KDP “Sessiz” değil aktiftir ne yaptığını iyi bilmektedir ve düşman saflarında yerini almıştır

0
951

DIJWAR SASON

Xakurké, Efrin, Serékaniye işgalleri Türk devletinin KDP ve onun uzantıları olan ENKS gibi işbirlikçi hain yapılara dayanarak geliştirdiği işgallerdir.

Heftanin işgal girişimi bu işgal saldırısının en önemli bölümüdür. Heftanin işgali başarılı olursa ardında Metina, Zap işgaliyle Kuzey, Güney ve Rojava Kürdistan tümden birbirinden ayrılacaktır. Gerillanın tasfiye edilmesiyle savunmasız kılacak diğer bölgeler daha rahat işgal edilecek ve Kürt soykırımı tamamlanacaktır. Bu ciddiyetle ele alındığında aslında Kandil-Xakurké ve Heftanin savaşının tüm Kürdistanı’ın kaderini belirlediği bir savaş olduğu daha iyi anlaşılacaktır. KDP böylesi stratejik bir savaşta Türk soykırım rejiminin yanında yer almıştır. Konumunu ve yerini belirlemiştir. KDP’ye yönelik yapılan “Kandırılma, oyuna gelme, kullanılma, alet olma, korkma” gibi eleştiriler sadece kısmen gerçeği ifade etmektedir. KDP çizgisi yetmiş yıla yakın bir geçmişe sahiptir. Başta İsrail-MOSSAD ve ABD-CİA tarafından eğitilip desteklenmiştir. İşgalci bölge devletlerine bağlı olan kadro yapısı ve kendine göre dış ilişki tarzı vardır. Barzani ailesi üzerinden örgütlendirilen KDP Kürtleri denetim altına almayı amaçlayan, Kürt Birliğini ve Demokratik Ulus birliğini engellemeyi görev bilmiş, işbirlikçilik, komplo ve ihanet çizgisini temel prensip bellemiş gerici bir organizasyondur. Rojava devriminde işgalci güçlerin yanında yer almış KDP çizgisi birazcık var olan Kürtlük kırıntısını da terk ederek tamamen düşman zeminine kaymıştır. Efrin, Serékaniyé ve Güney Kürdistan işgallerine ortak olmuş ve binlerce Kürdün katledilmesinde yer almıştır. Şengal’i anlaşmalı olarak DAİŞ’e teslim eden, Ezidi katliamına izin veren KDP çizgisi şimdide Güney Kürdistan’ı işgalci soykırımcı Türk devletine teslim etmektedir. Türk devletinin Kürt soykırım uygulamalarında önemli bir rol oynamaktadır, bu denli düşmanlaşmış bir yapıya dönüşmüştür.

KDP Çizgisi Ulusal Birliğe Karşıdır

KDP kuruluşundan bu yana daima aile, grup ve parça çıkarına öncelik vermiştir. KDP’nin dört parça Kürdistan ve Kürt ulusunun özgürlüğünü kapsayan hiçbir tutum, politikası ve pratiği olmamıştır. Kuruluşundan beri ulusal ittifaka kapalıdır ve karşı bir pozisyonda durmuştur. Dört parça Kürdistan’da yurtsever onlarca örgüt, parti ve önder kişiliği komplolarla tasfiye etmiştir. KDP tarihi bir bakıma Kürdistani yurtsever güçlere ve onların önderliklerine karşı komplolar tarihidir. KDP kendisini Kürdistan’ın ağası ve sahibi sanacak kadar kültürsüz ve ahlaksız bir karaktere sahiptir.  KDP aile ve grup çıkarları için tüm Kürdistan’ı satacak kadar ilkesizdir. Aile ve grup çıkarları uğruna işgalci güçlerin her türlü soykırımcı uygulamalarını sadece onaylayan değil, bizzat ortak olan, Kürtlük maskesi altında Kürtlüğe büyük zararlar veren bir güçtür. Sözde bağımsız Kürt devletini savunan KDP ve türevleri Kürdistan’ı Türk işgalciliğine peşkeş çekmektedirler. Karakollarla Kürdistan’a yeni sınırlar çekmekte ve bölmektedirler. Rojava Kürdistan’ında gelişen devrimi boğmak, dağıtmak ve ele geçirmek için her türlü özel savaş örgütlenmesini yapmaktadırlar. Rojava sınırına Türk devletinin projelendirdiği şekilde boydan boya karakollar inşa ederek Kürdistanı’ı parçalayan anlaşmalara ve güçlere hizmet etmektedirler. ENKS denen Türk ajan örgütü üzerinden Rojava devrimini ele geçirerek tasfiye etmeyi ya da “benimle anlaşmazsanız Türk devleti saldıracak, işgal edecek” türünden şantaj ve tehditlerle sürekli baskı altında tutmayı amaçlamaktadırlar. KDP aynı şekilde Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de AKP-MHP faşizminin HDP başta olmak üzere Kürt demokratik kurumlarına karşı geliştirdiği siyasi soykırım operasyonlarının esas destekleyicisidir. KDP ihaneti ve desteği olmadan Türk devleti bu düzeyde saldırlar gerçekleştiremezdi.

Teşhir etmek ve etkisizleştirmek için ENKS ile gerçekleşen görüşmelerin politik bir anlamı olabilir. Fakat ENKS ile gerçekleşecek bir ulusal birlik olmayacaktır. Görüşmelere olduğundan fazla anlamlar yükleyen, abartan, önemli gelişme gibi yansıtmaya çalışan yaklaşımlar hayal kırklığı dışında bir sonuç yaratmayacaktır. Düşmanca karşı olmak dışında Rojava devriminde hiçbir emeği ve payı olmayan ihanet şebekesi ENKS’yi ulusal bir güç gibi lanse eden, onu meşrulaştıran, Rojava devriminin kazanımlarını pazarlık konusu yapan yaklaşım ve yöntemler yurtsever Kürt kitlesinde tepkiyle karşılanmaktadır. Ulusal Birlik görüşmelerinin yöntemi, ENKS’nin bu düzeyde muhatap kılınması, kazanımları pazarlık eder hale getirilmesine yönelik ciddi eleştiriler vardır ve ağır bedeller ödemiş Kürt halkı haklı olarak bundan rahatsızlık duymaktadır. ENKS’nin amacı ulusal Kürt Birliğine katılmak değil; Rojava (Kuzey-Doğu Suriye) devrimini tasfiye etmektir. Ulusal Birlik görüşmelerini oyalamak, istihbarı çalışma yürütmek, başta gençler olmak üzere Kürtleri yurtdışına ve KDP alanlarına kaçırtmak, içte toplumsal çelişkiler yaratmak, sabotajlar düzenlemek, Özerk yönetime karşı her türlü kirli özel savaş yöntemleriyle güvensizlik yaratmak, TC ve KDP’ye bağlı ajan örgütlenmesini sağlamak ve Türk işgalciliğine zemin hazırlamak ENKS’ye verilmiş görevler olmaktadır. Kandil ve Rojava şahsında dört parça Kürdistan devriminin tasfiyesi hedeflenmektedir. Saldırılar ABD, TC ve KDP nin içinde olduğu bir plan dahilinde gelişmektedir. Şengal ve Maxmur kuşatma ve saldırıları da bu plana bağlı şekilde gerçekleşmektedir. Xakurké, Heftanin ve Zini Werté işgali de bunun bir parçasıdır. Sonuç olarak; KDP aşiret-aile oligarşik zihniyet yapısı, yine ENKS gibi türevleri birleşik demokratik Kürdistan önündeki en büyük engeldir. Bu tür yapılar demokratik ulus çözümüne karşı işbirlikçi ilkel milliyetçi çizgide geliştirilen bir komplo mahiyetindedir. Öyle yansıtıldığı gibi halk, ülke, birlik ve özgürlük kaygıları ve gündemleri yoktur. Emek ve bedel ödemedikleri kazanımlara el koymak istiyorlar. Amaçları gerçekleşmedikçe kendilerine mal olmayanı tümden yok edecek ya da sömürgeci efendilerine peşkeş çekecek kadar ahlaksız bir kişiliğe ve ihanetçi bir zihniyete sahiptirler. İlkel milliyetçi çizgi Güney Kürdistan’da 25 yıldır devlet düzeyinde imkanlara sahip olmasına rağmen bu imkanları dört parçadaki Kürt ulusunun özgürlüğü ve bağımsızlığı için değerlendirmemiştir. Ortaya çıkan hiçbir imkânı Kürdistanı’ın bütünlüğü ve özgürlüğü için kullanmamıştır. Tek amaçları Kürdistan’ın maddi zenginliklerini gasp ederek ailelerini ve çevrelerini aşırı derecede palazlandırmak olmuştur. İlkel milliyetçi çizgi Güney Kürdistan’da Kürt toplumu üzerinde gaspçı, sömürücü ve talancı bir sınıf iktidarı kurmuştur.

KDP Ulusal Bir Güç Olmaktan çıkmıştır Ona karşı Mücadele Demokratik Ulusal Kurtuluşun Bir Parçasıdır

Ulusal Birlik ancak ideolojik parti farklılıkları olsa da ulusal çıkarlar doğrultusunda birleşen, yurt savunmasında ortak bir bakışa sahip olan ulusal güçler arasında kurulan birlikteliklerdir. Dünyanın birçok yerinde sömürgeciliğe karşı gelişen Ulusal kurtuluş Cepheleri bu tarzda ortaya çıkmıştır. Çin, Vietnam, Cezayir gibi ülkelerde görüldüğü gibi çok sayıdaki ulusal parti, örgüt ve gücün meydana getirdiği Ulusal Kurtuluş cepheleri bu şekilde mücadele yürütmüşlerdir. KDP’ye ilişkin tanımlamaları net yapmak gerekmektedir. KDP Kürt ulusal güçleri konumunda olan bir güç değildir. Ulusal güç olmanın dışında işgalci düşmanla aynı ittifakta yer alan ve bu ittifak sayesinde dört parça Kürdistan devrimini boğmayı amaçlayan ulusal anlamda işbirlikçi ve hain, demokratik açıdan karşı devrimci bir güç durumundadır. KDP dört parça Kürdistan’da işbirlikçi ve hain çizgiyi hâkim kılmaya çalışan, bunun için Kürt Ulusal Birliğini engellemekle kalmayan, bunu sabote eden, işgalci Türk devletiyle Rojava Devrimini yıkmaya çalışan düşman durumundadır.

Barzani ailesi KDP’ye hâkim bir ailedir. Aşiret veya kabile bile olmayan Barzaniler sadece bir ailedir ve küresel güçler tarafından Kürt ulusuna dıştan sızdırılmıştır. Barzani ailesi iktidara getirilerek feodal aile hanedanlığı biçiminde Güney Kürdistan’a hâkim hale gelmiştir. Ekonomik, askeri, istihbarat ve siyaset tamamen KDP şahsında Barzani hanedanlığının tekelindedir. Barzani Hanedanlığı dağıttığı rant sayesinde etrafında oligarşik bir yapı yaratmıştır. KDP ve Barzani ailesi Güney Kürdistan’da iktidar ve yönetim olsa da en az meşruiyeti olan bir iktidardır. Gücünü ulusal iradeden değil ulusal iradenin gaspından almaktadır. Güney Kürdistan Parlamentosunun yasalarına göre de Barzani ve KDP seçilmiş meşru güç değil gaspçı ve yasadışı bir güçtür. Demokratik ilkelerden uzaktır. Gücünü dış güçlerden almaktadır. Ulusal iradenin gaspına dayanan bir iktidarı mevcuttur. Ekonomik olarak Kürt halkını sömürerek kendine bağlamıştır. Kendi toplumuna sömürgeci yöntemleri uygulamaktadır. Bölgesel parlamento formalitedir ve herhangi bir işlevi yoktur. KDP üst yönetimi özelliklede Barzani ailesi her şeyde söz ve karar sahibidir. Bu açıdan KDP Güney Kürdistan halkının temsilcisi değildir. Kürdistan’ı koloni düzeyinde sömürgeci Türk devletine bağlamaktadır. Gizli anlaşmalarla Türk askeri işgalini meşrulaştırıp kalıcı hale getirmiştir. Parlamento dışında petrol kaynaklarını Türk devletine pazarlayan elli yıllık gizli anlaşma yapmıştır. KDP’nin ekonomik ve askerî açıdan Türk işgalciliğini meşrulaştıran ve kalıcı hale gelmesini sağlayan çok sayıda gizli anlaşma yaptığı bilinmektedir. Bu böyleyken hala KDP’yi ulusal bir güç olarak görmek Özgür bir Kürdistan davasında canını vermiş yurtsever Kürt halkına ve önderlerine büyük bir hakaret olmaktadır.

KDP anti demokratik, gerici feodal bir güçtür. Sistem olarak iktidarcı, devletçi, ataerkil bir zihniyete dayanmaktadır. KDP sisteminde kadına ve gençlere yer yoktur. Aşiret ağalığı ve oligarşik yapı hakimdir. Kendisi dışında bir sınıfa, partiye, toplumsal örgütlülüğe izin vermeyen katı iktidarcı faşist bir karaktere sahiptir. KDP ve önderliği Barzani ailesi Kürdistan’da tek hegemon güç olmak isteyen oligarşik bir güçtür. Dört parça Kürdistan’da Kürt halkının iradesini ve kaderini ipotek altına almak istemektedir. KDP Kürt halkını bastırmakta, sindirmekte, tutuklamakta, işkence etmekte ve katletmektedir. AKP Türkiye’de ne yapıyorsa KDP’de Güney Kürdistan’da aynısını yapmaktadır. Tüm bunlar kanıtlamaktadır ki; KDP ve Barzani hanedanlığı Kuzey Kürdstan’daki soykırıma destek sunan, Rojava ve Güney Kürdistanı’ın işgaline yol açan, binlerce sivil halkın ve gerillanın katledilişinden sorumlu olan özü itibarıyla düşman bir güçtür. Bütün bu sebeplerden ötürü KDP’ye karşı bir savaş veya mücadele “birakuji” değil ancak ve ancak Ulusal Demokratik Kurtuluşun bir barçası sayılabilir. Zira KDP düşman safındadır ve ona karşı mücadele yurt ve ulus savunmasının en önemli kısmı olacaktır. KDP aslında son yıllarda açıktan PKK’ye karşı savaş açmıştır ve yüzlerce gerillanın katledilmesinin direkt sorumlusudur. İki güç arasında büyük çaplı bir savaş yaşanmıyorsa bu PKK’nin sağduyulu yaklaşımından kaynaklıdır. Kürtler arası bir savaşın Kürtlere büyük kaybettireceğini ve böylesi bir savaşın sömürgeci güçlere kazandıracağını bilen PKK sonuna kadar KDP’yi girdiği ihanetten çıkartmayı ve ulusal çizgiye çekmeye çalışmaktadır. KDP’nin süper ihanetinin Kürtler için büyük kayıplar yaratacağı açıktır. KDP’nin mevcut politikaları ne kendisine ne de Kürt halkına bir şey kazandırmayacaktır. Kendince Türk devleti aracılığıyla diğer Kürt güçlerini etkisizleştirerek kendisinin Kürdistan’a hâkim hale geleceğini sanmaktadır. Tarih ve düşman bilincinden uzak olan KDP Türk devletinin Kürt düşmanlığını anlamayacak kadar cahil ve ahmak durumdadır ve hüsranı yaşamaktan kurtulamayacaktır. Ancak Barzani ailesinin hakimiyeti altındaki KDP yönetimi ihaneti bir çizgi, yaşam tarzı ve yükselme olarak benimsemiştir. Ruhunda, düşüncesinde teslimiyet, ihanet ve uşaklık bulunan böylesi bir yapının ihanet girdabında çıkışı pek mümkün görünmemektedir. Kesin olan şudur ki; KDP ihanet çizgisine karşı mücadele bir zorunluluk, haklılık ve meşruluk temelinde tarihi bir görev olarak kendini dayatmaktadır. KCK’nin “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” sloganıyla başlattığı hamle Türkiye’deki faşizme, Kürdistan’daki işgalciliğe ve soykırıma karşı olduğu kadar soykırıma zemin sunan KDP ve türevi olan işbirlikçi hain çizgiye karşı da her alanda etkin bir mücadeleyi de öngörmektedir.

Vietnam’da Ho Chi  Minh önderliğinde Vietnam Demokratik Halk güçlerinin işbirlikçi kukla Diem Bien Phu rejimine karşı yürüttüğü savunma savaşı ne kadar haklı ve meşruysa; Çin’de işbirlikçi Çang Kai Çan Kay Şek rejimine karşı MAO önderliğinde gelişen Demokratik Çin halk savaşı ne kadar haklı ve meşruysa; Sovyet halkının işbirlikçi karşı devrimci kesimlere karşı mücadelesi ne kadar haklı ve meşruysa;  Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesinin Fransız işgalcilerine ve işbirlikçilerine karşı başlattığı bağımsızlık savaşı ne denli haklı ve meşruysa; Libya’da Ömer Muhtar’ın İtalyan işgalciliği ve onların işbirlikçilerine karşı özgürlük savaşı ne kadar haklı ve meşruysa, Kürt devrimci ve demokratik güçlerinin işbirlikçi KDP çizgisine karşı savaşı da o denli haklı, meşru ve tarihi bir görevdir.

Ulusal Birliğin Ölçüsü İhanet ve İşbirlikçiliğe karşı Tutum Almaktır.

Türk işgalciliğine ve Kürt soykırımına ortak olan, aynı cephede yer alan işbirlikçi ve hain KDP çizgisine tutum almayan, ulusal tavır içinde olup buna karşı durmayan hiçbir güç veya kişi Kürt ulusunun çıkarını temsil edemez, Kürt birliğini gerçekleştiremez ve Kürdistan’i bir güç olduğunu iddia edemez. Sorunu PKK ile KDP arasında görmek tarihin en büyük çarpıtmasıdır. KDP hiçbir zaman ulusal birliğe gelmemiştir ve daima ulusal demokratik birlikten uzak kalmış, gelmek isteyenleri de ya engellemeye ya da tasfiye etmeye çalışmıştır.

PKK ile KDP’yi aynı düzeyde değerlendirip aynı çağrıları yapmak en büyük çarpıtmalardan biridir ve gerçeği muğlaklaştırmaktır. Böyle yaklaşan hem yurtsever demokratik çizgiden hem de ihanet çizgisinden bireysel çıkarları gereği yararlanmak isteyen, hangi çizgi güçlüyse ona yaslanan oportünist, sahtekâr ve ilkesiz kesimler vardır. Ataerkil kültürle yoğrulmuş iktidarcı, sömürücü ve feodal sınıfsal yapısını göz ardı edip sırf Kürtlük üzerinden KDP’yi PKK ile aynı kefeye koyarak yapılan değerlendirmeler KDP ihanetini meşru kılan gerici ilkel milliyetçi anlayışlardır. KDP Kürt düşmanı, soykırımcı Türk devletiyle güç birliği yapan, işbirlikçi ve hain bir pratik sergilerken, PKK ise tüm Kürdistan’ı savunmak için büyük bedeller pahasına görkemli bir direniş sergilemektedir. PKK’nin durumunda ayrı bir Kürt gücü olsaydı KDP aynı düşmanlığı ona karşıda gösterecekti. Çünkü esas sorun demokratik ulusal çizgidir. PKK devrimci, demokratik çizgiyi temsil etmektedir. KDP Türk devletine tümden teslim olmuş ve onun hizmetine girmişken, PKK buna karşı direnmektedir. Ortada iki ayrı çizgi bulunmaktadır. KDP’nin kabul etmediği şey PKK’nin sömürgeciliğe, sömürgeciliğin soykırım politikaların karşı direnmesidir. KDP sömürgeciliğe ve işgale karşı direniş halinde olan güçlere teslimiyeti dayatmaktadır.  PKK yurtsever direniş çizgisini, KDP ise işbirlikçi teslimiyet çizgisini ifade etmektedir.  KDP tarihsel açıdan Enkidu, Harpagos, Yezdanşér, Binbaşı Kasım ve Reber gibi kendi kavmine sırtını dönmüş ihanetçilerin  ihanet geleneğini sürdürmektedir. KDP Kürdistani olan birçok gücü, partiyi ve örgütü ya tasfiye etmiş ya da etkisiz kılmıştır. Bir tek PKK’yle baş edemediğinden onu ezeli düşman görmektedir. Nasıl ki Türk devleti ve onun şimdiki iktidarı AKP-MHP Ortadoğu’da hegemon olmanın önünde PKK’yi engel olarak görüyorsa, KDP’de Kürdistan’da hegemon olmanın önünde PKK’yi tek engel olarak görmektedir. Hem KDP hem de Türk devleti bunun için PKK düşmanlığında ortak tutumda birleşmektedirler. PKK’nin yarattığı Demokratik Ulus paradigmasını, Demokratik toplum modelini ve kadın özgürlük çizgisini kendileri açısından büyük tehlike olarak değerlendirmektedirler. PKK önderliğinde gelişen bu çizginin tasfiyesi için her türlü kirli ittifaklara girmektedirler. KDP çizgisinin PKK’yi tasfiye etmeyi amaçlayan bölgesel ve küresel tüm komplolarda yer alması bundan ötürüdür.  KDP PKK’ye karşı sınıfsal kin ve ideolojik düşmanlık beslemektedir. Erdoğan ve Barzanileri PKK düşmanlığında buluşturan benzer sınıfsal ve zihniyet özellikleridir. AKP-Erdoğan ve KDP-Barzani iktidarı ideolojik olarak aynı sınıf anlayışı ve dini tarikattan beslenmektedir. KDP daha PKK’nin ilk silahlı mücadele sürecinde 15 Ağustos atılımını engellemek için her türlü komploculuğa başvurmuştur. Kurgulanan Beyaz Türk ulusçuluğuyla Beyaz Kürt ulusçuluğu arasında hem ideolojik hem de pratik güçlü bağlar bulunmaktadır. Türkiye’de AKP-Erdoğan ile Güney Kürdistan ‘da KDP-Barzani’de aynı politik figürlerdir. KDP tüm Kürdistan’ın tek hâkim hegemon gücü olmayı arzularken TC ve onun diktatörü Erdoğan ise Ortadoğu’da tek hakim gücü olma arayışındadır. Ancak PKK’nin varlığı planlarını boşa çıkartmaktadır. Çünkü PKK demokratik ulusal çizgiyi temsil etmektedir. Bu çizgiyi benimsemiş tüm güçler, örgütler ve kişiler KDP için aynı derecede tehlikedir. Sonuç olarak; sorunu sadece PKK ile KDP arsında görmek düşünsel anlamda ya büyük bir sığlıktır. Bazı kesimlerin bilinçli bir çarpıtmasıdır. “Ulusal iki güç arasında yaşanan sorun” gibi yansıtmakta aynı derecede hakikatin çarpıtılmasıdır. Bu konuda büyük bir gaflet söz konusudur. Esas sorun yurtsever ulusal demokratik çizgi ile ulusal güç olmaktan çıkmış işbirlikçi ihanetçi ilkel milliyetçi iktidar arasında yaşanan mücadeledir. Bütün Kürt halkının kaderini belirleyecek ulusal bir sorundur. Çizgi seçilecek ve tavır alınacaksa bu hakikat temelinde gerçekleşmelidir. Ayrıca KDP eşittir Güney Kürdistan halkı değildir. KDP’ye elit bir kesim özellikle Barzani ailesi hakimdir. KDP ihanetinden rahatsızlık duyan geniş yurtsever peşmerge kesimi, aileler ve aşiretler bulunmaktadır. Güney halkı KDP’nin işbirlikçiliğine karşıdır ve gerilla direnişini desteklemektedir. KDP içindeki ve etrafındaki yurtsever kesimlerin tavır alarak kendini ayrıştırması gerekir. KDP eleştirilecek konumu çoktan aşmıştır ve eleştiriyle düzelmeyecek çok tehlikeli bir noktaya gelmiştir. İşbirlikçi ve hain KDP pratiği sadece eleştiriyle değil ona karşı yurtsever demokratik tüm Kürt kurumlarının, bireylerin, aydınların, sanatçıların, yazarların, genç ve kadınların ortak ulusal tutum almasıyla aşılabilir. Demokratik Ulusal Birlik ancak bu temelde gerçekleşebilir. Demokratik Ulusal Birlik gerçekleştikçe komplolara zemin sunan işbirlikçi çizdi devre dışı kalacak, soykırım sistemi parçalanacak Kürt özgürlüğü sağlanmış olacaktır

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz