Kadının Kendi Cevabı Olmadan Özgür Yaşamın Gerçekleşmesi Mümkün Değildir

0
753

Yücelişler var ve bunlar bizim için tanrısal değerdedir. Ona ulaşmayı her zaman esas alacağız. Yücelişi sürekli bir tutum olarak kendimize yakıştıracağız. Erkek de, kadın da bu konuda gerekeni yapacaktır.

Abdullah ÖCALAN

Özgür kadın çalışması, gerekli olduğu kadar en hassas çalışmadır. Özgür kadının cevabı tüm çalışma alanlarında yetkin verilmelidir. Özgür yaşama dayatılan çarpıklığın en büyük zararını kadının görmesi kaçınılmazdır. Parti içi muğlaklığın cins boyutundaki anlamına özgü olarak karşılığı, kadın üzerindeki hâkimiyetten vazgeçmemedir. Özellikle kadın cephesinin kendini netleştirmemesi kölelikle direkt bağlantılıdır. Kadının kendi cevabı olmadan, özgür yaşamın gerçeklemesi mümkün değildir. Güçlü ve başarıya giden devrimci bir pratiğe sahip olmadan, hiçbir duygunun değeri olmaz ve bu mümkün de değildir.
Halk gerçeğimizde cins ve cinsellik sorununun siyasal düşüşle çok yakından bağlantısı vardır. Baskının ve ikiyüzlülüğün en çok oynadığı ve aleyhte çirkince yürüttüğü bir savaş da cinsellik alanında yaşanıyor. Kadının en çok kaybettirdiği ve kaybettiği alan da budur. Yaşamda bunu çözemeyen bir kadının, hiçbir konuda kendini etkili kılması mümkün değildir. Kürt düşüşünün en önemli bir izdüşümünün yansıması kadın üzerindedir. Düşüşün en acı ve içinden çıkılmaz olanı kadınla gerçekleştirilenidir. Kürt kördüğümünün en tehlikeli bağlandığı ilişki de, kadın ve aile gerçekliği içindedir. Denilebilir ki, üzerinde en çok yoğunlaşmanın olduğu bitim noktası buradaki ilişki tarzındadır. Çözümsüzlük bütün başarısızlıkların nedeni olduğu gibi, çarpık yaklaşımların da temel esasıdır. Buradaki seçiciliği tam yakalayamayan, hiçbir alanda doğru bir seçiciliği yakalayamaz. Buradaki seçiciliği de ne kadar bireyselleştirirseniz, tüm alanlarda o kadar dar ve bencil olmanız kaçınılmazdır. Burada bir yücelişi sağlayamayan hiçbir alanda yücelme sağlayamaz. Basit güdülerini aşamayan bir kimlik ve kişilik, hiçbir şekilde yüceliş tırmanışına çıkış yapamaz. Kürt düşüşünün ve bundan çıkışın gerçekleşmeyişinin en temel zincirlerinden ve ayak bağalarından birisi burada geçerli olan ilişki tarzındadır.
Bu anlamda Önderlik, olduğu yerde ve gerektiği zamanda bu zinciri parçalamakla bireyde, ailede ve giderek toplumda en temel çıkış noktasını yakalayan gerçekliktir. Bunu çözemeyen bir önderliğin hiçbir başarısından bahsedilemez. Önderlikteki büyük yaratıcılık, bu anlamdaki zincirlerin parçalanmasıyla oldukça bağlantılıdır; bu büyük adımı atmakla, diğer bütün alanlara başarılı yürüyüşü gerçekleştirmesini bilmiştir. Sizin bütün sıkıntılarınızın kaynağı, köleliğinizin çözülüşünün başarılı bir tarzını yakalayamamanızdır. En büyük savaşım ve onun sonuç alıcı olanı, bu kördüğümle verilenidir. Bu önemli bir siyasal olaydır. Kürt ulusal kurtuluş savaşında siyasal olay ve siyasal alan, bu noktada ister düşüşünü izah etmekte, ister yükselişini anlamlandırmakta son derece belirleyici bir rol oynar. Bütün objektif ve sübjektif ajanlık dayatmalarının bu alandaki tüm oyunları aşılmadıkça, diğer tüm savaş adımlarına başarılı bir yürüyüş yaptırmak mümkün değildir.
Bu mücadelede hatalı katılımlarınız düzeltilmedikçe, iflah olmanız düşünülemez. Bu temel bir sorundur. Bu sorun çözümlenmedikçe, kaderinizi tayin etmeniz mümkün değildir. Burada gerçekleşen devrimin tüm ulusal, siyasal, sosyal, sınıfsal boyutlarıyla cins boyutunun çözüme gitmesinde belirleyici bir yeri vardır. Onu yakalayıp çözmedikçe, ömür boyu çarpılmanız ve bu anlamda bir kadercilikle sürüklenip gitmeniz kaçınılmazdır. Bu anlamda bütün yaşamınız olanca duygusal zayıflığı ve acı sıkıntılarıyla kaynağını burada bulur. Bunu çözemeyen biri hiçbir acıdan ve üzüntüden kurtulamayacağı gibi, mutluluğu da çok yüzeysel ve parlayıp sönen bir mutluluktan öteye gidemez. Bu devrim gereklidir ve halen insanoğlunun karşısında duran en temel devrimlerden biridir. Özellikle bu sorun bizde her ne kadar sonradan çözülecekmiş gibi düşünülse de, en etkili bir devrim olarak kişisel ilişki düzeyinde çözümlenmeden, diğer devrimsel adımları atmak da pek tutarlı ve başarılı olamaz. İçinde yaşadığımız bu büyük çirkinliği ancak bu devrimde belli bir çözüme ulaşmakla aşabilirsiniz.
Erkek -ki, onun için de çok tehlikelidir- kendi lehine kullandığı o kötü alışkanlıklarıyla, belli bir ölçüde belki kendini yaşatabilir. Kadın ise, bu ilişki bağlamında dayatılan alışkanlıklı yaşam kadar, çirkin, ikiyüzlü ve aşağılık bir yaşamın sahibi olmaktan kurtulamaz. Genelde olduğu gibi bizde de, kadın gerçeğinde çok daha katmerli olan derin ilgisizlik ve güçsüzlük siyasal bir olay olduğu gibi, bu ancak bütün gücüyle devrimsel faaliyete katılmakla çözüme kavuşabilir. Bu silahı ne kadar iyi kullanırsanız, ancak o kadar yaşam adımlarına sahip olabilirsiniz.
Son dönem çalışmalarımız kadını bencillik konusu olmaktan çıkarmış, onu adeta harmanlamış, bir havuz birikimi haline getirip onu yeniden akıtmanın nasılına ilişkin bir tartışmaya da yol açmıştır. Derin bir bencillik konusu olmaktan çıkarılışınız, sizin adınıza büyük bir gelişmeyi ifade eder. Aleyhinizdeki bu bencilliği aşmadıkça, herhangi bir irade gelişiminden bahsetmenizin mümkün olmadığını anlamaya başlıyorsunuz.
Benim şaştığım bir nokta, şu çirkinliğin kendini zaman zaman göstermesidir: Yaşamda ve ilişki boyutlarında sanki biz bir baskı uyguluyormuşuz, sanki böyle çok değerli ilişkiler kurmaları mümkünmüş, sanki fırsatını bulup bunu bizden çalmak marifetmiş, sanki hasreti giderilecekmiş ve duygularıyla yaşayacakmış, sanki bu çok önemli bir hakmış, sanki bu parti olmazsa ne kadar güzel yaşanacakmış da biz bütün bunların önünde bir engelmiş gibi bir yaklaşım var. Böyle rezil ve utanç verici bir yaklaşımın zaman zaman şu veya bu kişilikte ifade edildiğini, hatta partiye dayatıldığını görüyoruz. Bu hem çok yanlış, hem de haksız ve ters olan bir yaklaşımdır. Bunlar gericiliğin büyük savunuculuğunu bu kelimelerin altında dile getirmek istiyorlar. Oysa öyle bir durum yoktur, ama iç gericilik kendini böyle adlandırmaktan adeta zevk alıyor ve bu da karşı devrimci bir duruştur.
Her şeyden önce kimse bunların duygularına karşı değildir. Bizim karşısında olduğumuz şeyler, bunların muazzam karşı devrimcilikleri ve duygu düşmanlıklarıdır; gelişen insana özgü ve derin anlamlı duygulara düşmanlıklarıdır. Bizim karşı olduğumuz budur. Bunu bu kadar çarpıtmalarına ve buna cesaret göstermelerine öfkeleniyoruz. Yoksa bizim çarpık ilişki tarzına fazla itibar gösteremeyeceğimiz çok açıktır. Biz bunlara duygu ve ilişki bile demeyiz. Biz kendi cinsimize ve soyumuza layık bir diyalog, bir anlayış, bir duygudaşlık geliştirmek istiyoruz. İradeli, anlamlı ve amaçlı bir yaşam gücü haline gelmek istiyoruz. Bunun anlaşılamaması ve bunun yerine sürekli iğrenç çarpıtmaların dayatılması, tam bir karşı devrimci dayatmayla bağlantılıdır. Giderek bu çarpık ilişki tarzını teşhir edeceğiz. Bu biçimiyle istedikleri kadar dayatmalarını süslü laflar altında sergilemek istesinler, bu gerçeklik değişmez.
Burada hiçbir örgütsel deyime başvurmadan, en geri olanı, hatta geriden de öteye maymunlaşma sınırındakini böyle koyabilmeliyiz. Özellikle saflarımızdaki erkek ve kadın bu noktada ne denilmek istendiğini mutlaka bilmelidir. Ben hiçbir zaman güzel duyguların gelişimine ve hayat bulmasına karşı değilim. Tam tersine, bütün çabalarımız buna yol açmak içindir. Ama buna anlam veremeyenin sözüm ona ilişki dayatması kadar iğrenç ve alaya alınacak başka bir ilişki biçiminin olmadığını da belirtebilirim. Eğer bu konuda PKK’nin bir ilkesi varsa, onun böyle hayat bulacağını herkesin peşinen bilmesi ve kendi devrimciliğini bu kritere bağlaması hayatidir. İlişkileri kör güdülerin gidişatına göre götürmek kadar alçakça ve karşı devrimci bir tarz düşünülemez. Biz soyumuza bu çirkinliği yakıştıramayız. Cinsimize ve cinslere bu kadar geriliğin, giderek her türlü çarpıtmanın ve ikiyüzlülüğün boy vereceği güdülerin kendiliğindenliğine teslim olamayız. Bunun adına da duygu ve aşk diyemeyiz. Bunlar bizim düşüşümüzün, tüm yaşamı kaybetmemizin en düşmanca tarzı olduğu kadar, eğer bir çıkış yapacaksak, bu çıkışın bunun aşılmasıyla bağlantısı olduğunu bir an bile göz ardı edemeyiz.
Bu bir türlü anlaşılmak istenmiyor. Sanki partinin bir sözü ve ilkesi yokmuş gibi, kör güdünün bencilliğine kendini kaptırıp gitmeyi bir marifet saymak kadar alçaltıcı bir izah olamaz. Biz iddia ediyoruz ki, nasıl büyük devrimci düşünüş ve çalışmayla bağlantılı olarak maddi zenginlik elde ediliyorsa, güdülerin düşürücü gücüne karşı onun dönüştürücü ve yüceltici gücünü ortaya koymakla, en büyük duygulara ve sağlıklı yaşama ulaşılabilir. PKK, bu konuda bir arayış, bir tartışma, bir özgürleşmeye başlangıcın adıdır, onun platformudur. Eğer mutlaka birileri adım atmak istiyorsa, arayışını ve tartışmasını doğru yapmalıdır.
Bugün bu ülkede ve bu halkın içinde en özgün bir yaklaşım gücüne ulaştığımı da belirtebilirim. Ama bu neyle bağlantılı gelişti? Bu, kendimi bu boyutlu yaşam bağına karşı sımsıkı korumakla, yıllardır dayatılan ilkelliği ve ajanlığı göğüslemekle, en önemlisi de büyük bir siyasallığı, büyük bir devrim imkânını ve onun her düzeydeki faaliyetini başarıyla yürütmekle gelişti. Yani özgür kadın ve özgür ilişki gerçekleşmesi, tüm bu çalışmaların belli bir düzeye başarıyla taşırılmasından sonra anlam bulabilmiştir. Ciddi bir siyasal başarısı, çok ciddi bir siyasal faaliyeti ve amaca büyük kilitlenmesi olmayanların, kadın sorununa veya erkek sorununa cinsi anlamda her el atışı bitiştir. Nitekim yenilgiden sonra çarpık ve yoz ilişkiler gelişiyor.
Bir de başarı tarzıyla bağlantılı olan gelişmeler vardır ki, onu da ben temsil ediyorum. Bu çok nettir. Yenilgi değil yengi, düşüş değil yükseliş, siyasal kopuş değil siyasallıkta yoğunlaşma ve hatta askeri çizgiden kopma değil ona yüklenmeyle birlikte kadını büyük sürükleyişim gerçekleşmiştir. Bunun en doruk ifadesi de Zilan kimliğindeki gerçekleşmedir; bunun binlerce örneğinin gerçekleşmesidir. Hiç kimsenin bunu göz ardı etmemesi gerekiyor. Bu bir yaratılma olayıdır. Bu, sadece bireysel düzeyde bir yaratılma değil, ulusal ve sosyal düzeyde bir yaratılma olayıdır. Büyük siyasal gelişme ve ardından yenilmeyen askeri gerçekleştirme kadın ve duygular boyutuna yansıdığında, büyük bir sürükleyişe, yüceltilişe ve dönüşüme yol açmıştır. Bunu artık görmek, kriterlere vurmak ve denektaşına koymak gerekir. PKK’de çarpıcı olarak gerçekleşen budur.
Daha ne idüğü belirsiz, başarıyı bir yana bırakalım, hiçbir doğru tarza gözünü dikmemiş, tüm ciddi siyasal, askeri, örgütsel ve ideolojik sorunlara ve bunların çözümüne kendini kapatmış, hatta iddiası bile olmayan birisinin aşkı ve duygusu olamaz. Tam tersine, onun kuracağı her ilişki objektif olarak ajan ilişkisidir. Ayrıca ilişkinin kaba biçiminden de bahsetmiyoruz. Bu konuda köylüler gibi kendimizi kandırmayalım. Duyguların özenle geliştirilmesi gereken tam bir sanatsal yanı vardır. Kaba değil, sanatsaldır. Estetik yanı, yani onun sanatla yeniden yaratılması sağlanmadıkça, yaşam güzel kılınmadıkça, kesinlikle anlamlı duygular ve yaşamlar gelişemez. Bütün bu konularda az çok çabası olanlar saygıdeğer bir adıma sahip olabilirler. Ama bizim karşımıza çıkan örnekler, tüm bunlara kendilerini kapatmış, sadece yenilmiş de değil, aynı zamanda tam bir karşı-devrimci tip durumundalar. Kördüğüm olmuş tipler aniden karşımıza çıkarak çarpık ilişkiyi dayatıyorlar.
Bu durumda Zilan tarzı yüceliği bir tarafa itip, sizin çarpık ilişki tarzınıza mı yer vereceğiz? Siz bu büyük direnişi ne sanıyorsunuz? Bu kutsal şehitlere kendinizi nasıl dayatıyorsunuz? Benim en çok öfkelendiğim konu budur. Buna nasıl cüret ediyorsunuz? Sorun, bizden çok güç alıyorlar, bize kaybettiriyorlar veya çok anlamlı duyguları var da biz bunları kıskanıyor ve istemiyoruz sorunu da değildir. Sorun, bu yüce adımlara böyle çok beklenmedik bir yerde ve zamanda tepki tarzında intikamlarını göstermeleridir. İster bilerek ister bilmeyerek yapsınlar, bunların bütün yaptıklarını yüceliklere karşı bir intikam olarak düşünmek gerekir.
Yücelişler var ve bunlar bizim için tanrısal değerdedir. Ona ulaşmayı her zaman esas alacağız. Yücelişi sürekli bir tutum olarak kendimize yakıştıracağız. Erkek de, kadın da bu konuda gerekeni yapacaktır. Biz bu devrimi yapacağız; bizim için en önemlisi de budur. PKK’de öncelikle bunun gerçekleşme biçimini bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarmalısınız. Tartışma özgürlüğü var. Hiçbir tabuya ve ayıba gerek yoktur. Geçmişte nerede, nasıl, hangi tür yanlışlıklar ve düşüşlerden gelmiş olursanız olun, PKK Hareketi bir özgürlük hareketidir; kölelerin ve düşmüşlerin ayağa kalkış hareketidir. Bireyler öyle olduğu için kimse ayıplamıyor. Ayıp olan, yücelişin ilkelerine ve kazanılmış değerlerine en aşağılık kölelerin diliyle saldırılması ve onun ifadesi olunmamasıdır. Son dönemlerdeki çalışmalarımın önemli bir yönü de budur. Sonuna kadar yücelişe, özgürlüğe ve güzelliğe evet derken, buna karşılık sonuna kadar amaçtan ve başarıdan kopuşa, özellikle onun sözüm ona müthiş bencil ve ihanete kadar götüren ilişki tarzlarına hayır diyoruz. Gerçek namus da bu konuda sonuna kadar evet ve hayır denilmesi gerekeni söyleyebilmektir.
Boyutlaşmanın olduğu yerde karşı kutbu da gelişir. Bu çılgınca gelişiyor ve herhalde doğal olanda budur. Çelişkiler böyle çözüme gidiyor. “Bu çelişkileri çözeceğim” diyenin, yarın içinizde nasıl bir karşı devrimci ses vereceğini hep beraber göreceğiz. Önderlik tarzından en iddialı olanlar, “Ölüme kadar asla düşüşe yer vermeyeceğiz, başka ilişkilere yer vermeyeceğiz” diyenler, şurada veya burada düşüşün en ince sanatını geliştiriyorlar. Kişileri bütün siyasal boyutuyla, dolaylı veya direkt düşmandan kaynaklanmış yönleriyle, bilinçli veya bilinçsiz yaklaşımlarıyla değerlendirmeliyiz. Sadece duygu çözümlenmesi yetmez. Ama bu yönüyle çözümlesek bile, bu ikiyüzlülüğü nasıl yaşıyorlar diye bir çözüm de oldukça ilginç bir biçimde gelişecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz