil olmak üzere kişilere, özellikle erkeklere, ucuz eş, ucuz aşk anlayışına kurban ettirmeyin. Geçmişte, halihazırda yaşadığınız durumlar sizi ürkütmemeli. Biz özgürlüğe cesur yaklaşan insanlarız. “Geçmişte şu takıntılarım, şu bağlılıklarım vardı” demeyin. Biz devrimle her an bunları yenileyebiliriz. Bu daha güzel bir yaklaşım oluyor ve doğrusu da budur. Ben buna varım, inanıyorum da.

Umarım bizi doğru anlıyorsunuz. Sizlerden istediğimiz, nerede olursanız olun, soylu bir çalışmanın yaman militanı olmanızdır. Bu, kişisel rahatlık ve çıkar için yapılmaz. Bu tarihi bir eylemdir, şeref eylemidir, insanın yüceleşmesi olayıdır. En az dinler kadar, çeşitli felsefe ekolleri kadar değerli bir eğilimdir, yaklaşımdır. Gittikçe artan bir ilgiyle arayışlarınızı, buluşlarınızı, ilkenizi bulmalı, eyleminizi gerçekleştirmelisiniz. Ekmek su kadar size gerekli olan bir çalışma da budur. Sabırlı, ama inatçı olun. Kendinizi boş yere koyuvermektense, küçük adımlarla ilerleyerek kazanmayı esas alın, sonuçları da küçümsemeyin. Ben böyle inandım, bu temelde yaklaşım gösterdim ve küçümsenemez bazı sonuçlara da ulaştım. Hepinize bu temelde başarılar diliyorum.

Parti Önderliği

4 Ekim 1993

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz