Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH) Genel Konseyi tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Ataerkil kapitalist-emperyalist sistem örgütlenmiş bir şiddet mekanizması olan devlete sırtını dayayarak kendini var ediyor. Emek ve beden sömürüsü derinleştikçe devlet zorbalığı da şiddetleniyor. Bu şiddet sarmalı tüm ezen-ezilen ilişkisini kapsıyor. Ezilen sınıf, cins ve uluslar büyük bir yıkım ve kırımla karşı karşıya” denildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Sermaye düzeni, sömürü ve tahakküm düzenini koruyabilmek ve genişletebilmek için gözünü kırpmadan her türlü savaşa giriyor. Böl-parçala-yönet stratejisine bağlı olarak ulusu ulusa, cinsi cinse düşman ediyor.
Sömürüye; sömürgecilik, işgal, talan, katliam ve soykırımlar ekleniyor. Nusaybin, Gazze, Dêrik, Qamişlo, Kobanê’de olduğu gibi… kentler yıkılıyor. Gazze’de, Artsakh’da Filistinliler, Ermeniler bir kez daha tehcir saldırısına maruz kalıyor.
21. yüzyılın ilk çeyreği neredeyse geride kaldı. Çok kutuplu dünya gerçeğinde ABD-Çin/ ABD-Rusya arasındaki emperyalist hegemonya yarışı birçok alanda savaşa dönüştü. Sömürü ve savaş, ezilenleri daha büyük bir açlık, yoksulluk, göç, şiddetle karşı karşıya bırakıyor.
İnsanlar katlediliyor. Çocuklar kurşuna diziliyor. İkiyüzlü kutsallık söylemi Taybet Ana’nın cenazesinin günlerce yerde kalmasıyla bir kez daha aslına rücu ediyor. Erkek egemen sömürgeci sisteme karşı mücadelesini silahlı direnişe taşıyan gerilla Ekin Van’ın bedeni teşhir ediliyor. Kimyasallarla katlediyor. Kadınları öldüren erkekler, adeta o şahane! erkek düzenlerinin koruyucusu olduğu için ödül gibi cezalarla taltif ediliyor. Özsavunmasını yapan kadın mahkemelerde süründürülüyor ve uzun hapisliklerle cezalandırılıyor. Erkek egemen düzene başkaldıran kadınlar hapsediliyor. Tecrit ve işkence ile iradesizleştirmek için her türlü saldırı devreye sokuluyor.
Erkek egemen sistemin taşıyıcı kolonu aile kurumu zora dayalı biçimde tahkim ediliyor. “Mağdur erkek” , “şeytan kadın” figürleriyle kadın bir kez daha çarmıha geriliyor. Kadınların büyük bedeller ödeyerek kazandıkları kısmi haklara bile tahammülsüzleşen erkek devlet 6284 yasasını, İstanbul sözleşmesini lağvederek saldırıyı boyutlandırıyor. “Büyük Aile Yürüyüşleri” adı altında kampanyalar örgütleyerek gericiliği körüklüyor. Ezilen cinsel kimlikleri yine ve yeniden hedef tahtasına oturtuyor. Kadınlar için bulunmaz kıymet gibi sunulan cumhuriyetin ikinci yüzyılında medeni yasada değişiklikler yapılarak aile içindeki köle konumunun güçlendirilmesi yürürlüğe sokulmak isteniyor.
DİRENİŞ VE İSYAN BÜYÜYOR
Ancak bu madalyonun bir yüzüdür. Madalyonun diğer yüzünde ise erkek egemen kapitalist sistemin sömürü nesnesi olmaya itiraz eden, eşitlik, özgürlük ve onur için kentlerde, dağlarda, fabrikalarda, okullarda, sokaklarda örgütlenen mücadele büyüyor.
Mücadelenin öznesi olan, işçi, emekçi, yoksul köylü ve ezilen tüm kadınlardır. Kadınlar, insanın insana ve doğaya yabancılaşmasına dur diyecek, ulusal bölünmeyi ortadan kaldıracak ve cinsler arası yeni, özgür ve eşitlikçi bir ilişki kurulmasının yolunu açacak töz’ü içinde barındırıyor.
Kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesi, Rojava’da Kadın devrimi düzeyine sıçrayarak 21. yüzyıl kadın devrimleri yüzyılının kapısını araladı. Rojhilat/İran’da “jin, jiyan, azadî” diyerek bir yılı bir aşkın süredir devam eden kadın ve halk hareketi devrim kapısının önündeki barikatları zorluyor. Kadınlar, boynundaki kemende rağmen mevzileri terk etmiyor. Afganistan’da kadınlar politik islamcı, dinci, gerici Taliban sistemine karşı mücadeleyi sürdürüyor.
Latin Amerika’da, Asya’da, Afrika’da, Doğu ve Batı Avrupa’da eşit işe-eşit ücret, kapitalist beden politikalarına karşı grev ve sokak gösterileriyle direniyor. Direnen Filistin’in yok edilmesine karşı dünyanın her yanında, her dinden, ulustan ve yaştan kadınlar “Nehirden Denize Özgür Filistin” için ayakta.
Türkiye/Kurdistan’da kadınlar ve ezilen cinsel kimlikler grevler, direnişler, yürüyüşler örgütleyerek erkek devlet şiddetine karşı isyanda. Gözaltı ve kayıplara karşı mücadelenin öncü iradesi olarak Cumartesi Anneleri direne direne mevzilerine sahip çıkıyor. Yılmayan, geri çekilmeyen iradenin başaracağını bir kez daha örnekliyor. Kürt halkını tecrit politikasıyla teslim almaya çalışan inkarcı faşist rejime karşı mücadelede en önde kadınlar mevzi tutuyor.
EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK İÇİN ÖRGÜTLEN, DİRENİŞE GEÇ!
Ancak erkek egemen devlet şiddetine karşı daha güçlü örgütlenerek, birleşik direnişi geliştirerek, eşitlikçi, özgürlükçü bir yaşam için kadın devrimi stratejisine bağlanarak, örgütlülüğümüzü sıkılaştırıp yıkıcı bir düzeye taşıyarak erkek egemen sistemi yıkabiliriz. Reform ve yasalarla erkek egemen sistemi ve onun şiddet makinasına dönüşmüş erkeği durduramayız. Kadınlara devrim gerek!
Erkek egemen sisteme karşı mücadelede sembolleşen Minerva, Patria, Maria…. Mirabel kızkardeşleri bir kez daha anıyoruz. Ve bir kez daha söz veriyoruz ki sizin Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadeleniz bugün başta ayaklarımızı bastığımız Türkiye/Kurdistan’da, Ortadoğu ve dünyada yol göstermeye devam edecek.
Kızkardeşleriniz sizin izinizde, mücadeleyi devrimle taçlandırmak için var gücüyle mücadeleyi ve savaşı büyütecek.
Biz Kadınların Birleşik Devrim Hareketi olarak daha yürünecek çok yolumuz, aşacağımız çok barikat olduğunu biliyoruz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bir kere daha ilan ediyoruz: Yılmıyor, itaat etmiyor, özgücümüze ve kadınların, ezilen cinsel kimliklerin yıkıcı kuvvetine inanıyor, güveniyoruz.”