Kadınların Öz savunma gücü

0
558

Kadınlar tarih boyunca taciz, tecavüz ve erkek şiddetine karşı özsavunmanın gerekliliğini farklı zaman ve mekânlarda örgütlenerek ortaya koydu. Öğretilmiş kadın rolleriyle savaşmak, toplumun kadına dayattığı her türlü gerici, erkek-devlet şiddetini reddeden kadınlar, kurdukları “özsavunma birlikleri” ile direniş tarihlerini yazmaya devam ediyor. kadınların tarih boyunca ortaya koydukları öz savunma yöntemleri;

Tanrıçalar

Yunan mitolojisine göre, Amazon Kadınları, savaş tanrıçaları olarak tarihin en güçlü kadın savaşçılarıdır. Milattan önce 2000’li yıllarda yaşamış ve günümüzde efsaneleşen kadın özgürlük hareketi içerisinde yer alan ve simgeleşen Amazon kelimesinin “a” ve meme anlamına gelen “mazon” kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluştuğu söylenir. Aynı zamanda yaklaşılamaz savaşçı kadın anlamına gelen Amazonların ortaya çıkışlarına dair farklı rivayetler vardır. Bunlardan biri de erkek tanrı Zeus’tur. Zeus ile beraber kadın tanrıçaların ikinci planda kalmalarına karşı, erkek egemenliğini reddederek, cins bilinciyle bir araya gelerek savaşan ilk kadın topluluğu olma özelliğini gösterir.

Hippolyta

Amazon Kadınlarının ilk yöneticisi Hippolyta’dır. Homeros’a göre, Truva Savaşı’nda at koşturan, ok kullanan ve sadece kadınlardan oluşan bir toplumdur. Amazon Kadınlarının, daha iyi yay kullanmak ve savaşlarda erkekler karşısında daha etkin olabilmek için sağ memelerini kestikleri söylenir.

Mücadele yöntemi

Amazon Kadınlarının oluşturdukları anaerkil yönetim, erkek egemen yönetimleri rahatsız eder, kadınların bu denli güçlü ve etkin olmaları, iktidarları tehdit eden bir unsur olarak görülür. Bunun için de devamlı bir saldırı halindedirler Amazon Kadınlarına karşı. Amazon Kadınları, erkek egemenliğine karşı özsavunma teknikleri ile mücadele verir.

Lilith olup isyanı kuşanır

Kendilerine yeni savunma silahları geliştiren Amazonlar, Labryslı adlı çift ağızlı balta ile meşruluğunu tanımayan erkek düzene karşı “Topraklarımız bizimdir, yönetimimiz bizimdir, bizi bir güç olarak kabul edeceksiniz” diyerek özsavunmalarını gerçekleştirir. Erkek egemenliğinin yeni yeni kök saldığı dönemde geriletilen kadın iradesine karşı çıkan bu savaş tanrıçaları adeta birer Lilith olup isyanı kuşanır.

Özsavunma sanatı

Milattan sonra 6. yüzyılda Endonezya’da kadınlar tarafından icat edilen dövüş sanatı olarak tanımlanan “Pencak Silat” adındaki özsavunma yöntemi, silahsız veya bıçakla kullanılan bir savunma biçimidir. Kelime anlamı olarak “pencak” dışa yansıtılan fiziksel yöntemleri kastediyorken, “silat” kuşaklardan aktarılan özsavunma ilkelerini ifade eder. Pencak Silat, Sumatra Adası’nın Riau ilinde ortaya çıkan kadın özsavunması olarak anlatılıyor.

Maymunlardan öğrenir

Bawean Adası’na ilişkin anlatımlara göre, Pencak Silat, kendisini evli olduğu erkeğe karşı savunan Rama Sukana adlı kadın tarafından icat edilir. Rama, çamaşır yıkamak için nehre gittiğinde maymunların birbirlerine saldırılarından dolayı kaçışını izler. Maymunları izleyen Rama Sukana, çamaşırlarını yıkamayı bitirmez ve eve geç döner. Evli olduğu erkek, Rama’ya şiddet uygulamaya çalışır. Bu esnada, Rama, maymunları gözlemlediği sırada hafızasında yer edinen hareketleri uygulayarak kendini savunur.

Sömürgecilere direniş

Pencak Silat, yine 19. yüzyıldan önce Portekiz, Hollanda ve İngiliz sömürgecilerinin Endonezya adalarını kontrol altına almaya çalışmasına karşı önemli bir rol oynar. Pencak Silat’ın felsefesi ise mümkün olduğunca çatışmadan kaçınmak ancak çatışma başladıktan sonra hızlıca sonlandırmaya çalışmayı öğretir.

İkinci adım: Wing Chun

Çin’de kadınlar tarafından icat edilen bir dövüş sanatı olan, “bahar şarkısı” ya da “sonsuz bahar” olarak bilinen Wing Chun, yine kadınların özsavunmasında kullandığı bir yöntem olarak bilinir. Qing devlet ordusuna karşı direnen bir Shaolin rahibenin bir kadına özsavunma olarak öğrettiği bu teknik ile yakın mesafeli dövüşe dikkat çekilir.

Yip Man Okulu’ndaki anlatımlara göre Wing Chun, 17. yüzyılda rahibe Ng Mui tarafından icat edilir. Shaolin Manastırı’nda başrahibe olan Ng Mui, ordunun saldırıları karşısında Daliang Dağları’nda saklanır. Bu esnada bir yılan ile bir turna arasındaki kavgayı izler. Turnanın yılana karşı verdiği mücadeleden etkilenen Ng Mui, bu hareketleri manastırda öğrendikleri ile pekiştirerek, Wing Chun yöntemini geliştirir. Sonrasında ise kaldığı kasabada Yim Wing Chun, bir erkekle evlenmeye zorlanır. Yim ise buna karşı Ng Mui’nin kendisine öğrettiği yöntemleri deneyerek, bu erkeği yener. Yim, daha sonra evlendiği erkek ile beraber bu dövüş sanatını öğrencilere öğretir.

Wen Do ve R.A.D

20. yüzyıla gelindiğinde ise birçok ülkede kadınlara yönelik şiddet için yeni özsavunma sistemleri geliştirilir. 1964’te Kitty Genovese’nin ABD’de katledilmesinden etkilenen evli çift Ned ve Ann Paige, dövüş sanatlarında öğrendiği hareketlerden ilham alarak Wen-Do kadın savunma sistemini geliştirir. “Kadının yolu” anlamına gelen Wen Do yöntemine yeni hareketler de eklenir. Bu hareketler ile acı vermeye yol açan “yumuşak hareketler” ile saldırganı tamamen etkisizleştiren “sert hareketler” uygulanır.

Tecavüze karşı savunma

20. yüzyılda geliştirilen bir diğer özsavunma yöntemi de R.A.D. (Rape Aggression Defense – Tecavüz Saldırganlık Savunması) ismiyle tasarlanır. Bu yöntem, kadınların kas hafızasını geliştirmeyi hedefleyen ve hızla öğrenilen bir yöntemdir. 1980’li yıllarda R.A.D. yöntemini tasarlayan ABD’li Lawrence N. Nadeau, dövüş sanatlarını öğrenmek için gereken zamanı da dikkate alarak daha sade ve stresli durumlarda kolayca hatırlanabilen hareketleri icat eder. Model, Mugging ve AWARE, benzer fikirlerle tasarlanan kadınlara yönelik diğer özsavunma sistemleridir. Günümüzde ise toplumsal cinsiyet rollerinin giderek daha fazla keskinleşmesiyle birlikte kadınlar askeri ve politik alanlardan uzaklaştırılmış, eve, erkeğe bağımlı bir yaşantıya mecbur bırakılmaya çalışılmıştır. Kapitalizmle birlikte kadınların ev içi emeği, bedeni sömürülmeye başlanarak, toplumun her alanında ikinci plana itilerek erkek egemenliği güçlendirilmeye çalışılıyor. Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün karşısında kadınlar, farklı ülkelerde kurdukları özsavunma yöntemleriyle diğer kadınlara da örnek oldu.

Kadın birlikleri

Günümüzde dünyada erkek-devlet şiddetine meydan okuyan kadınların öncülüğünde gerçekleşen özsavunma örneklerinden bazıları şöyle:

Pembe Çete (Gulaab Gang)

Pembe Çete (Gulaab Gang), Hindistan’ın kuzeyinde Uttar Pradesh bölgesinde 2006 yılında Sampat Pal Devi tarafından kurulur. Adını pembe renkli yerel kıyafetlerden alan ‘çete’, kadınları şiddete maruz bırakan erkekleri, bambu sopalarıyla döver. 10 kadınla başlayan ‘çete’nin bugün 270 bin üyesi bulunduğu belirtiliyor. Kadına yönelik suçların yanı sıra elektrik kesintisi, su sorunu, yolsuzlukla da mücadele eden çete geceleri sokaklarda devriye geziyor. Adalet çetesi olduklarını vurgulayan Sampat Pal Devi, “Beni öldürmeye, tutuklanmaya, aşağılamaya ve susturmaya çalışırlar ama işler kadınlar için düzelmedikçe pes etmeyeceğim” diyerek mücadele kararlılığını gösterir.

Kızıl Tugay (Red Birigade)

Kızıl Tugay (Red Birigade) Pembe Çete’den ayrılarak, Hindistan’ın Lucknow bölgesinde Usha Vishwakarma tarafından kurulur. 2011 yılında kurulan tugayda kadınlar, siyah şalvar üzerine kırmızı gömlek giyer. Cinsel şiddet ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüze karşı mücadele eden tugayda, 16-25 yaş arası kadınlardan oluşan 200’den fazla üye yer alır. Tugaya ilişkin Usha, “Din, kadınları çok güçsüz gösteriyor, biz kadınların herhangi biri bize saldırırsa mücadele edebileceğimizi bilmemiz, fiziksel ve zihinsel olarak güçlü olmamız lazım” diye ifade eder.

Savaşçı Kızkardeşler (Warrior Sisters)

Kuzey Amerika’nın Eugene, Lane bölgesinde 2013 yılının bahar mevsiminde Sam Krop tarafından kurulan Savaşçı Kızkardeşler, Hindistan’daki Pembe Çete’den öğrendiklerinden esinlenerek çalışmalarına başlar. Çeşitli bölgelerde haftalık eğitim toplantıları yapan Savaşçı Kızkardeşler, sözel ve bedensel eğitimlerin tamamını ücretsiz verir. Krav Maga (İsrail savaş sanatı) ve iletişim teknikleri kombinasyonu, kadınların tehlikeli durumlardan kurtulmasına yardımcı olur. Sam, verdikleri eğitime ilişkin şöyle der: “İnsanlar kadınların çaresiz olmadığını ve kendilerini savunmayı öğreneceğini bilmeliler. Biz kadınlara bir seçenek olarak özsavunmayı öğreterek basmakalıp fikirlerini yıkıp kendilerini koruyacak araçları vermiş oluyoruz.”

Silahlı Kızkardeşler (Arming Sisters)

ABD ve Kanada’da yaşayan Kızılderili yerli kadınlar, tecavüze ve cinsel işkencedeki artışa karşı kendilerini fiziki ve ruhsal olarak güçlendirecek ücretsiz eğitimler veren Silahlı Kızkardeşler (Arming Sisters) isimli bir dernek kurar. Derneğin kurucusu Patricia Stein, Mısır’daki Tahrir Meydanı’nı koruyan kadın savunma gruplarından etkilenir.

Müslüman Kızkardeşler (MSA Sisters’ Self-Defanse)

Müslüman Kızkardeşler Öz-Savunma (MSA Sisters’ Self-Defanse), Fatima Garsi tarafından yeni başlatılmış bir çalışma. Ücretsiz olarak boks / Muay Thai, sopa ile mücadele, atletizm ve dövüş sanatlarına dair eğitimler ile kadınların fiziksel ve zihinsel olarak güçlendirilmesi amaçlanır.

Silahlı Çılgın Kevaşeler Kolektifi (CAPH-Primer Comunicado de la Célula Armada de Putas Histéricas)

Bir hareket mi yoksa bir çağrı mı olduğu netleşmeyen, ancak bir video ile kolektif feminist mücadelesinin radikalleşmesi çağrısında bulunur. Yayınladığı videoda ise “Korku mu? Asla! Her zaman bizim üzerimizde baskı kurdunuz. Artık bizi korkutamazsınız. Bizi kışkırttınız! Şimdi mücadele zamanı! Artık silahlarımız ve medya araçlarımız var. Maçoları kendi silahlarıyla vuracağız!” denilir.

Kızıl Sopalılar

Kızıl Sopalılar, cins kırımına karşı kadın özsavunmasını sağlamak amacıyla kurulur. Dersim’de şiddete maruz bırakılan bir kadının kendilerine başvurması üzerine şiddet faili erkeği kendi evinde döverek cezalandıran Kızıl Sopalılar, Antep’te de benzer bir cezalandırma yöntemi uygular. Kadınlar, “Tacizciler ve tecavüzcüler kızıl sopalarımızın şerrinden kurtulamayacaklar. Bütün genç kadınları taciz ve tecavüze karşı saflarımızda örgütlenmeye çağırıyoruz” der.

Arin Mirxan Timleri

Arin Mirxan Kadın Savunma Timleri, 11 Şubat 2015’te cinsel saldırıya maruz bırakıldıktan sonra yakılarak katledilen Özgecan Aslan için ülke genelinde yapılan protestolar sırasında Rojava Devrimi’nden etkilenen kadınlar tarafından Amed’de kurulur.

Kadın Savunma Birlikleri

Rojava’da oluşturulan özyönetim deneyimine yönelik saldırılara karşı ve kadın kazanımlarını korumak için oluşturulan Yekîneyên Parastina Jinê (YPJ), özsavunma gücü ihtiyacından doğar. Kadın savaşçılar, Kobanê’de IŞİD’e karşı ön saflarda verdikleri mücadele ile erkek zihniyetine karşı özsavunmasını gerçekleştirir.

Şengal Kadın Birlikleri

Ortadoğu’nun en eski topluluklarından olan ve Kürt olmakla birlikte daha çok dinsel kimliği ile ön planda olan Êzidîler, en çok katliama uğramış halk topluluklarından biri. Maruz bırakıldıkları katliamları ise “ferman” olarak tanımlayan Êzidîler, şimdiye kadar son olarak da IŞİD’in gerçekleştirdiği katliamı da 73’üncü ferman olarak adlandırmışlardır. İnanışlarına göre ise 74’üncü fermanı bekliyorlar. Ancak Êzidîler bu fermandan sonra rahat bir nefes alacaklarına inanırlar. IŞİD’in Şengal’e yönelik 3 Ağustos 2014’te gerçekleştirdiği saldırılarda binlerce kişi yaşamını yitirirken, binlercesi göç yollarına düşer, binlerce kadın ise hâlâ IŞİD’in elinde bulunuyor.  Êzidî kadınlar ise IŞİD’in saldırılarına karşı özsavunmalarını oluşturdu. Kendilerini Yekîniyên Parastina Jinên Êzidxan (YJÊ) adıyla örgütleyen kadınlar, diğer özsavunma birlikleri ile beraber IŞİD’e karşı mücadele vererek 3 Kasım 2015’te Şengal’i kurtarır.

YPS-JIN

24 Temmuz 2015 tarihinde Kürt halkına ve tüm özgürlük güçlerine karşı başlatılan topyekün imha saldırılarına karşı halkımızın başlattığı özyönetim direnişleri, teslimiyete ve ihanete karşı insan ve toplum olmadaki ısrarın bir sonucu olarak refleks düzeyinde bir öz savunmayla karşılık bulmuştur.

Egemen güçlerin zülmü altında ezilen halklara en büyük morali öz yönetim direnişlerinde kahramanca savaşan Kürt kadınları vermiştir. Saraların, Sevelerin, Fidanların, Rukenlerin, Zeryanların eşsiz mücedeleleri kadınlara öncü olmuştur.

YJA STAR

1984’de Kürdistan Kurtuluş Birlikleri (HRK) ve ardından ordulaşan Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu (ARGK) birlikleri içerisinde kadın gücü kendisini birimler halinde örgütlemeye başlar. Karma ordu yapısı içerisinde yer alan kadın gücü, ilk olarak 1993 yılında ordulaşmaya gider. Önder APO’nun şehitlerin anısına bağlılığını bir kere daha gösterir ve savaş sahalarında büyük bir direnişle şahadete ulaşan, Besê Anuş, Sultan Yavuz, Hanım Yaverkaya, Rahime Kahraman, Bınevş Egal, Bêrîtan gibi birçok yoldaşımızın anısına kadın ordulaşmasının çalışmalarını hızlandırır. Böylece 1993 yılının Kasım-Aralık aylarında kadın ordulaşmasının resmi ilanı yapılır. Yine Önder APO’nun daha sonraki yıllarda geliştirdiği YAJK örgütlenmesi, erkek egemen sistem karşısında en etkili silah olmuştur.

HPG içerisinde YJA olarak örgütlenen kadın gücü ise 2004 yılında gerçekleştirilen YJA (Yekîneyîn Jinên Azad – Özgür Kadın Birlikleri) Konferansı’nda askeri alana ilişkin de birçok karar alınmış, bu kararlarla kadının ordu çalışmaları içinde daha aktif, insiyatifli, etkin, uzman ve yetkin olmasını sağlayacak bir düzenlemenin gerekli olduğu kararına varılmıştır. Önder APO’nun dönem perspektifleri ışığında Kadın Özgürlük Hareketi ideolojik, siyasal alanda yeniden yapılanmaya giderken askeri alanda da kendisini YJA Star olarak örgütlemiştir.

Yalnızca Kürt kadınlarının değil, Ortadoğu ve tüm dünya kadınlarının meşru savunma gücü olma iddiasıyla örgütlenen YJA Star, HPG içerisinde özgün ve özerk bir yapılanmaya sahiptir. Kadın Özgürlük Hareketi’nin meşru savunma gücü olan YJA Star, klasik bir ordu örgütlenmesini aşan, demokratik sosyalizm ekseninde örgütlenen ve kadın gerillacılığını geliştirip yaygınlaştıran bir kadın gerilla ordusudur.

Nitekim Kürtler, Kürt kadınları, başta olmak üzere direnen demokratik güçlere, Ortadoğu halklarına imha ve teslim alma, tüm kirli politikalarıyla AKP-MHP faşizmi siyasi, toplumsal, askeri operasyonlarını sürdürmektedir. Bu politikaların bir sonucu da bugün kadınlar üzerinde yürüttüğü savaşın bir parçası günlük olarak taciz, tecavüz ve şiddeti meşru kılmaktadır.

Kadınlar da hem kapitalist modernitenin ulus ötesi şiddet biçimleri, hem de kendi yerellerinde kültürel olarak değişiklik gösteren şiddet biçimleri karşısında özgür bir yaşam için özgün ve yaratıcı mücadele biçimleri üretmekten, örgütlenmekten asla geri durmuyorlar. Kimisi sopalarla, kimisi bombalarla, kimisi yakarak ama hepimiz erkek egemen sistemin barikatlarını yıkmak için direnmeye devam ediyoruz. Kadın tarihinin izini sürdükçe farklı coğrafyalarda, farklı biçimlerde açığa çıkan bu saldırıların ortak bir zihniyette düğümlendiği bilgisine ulaşmak da zor olmuyor. İşte bu noktada dağınık ama dönüştürme potansiyeli olan yerel kadın dinamiklerinin bir araya gelmesiyle açığa çıkabilecek enternasyonal hamle umut vadediyor. Kadın özgürlüğünü esas alan, ekolojik yaşam prensibine ve demokratik esaslara dayanan, yerel kültürün, özgünlüklerin enternasyonal dayanışmanın güvencesiyle korunacağı, kadınların öz savunma sistemi, kendini her geçen gün daha fazla örgütlemeye çalışıyor.

Bu bağlamda, biz kadınlar, klasik militarist devlet orduları ile özgürlükçü bir ideolojiye sahip ve öz-savunma pozisyonunda olan ve toplumsal bir devrimle anılan kadın ordusu arasındaki ayrımı koymalıyız. Kadınların hayatlarının her zerresinin işgal edildiği ve tahakküm altında tutulduğu; ve tecavüzcü AKP çeteleri tarafından kurulan modern seks köleliğine tanıklık ettiğimiz Orta Doğu’da öz-savunmadan başka seçenek yok.

Anlamlı bir özgürlük mücadelesi için kadınların kurtuluşu her ne kadar amaç olacaksa da bu erkeklerin de dahil olması ve iktidar alanlarını bırakabilmeleriyle mümkün olacaktır. Dolayısıyla, kadınların özgürlüğünün yükü kadınlara yıkılmak yerine tüm toplumun taşıması gereken bir sorumluluktur; kadınların özgürleşmesi erkeklerin ve tüm toplumun da tahakküm ilişkilerinden kurtulması; anti hiyerarşik bir düzenin kurulması anlamına gelecektir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here