Ortadoğu’da savaş, yoksulluk, gerici gelenekler ve dinci faşizmin kıskacına karşı mücadele veren kadınlar, dengeleri bozuyor. Ortadoğu Kadın İnisiyatifi bileşenlerinden Buşra Ali, “21 yüzyılın kadın yüzyılı olması için birliktelik şart” dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle Ortadoğu ülkelerine göz attığımızda erkek şiddetinin çarpıcı verilerine rastlamak mümkün. Af Örgütü’nün 2019 Raporu’nun “Kadın Hakları” bölümünde, önceki iki yılda olduğu gibi kadın hakları hareketlerinin uzun süren mücadeleleri sonucunda yasal ve kurumsal düzeyde bir takım olumlu gelişmeler kaydedilse de, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadın hakları savunucularına uygulanan şiddetli baskılara dikkat çekildi. Olumlu gelişmelere rağmen bu ülkelerde ve bölgedeki çok sayıda diğer ülkede, başta evlenme ve boşanma, miras ve çocuğun vesayeti olmak üzere çoğu alanda kadına yönelik köklü ayrımcılık kanunda ve uygulamada yerini korudu. Kadınlar, cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, zorla ve çocuk yaşta evlendirilmelerin karşısında yeterince korunmadı.
HAK AMA NASIL?
Suudi Arabistan, ayrımcı erkek vasi sisteminde oldukça geciken önemli değişiklikleri yaparak kadınların seyahat özgürlüğü üzerindeki ağır kısıtlamaları hafifletti. Fakat kadınların evlenmek için halen erkek bir vasiden izin alması gerekiyor. Beş insan hakları savunucusu kadının tüm yılı cezaevinde geçirme nedenlerinden biri bu reformları talep etmeleriydi.
ŞİDDET DÖNGÜSÜ
İran, yabancı uyruklu erkeklerle evli olan İranlı kadınların çocuklarının, güvenlik taramasından geçmeleri şartıyla İran vatandaşlığı alabilmesini mümkün kılan yeni bir yasa çıkarttı. Ancak yetkililer bu küçük adımı attıkları sırada, zorunlu başörtüsü yasalarına ve kadınların futbol stadyumlarına girmesini yasaklayan düzenlemelere karşı mücadele eden kadın hakları savunucularına yönelik baskıları daha da şiddetlendirdi.
OLUMLU ADIMLAR AZ, BASKI ÇOK
Yine raporda, ülkelerdeki kadınların kazandığı ve sistemin saldırılarına ilişkin şu bilgilere yer verildi: “Tunus ve Ürdün 2018’de kadınları ve kız çocukları şiddete karşı koruma mekanizmalarını geliştirmek amacıyla attıkları adımların devamını getirdi. Bu adımlar, kadınların ve kız çocuklarının yaşadıkları zorlukların boyutunu ortaya çıkardı. Tunus yetkilileri 2018’de bir şikâyet mekanizması kurmuştu. Bunun ardından, hane içi şiddete uğrayan kadınlardan on binlerce şikâyet aldılar. Komşu ülke Libya’da yetkililer ise milislerin ve silahlı grupların uyguladığı toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadele etmek konusunda isteksiz veya yetersizdi. Ürdün’de aile üyeleri tarafından öldürülme tehlikesi altında olan kadınlar için 2018’de kurulan sığınma evi 2019 yılı boyunca onlarca kadına koruma sağladı. Ürdün’e komşu olan Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde 20’nin üzerinde Filistinli kadın ve kız çocuk, ‘namus’ cinayetleriyle öldürüldü. Umman ise kadın sünnetini daha ağır bir suç haline getirdi.”
TECAVÜZ KAMPLARI
Irak savaşı sırasında başta Ebu Garib Cezaevi olmak üzere, tecavüz kamplarına dönüştürülen cezaevlerinde kadın tutukluların dışarıdan doğum kontrol hapları istedikleri biliniyor. Irak savaşında tecavüze maruz kalan kadınlar “namus” adı altında kendi aileleri tarafından ya öldürüldü, ya da intihara zorlandı.
KÖLE PAZARLARI
2011 yılında Suriye savaşının patlak vermesiyle birlikte DAİŞ, başta Şengal olmak üzere girdiği bölgelerde ilk olarak kadınları hedef aldı. Köle olarak alınan kadınlar, emirlere seks kölesi olmanın dışında, Irak, Suriye ve Türkiye’yi kapsayan hatta kurulan köle pazarlarında satıldı. Savaştan kaynaklı ülkelerini terk etmek zorunda kalanlarda, sığındıkları ülkelerin kamplarında fuhuşa zorlandı, kamp görevlilerinin yiyecek karşılığı tecavüze iddiaları gündeme geldi. Yine Suriyeli mültecilerin Türkiye gibi ülkelerde ikinci, üçüncü eş olarak satıldıkları çoğu kez kamuoyuna yansıdı.
YASAYLA KORUNAN YASAKLAR
Kadınlara yönelik başörtü ve kıyafet yasaklarıyla gündemden düşmeyen İran’da da 40 yıldır “Alçakgönüllülük” yasası adı altında kadınların birçok hakkı elinden alındı. Giysi ve başörtü zorunluluğu yasa haline getirildi. Ülkede, son yıllarda bunu ihlal eden kadınlar para ve hapis cezasına çarpıtılıyor.
DEĞİŞİMİN TAŞIYICISI KADINLAR
Cinsiyet eşitliği konusunda yüzde 60,5 ile bu yılda geride kalan Ortadoğu, kadın olmanın belki de en zor olduğu coğrafya. Bir yandan erkek şiddeti, diğer aydan bölgesel çatışma ve savaşlar, diğer yandan bakıcı rejimler ve kadın düşmanı selefi gruplar. Saldırılara rağmen tüm dünyada gelişen kadın hareketliliği ile birlikte toplumsal muhalefete öncülük eden kadınlar, yıl boyunca şiddet, erkek ve devletlerin kadına biçtiği sınırlara karşı kıyasıya bir direnişe girdi, sokaklarda ve örgütlülükleriyle bunu aşmak için mücadele etti.
DİZ ÇÖKTÜREN MÜCADELE
Egemenlerin çıkarlarına göre bozulup yeniden çizilen topraklarda 2010 yılından beri sular durulmadı. 2010’da “Arap Baharı” olarak Tunus’ta kadınların öncülüğünde başlayan isyan, Ortadoğu’nun birçok ülkesini etkiledi. Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen gibi ülkelerde, savaş ve ekonomik krize karşı ayaklanan halka kadınlar öncülük etti ve baskıcı rejimler devrildi. Bugün “Rojava rüzgârı” ile süren değişime öncülük eden kadınlar, direniş rüzgârı estirmeye devam etti. Çıkarları doğrultusunda yeni sınırlar için yarışan egemenler, bu kez kadın gerçeğiyle çarpıştı. Kürt kadınları öncülüğünde, dünyaya korku salan DAİŞ şahsında tüm egemen güçlere karşı özsavunma birlikleri oluşturularak direniş bayrağı çekildi. Kadınlar, toprakları üzerinde oynanan oyunları bozdu ve bir tarihe imza atarak, dengeleri yerle bir etti. “Tecavüz ve katliamcı erkekliğe” diz çöktüren kadınlar, sadece Ortadoğu’da değil, bütün dünyada mücadeleleriyle umut kapılarını araladı.
BİR İLK: ORTADOĞU KADIN İNİSİYATİFİ
Bütün bunlar yaşanırken Ortadoğulu kadınlar, 12 Ekim 2020 tarihinde bir ilke imza atarak Güvenlik ve Barış İçin, İşgale ve Kadın Katliamlarına Karşı Mücadele İnisiyatifi’ni oluşturdu. İnisiyatifin kuruluşu ise, Türkiye ve ona bağlı grupların saldırıları sırasında suikast sonucu öldürülen Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef’in katledilişinin birinci yıldönümüne denk getirildi. İnisiyatifte, 9 Ortadoğu ülkesinden 11 kadın örgütü, Kuzey ve Doğu Suriye’den 3 kadın örgütü yer alıyor. İnisiyatifin amacı kadına dönük işlenen suçları belgelemek. İnisiyatif bileşeni kadın kurumları şunlar: Tevgera Jinên Azad (TJA), Lübnan Kadın Derneği, Lübnan Tanşak Partisi Kadın Komitesi, Tunus, Afrika Birliği Güvenlik ve Barış Konseyi Kadın Komitesi, Irak Kadın Derneği, Irak Kürdistan Zahmetkeş Partisi Kadın Kolları, Libya Kadınları Barışa Destek Ağı ve Mısır Yeni Kadın Örgütü Sekreterler Meclisi.
‘TARİHTEN BAĞIMSIZ DEĞİL’
Seroka Saziya Jinen Lübnan ê (Lübnan Kadın Derneği) Başkanı ve Ortadoğu Kadın İnisiyatifi üyesi Buşra Ali, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla ajansımıza konuştu. Ortadoğu’nun yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin tarih boyunca başına bela getirdiğini belirten Ali, bundan kaynaklı yüzyıllardır toprakları üzerinden kirli savaşların yürütüldüğüne dikkati çekti. Savaşlarda ilk olarak kadınların hedef alındığını ve bununla toplumun yok edilmek istenildiğini söyleyen Ali, “Bunun yanı sıra Ortadoğu coğrafyasında her rejim din adı altında kadınları baskı altına alarak, fetvalarını ilk olarak kadınlar üzerinden verdiler. Buna karşı her zaman direniş ve isyanlar olmuştur. Bunun öncülüğünü de kadınlar yapmıştır. Bugün yükselen kadın mücadelesini tarihten bağımsız ele alamayız” dedi.
‘HALKLARIN BAHARI’
Özelikle son 10 yılda Ortadoğu’da yükselen kadın direnişine işaret eden Ali, “Artık öyle bir duruma geldi ki Araplar bile ‘Arap Baharı’ kavramını kullanmıyor. Çünkü ‘Arap Baharı’ kışa dönüştü. Kavram olarak ‘halkların baharı’ olarak değerlendirmek daha doğru olur. Birçok zayıflık olsa da bu 10 yılda kadınlar açısında çok ciddi değişimler yaşandı. Kapitalist güçler kendi çıkarları doğrultusunda Ortadoğu’yu dizayn etmeye çalışıyor. Ama Ortadoğu gerçekliğinde, iktidarlara karşı gerçekleşen devrimler despotik iktidarları kaldırdı. Bunun öncülüğünü ise kadınlar yaptı” diye belirtti.
10 YILDA ORTADOĞU
Mısır, Tunus, Yemen ve İran’da kadınların devrim ve isyanlara öncülük ettiğini belirten Ali, Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın devriminin de bunun devamı olduğunu söyledi. Öte yandan Tunus, Mısır, Yemen gibi yerlerde gelişen devrim süreçlerinde halkın, adalet, eşitlik ve onurlu bir yaşam için büyük direnişlere imza attığını ifade eden Ali, “Ancak önemli sorunlardan biri; kadınlar bu süreçlerde daha güçlü bir ideoloji çerçevesinde kendi taleplerini dile getirebilirlerdi. Tunus gibi yerlerde siyasi, hukuki ve birçok alanda talepler dillendirildi ve ilerici adımlar atıldı. Suudi Arabistan’da belki çok ilerleme sağlanamadı ama kadın kazanımları açısından bazı adımlar atıldı” dedi.
‘ORTAKLAŞMADA EKSİK KALINDI’
Ali, bu 10 yıllık süre zarfından kadın hareketlerinin ortaklaşmaması ve parçalı olmasından kaynaklı güçlü bir birliktelik ve örgütleme düzeyine ulaşamadıklarını ifade ederek, şöyle dedi: “Kadın mücadelesi bir birini tamamlayan bir mücadele olmalı. Bir insanın bedeni gibi bütünsel olmalı. Bir yeri ayırdığında bütün beden acıyı hisseder. Kadınların da halkların da mücadelesi böyledir. Ancak ne yazık ki kadın mücadelesi böylesi bütüncül bir teorik ve pratiğe ulaşabilmiş değil. Oysaki sürecin ruhuna göre hareket etmeliyiz.”
‘ROJAVA ÇITAYI YÜKSELTTİ’
Ortadoğu’da kadın devrimini yaşatan Kuzey ve Doğu Suriye’ye de değinen Ali, “Rojava devrimi ideolojik derinlik açısında çıtayı aşmış durumda. Kadın mücadelesini bütüncül ele alıyor. Askeri, siyasi, toplumsal, yaşamsal, kültürel yaşamın tüm yönleriyle bir bütüncül ve ortak mücadele düzeyi yakalandı. Rojava’da kadın devrimi daha fazla ön plana çıktı. Rojava devrimi gerçekten bir kadın devrimidir. Kadın öncülüğünde gelişti. Bu öncülük birçok sermayedar güç tarafından askeri yönü ile ön plana çıkarıldı. Özerk yapılanma, öz yönetim iradeleşme ve bağımsızlaşma, özgün kimlik sahibi olma, yaşamın tüm yönleriyle yaşanan gelişmeler görülmeli. Dünyanın her yerinde onurlu ve güçlü kadın mücadeleleri var ancak böylesi bir örnek yok” diye belirtti.
‘YENİ BİR SAYFA’
Özelikle Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın devriminin ardından Ortadoğu’da yükselen kadın direnişi ve mücadelesinin tesadüf olmadığını vurgulayan Ali, “Türkiye, NATO ve DAİŞ gibi güçlere karşı Kobanê direnişi kadın öncülüğünde zafere ulaştı. Tarihe mührünü vurdu. Bu dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu devrimin yansımalarını ileri zamanlarda daha çok göreceğiz. Ekim Devrimi nasıl ki bütün ulusal mücadeleler için bir örnek olduysa Rojava kadın devrimi de dünya kadınları için bir örnek oldu. Şimdiden etkilerini görmeye başladık. Ortadoğu’da mücadele, moral ve isyan arzusunun artışına tanıklık ediyoruz. Bunun tesadüfi olmadığını biliyoruz. Tarihin böyle bir ruhu var. Tarih birikim şeklinde ilerler. Kobanê direnişi hem kadın mücadelesinde hem de özgürlük mücadelelerinde yeni bir sayfa açtı. Ortadoğu’da buna tanıklık ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KIRIM YAŞANIYOR’
5 bin yıllık ataerkil zihniyetin her zaman kadınları birinci hedef seçtiğini dile getiren Ali, “Bu zihniyet babında bir NATO üyesi olan Türk devleti, kadın kırımında birinci derecededir. Asya gibi bölgeleri de dikkate alarak, şunu söyleyebiliriz; Türkiye’de kadına yönelik şiddet kadın kırımı düzeyine ulaşmıştır. Fiziki, kültürel, zihinsel, ideolojik, politik olarak ciddi bir kırım yaşanıyor. Öyleyse kadın mücadelesi tarzını, üslubunu bütün Ortadoğu’yu göz önüne alarak yeniden şekillendirmeliyiz. Bu esaslar üzerine tartışmalarımız devam ediyor” diye konuştu.
‘KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNE SALDIRI’
Ali, Ortadoğu coğrafyasında kadınlara yönelik artan saldırıların kadın kırımına dönüşmesi ve buna karşı kadınların özsavunma ile cevap vermesi üzerinde durarak, şöyle devam etti: “Kadın mücadelesinde de toplumsal mücadelelerde de kendini savunma çok önemli. Ancak kadınlarda bunun önemi daha büyüktür. Çünkü 3. Dünya Savaşı ile karşı karşıyayız. Bu savaş 1 ve 2’nci dünya savaşlarından birçok yönüyle farklıdır. Kullanılan silahlardan, taktiklere dengelere kadar birçok farklılık var. Bu savaşın ilk hedefi biz kadınlarsak; kendimizi savunma konusunda örgütlenmeli ve öyle hareket etmeliyiz. Madem sermayedarlar çıkarları için sınırları tanımıyor, biz kadınlar da yaşamak için sınır tanımamalıyız. Mücadeleci yönünü özgürlüğe vermiş kadınlar, her zaman iktidarların saldırılarına maruz kalmıştır. Êfrîn, Grêsipî ve her yerde kadınlar her zaman öncü rol aldığı için iktidarların saldırılarına maruz kalmıştır. İktidarlar intikam alır gibi Efrin’de kadın özgürlüğüne saldırdılar. Bu bile Ortadoğu’da kadının özgürlüğüne olan yaklaşımı gösteriyor. Ortadoğu’da kadın özgürlüğüne yönelik amansız bir saldırı var. Bu çerçevede kadınlar katlediliyor. Êfrin’de direnen kadınlar şahsında Ortadoğu’da direnen kadınlara, ‘sizde yönünüzü özgürlüğe verirseniz ve bunu düşünürseniz sizi de katlederiz’ mesajı veriliyor.
‘KADIN ÖNCÜLÜĞÜNDE İLK’
Şengal 73 fermandan sonra ilk defa kadın öncülüğünde kendini savunan bir pozisyona geldi. İşte iktidarlar buna da izin vermemek için her gün oraya saldırıyor. Bunun başını ise Türkiye çekiyor. Şengal ve Êfrîn’de yapılan katliamlar öncelikle kadına yönelik yapılıyor. Bunlar aynı zamanda savaş suçudur. İnsanlık dışı uygulamalardır. Bunların hepsini Türkiye ya kendisi yapıyor ya da çetelerinin eli ile yapıyor. Diğer ülkeler de buna sessiz kalıyorlar. Çünkü onlar da kadının özgürlüğünü istemiyorlar. Çünkü biliyorlar ki kadın özgür olursa istedikleri sonucu alamayacaklar.”
‘İTTİFAKIN TOHUMU ATILDI’
Bütün bu saldırılara karşı Ortadoğu Kadın İnisiyatifi’ni kurduklarını dile getiren Ali, inisiyatifin kuruluş amacını şöyle anlattı: “Birçok konuyu Ortadoğu’da bulunan kadın kurumlarıyla tartıştık. ‘Kadın katliamlarına ve kadın şahsında toplumun işgal edilmesine seyirci kalamayız’ dedik. Kadınlar olarak bir şeyler yapıyoruz ama çok dağınık. Bunun için el ele verip ortak bir mücadele hattı kurmamız kaçınılmazdı. Bu inisiyatif bir çok şeye cevap olacak. 11 kadın örgütü ile inisiyatifi oluşturduk. Ve tüm kadın örgütleri için imzaya açtık. Daha başlar başlamaz 10 kadın örgütü bizi arayıp bizimle yürümek istediler. Bu inisiyatifin başarılı olacağına inancım büyüktür. Kadının mücadelesini bir mertebe daha yükseltecektir. Savaşları durdurup barışı sağlayacaktır. Belki çok erken bunu söylemek ama bu oluşum ile kadınların birlikteliğinin ve ittifakının tohumu atıldı.”
‘ÖZGÜRLÜK YÜZYILI’
Ali, özelikle Ortadoğulu kadınlar tarafından “21’inci yüzyıl kadın yüzyılı” olacağı vurgusunun ön plana çıkmasına dikkat çekerek, zamanın ruhuna denk düştüğünü bunun da çok önemli olduğunu ifade etti. Ali, “21’inci yüzyıl kadınların özgürlük yüzyılı olacak. Çünkü bu gerçek artık açığa çıkmıştır. Kadınlar mücadelede öncülük misyonunu oynuyorlar. Her alanda bu rolü oynamalıdırlar” dedi.
‘ÖCALAN PLANLARI BOZDU’
Ortadoğu’da kadın mücadelesinin bu yönlü yükselişe geçmesinin önemli etkenlerden birinin PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu belirten Ali, “Şu bir gerçektir. Eğer Sayın Öcalan’ın fikirleri ve düşünceleri olmasaydı Kürt kadının mücadelesi de olmazdı. Bu gün Ortadoğu’daki kadın mücadelesi de farklı bir noktada olabilirdi. Belki sizinle şuanda konuşamıyor da olabilirdik. Çünkü DAİŞ her alanda güç olurdu ve kadınları katlederdi. Bu abartı değil gerçektir. Öcalan’ın felsefesi sermayedarların çarkını bozdu. Bu felsefe yeni bir mücadelenin önünü açmıştır. Ortadoğu’da sadece Öcalan’ın felsefesi alternatif olmayı başarmıştır. Bu gerçeği sadece biz Kürt kadınları değil bütün dünya söylüyor. Bunun için Öcalan’a yönelik komplo gerçekleştirdiler, yine bunun için bu gün tecrit sürdürülüyor. Amaçları kadının özgürlüğünü sağlayan düşünceleri tecrit altına almaktır. Ama Sayın Öcalan’ın felsefesi sermayedarların bedenine büyük bir çivi çakmıştır. Kürt kadının özgürlüğü Sayın Öcalan felsefesi ile et ve tırnak gibiler. Birbirinden ayrılamaz” diye konuştu. Ali, ayrıca Ortadoğulu kadınlar olarak Öcalan’ın özgürlüğü içinde eylem planlarının olduğunu da söyledi.
KADIN YÜZYILI İÇİN…
Ali, son olarak 25 Kasım’a yönelik şu mesajı paylaştı: “Bu 25 Kasım’ın kadınların birlikteliğine vesile olmasını dilerim. Kadına yönelik şiddet artık katliam boyutuna varmıştır. Buna karşı artık birliktelik ve ittifak oluşturmanın zamanı gelmiştir. Oluşturduğumuz Ortadoğu Kadın İnisiyatifi de buna bir cevaptır. Dönem birliktelik zamanı, dönem kendini örgütleme zamanıdır. Bu 21 yüzyılı kadının yüzyılı olması için birlikte mücadele etmemiz şarttır.”
Kaynak: https://mezopotamyaajansi.com/