Kadınlar: Direnişimizle tecridi parçalayacağız

0
347

Geldi ve geçti yine bir 8 Mart… Ancak geçmeyen bir şey var, o da öfke, isyan, direniş. Kadınlar, rengarenge bürüdükleri İstasyon Meydanı’ndan dillerini, kimliklerini, kültürlerini, yaşamlarını savunacaklarının ve tecridi parçalayacaklarının mesajını çok net verdi. 

ABD’nin New York kentinde 8 Mart 1857 tarihinde 40 bin dokuma işçisi çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebi ile bir tekstil fabrikasında greve başladı ve polisler fabrikanın kapılarını kilitleyerek kadınların fabrikadan çıkmasını engelledi. Fabrikada çıkan yangının ardından 129 işçi kadın yanarak yaşamını yitirdi. Ve işte o gün yaşamını yitiren kadınlara verilen söz, her yıl 8 Mart’ta “Vardık, varız, var olacağız. Buradayız” sloganıyla yineleniyor. Kadınlar 8 Mart gününü yas ilan etmek yerine, mücadeleyi büyütme günü olarak kutluyor.

129 işçi kadının isyanını, öfkesini her gün sokaklara taşırmakla beraber her 8 Mart’ta da bir daha ve bir daha erkek devlet sistemine karşı özgürlüğü haykırıyor. Türkiye’de yıllardır kitlesel kadın katılımıyla kutlanan 8 Mart, ne 2016 yılında gelen OHAL’i, ne devletin saldırılarını ne de bugün pandemiyi tanımadı. Kadınlar her şeye rağmen, her süreçte sözünü söylemekten geri durmadı. Pandemi nedeniyle 1 yılı aşkındır Türkiye ve bölge kentlerinde buluşmalar, mitingler, sokak çalışmaları gerçekleşemiyordu. Pandemiyi fırsata çeviren erkek ve devlet sistemi, eve hapsetmek istediği kadınları bu yolla dört duvarın içine mahkum ederek, şiddetin kucağına attı. Sokakta, evde, işyerinde kadına yönelik şiddet, baskı, katliam, taciz ve tecavüz devam ederken, buna ses çıkarmak isteyenler kadınlar ise kimi zaman yerlerde sürüklenerek kimi zaman gözaltına alınarak, tutuklanarak ve kimi zaman da pandemi gerekçesiyle eylemleri defalarca kez engellendi. 

Kadınlar sustu mu? Elbette susmadı. İktidara, erkeğe pandemide katliam, şiddet, tecavüz, hak ihlali serbestken kadınların bastırılmak istenmesine karşı kadınlar da sözünü söylemekten vazgeçmedi. Her yerde şiddet ve tecavüz failleri teşhir edildi. Yine bir 8 Mart günü.. Biz Jinnews’te çalışan kadın gazeteciler yine sahadayız. Pandemi elbette herkesin olduğu gibi bizi de kaygılandırıyordu. Kadınların günler öncesinden başlattığı çalışmalar güçlü geçmişti, çalışmaların yürütüldüğü köylerde, ilçelerde büyük bir coşku ve heyecan hissediliyordu. Fakat bu mitinge yansır mıydı? Bunu çok düşündük. 8 Mart’tan 3 gün önce hava durumunu takip etmeye başladık. Pandemi endişesinin yanında bir de “Ya yağmur yağarsa?” endişesi başladı. Hava durumunda sağanak yağış görünüyordu. 8 Mart günü miting saatinden 2 saat önce baktığımızda bile “sağanak yağış” uyarısı günceldi. Biz de ona göre hazırlandık. Montlarımızı, kabanlarımızı giydik. Makinelerimizi, kameralarımızı korumak için yanımıza çantalar, yağmurluklar aldık. 

Her döviz ve pankart erkek devlet sistemine bir mesajdı 

“Yağmur yağarsa pandemi dolayısıyla az olacağını düşündüğümüz kitlenin bile altında bir kitle toplanır” diye konuşmaya başladık.

HDP Yenişehir ilçe binasının bulunduğu sokakta bir köşede durmuş, hangi kapıdan alana girebiliriz diye konuşuyorduk. Tam o sırada zılgıt sesleri gelmeye başladı. Zılgıt sesi yağmur çiselemesini beraberinde getirdi. Fakat rengarenk ulusal kıyafetleri, ellerinde tuttukları karanfiller, dillerindeki zılgıt, yüzlerindeki inançla yürüyen kadınlar “yağmur ve pandemi” endişemizi unutturdu. Hızlı bir şekilde kadınlarla beraber yürümeye ve onları çekmeye başladık. Onlar yürüyor, biz koşuyoruz. O kadar hızlı ve kararlı yürüyorlar ki, koşarken bile yetişmekte zorlanıyoruz. Tabi polislerin müdahalesi gecikmedi. Hemen yürüyüşün önünü kesip, yürüyüş yapmadan yürümeleri istendi ama bu kez kaçırdıkları bir şey vardı. Kadınlar öfkeli, kadınlar isyanda, kadınlar “Artık yeter” diyordu.

Bu öfke ve bu isyan polislerin uyarısını dinlemedi. Kadınlar zılgıtlarıyla, adeta kendilerinde bütünleşmiş ve tüm dünya kadınlarının diline geçmiş “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla alana doğru yürümeye devam etti. Önce HES kodları alındı. Ardından polislerin üst araması için kurdukları kabinlerden geçildi. Pankartlar ve dövizler çıkarılmaya başlandı. Her bir döviz, her bir pankart erkek ve devlet sistemine bir mesajdı. Gerçi kadınların sloganları, zılgıtları, ulusal kıyafetleri, yürüyüşleri de bir mesajdı. 

Öfkenin ve özlemin birleştiği anlar…

Alana girdik. Heyecan artıyor, coşku artıyor. Kadınlar birbirini görünce pandemiyi unutuyor ve sarılıyor. 1 yılın hasreti sonlanıyor. 1 yıldır içlerinde tuttukları o öfke ve özlem birleşiyor, büyüyor. Her bir sarılmayla “İşte buradayız” oluyordu. Dakikalar ilerledikçe çiseleyen yağmur durdu, güneş açtı, hava ısınıyordu, alan dolmaya başlıyordu. Yağmur yağar diye giydiğimiz montlar, yanımıza aldığımız fazla fazla eşyaların varlığını, ağırlığını bile unuttuk. O heyecanın, coşkunun her anını yakalama arzusu, tepemizde biten güneşin varlığını bile fark ettirmemişti. Kimi kadınlar çocuklarıyla kimileri arkadaşlarıyla alanları doldurmaya başladı. Özellikle iktidarın ve sosyal medya kullanıcılarının dilinden düşmeyen “Z kuşağı” alanları doldurmuştu dersek, yanlış olmaz. Önce halaylar çekildi. Sonra konuşmacıların mesajları dinlendi. 

Kadınlar boyun eğmeyecek 

TJA’nın bu yıl ki 8 Mart sloganı olan “Tecride karşı özgürlüğü, kadın kırımına karşı yaşamı savunuyoruz” şiarının kadınlar tarafından anlam bulduğu da görülüyordu. Çünkü en çok atılan sloganlardan biri “Jin, jiyan, azadî”, ikincisiyse “Bijî berxwedana zindana”ydı.

Kadınlar, kadın üniversiteleri, HDP’nin kapatılmasına ilişkin tartışmalar, İstanbul Sözleşmesi’ne dikkat çekerken, genç kadınlar 1 yılı aşkındır kendisinden haber alınamayan Gülistan Doku’yu ve faili yargılanmayan İpek Er’i de unutmadı. Belki de altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Hatta belki defalarca kez çizmek gerekiyor. Onlar anlayana kadar söylemeye devam etmeliyiz: Kadınlar sizden korkmuyor. Dün sadece Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda değil, Diyarbakır’dan İstanbul’a, Türkiye’den Arjantin’e, Rojava’dan Rojhilat’a, kadınlar bu düzene, erkek-devlet şiddetine boyun eğmeyeceğini gösterdi. Geldi ve geçti yine bir 8 Mart… Ancak geçmeyen bir şey var, o da öfke, isyan, direniş. Kadınlar, rengarenge bürüdükleri İstasyon Meydanı’ndan dillerini, kimliklerini, kültürlerini, yaşamlarını savunacaklarının, kadın katliamlarına sessiz kalmayacaklarının, faşizme, militarizme, ırkçılığa, emek sömürüsüne karşı direneceklerinin ve tecridi parçalayacaklarının mesajını çok net verdi.   

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here