Kemal SOBE
Rojava direnişi Kürtlerde hem ulusal birliği güçlendirdi, hem de Kürtler, uluslararası alanda en azından halklar nezdinde tanındılar ve Kürtlerin statü sahibi olmaları tartışılmaya başlandı.
Rojava’da demokratik ulus paradigması çerçevesinde, başta Kürtlerin olmak üzere, yaşayan halkların ortak yönetimi kuruldu. Bu özerk yönetim tümüyle demokratik ilkeleri ve halkların kardeşliğini esas almaktadır. Tutarlı demokratik ilkeler ve halkların kardeşliği çerçevesinde, Ortadoğu halkları, eğer kendi kimlikleriyle aynı çatı altında eşit koşullarda yaşamayı başarabilirlerse, bu yeni çizgi, bölgede yüzyıldır etkili olan emperyalist siyaseti ve emperyalizmin yerel ayakları olan işbirlikçi yönetimleri etkisizleştirir. Yüzyıldır esaret hayatı yaşayan Kürtler ve bölge halkları böylece özgürleşmiş olurlar.
Kürtler ilk defa böylesi büyük imkan ve olanaklara sahip olmuş oluyorlar. Kürtlerin güçlü, halkların kardeşliğini ve komünalist bir yaşamı esas alan bir önderliklerinin olması, bölge halkları için yeni bir yaşamın temelini oluşturmaktadır. Emperyalizme sırtını dayayıp, kendi halklarına acıdan başka birşey yaşatmayan bölge diktaları artık bir tükenişin eşiğine gelmiş bulunuyorlar.
Bölgede tabiki en çok acıyı ve gözyaşını yaşayan halkların başında Kürtler gelmektedir. Ulus devletlerin kurulduğu koşullarda Kürtlerin ulusal önderliğe sahip olmayışları, dağınık olmaları ve ulusal bilinçten yoksun olma durumu, Kürtler içinde, Kürt düşmanı devlet ve ülkelerle işbirliği yapan, Kürt değerlerine ihanet eden bazı kesimlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Kürtlerin günümüze kadar acı çekmeleri ve hala inkar edilmeleri, bu adı geçen ihanet çevrelerinin, Kürt düşmanı devletlerle işbirliği yapmalarından kaynaklanan bir durumdur. Yani inkarcı güçler sadece kendi askeri güçlerine dayanarak bu inkarı ve imhayı sürdürmüyorlar. İnkar ve imha siyaseti daha çokta bu ihanet kesimlerinden cesaret ve güç alıyor. Kuzeyde bu ihanet çevreleri önemli oranda boşa çıkarıldı, etkisizleştirildi. Ancak Güneyde KDP hala bu ihanet ilişkilerini en üst düzeyde en vahşi inkarcı güçle sürdürüyor. Bütün bu düşmanca durumlar KDP ‘nin ulusal bir hareket olmadığını gösteriyor. Ne Kürtler nede Kürtlerin lehine değişen koşullar bu ihanet siyasetini kaldırabilecek durumdadır.
KDP, eğer bu düşmanca davranışlarına devam ederse tükenmekten kurtulamayacaktır. Mevcut durumda, KDP Kürtlerin vucuduna batmış bir zehirli iğne olma işlevi görüyor. Kürtlerin güçlü ulusal önderlik etrafında kenetlenmeleri, bütün bu ihanet ilişkilerini ve bunun üzerinde kendisini yaşatan inkarı etkisizleştirmiştir. İnkarın Kürtlere dayatttığı kültürel soykırım önemli oranda kırıldı, un ufak edildi. Ancak buna rağmen tehlike hala bitmiş değil. Kürtler politika üretme ve belirlemede tam olarak bir ustalaşmayı yakalayabilmeliler. Hem uluslararası alanda diplomasi yürütmede hem de Kürt karşıtı devlet ve çevrelerin siyasetini ve niyetlerin anlamada ve buna göre siyaset belirlemede bu çok önemlidir. Yüzümüze her gülenin dost olmadığını bilmemiz gerekiyor. En başta kendi içimizde ulusal birliği tam olarak sağlamlaştırmamız gerekiyor. Unutmayalım, Kürt düşmanı devletler, Kürtlerin ulusal dağınıklıklarını fırsat bilerek, Kürtlere inkarı ve imhayı dayattılar, hain ve işbirlikçi çevreler buldular. KDP’nin son zamanlarda yaptıkları, Kürtlerin ulusal birliğine ve geleceklerine zarar verir.
Kürtler son yüzyıldır modern anlamda ilk defa başarma imkanlarına sahipler. Kürtlerin gelmiş oldukları siyasi, demokratik ve önderliksel düzey, hem kendilerini, hem de bölgeyi kurtarabilecek bir düzeydir. Düşman sürekli dışarıdan saldırana denmez. Düşmanın en sinsi ve tehlikeli olanı içten çıkandır. Dıştan gelen düşman, içteki düşmana dayanarak başarmak, etkili olmak ister. Türkiye’nin, Kürtlere yaklaşımı hep bu temelde oldu. İçte ihanet çevreleri oluşturarak etkili olmak istiyor. Kürtlerde ulusal birlik önemli oranda başarıldıkça, hem ihanet darbe almış hem de inkarcı güçlerin Kürtler üzerindeki siyaseti darbelenmiştir, kırılmıştır. Son on yılda inkar siyaseti tümden bir tükenişi yaşadı, yaşıyor. İnkar siyaseti şimdi sadece KDP ve benzeri kesimlere dayanarak etkili olmaya çalışıyor.
İnkar siyaseti eğer yaslanacak ihanet çevrelerini bulamasa, altı ayda her bakımdan tam bir tükenişi yaşayacak ve bitecektir. Kürtler, kendi kimlikleri için mücadele eden bir siyaseti kendilerine rehber edinirler. Ama Kürt ulusal birliğine zarar veren bir zihniyeti artık kaldıracak durumda değiller. Kürtlere karşı, Türkiye’yle ele el vermek, Kürtlere düşmanlık yapmaktanda öte bir anlamı olur. Bu, Kürtlere saldıran bir gücün yaptığı katliamlara ortak olmak anlamına gelir. KDP, ya bu gibi düşmanca hareketlere, ilişkilere son verip, doğru bir ulusal çizgiye gelir, yada Kürtler tarafından lanetlenip hak ettiği çöplüğe atılır. Dönem, Kürt düşmanlarıyla ihanet içine girip, ucuz aile-aşiret çıkarlarını esas alan bir dönem değildir. Dönem ulusal davayı başarıya götürme ve demokratik ulus paradigması temelinde, halkların kardeşliğini inşa etme ve insanlık için yeni özgür bir yaşam kurma dönemidir…