Kızıl saçlarından dökülen isyanın adıdır Sakine…

0
655

İçinde özgürlük, direniş, hümanizm, çözüm ve sevgi yazılı olan Sakine Cansız, özgürlük için yürüdüğü patikalarda kadınlarla nasıl yaşanması gerektiğini eylemiyle gösterdi. Şimdi kim nasıl anlata bilir ki yaşamanın sadece fiziksel olmadığını… 

Hakikatini toplumsallığında arayan ve bir tanrıça edasında yaşamayı başarmış erdemin ve güzelliğin adıdır Sakine Cansız.(Sara) Her adımı yaşam ve an’larla dolu olan Sakine artık kadınlar için bir kimlik bir hakikat oldu. Özgürlük yürüyüşünde özgürlük türküsünün melodilerini her koşulda söyleyerek, tüm kadınların baş tacı olmayı başaran Sakine evrensel bir kadın önder… 

Karlı bir coğrafyada doğmak şans 

Dersim’e bağlı Tahtı Halil köyünde 12 Şubat 1958’de gözlerini dünyaya aça Sakine doğduğu günü bir şans olarak görür. Sakine o günü şu sözlerle anlatır: “Ben doğduğumda babam askerdeymiş. İzine geldiği Şubat ayında beni nüfusa kaydettiriyor! Bu yüzden resmi doğum günüm 12 Şubat 1958’dir. Zemheride doğmak acaba ayrı bir şans mı? Ben en iyisi şansa buradan başlayarak inanayım. Yeni yılda ve kışın tam ortasında, çok karlı bir coğrafyada doğmak şanstır bence.” 

İlk tohumunu o serper 

Ailesinin baskılarına başkaldıran, çalıştığı fabrikalarda emek sömürüsüne karşı işçileri örgütleyen, Türkiye’deki sol hareketlerde aradığını bulamayınca Apocu gruplarla bağ kurmak için Dersim’den Ankara’ya giden Sakine, PKK 1’inci kongresinde yer alan iki kadından biri olur ve kadın özgürlük mücadelesinin ilk tohumunu o serper PKK’nin içine. 1980 darbesi öncesi 1979’da Elazığ’da PKK’li sempatizanlara ve kadrolara yönelik başlatılan büyük operasyonda Elazığ’da yakalanır Sakine. Ağır işkencelere rağmen teslim olmaz ve direnişçi çizginin sembolü haline gelir. 1980 darbesi ile birlikte cezaevine giren kadınları hücre hücre, koğuş koğuş örgütler, eğitir ve moral verir. Esat Oktay Yıldıran’ın İç Güvenlik Amirliği’ne getirilmesiyle birlikte Diyarbakır Cezaevi’nde başlayan karanlık dönemde, tüm tutsaklara ve tutsak yakınlarına direnişiyle umut ışığı olur.  

Kavgayla geçen ömür… 

‘Hep kavgaydı yaşamım’ sözleriyle var olan sisteme karşı bir kavga içerisinde oldu ve öylede öğretti ardıllarına. 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan ile birlikte Sakine Cansız’ın katledilmesinin üzerinden tamı tamına 8 yıl geçti. Sakine’nin kaybı sadece Kürt kadınları ve PKK için değil, dünya kadınları ve enternasyonal mücadele için de önemli bir kayıp oldu. Katledilmeden önce dağlarda kaldığı dönemlerde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın istemi üzerine Sakine, yaşamının önemli anlarını “Hep Kavgaydı Yaşamım” adıyla üç ciltlik kitapta özetler. Sakine, çelişkilerini, çatışmalarını, direnişini, isyanını, sevgisini, duygularını en yalın haliyle cesurca kaleme alır. 

O günün yıllara bedel sıcaklığını, yakınlığını düşündüm 

“Tarih 26 Aralık 1990’ı gösteriyor. 17 Mayıs 1979’da, Elazığ’da, sabahın köründe evden alınmıştım ve şimdi Çanakkale zindanından çıkıyorum. Nereden nereye… Denizin lacivert rengi bir harika! Güneş ışınlarının yarattığı parıltı denize çok daha güzel bir görüntü vermiş. Hava güzel. Besra’nın tanıdığı bir kaç dostla görüştükten sonra otobüsle İstanbul’a hareket ediyoruz. Yol boyunca arkadaşlarla geçirdiğim o son günü, o günün yıllara bedel sıcaklığını, yakınlığını düşündüm… O günlerin güzel yoldaşlığına doyamadım…” sözleriyle özetliyor cezaevinden çıktığı zamanı Sakine, Hep Kavgaydı Yaşamım kitabının üçüncü cildinin ilk satırlarında. 

İnadına meydan okuyuş 

Diyarbakır Cezaevi direnişiyle hafızalarda unutulmayacak bir yer edinen Sakine, cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’da ilk kadın kurumlaşması olan Yurtsever Kadın Derneği’nin (YKD) tüzüğünü yazarak,  kurucuları arasında yer alır. Kürt aydın ve sanatçıları ile birlikte Mezopotamya Kültür Merkezi’nin (MKM) kuruculuğunu yapar. Özgür Halk dergisi, Özgür Ülke gazetesinin yayın faaliyetlerine de katkı sunar. Halkın yoğun ilgisiyle karşılanan Sakine, 1991 yılında Halkın Emek Partisi (HEP) tarafından İstanbul’da organize edilen 21 Mart Newroz kutlamasına katılarak binlerce kişiye hitap eder. Türkiye’de kaldığı beş aylık süreçte devlet baskısına rağmen önemli çalışmalar yürütür. Devlet, yıllarca cezaevinde kalan Sakine’nin Türkiye’de faaliyet yürütmesine izin vermez ve takibe alır. Sakine o günleri şöyle anlatır “…Ne kadar gözü kara girmiştim işlere. Büyük bir açlık vardı. Dikkat ediyordum belki, ama düşman durmuyordu. Çok rahat olduğum anlarda beni yakalayabilirlerdi, bu konuda aşırı güven, tedbirleri yeterli görme vardı ya da inadına bir meydan okuyuş.” 

Benim için Önderlik devrimin kendisiydi 

Kürt halkının özgürlük davasına ömrünü adayan, kadın özgürlük mücadelesini bulunduğu her yerde temsil eden, devlet baskısının arttığı, Kürt siyasetçilerinin linç edildiği bir süreçte demokratik siyaset içinde yer alan ve bulunduğu her yerde erkek aklına, geri kadın duruşuna karşı özgür kadın bilincini ve iradesini geliştirmek için kendi deyimiyle “kavga”sını veren Sakine, 1991 yılında “Benim için Önderlik devrimin kendisiydi, davamın, kavgamın kendisiydi” dediği Abdullah Öcalan için Şam’a gidiş hazırlığı yapar. Sakine, cezaevinden çıktıktan beş ay sonra 1 Mayıs 1991’de İstanbul Yeşilköy’de bulunan Atatürk Havaalanı’ndan bir Yunan uçağına binerek ayrılır. Kısa bir süre Avrupa’da kalır ve oradan da zaman kaybetmeden Şam’a gider. 

Aşk buluşması… 

Sakine aşk yolcuğunu ,“Şam havaalanına iniyoruz. Yürek atışlarımı duyuyorum. Sanki hemen Başkan’ı görecekmişim gibi bir heyecan” sözleriyle anlatıyor. Abdullah Öcalan’ın isteği üzerine Şam Havaalanı’na gönderilen dört kişi büyük bir buket çiçekle karşılar Sakine’yi. Abdullah Öcalan evinde fotoğrafını astığı, PKK kadrolarına ve halka verdiği eğitimlerde işkenceye karşı direnişçi ve asi duruşunu anlattığı Sakine ile 13 yıl sonra Şam’da görüşür. Abdullah Öcalan ile yıllar sonra ilk görüşmesini şu sözlerle anlatıyor Sakine: “Başkan’ı en son Fis Kongresi’nde görmüştüm. Günaydın Apartman’a geri dönmüş, bir gün sonra ayrılmıştık. On üç yıl olmuştu. Araya giren zindan yıllarından sonra kefenleri yırta yırta yaşam kaynağımın en güzel yanına ulaşmıştım. Geçen sürede çok şey değişmişti ve bunu adım adım, düşe kalka, çelişkilerle boğuşa boğuşa öğrenecektim. Ama Başkan çok fazla değişmemişti. Zaten ‘Beni nasıl buldun?’ sorusuna ‘Başkanım, gençsiniz hala, dinç kalmışsınız, buna çok sevindim’ diyorum.” Abdullah Öcalan da Sakine’ye “Pek yıpranmamışsın, genç kalmışsın. Saçlarını da ağartmamışsın. İyi, yaşın genç herhalde. Yolun yarısına çok var” der. 

‘Başkanım sizi hep sevindireceğim’ 

Mahsum Korkmaz Akademisi’nde altı ay eğitimde kalan Sakine için Abdullah Öcalan ve yoldaşlarından ayrılma vakti gelmişti. Abdullah Öcalan “Haydi Sakine, sen dağları seviyorsun. Dağlara vura vura bütünleşirsin herhalde. Başarı haberlerini bekliyorum” diyerek Sakine ile vedalaşarak dağlara uğurlamıştı. Sakine ise ayrılma anını şöyle anlatıyor: “ ‘Başkanım sizi hep sevindireceğim’ demiştim sadece. Şam caddesine inen yokuştan aşağıya doğru koşarak inmiştim. Başkan’ın elleri uzun süre havada sallanıyordu. Bir kez daha Apoculuğun gururunu yaşadım.” Dolu dolu geçirdiği bir yaşımın bir tarih olarak ardıllarına bırakan Sakine 9 Ocak 2013’te Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris temsilcisi Fidan Doğan (Rojbin) ve Leyla Şaylemez (Ronahi) ile birlikte Paris’te katledilirken, dünya kadınların ise öncüsü oldu…

Kaynak: http://jinnews.com.tr/

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz