Devrimci Önderler toplumun kimliği ve onurudurlar
Devrimci Önderler kendi kişiliklerinde insanlığın komünal demokratik değerlerini temsil ederler. Onlar insanlık aleminin rehberi ve belleğidirler. Önderler en karanlık zamanlarda insanlık için yol gösterici parlayan bir yıldız, soğuk zamanlarda ısıtan ve yaşatan özgürlük güneşidirler. Tarihi büyük kişilerin eylemi ve trajedisi de büyük olur. Bu sıra dışı kişiler sıradan bir yaşama, savaşa ya da ölüme asla razı olmazlar. Sıra dışı doğuş ve gelişim görkemli eylemi ve yaratımı da beraberinde getirir. Bilge Önderler önce kendi toplumunun ve oradan da yayılarak tüm insanlık için beslenme pınarları haline gelerek umut ve direnç kaynağına dönüşürler. Kaynak kurutulamaz ve durdurulamaz. Bentlerle akış önlenmeye çalışılsa da o kendi doğru yolunu bulup bir pınar gibi akacaktır mutlaka insanlığın okyanusuna.
Bir toplum için en büyük trajedi kendi Önderiyle arasına örülen bentlerdir. Fakat bu bentler ki bazen aradaki bağları zayıflatmak bir yana kopmaz tarzda güçlendirmeye vesile olur. Bu durumlarda en büyük trajediler, acılar ve bedel ödemeler yine Önderlere düşer. Onları büyük kılan ve Önderleştiren de tüm insanlık adına büyük acılara katlanma erdemine ulaşmaları ve bu acılardan amansız bir mücadele azmi, kararlılığı ve pratiği ortaya çıkarmalarıdır. Bu açıdan bilge Önderler insanlığın çarpan büyük yüreği, düşünen büyük beyni ve gören büyük gözüdürler. Yürek çarpmazsa hayatın bilgeliği sona erer. Bilge yürek büyük çarpar, büyük hisseder ve en güçlü duygularla büyük aşklar ve direnişler yaratır. Büyük yürek; insanlığın hakikat arayışındaki yargılayıcı en büyük ahlaki ve vicdani güçtür. Büyük akıl insanlığın ortak tarihi belleği ve zihniyetidir. Toplumsal paradigmadır. Büyük göz; bilgeliğin estetik özelliği, insanlığın iyiye, doğruya ve güzele olan bakışıdır. Bilge göz; etkili, derin ve büyük görür. Bilge göz geçmişten bugünü, bugünden yarını algılayandır. Büyük yürek, büyük beyin ve büyük gözle donanmış bilgeler toplumsal kurtuluşun ve özgürlüğün gücüdürler, Reberidirler.
Hz. İsa çarmıha giderken insanlığa: “Günahlarınızın bedeline ödemeye gidiyorum” demiştir. Prometheus insanlıktan çalınmış bilgeliğin ve aydınlık yaşamın sembolü olan ateşi egemen ve gaspçı tanrılar sisteminden geri alıp insanlığa verdiği için zorba tanrılar sistemi tarafından acımasızca cezalandırılarak Kafkas dağlarına çivilenir. İnsanlık için barış, kardeşlik ve özgürlük arayışı nedeniyle Mani paramparça edilerek katledilmiştir. Sokrates, Mazdek, Hallac-ı Mahsur, Nesimi, Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedrettin, Bruno, tanrıça kültürünün temsilcisi olan birçok kadın bilge ve nice önderler Hakikat savaşçıları olarak aynı akıbete uğratılmıştır. Hakikat yolunda yaşanan bu görkemli fedailikler bilge önderler şahsında insanlık için görkemli bir yücelme anlamındadır. Her biri insanlığı aydınlatan güneş parçası gibi sonsuz bir ışık oldular. Tarihin ayrı bir döneminde yine bir İngiliz komplosu sonucu diri diri ateşte yakılan Jeanne d Ark yüzyıllar sonra azize ilan edilerek Fransız ulusal kahramanı ilan edilecektir. Irkçı rejim Apartheit zindanlarında 27 yıl tutsaklık yaşayan N. Mandela zafer coşkusuyla ulusal önder koltuğuna oturacak ve demokrasinin sembolü haline gelecektir. Prometheus’un son sözü “pişman değilim” olur. Ölüme karşı Sokrates’in tavrı soylucadır. Hz. İsa çarmıhını sırtında taşır. Önder Apo “tavrım Sokrat’ça olacak” derken bu onurlu çizginin temsilcisi ve savaşçısı olduğunu ilan etmiştir.
Bilge Önderler evvela nasıl yaşanmaması gerektiğinin büyük tavrıdırlar. Çünkü Bilgelik sistemin sınırlarında yaşamayı kabul etmez. Bilgelik; yanlışı, çirkini ve adaletsizliği ifade eden köleliğe karşı; iyiyi, güzeli doğruyu ve adaleti ifade eden özgürlüğü temel yaşam biçimi olarak her koşulda benimsemek, yaşamak ve bu uğurda mücadele etmektir. Eğer iyi, güzel, doğru ve adaletli olan yaşama imkân verilmiyorsa; Bilgelik bunu yaratabilmektir. Şayet bununda imkânı yoksa, o zaman bilgelik var olana teslim olmamak ve hiç yaşamamaktır. Zira gerçek bilgeliğin hakikati ve ahlakı bunu gerektirir. Bilge Sokrates insanlara iyi ve doğruyu, yani ahlaklı bir yaşamı öğütlerken; önemli olan yaşamak değil, iyi, doğru ve ahlaklı yaşamdır demiştir. Önderlik bu özgürlük ilkesini: “Bir gün özgür yaşamak bin yıl kölece yaşamaktan daha iyidir” şeklinde dile getirir. Burada da karşımıza çıkan bilgelikteki temel yaşam ilkesidir. Nasıl yaşamalı sorusuna verilen cevaptır.
Önderlik Tüm Bilgelerin Çağımızdaki Büyük isyancısı, Aklı ve Vicdanıdır
Bilgeler şahsında insanlığın onur savaşımı tüm ihtişamıyla devam etmektedir. Eski çağlarda yerel düzeyde gerçekleşen komplolar kapitalist modernite çağında küresel bir biçim almıştır. Yerel ihanet ve kalleşlik yerini küresel ihanet ve kalleşliğe bırakmıştır. Yukarıda isimlerini saydığımız ve benzer nice büyük bilgelerin yaşam ve özgürlük mücadelelerinde trajik bir boyut yaşanmıştır. Bu büyük beyinler ve insanlık abideleri zorbalığın karanlık sistemlerine karşı aydınlık savaşımında komplocu iktidarcı güçlerin gazabına uğramış, kimisi ömür boyu zindanlara tutulurken kimisi de alçakça katledilmişlerdir.
Önder APO ’da yaşanan daha farklı bir durumdur. Önder APO’ya öngörülen uygulama kısa bir süreye sığdırılmış ölüm cezası gibi bir ceza değildir. Önderliğe uygulanan komplo çok derin, sistemli ve küresel boyuttadır. Zira uluslararası sistemin planladığı İmralı rejimi çok uzun vadeye yayılmış ve yirmi dört saati komployla düşünülmüş bir rejimdir. Önderliğe uygulanan egemen sistemin tasarladığı çağların en büyük komplosudur. Önder APO’ya insan ömrüne tekabül eden tüm zamanların en acımasız ölüm biçimi hükmedilmiştir. Yalnızlık sürekli bir ölüm ve yok oluş halidir. Ölümün zamanın her anına hakim kılınmasıdır. Egemen sistem neden böyle bir ceza biçimini uyguluyor? Çünkü Önderliğe çok kızmış, ondan ürkmüş ve ciddi anlamda korkmaktadır. Ancak Önderlik bu yalnızlıktan bir toplumsal düzey ve eylem gücünü açığa çıkarmayı başarmıştır. Prometheus misali beynini ve yüreğini her an yeniden yenileyerek var kılmış ve yeni bir zihniyetin doğuşunu gerçekleştirmiştir. Önderlikte vuku bulan bir insanın asla kaldırmayacağı tanrısal yalnızlıktır. Felsefi açıdan Tanrısallık sürekli bir var olma ve yaratım hali olduğuna göre Önderlikte de gerçekleşen tamda budur. Çünkü Önderlik şahsında tüm bilgelerin, ezilenlerin, kadınların, gençlerin kısacası insanlığın umudu ve mücadelesi dile gelmektedir. Önder Apo insanlığın özgürlük çığlığı olarak 21. yüzyılda yol gösteren Önder rolündedir. Önderlik varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama savaşımının önderi olarak hem onurlu bir meşru savunmanın hem de onurlu bir barışın önderidir. “İsa tavrının daha zor olanını 2000 yıl sonra üstlenmek durumunda kaldım. Demirci Kawa rolünü de üstlendim. Hz. İbrahim’in kutsallığını da çağdaşlaştırdım. Bütün Zinler ve Adule’lerin, Mem’i ve Derweş’e Evde’si oldum. Mani’lerin, Mazdek’lerin, Babek’lerin son ahından tutalım, Hüseyin’in Kerbela yalnızlığını, Hallac-ı Mansur’un hakikat aşkını, Pir Sultan’ın dostluk hutbesini taşıdım. Deniz’lerin, Mahir’lerin, İbrahimlerin arkadaşıydım. Mazlum, Hayri ve Ferhatların intikam savaşçısıydım. Böylesi bir çağdan, her milletten binlercesinin birleşen ve bilince kavuşan son örnekleriydim. Bu insanlık abidelelerinin sadece direniş ve savaşları değil, birde fırsat bulamadıkları barış davaları vardı. Bu savunma benim değil, onların eksik kalan son barış savunmalarıydı. Bu eksikliği tamamlamak istedim. İnanıyorum ki, insanlık, tarih, çağ, sömürü, zulüm, direniş, özgürlük ve barışın tarifi doğru yapılmıştır. Halkların tarihine bir yol açılmıştır.” (Önderlik)
Kürt halkı olarak bizim tarihsel yükümlülüğümüz belki de hiçbir halka nasip olmamış barbar bir düşmana karşı bedeli ağır ve uzun süren bir onur savaşımını yürütmemizdir. Bundandır ki, Önder APO’nun ve PKK mücadele tarihi onursuzlaştıran ve alçaltan her türlü sömürgeciliğe karşı insanı ayağa kaldırarak yücelten onur savaşı tarihidir.
Komplonun Mitolojik Anlamı
Yunan Olympos tanrı panteonu komplocu geleneğine sadık kalarak Önderliğimize karşı geliştirilen komploda alçakça en öndeki yerini almayı Zeuslardan kalma bir gelenek olarak benimsemiştir. Binlerce yıl önceki mitolojik komplocu gelenek kendini Zeus’un günümüzdeki torunlarınca icra etmiştir. “Yunan devleti leviathanların başında gelir. Bana göre sonuna kadar dostluk esprisiyle yürümem doğruydu. Kişiliğimden geriye kalan en önemli yanım buydu. Bununla oynatmayacaktım. İhanet onlara kalsın, dostluk benim olsundu. Kenya’ya gidişim aslında mitolojideki Tartaros’a (cehennem kuyusu) atılmaktı. Zeus’un çağdaş piçleri bu günahı işlemekten çekinmeyeceklerdi. Afrikalı sevimli zencileri Tartros’ta görevlerini yapıyorlardı. Düşle gerçek arası denilen noktadaydım. Cehennemden İmralı kayalığına Prometheus gibi bağlandığımda, tam yarı insan ama diğer yarısının ne olacağı bilinmeyen biri konumundaydım. Enkidu müthiş savaşmıştı ama kötü ölmüştü. Hegel ‘devlet cisimleşmiş tanrıdır’ der. Bütün dünya tanrılarının üstüme üşüşmelerini, gerçekten yarı insan yarı tanrı Prometheus soyuna beni tam bağlamış gibiydi. Yüreğim günde bin defa yenilse de onu yenileme gücünü gösterecektim. Beynimi her gün kargalar gagalasa da çalışır kılacaktım. Şehir ve devlet toplumu mücadelesinde beni epey çiğnemiş, ama geriye kusmuştu. Bende midelerini parçalayamamıştım. Savaşta şehirsel-devletsel toplumla kırsal komünal, çağdaş deyimle ekolojik sosyalist toplum yan yana bir barış ile değilde diyalektik bir ikilem halinde nasıl bir arada yaşanabilirdi? Bu sorun üzerinde yoğunlaştım.” (Önderlik)
Komplocu Olympos tanrı düzeninin Tantalos’a uyguladığı Tartaros sisteminin çağdaş biçimi İmralı sistemidir. Mitolojik bir figür altında gerçek bir durumu anlatan Tantolos hikayesi Önderlikle benzerlik taşıyan ilginç bir örnektir. Komplo yine Zeusların diyarı olan eski Yunan’da yaşanır. Komplonun hedefi Lydia kralı Tantalos’tur. Komplocular yine dönemin egemen Olympos güçleridir. Tantalos Olympos sistemi tarafından lanetli ilan dilen bir halkın, bir topluluğun önderidir. Olympos ataerkil sistemin uyguladığı korkunç ceza ile ünlenen Tantalos Anadolu, yani Doğu uygarlığının temsilcisidir. Daha o zaman Doğu ve Batı çatışması söz konusudur. Aslında esas çatışma Önderler şahsında kültürler arasında yaşanmaktadır. Tantalos Sipylos (Manisa) bölgesinde uygarlık kurmuş, güçlü ve zengin bir Doğu kültürünün temsilcisidir. Bu kültürde Tanrıça kültürü köklüdür. Tantalos ve temsil ettiği kültür Anaerkil kültürünü benimsemiştir, Batı ataerkil kültürünü reddetmiş ve ona baş kaldırmıştır. Bunun üzerine Tantalos ‘a Olympos tarafından eşi görülmemiş bir ceza verilir. Batı mitolojik yorumda bu konu çarpıtılarak farklı anlatılsa da aslında hakikat bu şekildedir. Tantalos tek başına, yaşayan hiç kimsenin olmadığı ölüler diyarının yani cehennemin en karanlık dip noktası olan Tartaros’a kapatılarak ölüm yalnızlığına cezalandırılır. Her şeyden ve her kesten mahrum bırakılır. Her an ve her gün ıstırap ve acılar içinde yaşatılır. Tartaros her anı bir işkence mekânıdır. “Tantalos işkencesi” diye mitolojiye ve trajedilere konu olmuş bu uygulamanın bir benzeri aynen İmralı komplo sisteminde yaşatılmaktadır.
Homeros Odysseia’da Tantalos işkencesini şöyle tasvir eder: Tantalos’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken, duruyordu bir gölün içinde, ayakta, yüksele yüksele çıkıyordu su çenesine kadar, ama içmek için davrandımıydı, damlasını alamıyordu suyun, ihtiyar adam eğiliyor, eğiliyor, eğiliyordu, su çekiliyor, çekiliyor yok oluyordu emen toprakta ve bir çamur peyda oluyordu ayaklarının dibinde, kapkara, o saat bir tanrı kurutuyordu gölü. Yemişler sarkıyordu başının önünde dallı budaklı ağaçlardan armutlar, narlar, pırıl pırıl elmalar, ballı incirler, tombul zeytinler sarkıyordu, ama ihtiyar adam, koparayım diye ellerini uzatımıydı, bir yel geliyor, savuruyordu onları kara bulutlara.
Theogania’sında Hesiodos Tartaros cehennemini en iyi anlatan ozanlardandır: Orada durur yan yana kaynaklar, bütün varlıkların son uçları kara toprağı ve sisli Tartaros ’un, etkinsiz denizin ve yıldızlı göğün tanrıları ürküten pis küflü köşeler. Öylesine derindir ki, bu yerler bir yılda varılmaz dibine, kapılarında girildikten sonra. Bora üstüne bora savurur insanı bir oyana, bir bu yana, korkunç bir hızla. Ve işte orada yükselir konağı kara gencin kasvetli korkunç bulutlar içinde. Bir örs gökten düşse dokuz gün, dokuz gece, ancak sonuncu günü varabilirdi yeryüzüne ve tunç bir örs düşse yeryüzünden ancak dokuz gün, dokuz gece sonra varabilir Tartaros’a.
Bir işkence sistemi edebi dille ancak bu kadar betimlenebilir. Peki, Olympos ve Tantalos ’tan günümüze ne değişti? Devletçi sistem hala egemendir. İktidarın temel aracı olan komplo en etkin bir şekilde kullanılmaktadır. İnsanlık ahlakından çok şey kaybetmiştir. Alçaklık, kalleşlik, çıkarcılık, inkarcılık ve ihanet inceltilmiş bir tarzda kapitalist modernitenin temel yaşam tarzı haline getirilmiştir. Akıl tutulması ve vicdan kararması diz boyudur. Başka türlü en kadim bir halka ve onun önderliğine reva görülen bu İmralı komplosu izah edilemez. Tartaros 21. yy. da İmralı’ya dönüşmüştür. Önder APO’yu çağımızın Tartaros’u olan İmralı’ya kapatırken onu halkından ve yoldaşından koparıp yeryüzünden silmek istiyorlardı. Fakat geldiğimiz aşamada İmralı sistemi henüz tamamıyla parçalanamamış olsa da komplo büyük oranda yenilmiş ve boşa çıkarılmıştır. Mücadele sürüyor, henüz son söz söylenmemiş ve henüz final sona ermemiştir.
Komplo Önderlik Şahsında Demokratik Modernite ile Kapitalist Modernite Sisteminin Çatışma Alanıdır
15 Şubat komplosu Sümerlerden günümüze halkımız ve ülkemiz üzerinde geliştirilmeye çalışılan sömürgeleştirme çabasının bir devamı niteliğindedir. Kürt toplumuna karşı dayatılan soykırım amacını taşımaktadır. Önderlik ve özgür Kürt kimliği şahsında Ortadoğu kimliğine ve demokratik değerlerine bir saldırıdır. PKK Ortadoğu’nun çıkış noktası olarak değerlendirilmiştir. Buna göre ya tasfiye edilip yok edilecekti ya da zayıflatılıp denetime alınacaktı. Çünkü PKK Batı sisteminin Ortadoğu’daki sınırlarını aşmış, Doğu statükocu işbirlikçi geleneğini kırmış ve küresel sistemin alternatifi haline gelmiştir. Bu durum hakim sistem için ciddi bir tehlike oluşturmuştur. “Benim önderlik konumum Kürtler üzerinde geleneksel Batı politikasını sarsmaktadır. Olayın özü de bu gerçekliğe dayanmaktadır. Avrupa bu nedenle tasfiye edilmemi çıkarlarına uygun bulmuştur. Çünkü uzun süredir yürüttüğü Kürt politikası yine benim yüzümden boşa çıkmaktadır. Birleştikleri daha genel bir özellik Doğu kültürünü benim şahsımda çözmemiş olmalarıdır. Bu husus teslim edilmemin psikolojik ve kültürel gerekçesini teşkil etmiştir. Batı kültürünün beni eritebilecek bir yapıda olmaması, dışlanması gereken bir kişilik olarak görülmede etkili olmuştur.” (Önderlik)
Batı sistemi Doğu’da gelişebilecek yeni bir devrimsel çıkışa, özelliklede sosyalist kimlikli bir alternatif paradigmaya tahammül göstermemektedir. Hele midesine alıp sindiremediği ve kusmak zorunda kaldığı sosyalist önderlik gibi bir kişiliğe asla yaşam hakkı tanımak istemeyecektir. Bölgenin en kadim bir halkın imhası söz konusu olsa da komplo gerçekleştirilecek ve sistem güvenceye alınmak istenecektir. Tantalos’a, Prometheus’a, İsa’ya ve diğer Bilge önderlere reva görülen bu kez Önder Öcalan’a misliyle hiç çekinilmeden gerçekleştirilecektir. Hem de çarmıh çivileri dünya sisteminin dört ayrı devletinde çakılarak İmralı sistemi inşa edilmiştir. Zira Önder Apo Batının gözünde Doğu uygarlığının demokratik toplumun iflah olmamış, dize gelmeyen tehlikeli çocuğudur. Kapitalist modernitenin küresel sistemine isyan etmiş Çağdaş Mesih Hareketinin Önderidir. Komployla İsa’nın çarmıha gerilişi yeniden sahnelenmiştir. Başrol ve figüranlar belirlenmiş ve tiyatro alanı dizayn edilmiştir. “Hz. İsa’nın öyküsünden tam iki bin yıl geçtikten sonra onun makamına ve kültürüne yakın bir yerden benzer bir sürecin içine düşenlerden biride benim. Bu sefer Roma yerine ABD bitirici gücü olmaya yakındır. Ortadoğu da o da tıpkı Roma gibi hızla yayılmak durumundadır. İşbirlikçilere sıkı ihtiyaç vardır. Ortadoğu toplumu zenginler ve yoksullar olarak hızla bir ayrışmayı daha yaşamaktadır. Zenginlerin işbirlikçi partileri yanında yoksulların da birçok partileri türemiştir. Bu sefer bölgenin en yoksul halkı Kürtlerdir. Katmerli bir baskıya uğramaktadır. Öykümden hoşlandığım için belirtmiyorum. Ama doğuş, oluşum tarzım sistemin içine giriş muhaliflik ve yakalanış tarzım Hz .İsa Öyküsüne öz ve biçim olarak yakın durmaktadır. Ortadoğu’nun en yoksullarını taban olarak aldığım bilinmektedir. Yeni ideolojik anlayış, zihniyet belirgindir. Çok bağlı topluluklar oluşmuştur. Yeni Roma imparatorluğu ABD ve işbirlikçileri oldukça rahatsızdır. Yine Yahudiye devleti en sıkı işbirlikçi konumundadır. Grekler içinde de sıkı taraftarlar var. Öldürücü ihanetin Yahuda İskaryot’un Grekli Kalenderides sıkı bir sempatizan geçinmektedir. Kürt Yahudiciliğinin Kürt kralları Kürt yoksullarının yükselişinden büyük korku duymaktadır. Tüm işbirlikçilerin bölgede konumlarını pekiştirme ihtiyacı vardır. Benim ideolojik politik konumum hepsini şiddetle rahatsız etmektedir. Komplo için çıkarlar son derece elverişli haldedir. Yeter ki despotlukları biraz daha beslensin” (Önderlik)
- Yüzyılın Ayıbı: İmralı
Kafkas dağlarına zincirlenen Prometheus’u kurtaracak yarı tanrı dostları vardır. Yine bir İngiliz komplosuyla St. Helene adasında tutulan Napolyon’un dostları her an yanı başındaydı. Ama Önder Apo’ya değil bir ada birkaç metrelik tabutluk bile çok görülmüştür. Zulümlerin en korkuncu ve ayıpların en büyüğü İmralı’da yaşanmaktadır. Bir Önder insan ancak bu kadar yoldaşlarından ve halkından ayrı tutulabilir. Bir uygarlık ancak bu kadar ahlaksızlaşabilir. Tarih ve insanlık şahittir ki, Tartaros işkencesine karşı bir Önderlik ancak bu kadar muhteşem direnebilir ve amansız özgürlük savaşçısı olabilir.
Komployu çözmek ve İmralı ayıbını ortadan kaldırmak ancak tarihi doğru okumak ve Önderlik gerçeğini doğru uygulamakla mümkündür. Bunu ancak hakikatimize doğru ulaşmakla gerçekleştirebiliriz. Kendimizi tanımlamak, kendimizi tanımaktır. Mitolojide, dinde, felsefede ve bilimdeki hakikati açığa çıkarıp onu güncelleştirmek temel bir özgürlük görevi olmaktadır. Uygarlık sisteminin ördüğü sis perdesi aralandığında hakikatin şafağında göreceğiz ki; “tarih günümüzde gizli ve biz tarihin başlangıcında gizliyiz.” Önderlik gerçeği hakikatle örülen özgür yaşam gerçeğidir. Komplo ve İmralı rejimi ancak hakikat savaşıyla yenilebilir.
Ve Yeniden Doğuş
Komplonun amacı Kürt halkını Önderliğinden ve partisinden kopararak umutsuzluk girdabında boğmak ve sömürgeci sistemini sürdürmektir. Apocu Hareketi dağıtmak ve halkın demokratik kurtuluşa olan inancını kırmaktır. Eğer komplo amacına ulaşırsa Önderlik oluşumu tasfiye edilerek yerine işbirlikçi unsurlar geliştirilecekti. Ancak Önderlik komployu şahsında tersi bir duruma çevirdi. Komplonun büyük sarsıcı krizleri ölümle değil, Önderliğin sıra dışı kişiliğinde paradigmatik bir dönüşümle yeni bir doğuşun zemini yapıldı. Önderlik bunu Üçüncü Doğuş olarak tanımladı. Önderlik bir kez daha dehşetvari komplo silsileci altında uçurumun kenarında kanatlanarak yeni bir dönemin zihniyetini, kavram, kuram ve stratejik açılımını gerçekleştirdi. “Atina, Moskova, Roma ve tekrar Atina üzeri Kenya-Nairobi’de sonuçlanan dehşetvari maceranın beni yeniden bir doğuş yapmayla karşı karşıya bıraktığı açıktı. Ortaya çıkan sonuç: Sadece bir infaz değil, bir çarmıha gerilmedir. Sistemin çarmıha germe, Prometheusvari bir kayalığa çivileme yöntemi, klasik veya mitolojik çağlardaki sonuca pek benzemiyordu. Kapitalist sistemin ‘küresel taarruzuna’ karşı halkların da ‘küresel demokrasi’ arayışını güçlendirmek ve Kürt sorunun çözüm yollarını yakalamak imkan dâhiline giriyordu. Özellikle ‘İmralı Tek Kişilik Tutukevi’ sürecim, tarih boyunca alışılan çürütmeye karşın hem felsefi hem de pratik bilimsel bir çözümün sadece şahsım ve Kürt halkı için değil, tüm insanlık için çıkış bulabileceğini kanıtlıyordu. Aslında dayatılan, ölümlerden ölüm beğen tavrıydı. Beklenen, hâkim dünya sistemlerinin çokça gerçekleştirdikleri derin komplolarla nasıl, Kaybettirildiğimin bile anlaşılmayacağı bir imha süreciydi. Sıradan bir ideolojik dönüşüm kavramaya yetmezdi. Bu darbenin altından çıkmak, ancak doğa ve toplum nasıl ise öyle anlamaktan geçer. Doğanın ve toplumun dilini ve aklını çözmeden bu iş başarılamazdı. Ana hatlarıyla çözdüğüm iflasa uğrayan paradigmanın yerine, doğa ve toplumun akıl özüne dayalı temel bakış açısına daha fazla yaklaştığıma ilişkin kanılarım güçlüdür.” (Önderlik)
Önderlik çizgisi Kürt inkarına ve soykırımına dayalı olarak geliştirilen Ortadoğu statükocu ulus-devlet iktidarlarının soykırım planlarını ve komplolarını boşa çıkarmakla kalmamış, Kürt varlığını bölgenin temel aktörü haline getirmiştir. Demokratik ulus zihniyeti ve örgütlülüğüyle toplumsal bir aydınlanmayı yaratmıştır. Kürt toplumu kendi öz bilincine dayalı ideolojik, siyasal ve askeri kurumlaşmalarına kavuşmuştur. Herkesin yararlandığı, kullandığı bir nesne olmaktan çıkarıp özne haline getirmiştir. PKK Önderlik ideolojisi ve felsefesi yeni paradigmayla toplumsal sorunlara çözüm olarak evrensel düzeyde bir perspektif sunmaktadır. Rojava devrimi ile bu özellik demokratik direnişin ve sistemin merkezi haline gelmiştir. Önderlik bir kişi olmaktan çıkmıştır, asla yok edilemeyen bir halkın, insanlık ailesinin, büyük düşüncesi, zihniyeti ve yaşam biçimine dönüşmüştür.
Özgürlük Mücadelesi Var Oldukça Komplolar, İşbirlikçilik Ve İhanetlerde Var Olacaktır. Komploya karşı mücadele bir onur savaşıdır
9 Ekim 1998‘de Önderliğe karşı geliştirilen uluslararası komplo üçüncü Dünya savaşının en önemli evrelerinden birisidir. Kuzey-Doğu-Suriye ve Rojava işgali ve buna karşı direniş yine bu savaşın en önemli aşaması durumundadır. Rojava işgali Önderlik çizgisini tasfiye edemeyen ve gelişimini engelleyemeyen Kapitalist modernite güçlerinin 9 Ekim 1998 komplosunun bir devamı olarak geliştirilmiştir. 21. Yılına girilen komplo güncellenerek yeni kararlarla sürdürülmektedir. Sistemin hegemon gücü ve temsilcisi durumundaki ABD’nin PKK yönetimini hedefleyen 6 Kasım 2018 kararı Komplonun güncellenerek yeniden devreye sokulmasıydı. Rojava işgal süreci böyle başladı. Söz konusu kararla Özgürlük Hareketinin tasfiye edilmesi amaçlanmıştır. Ancak Örgütsel ve ideolojik öncü güç tasfiye edilemeyince ve Rojava devrimi istenen biçimde kullanılamayınca bu kez tümden yok etme kararı alındı. Rojava işgal saldırıları bu temelde gelişti. Önce ideolojik öncü güce, onun sistemine yöneldiler. Gerillaya karşı NATO düzeyinde tarihin en kapsamlı hava ve kara saldırılarını başlattılar. Küresel kapitalist güçlerin PKK Önderliğine karşı gerçekleştirdiği 1998 komplosu NATO tarafından kararlaştırılan sistemsel bir müdahaleydi. Dolayısıyla komplo Önderlik şahsında Ortadoğu halklarının demokratik sistemini ve özgür yaşamını hedeflemiştir. Bu bakımdan komplo gerçeğini doğru çözümlemeden Ortadoğu’da yaşanmakta olan müdahaleler ve savaşlar anlaşılamaz. 2019 Rojava işgali de aynı müdahalenin devamıdır ve sistemseldir. 9 Ekim 1998 komplosu Demokratik Modernitenin ideolojik ve felsefik Önderliğini hedeflemiştir. PKK Önderliğinin esareti ve İmralı sistemi böyle gerçekleştirilmiştir. İmralı tecrit sistemi sadece Önderliğin sürece müdahale etmesini engellemeye dönük değildi. Önderlik sisteminin ve örgütünün dağıtılması, yok edilmesi hesaplanmıştır. Aslında iki modernitenin en büyük savaşı İmralı’da gerçekleşmektedir. İmralı iki çizginin savaş sahasıdır. Önderlik İmralı mücadele ortamında modernitesini geliştirerek yetkinleştirdi ve tüm yönleriyle yeni paradigmaya kavuşturarak Demokratik Modernite güçlerine bir Manifesto tarzında sundu. Bu Önderlik savaş tarzının zaferi oldu.
9 Ekim 2019 Rojava işgali Önderlik paradigmasıyla inşa edilen toplumsal sitemi hedeflemektedir. Amaç Rojava Devrimi şahsında PKK Önderlik felsefesiyle oluşturulan Demokratik Modernite sistemini dağıtmak ve bunun yanında kırk yıllık mücadeleyle yaratılan Kürt özgürlük kazanımlarını faşist Türk devleti üzerinden ortadan kaldırmaktır. TC-Erdoğan’ın amacı kurumsal faşist diktatörlük kurmak ve Ortadoğu’da hegemonya geliştirmektir. Bunun önünde tek temel engel olarak Önderlik ve Özgürlük Hareketini görmektedir. Türk faşist rejimi nasıl ki 1980’lerde kurumlaşmasının önünde PKK direnişini engel gördüyse, şimdi de Ortadoğu’da hegemonlaşmasının önünde onu engel görmektedir. Eğer Özgürlük Hareketinin imhasını başarırsa Kürtleri tümden soykırıma uğratmasının ve hegemon olmasının önünde hiçbir engel kalmamış olacaktır. Türk devletinin Stratejik amacı; Kürtler öncülüğünde Rojava’ da gelişen demokratik modernite sistemini yok etmektir. Ancak 20. Yüz yılda gerçekleştirmediği bu amacını 21. Yüzyılda asla gerçekleştiremeyecektir. Komplocu sistem Tarihin en büyük ONUR DİRENİŞİ karşısında yenilmekten kurtulamayacaktır.
Özgürlük mücadelesi var oldukça komplolar, işbirlikçilik ve ihanetlerde var olacaktır. Rojava Büyük Onur direnişi, dünya halklarının dayanışması komplo ve işgal planlarını etkisiz kılmaktadır. Rojava özgülünde demokratik modernite sistemine karşı NATO ordusu düzeyinde kapsamlı bir saldırı ve buna karşı tarihi bir direniş söz konusudur. Komplocu ve işgalci güçler devrimci halk savaşı karşısında istediği sonucu alamamaktadır. Gerçekleşen büyük direniş gelişmelere yön vermektedir. İşgale karşı devrim cephesinde destansı direnişler ve kahramanlıklar yaşanmıştır. Örgütlenmiş, bilinçlenmiş ve öz savunmasını sağlamış toplumlar her türlü işgal ve komloyu boşa çıkarmakla kalmayıp kendilerini bir irade olarak kabul ettirirler. Devrimci mücadele halkların varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlamak amacıyla yürüttüğü ONUR SAVAŞIDIR.
Önderlik: “Lanetli ihanet tarihin tekerrür edilmesi istenmiyorsa, uluslararası komploya karşı mücadele bir onur savaşına dönüştürülmelidir” diyor. Bizlerde bu onur savaşında görevlerimizi layıkıyla yerine getirelim ve Önderliği yaşayarak yaşatalım. Bu hakikate eriştiğimizde işte o zaman komplo tümüyle aşılacak ve Önderlik çizgisi yaşam tarzı haline gelecek ve Demokratik Ekolojik ve Kadın özgürlükçü sistem evrensel bir hakikate dönüşecektir.
Dıjwar SASON
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi