Kadınların özgüveni için mücadele etti: Yazar Mary Astell

0
329

Kadınların ve erkeklerin yaşamın her alanında eşit olduğunu savunan yazar Mary Astell, önyargısız düşünceyi ve kanıtlara bağlı inancı savunur. Kadınların kendilerine güvenmelerini ve önceliğin kendilerinde olmasını isteyen Mary Astell, bu düşüncelerini kitaplarında da dile getirir. 

“Eğer bütün insanlar özgür doğuyorsa nasıl olur da bütün kadınlar köle olarak doğar.” Bu söz Mary Astell’e ait. 1666 yılında dünyaya gelen Mary’nin babası Newcastleli bir kömür tüccarıdır. Sekiz yaşına geldiğinde, resmi bir öğrenim görmeyen Mary, amcası tarafından eğitilir.  Mary, 12 yaşındayken babasını kaybeder. Babasından kalan mirasın, kardeşi Peter’in öğrenimine ayrılması üzerine annesi ile birlikte teyzesinin yanına yerleşen Mary, 1688 yılında hem annesini hem de teyzesini kaybeder.  

Kendine ait bir gelecek görememe 

Londra’ya taşınan Mary, buradaki akrabalarından destek göremeyince, bunalıma girer ve kendisine ait bir gelecek görememeye başlar. “Bir geçim yoluna sahip olamam” diyen Mary, Canterbury Başpsikoposu William Sancroft’a yazarak yardım ister. Mary’nin zekasından ve dindarlığından etkilenen Başpsikopos William, para ve temasa geçebileceği kişilerin adlarını göndererek yanıt verir.  Bunun üzerinden çok geçmeden Mary, dönemin edebiyat ve felsefe çevrelerinde etkili bazı kadınlarla (Leydi Mary Chudleigh, Elizabeth Thomas, Judith Drake, Elizabeth Elstob ve Leydi Mary Wortley Montagu) tanışır. 

‘Nasıl mutlu olabilirsiniz?’  

Burada bir arkadaşı ile tuttuğu ev dönemin entelektüel merkezi haline gelen Mary, dönemin diğer kadın filozofları gibi Descartes’in felsefesini yorumlarken Locke’n Ampirizm’inden de etkilenir. Kadın ve erkeğin sahip olacağı ussal birikimin deneyimler ışığında kazanılacağını söyleyen Mary, kadınların da erkekler kadar akılcı olduklarını ve aynı eğitim hakkına layık oldukları fikrini savunan ilk İngiliz kadınlardan biridir. Mary, “Dünyaya bir bahçedeki laleler gibi güzelliğinizi göstermek için geldiyseniz ve başka bir şeye yaramıyorsanız, nasıl mutlu olabilirsiniz?” diye sorar.  

‘Kadınlar kendi zihinlerini ve becerilerini geliştirmeli’ 

“A Serious Proposal to the Ladies” adlı ilk kitabını 1694 yılında yazan Mary, diğer kadınlardan da kendilerini ciddiye almalarını talep eder. Mary’nin kadınlardan isteği, kendileri için düşünmeyi öğrenmek, sürekli erkeklerin yargısına güvenmek yerine kendi zihinlerini ve becerilerini geliştirmeleridir. Diğer bir kitabı “Thoughts on Education” başlığını taşır. Bu eseri öncü niteliğinde olan Mary, şöyle der: “Bizler onlara (erkeklere) gereğinden fazla ve kendimize de gereğinden az değer veririz, eğer ki bunu hak ettiğimizi onlara inandırır ve kendimizi değersiz bir kalbi fethetmekten daha asil şeyleri yapabileceğimize inandırmazsak.”  

‘Çünkü o hiçbir şeyi boşuna yapmaz’ 

Kitaplarında daima net ve keskin bir dil kullanan Mary’nin “Some Reflections Upon Marriage (Evlilik Üzerine Bazı Düşünceler)” adlı eseri ise 1700 yılında yayınlanır. Bu dönemde İngiltere’de evlilik kurumunun felsefi temellerini eleştiren ve kadınları aceleci veya iyi düşünülmemiş bir seçimin olası tehlikelerine karşı uyaran Mary, 1704’te “Krallıkta İsyan ve İç Savaşın Nedenleri Üzerine Tarafsız Bir İnceleme” yi ve “Muhalifler ve Sahipleri’ni, 1705 yılında, “İngiltere Kilisesinin Bir Kızının Hıristiyanlık Öğretisi’ adlı eserleri yazar. Mary son eserinde, “Tanrı, kadınların akıllarını kullanması gerektiğini düşünmüyor olsaydı, onlara akıl vermezdi, çünkü o, hiçbir şeyi boşuna yapmaz” diye belirtir. 

Hayır okulu yaptırır 

1709 yılında sosyal yaşamdan uzaklaşan Mary, kız öğrenciler için Chelsea’de Hıristiyan İrfanının Yaygınlaştırılması Derneği’nin bir simgesi olarak, Leydi Catherine Jones ve Leydi Elizabeth Hastings’in maddi destekleri ile müfredatını kendisinin hazırladığı bir hayır okulu yaptırır. Birçok kadın bu okulların planlanması ve yönetimine katılır. Daha ileri aşamalarda da bu okullarda öğretmen olurlar.  

Sorunları tanımlar 

Yaşamı boyunca kendisini diğer kadınlarla özdeşleştirip doğrudan onlara hitap eden ve paylaştıkları sorunları tanımlayan Mary, çok dindar olmasına karşın 17. yüzyılda seslerini yükselten mezhep üyesi kadınlarla çok az ortak noktada buluşur.  

Önyargısız düşünce ve kanıtlara bağlı inanç  

Önyargısız düşünceyi ve kanıtlara bağlı inancı savunan Mary, sadece tanrı inancının idrak edilemeyeceğini savunan Mary, bu inancı bilimden ayrı bir noktada konumlandırır. Döneminin aydınları tarafından savunulan toplumsal sözleşme ve kardeşlik kavramlarına “Eğer bütün insanlar özgür doğuyorsa nasıl olur da bütün kadınlar köle olarak doğar” diyerek karşı çıkar ve baba egemenliğiyle kardeşler arasındaki sözleşme arasında temelde kadın üzerinde egemenlik sağlama konusunda aynılık olduğunu savunur.  

Mary, 1731 yılında meme kanserinden hayata veda eder. Mary’nin cenazesi Chelsea Kilisesi bahçesinde yakılır.  

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz