Köle İsaura olmayı bırakmanın zamanı gelmedi mi ?

0
223

Arjîn Pêşeng

Her yeni bir gün yeni bir başlangıçtır denir, bunu her insan kendini motive etmek için söyler sanırım. Fakat her yeni güne başlandığında ritüel haline gelmiş gündemlerle yüzleşiyoruz. Dünyada ne var ne yok diye haberlere bakıyoruz. Dünya genelinde hemen hemen her gazetenin bir köşesinde geçen haber, kadın ölümü ki buna da ölüm denmez kadın katliamı denir. Peki nedir bu kadın katliamının sebebi. Çok derinlere inmeden yaşadığımız sistemi düşünmek yeterli olacaktır, ayna olacaktır sorularımıza. Öncelikle kapital sistemin yaptığı en önemli hatta bence temellerini onun üzerinden attığı projeyi ele alalım. Düşünme yetisi. Bununla gelişen bencilik, bireycilik egosu. Kapital sistem öncelikle insanların düşünme yetisini elinden aldı. Bunu tıbbi anlamla tüm insanları ameliyat masasına yatırarak yapmadı tabi. Köklerini Avrupa’da attı. Dünya kamuoyuna öyle bir algı yarattı ki sanki Avrupa’da yaşayan insanlar çok mutlu ve özelde kadınlar çok özgür. Özgürlük ve mutluluk tüm insanlığın özelde de kadınların hayal ederken bile inanamadıkları, umut edemedikleri insani duygular, istemler, arayışlar… vadettiği bu cennet bütün dinlerde temsil edilen cennetle birebirdi. Her uygarlığa bu sistemi kabul edip kendi inanç sistemine uyarlama zeminini verince orda başladı işte düşünmeyen insanların, özel de kadınların toplumda yer edinmesi ve herkesin yüzünü Avrupa’ya çevirmesi. Peki kadına vadettiği bu cennette özgürlük nasıl bir şeydi. Kapital sistemin kurucuları çok iyi çalışmıştı dersine. Tarihi derinlemesine incelemişlerdi ve toplumu yaratanın, ahlaki bir yapılanma uygulayıcısı olanın kadın olduğunu çok iyi bildiklerinden toplumu alaşağı etmenin yolunu kadını alaşağı etme olduklarını çok iyi anlamışlardı. Kadın ve erkek eşit safsatasını yaymaya başladılar. Anayasalarında kadınlara yer verdiler, seçme ve seçilme, hakkı tanıdılar. Kadına sen her şeyi yapabilirsin diyerek onu ahlaki yargılarından uzaklaştırdılar ve özgürlük tanımının içini boşaltarak kadını fuhuşa sürüklediler.  İşte tam da burada kadın düşünme yetisini bıraktı, bencilleşti, bireyselleşti yani erkekleşti. Ataerkil bir yapılanma ile kurulan sistemin kadınlara vadettiği cennet kadını erkekleştirmekti. Toplumların şimdiki durumunu ele alırsak başardıklarını kabul edebiliriz. Peki soralım bu özgür kadınlara, hala kadınlar neden ölüyor, neden darp ediliyor, yok sayılıyor ya da katlediliyor. Üniversiteli kesiminden tut, köylerde berivanlık yapan kadınların hepsi aynı durumda. Şimdi iç sesinizle ben öyle değilim diyeceksiniz, bırakalım bu benciliği, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığını. Kadın doğasının mantalitesinde bu yaklaşımlara yer yoktur. Ayrıca sen belki fiziki olarak darp edilmedin ya da öldürülmedin ama sen de yaşayan bir ölüsün. Çünkü ataerkil sistemde kadın doğasına ait değerlerden uzaklaşmış erkekleşmiş bir yaratıksın, yaratıksın çünkü kimliksizsin. Yeryüzünde olan canlı ya da cansız her varlığın bir ismi, kimliği vardır ama senin kimliğin olmadığı için sen Tanrı tarafından yaratılan bir yaratıksın ve bu sistemde özgürlük safsataları ile sana her şeyi yapmayı hak görüyor.

Bugün dokuz yaşında dedesi yaşındaki biri ile para karşılığında evlendirilen, müzik dinledi diye kırbaçlanan, her gün babası, eşi, sevgilisi vs. tarafından darp edilen, öldürülen kadınlar ya da Jina Emini’nin devlet tarafından katli bizim duruşumuzun, tavırsızlığımızın sonucudur. Bugün  Jina Emini’nin saçları kimliksiz kadınların haykırış sesi oldu. Dünya kadınları bu saç etrafında kenetlendi ve varlık mücadelesini vermeye başladı. Jin jiyan azadi kadınların var olma çizgisi oldu. Kapitalizm sistemi bu hareketlenmeden korktu ve İran öncülüğünde örgütlenmiş bu kadın direnişini yıkmak için katliamlara başladı. Ama artık çok geç. Kadınlar bir kere gerçek özgürlüğün suyundan bir yudum aldılar. Bedeli ne olursa olsun bırakmak mümkün değil. Görüldüğü gibi devletlerin tek korkulu rüyası örgütlü, düşünen kadın bilincidir ve biz ancak örgütlenme ile, meşru savunmamızı yapabilir, bizim yok oluşumuzla kurulan bu sistemi varoluşumuzla alaşağı edebiliriz. Bu düzen ancak kadınların öncülüğünde gelişecek öz savunma mücadelesi ile devrilecek ve kadın devrimi, toplum devrimi gerçekleşecek. Köle İsaura olmayı bırakmanın zamanı gelmedi mi sizce. Bizi var eden köklerimize karşı tarihi sorumluluklarımızı yerine getirmenin zamanı geldi, yoksa doğa içinde gizemli olan ahlak yasası bizi hiçbir daim affetmeyecek.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here