Gercüş’teki toplu tecavüze ilişkin yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu, “Kürdistan Özgür Kadın Hareketi özgürlük değerlerinin sistemleşmesi, devlet-erkek gerçeğinin yenilgiye uğratılması ve işbirlikçi tecavüzcülerden hesap sorulması noktasında kararlıdır. Son halkası Leyla Agirilerde somutlaşan şehitler gerçeği bunun en temel dayanağı ve kararlılığın en somut ifadeleridir” dedi.
KJK Koordinasyonu açıklaması şöyle:
“Erkek egemenliği günümüzde kapitalist modernite ile daha fazla sistemleşip zirveleşmiştir. Kadına karşı şiddeti, tecavüzü her yönüyle arttırıyor, yaygınlaştırıyor ve süreklileştirmiştir. Bu şiddet ve tecavüz yaşamın her anına ve her mekanına sızmış durumdadır.
TC devleti bu tecavüz planlarıyla, özgür kadın iradesi ve mücadelesini işgal etmek için bu kadar vahşice saldırmaktadır. Bu yönüyle TC devleti yüzyıllardır soykırımcılığını Kürt kadınlarına ve halkına karşı her yönlü geliştirmektedir. Ama direnen kadın ve halk gerçeğinin ulaştığı özgürlük bilinci ve iradesini yenme konusunda asla başarılı olamayacaklardır.
TECAVÜZ VE FUHUŞ İŞGAL POLİTİKASI OLARAK GELİŞTİRİLMEK İSTENİYOR
Tecavüzcü Erdoğan ve soysuz gerçeği, Gercüş ilçesinin Hasar köyünde yaşanan genç kadına tecavüz edilmesi ve fuhuşun bir işgal politikası olarak geliştirmek istendiği durumunda da bariz bir şekilde kendini somutlaştırmaktadır. TC devletinin çürümüş askerleri ve devlet görevlilerinin gerçekte ne amaçla rütbelenmiş olduklarını artık hiç kimse saklayamaz ve koruyamaz.
Yaşanan bu faşist ve çirkin saldırıyı kınıyor, bunun özgürleşen kadına ve Kürt halkına dayatılan bir özel savaş politikası ve kirli savaş uygulaması olduğunu, faşizan devletin bu yolla bir halkı düşürme ve onursuzlaştırmanın en çirkin saldırı araçlarını devrede tutarak topyekün saldırının en insanlık dışı yöntemleriyle hareket ettiklerini biliyoruz. Özgürleşen kadınla iradeleşen Kürt halkı böylelikle teslim alınmak, kırk yıllık mücadelemizin açığa çıkardığı değerler bitirilmek ve bir halk böylelikle yok edilmek isteniyor. Kadına saldırı, özgürlük öncüsüne saldırıdır. Kürdistan’da periyodik bir uygulama olarak devlet çete güçleri tarafından uygulanan tecavüz politikası kadını bilinçsiz ve örgütsüz Kürt halkını değersiz ve savunmasız hale getirmenin şiddetli basıncını uyguluyor. Yani bunu istiyor, bunu amaçlıyor. Kürdistan’da yaşanan tecavüz olayları tekil durumlar değil, sistematik bir devlet politikasıdır. Kürdistan’ın değişik yerlerinde aynı anda uygulamaya konulması bunun sonucudur. Her defasında tepkileri ölçülerek, ahlaksız saldırının dozajını artırarak, tutuklama ve operasyonlarla demokratik iradenin dışa vurumunu törpülerken bu tür saldırılarla da sinmesini ve hiçliği kabullenmesini sağlamak istemektedir. Rêber Apo’nun da belirttiği gibi kadın özgürlük, kadın toprak, kadın ülke, kadın yaşam demektir. Bu kadar yüksek bir özgürlük bilinciyle donatılmış kırk yılı aşkın mücadelemizin açığa çıkardığı değerler ve oluşturduğu bilinç düzeyi bu gerçeğin en somut ifadesi olmuştur. Nitekim Erdoğan-Bahçeli çetesinin uyguladığı tecavüz politikası bu gerçeği hedeflemektedir. Gercüş’te, Batman’da, ülkemizin her yerinde bir kadına yapılmış tecavüz özgürlüğe, ülkeye, onura, toprağa, yaşama, bu nedenle tüm toplumumuzun üyelerine yapılmış bir saldırıdır. Bu kirli saldırıyı gerçekleştirenler bu amaç içindedirler, bu saldırıya maruz kalanların da saldırıyı bu kapsamda ele alması, algılaması gerekir.
REFLEKSSİZLİK AYNI ZİHNİYETİN AMAÇSAL ORTALIĞINI GÖSTER ÖNÜNE SERİYOR
Yapılan bu insanlık suçuna dünya kamuoyunun hiç refleks göstermemesi aynı zihniyetin amaçsal ortaklığını gözler önünü sermektedir. Kürt kadınları başta olmak üzere Kürt halkının, tüm özgürlük iradesi ve amacını benimsemiş kadınların ve demokratik kamuoyunun bu saldırılara dur demesi ve tecavüzü kabul etmemesi, ne pahasına olursa olsun özgüce dayalı kendini savunması, bunun için örgütlü bir iradeyi ortaya koyması gerekir. Rêber Apo öncülüğünde bu topraklarda yok edilmek istenen kadınlık bilinç ve tanım kazanmış, öz güce dayalı bir kimliksel var oluşla toprağıyla, yaşamla bütünlüğünü kavrayarak amansız bir öz savunma mücadelesi yürütmüş ve onurunu, özgürlüğünü, dolayısıyla kimliğini yitirmiş bir halkın yeniden dirilişinin en temel gücü, öncüsü olmuş, bu topraklarda yaşamın yeniden dirilmesi ve anlam bulmasında stratejik rol oynamıştır. Bu gerçek 5000 yıllık erkek egemen devlet gerçeği karşısında, tüm insanlık adına kazanılmış ve vazgeçilemez bir değerdir. Herkesin bu bilinçle hareket etmesi ve varlıksal bir sorun olarak tecavüzü reddetmesi, faşizm karşısında mücadeleyi yükseltmesi gerekir.
ÇETE DEVLET BU TECAVÜZDEN SORUMLUDUR
Erdoğan-Bahçeli çete devleti bu tür politikaları uygularken aynı halkın içinden çürük, yozlaşmış kesimlere dayanmakta, işbirlikçi güçleri bu kirli savaşın aleti haline getirmektedirler. Bir kesim bu konuda çok pervasız, kraldan kralcı bir duruş içerisine girerek insanlığın en büyük onursuzları olma çabasını geliştirmektediriler. Kuzey Kürdistan’da devlete ajanlık, koruculuk, kirli ordu üyeliği, AKP’li olmakla Güney parçasında AKP’nin elini sıkmak, gerilla sahalarına saldırıyı örgütlemek, ekonomik nefes borusu olmak ve halkının özgürlük mücadelesini düşmanı lehine sonlandırmaya çalışmak halkımız ve değerler karşısında en büyük insanlık suçudur ve bu tecavüzlerin periyodik bir saldırı olarak gelişmesinden de birinci dereceden sorumludur. Ülkesini, toprağını, kadınları peşkeş çekmek, tecavüze uğramasını sağlamaktır işbirlikçilik. Bu kesimlerin verdiği akıl almaz onursuz destek olmasaydı kuşkusuz Erdoğan-Bahçeli çetesi bu kadar pervasız saldırılar içinde olamazdı. Tüm bu güçlerle birlikte çete devlet bu tecavüzlerden sorumludur ve bunun hesabını vermek zorunda kalacaktır. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi özgürlük değerlerinin sistemleşmesi, devlet-erkek gerçeğinin yenilgiye uğratılması ve işbirlikçi tecavüzcülerden hesap sorulması noktasında kararlıdır. Son halkası Leyla Agirilerde somutlaşan şehitler gerçeği bunun en temel dayanağı ve kararlılığın en somut ifadeleridir. Sadece devlet güçleri değil, tecavüz zeminini işbirlikçiliğiyle, ajanlığıyla güçlendiren, destekleyen, hatta örgütleyen, peşkeş çeken hiç kimse bu hesap soruluşun dışında kalmayacaktır. Hiç kimse bu kadar büyük bedellere vererek yeniden var oluşun kapılarını açan kadınlara tecavüzü dayatamaz, kimse bunun karşısında sessiz kalınacağı ve bunun hesabının sorulmayacağı cahilliğiyle hareket edemez. Örgütlü kadın iradesi tecavüz kültürü ve uygulamaları karşısında amansız mücadele edecektir. Başka kadınlar olmak üzere tüm Kürt halkının, Türkiye halklarının da onurlarına, iradelerine sahip çıkması ve bedeli ne olursa olsun bu saldırılardan hesap sorması gerekmektedir.
KİRLİ ÇETE ÖRGÜTLENME VE EYLEMLERİNİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
Faşizm kurumlaşmış erkekliğin en pervasız uygulama aşamasıdır ve Erdoğan-Bahçeli-, Soysuz-MİT ve vurucu çete güçleri, uzman çavuşlar, korucular, örtük çeteler ekibince Kürdistan’da geliştirilen uygulamalar bunun ne demek olduğunu ortaya koymaktadır. Kuşkusuz tarihsel olarak 21. yüzyıl gerçeğinin kadınlar lehine kazanıma dönüşebilme potansiyelin bilinmesi, 3. Dünya Savaşı ile yeni bir dünya sisteminin oluşturulma çatışmasının yoğunlaşması ve halklar çizgisinin Önderlik paradigmasıyla bu çatışmanın kazananı olacak avantajları temsil etmesi ve Kürdistan gerçeğinin bölgesel konumu kadar güncel olarak da çete-çıkarcı-değer yiyici bir güruhun bu ortamda varlık bulma ve nemalanma çabası Kürdistan’da kadına yönelik saldırıların boyutlarını ortaya koymaktadır. Bu gerçekliğin bilinciyle tarihsel fırsatlarımızı iyi değerlendirerek, bunun gerektirdiği örgütleme ve mücadeleyi yükselterek faşizmin çete gruplarına her alanda ve her biçimde yönelmek içinde bulunduğumuz dönemin en temel gerekliliğidir. Bu gerçekten hareketle daha 15 yaşında defalarca tecavüze uğramış bir çocuğumuzun kafelerde, uzman çavuş vb. çeteler aracılığıyla fuhuşa bulaştırılmak istenen kadınlarımızın kimliğine, varlığına sahip çıkmak bu tarihsel gerçeğin yüklediği sorumluluk ve insan olmanın gerektirdiği davranış ve duruş anlamına gelecektir. Herkesin bu sorumlulukla hareket etmesi, kirli çete örgütleme ve eylemlerinin önüne geçilmesi, tecavüzü örgütleyen, yaygınlaştıran, gerçekleştirenlerin bu topraklarda nefessiz bırakılması ve herkesin elindeki araçlar ve imkanlarla bu kesimleri deşifre etmesi ve hedeflemesi gerekmektedir.
Bu temelde KJK öncülüğünde başlattığımız ‘KADIN KIRIMINA KARŞI ÖZGÜR KADIN VE TOPLUMU SAVUNMA ZAMANI’ hamlemizin tüm kadınların güçlü katılımıyla yükseltilmesi ve erkek-devlet-çete sarmalının yenilgiye uğratılması gerekir. Tecavüz saldırılarına refleks vermeyen, sessiz karşılayan herkes bu durumdan sorumludur bilinciyle zamanın kazananı olma iddiasıyla mücadeleyi yükseltme ve herkesi bu mücadelede ortaklaşmaya çağırıyoruz. Bu temelde tüm kadınları, Türkiye halklarını, Kürt halkını selamlıyor, özgürlük iradesi ve bilinci temelinde tarihin özgürlük onurunu inşa etme ve yaşamın anlamını bu temelde örgütlemenin varlığımızı anlamlı kılacak diyoruz.”