Komünalizm insanlığın tek kurtuluş yoludur

0
863

Kemal SOBE

Dünyanın son 300-400 yıldır kapitalizmin etkisinde olduğu gerçekliğini yaşıyoruz. Dünya halkları,
bu sistemin yaratmış olduğu kötü koşullarda yaşamaya mahkum edilmiş. Toplumlar, sanki bu
sistemden başka bir sistem yokmuş, olmayacakmış gibi bir anlayışa sahipler. Aslında modern kapitalizmin 300-400 yıllık bir geçmişi var. Ama sınıflı sistemin toplamda beş bin yıllık bir geçmişi var. Sınıflı sistemler tarihin farklı zamanlarında farklı şekillerde varlığını sürdürerek, en son sanayinin gelişmesi ve ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla son şeklini alıp çeşitli araç ve gereçlerle her yönden donanımlı bir devlet aygıtıyla bu güne kadar varlığını sürdürmüştür. Sınıflı sistemler, toplumu her bakımdan etkileyerek ve geri bırakarak kendisini var eder, varlığını sürdürür. Bilinç, örgütlülük ve sosyalite ve çok yönlü kültürel gelişimin olduğu toplumsal koşullarda sınıflı sistemler ya bitmiştir yada  demokratikleşmiş, halka nispeten de olsa hizmet edecek bir pozisyona getirilmiştir.

***

Ancak, demokratik hale getirilen ülkelerin sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. Bugün dünya
halklarının çok büyük bir bölümü açlık ve yoksulluk koşullarında yaşıyor. İnsanlar daha iyi şartlar dayanmak için topraklarından yüzlerce, binlerce kilometre uzaklara, her türlü tehlikeyi ve ölümü
göze alarak gidiyorlar. Bazıları da bu umut yolculuğunda ölüyorlar. Kapitalizm, kardeşi bile kardeşe düşman yapan bir sistemdir. Sosyalizm ise birbirini hiç tanımayanların bile kardeşçe yaşadığı birbiri için her türlü fedakarlığı yaptığı en insani düzendir. Kapitalizmde insani hiçbir erdem yoktur. Kapitalizmde çıkar, menfaat ve iktidar olma, sömürme, yok etme, öldürme temel kural olduğu için, burada insani bir yön bulunmaz. Dünyada savaşlar, yıkımlar, açlık ve fakirlik kapitalizmin yarattığı tahribat ve sonuçlardır.


***

Bugün Ortadoğu, kapitalizmin yarattığı bataklıkta kıvranıyor. Dünyada medeniyetin doğduğu
coğrafya bu coğrafya olması nedeniyle, kapitalizmin özel olarak ilgilendiği bir alan ve coğrafya olmaktadır. Kapitalizmin ana yurdu Avrupa olsa da, aslında sınıflı sistemin anayurdu Ortadoğu’dur. Yani modern kapitalizm sanayileşmeyle beraber Avrupa’da doğdu ama sınıflı sistemin, medeniyetlerin, uygarlıkların beşiği Ortadoğu’dur. Bu açıdan gelişmiş ve sanayileşmiş (emperyalist) ülkeler bu coğrafyayı kolay terk etmeyeceklerdir, daha çok etkili olmak isteyecekler. İnsanlar bugün Avrupa ve
Amerika’yı dünyanın merkezi olarak biliyorlar. Ama 500-600 yıl öncesine kadar Avrupa, bugünkü Ortadoğu ve Afrika gibi yoksulluk yaşıyordu. Amerika diye bir devlet yoktu. Kızılderililer, küçük topluluklar şeklinde Kıta Amerikası’nda yaşıyorlardı. Kızılderililerin yaşadığı sistemin komünal sistem
olduğunu ayrıca belirtmek istiyorum.

***

Amerika kıtası Avrupalılar tarafından keşfedilip, sınıflı sistem zihniyeti Avrupalıların eliyle kıtaya taşınması bir süre sonra kızılderililerin sahip olduğu komünal yaşamı da dejenere etmiş, ortadan kaldırmıştır. Amerikan filmlerinde, kızılderililer, vahşi toplummuş gibi gösterilir ama aslında vahşi olanlar, Amerika kıtasını hakları olmadığı halde işgal edip gidenlerdir. Komünal yaşam, sanayileşme, kapitalizm ve devletlerin güçlü olmadığı birçok Afrika ülkesinde bile yakın geçmişe kadar ilkel tarzda da olsa yaşanılıyordu. Hatta Kürdistan’ın kuzeyinde Dersim bölgesinde de yakın geçmişe kadar köy komünalizmi belli ölçülerde yaşanılıyordu diyebiliriz. Kapitalizmin, adı geçen bölgelere girmesi hayatı cehenneme çevirmiştir. Kapitalizm insanın yeteneğini, fiziki gücünü, bilimi, tekniği, teknolojiyi ve her şeyi kullanarak, kendisini var eder. Bilimi, tekniği ve insan gücünü kullanmayan bir kapitalizmin kendisini geliştirme ve yaşatma şansı ve imkanı yoktur. Avrupa’da belli bir refah seviyesinin olması, Avrupa’da sanayileşmeyle beraber yürütülen mücadelenin kazanmış olduğu haklardır.

***

Yani Avrupa’da iyi şartlarda yaşam koşullarının olması, Avrupa devletlerinin iyi niyetinde kaynaklanan bir durum değildir. Bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşanılan yoksulluk kesinlikle kurulan sömürü
sisteminin bir sonucu olup, kader değildir. Dünyada bilim ve teknoloji gelişmiş ve yeterli bir üretim de oluyor ama buna rağmen dünya nüfusu büyük yoksulluk ve açlık yaşıyor. Yeterli bir çalışma ve üretim
yapılıyorken, yoksulluk ve açlık, fakirlik kabul edilemez. Yapılan üretimi kasalarına dolduran bu efendiler düzeni yıkılmadığı ve yerine adil ve eşit bir düzen kurulmadığı sürece yoksulluk, fakirlik ve açlık bitmez.İnsanlar sabahtan akşama kadar çalıştıkları halde iyi şartlarda insanca yaşayabilecek imkanlara sahip değiller. Toplumun büyük bölümü durumlarından şikayetçiler. ”Markete, pazara, çarşıya gidiyoruz, çoğu kez meyve ve sebzelere bakıyoruz ama alamıyoruz ” diyorlar. Bakınız her şey var ama alım gücü yok.Yani fakirlerin alım gücü yok. İnsanlar çalıştıkları halde neden iyi şartlarda yaşayabilecek imkana sahip değiller? Çünkü kapitalizm, yaşatan değil, sömüren ve açlığa yoksulluğa mahkum eden bir düzendir. Sürekli ekonomik büyümeyi hedefleyen kapitalizmde toplumun bu nedenlerden dolayı iyi şartlarda yaşama şansı yoktur.

***

Bütün sorunların kaynağında, kapitalizm yani sermaye, para var. İnsanlar ev kiralarını, faturalarını nasıl ödeyeceklerinin hesaplarını yapıyorlar, çocuklarını okula nasıl göndereceklerini düşünüyorlar. İnsanlar yaşamlarını nasıl idame ettirecekleri korkusunu sürekli yaşıyorlar. Milyonlarca, on milyonlarca, milyarlarca insanın yaşamı ve kaderi sadece sayıları belkide 2000’i geçmeyen zenginin elindedir. İnsanlar çalıştıkları halde iyi şartlarda yaşayabilecek imkana sahip değillerse, orada kölelik var demektir. Köleci ve feodal koşullarda insanlar, efendilerine karın tokluğuna çalışırlardı. Yani sadece yemek yer su içerlerdi. Yedikleri yemek ve içtikleri su sadece fiziki olarak yaşamak ve çalışmak içindi. Çünkü aç ve susuz köleler, efendilerine hizmet edemezler, çalışamazlar. Bundan dolayı da efendiler kendi kölelerine yemek ve su verirlerdi, elbise giydirirlerdi. Bu saydıklarımız olmadığı zaman, köleler zaten üretim yapamaz, efendiler de kendi sistemlerini devam ettiremezlerdi. Demek ki şu anda kölelik devam ediyor, hemde adına modern kölelik dediğimiz ücretli kölelik kapitalizm insanın başına musallat olmuş. Köleci ve feodal koşullarda insanlar bir yere gidemiyor, sosyal yaşamları yok, sadece efendilerinin bir makinesi ve malı mülkü olma işlevine sahiplerdi.

***

Şimdi ise insanlar fiziken serbestler ama ekonomik olarak kapitalizme bağımlı oldukları için modern kölelik statüsündeler. Çünkü çalıştıkları halde iyi şartlarda yaşayamamak kölelik demektir. İnsanlar, fabrika ve atölyelerde hizmet sektörlerinde ve çok çeşitli iş ve meslek gruplarında çalışıyorlar ama aldıkları ücret sadece fiziki olarak yaşayıp ertesi gün tekrar çalışıp modern efendilerine üretim yapmasına, sermaye artışına yetiyor. İnsanlar şimdiki şartlarda iyi bir şekilde beslenemiyorlar bile. Ayrıca bir taraftan da yedekte tutulan işsizler ordusu var. Fabrikalarda ve her iş sektöründe işten çıkarılma tehlikesi olduğu için yeterli bir hak alma mücadelesi ve grevleri bile ya yapamıyorlar yada efendilerle kavgalı ve gürültülü yapıyorlar ve sonuç yine modern kölelik. Yapılan azbuçuk zam, temel tüketim ürünlerine ve birçok şeye yapılan zamla buhar olup uçuyor. Çünkü dışarıda yedekte bekleyen yığınca işsiz ve açlık tehlikesi yaşayan milyonlar var. Siz ya bu şartlar da çalışırsınız yada dışarıda yığınca işsiz var tehdidi var. Gerek özel sektörde gerekse de  kamuya ait bir kuruluşta çalışanlar bile devlet tarafından işten atılmakla-çıkarılmakla tehdit edilip, daha düşük ücretle çalışmaya zorlanıyorlarsa, işte bu durumda özel sektörde çalışanların kılı bile kıpırdamaz, her yapılana boyun eğerler. İnsanlar sadece fiziki olarak ayakta kalmak için çalışıyor, yaşıyorlar. Türkiye’de bir
işçi tatile gidebiliyor mu? Asgari ücretli biri dışarıda ailesi ile beraber yemek yiyebiliyor mu?

***

Yoksul insanlar ne evlerinde yeterli beslenebiliyorlar ne de evlerinden dışarı bile çıkabilecek imkana 
sahipler. Çünkü evlerinde bile yeterli beslenemeyen fakirler, dışarıda nasıl yemek yiyecekler, otobüse,
tramvaya nasıl binecekler? Zenginler, efendiler ise boğaza gidip lüks restoranlarda sadece bir kişilik yemek için emin olun 500 ila 1000 lira para ödüyorlar. Yani bir zenginin bir gün dışarıda yediği yemeğe ödediği  para, bir asgari ücretlinin aldığı aylık maaş kadardır. Bu durumda varın siz, insanlığın ve yaşamın nereye gittiğinin muhasebesini, yorumunu ve eleştirisini yapın. Bir zenginin, sadece bir çekete, pantolona, gömleğe, ayakkabıya ödediği para en az 500-600 Dolardır. Zenginler Dolar ve Euro bazından her türlü alış verişi yaparlar. Hatta bazı mankenler ve sözde sanatçılar bile 500-700-1000 Dolardan başlayan elbiseler giyiyorlar. Bazı sözde sanatçılar her ay on binlerce lira parayı sadece kıyafetlere harcıyorlar. Yoksullar 20 liralık bir elbise almaya zorlanıyorlar. Ayaklarında ayakkabı sırtlarında ceket olmayan o kadar çok insan var ki? Kapitalizm, yoksulluğun açlığın, fakirliğin zirvede olduğu düzendir. Hedefine sadece daha çok kar edeyim, daha çok sermaye biriktirim, daha çok yatırım yapım ve daha çok büyüyeyim diyen bir sistemden her türlü kötülük gelir ve geliyorlar. Dünya ve insanlık tehlike altındadır.

***

Bir ülkede insanlar hayvani koşullarda yaşamaya mahkum edilmişse, orada haysiyet, onur, şeref
kalmamıştır. İnsanlar kaldırımlarda, köprü altlarında yaşıyorlarsa, çöplerde ekmek arıyorlarsa, o ülkede  anormal bir durum var demektir. Kapitalizm, insanı hiçleştirmiş, değersizleştirmiştir. İnsanlık kapitalizmde bütün değerlerini yitirmiştir. özüne dönmesi gerekiyor. İnsanın özü sosyalizmdir, paylaşımdır, eşitliktir. insanlar iyi şartlarda insani bir yaşam sürdürmek için çalışmalılar, birileri zenginleşsin, köşklerde, saraylarda, yalılarda, villalar da süper lüks pahalı, şatafatlı, gösterişli bir hayat yaşasınlar diye değil. İnsanlık tercihini yapmalıdır. Kendi özü olan sosyalizmi mi yoksa kendisini bitiren kapitalizmi mi tercih edecek? Sosyalizmde bir avuç asalak sömürücü sınıf olan kapitalistler, patronlar sınıfı yoktur.

Emeğin asli sahibi olan halk vardır. Sosyalizm, bir avuç elit kesimin, sermaye sınıfının, toplum üzerindeki egemenliğinin bitmesi, sona ermesidir. Sınıflar, sınırlar, savaşlar ve sömürü yoktur. Kapitalizmin en çok istediği şey, belleksiz, hafızasız, bilinçsiz toplum ve birey yaratmaktır. Kapitalizm, bilinçli kültürlü, örgütlü ve emek bilincine ve kendi kendisini yönetme bilincine sahip toplumu kullanamaz, sömüremez, istediği gibi yönlendiremez.

Kapitalizmin, sosyaliteyi ve emek bilincini en üst seviyede yaşayan bir toplum karşısında zaten yaşama şansı yoktur. Kapitalizmin neye nasıl dayanarak kendisini ayakta tuttuğunu ve yaşattığını iyi bilince çıkarmamız gerekiyor. Bu güne kadar üretilen, geliştirilen hiçbir değer, kapitalizme ait değildir, insanlığa aittir, insanlığın ortak emeğidir. Kapitalizm, insana ait bütün değerleri kendi tekeline alıp yamyamca kullanır, kullanıyor. Sosyalizmde insan bütün değerlerine tekrar kavuşur ve bütün değerlerini tekrar yaşanılır kılar, İnsan, sosyalizmi yaşadığı ve temsil ettiği sürece gerçek manada insanlaşmış olur.

Bundan dolayı sosyalizm İnsanın yaşaması gereken en doğal insani sistem-düzen olmaktadır. Köleci, feodal, ve günümüz kapitalist sistemler, karakterleri gereği, insanlık düşmanı olup, insanlığın tarihini ve değerlerini kirletmiştir. Gerçek insanlık tarihi, modern olarak komünalizmle başlayacak…                                

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz