KONGRA-GEL: ‘AB ve AK’nin gerçek yüzü yine görüldü

0
292

KONGRA-GEL, AKP-MHP iktidarına destek veren Avrupa kurumlarına tepki göstererek, “AB ve AK, Kürt sorununda savaş konseptinde ısrar eden AKP-MHP faşist ittifakını desteklemeyi tercih etti. Büyük bir kriz içindeki faşizmin nefes almasına yardım etti” dedi.

KONGRA-GEL Eşbaşkanlık Divanı, “AB ve AK’nin gerçek yüzü” başlığıyla yaptığı yazılı açıklamada, “Türkiye devletinin AKP-MHP ittifakı ile açık faşizmi hızla inşa ettiği bu süreçte, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel Türkiye’yi ziyaret ettiler. Erdoğan ile yaptıkları görüşmelerin sonuçlarını kameraların önünde kamuoyuna açıkladılar. Brüksel-Ankara ilişkileri açısından Doğu Akdeniz’de güvenli ve istikrarlı bir ortamın sağlanması ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konularının, ele alınan öncelikli temel konular olduğunu kamuoyuna sundular” dedi.

‘AB VE AK’NİN GERÇEK YÜZÜ YİNE GÖRÜLDÜ’

Açıklamada şunlar da kaydedildi:

“Açıklamalarında da görüldüğü gibi, Türkiye’de insan hakları, demokrasi, kayyum, Kürt sorunu, HDP’nin kapatılma davası, tüm muhalefetin susturulmak istenmesi, İstanbul Sözleşmesinin geri çekilmesi, kadın katliamları, yoksulluk, intiharlar, on binlerce siyasi tutuklu vb hiçbir sorun AB ve AK’nin öncelikleri arasında değildir. Karşılıklı ekonomik çıkarların temel sorunlar olarak her şeyin üstünde tutulması, AB ve AK’nin gerçek yüzlerini bir kez daha açıkça ortaya koydu.

AKP-MHP ittifakının evrensel insan hakları ve demokrasi kriterlerini yok sayarak genelde muhaliflerine, özelde ise Kürtlere karşı yürüttüğü politikaların Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Konseyi (AK) tarafından görmezden gelinmesiyle Erdoğan’a gösterilen büyük tolerans, AKP-MHP özel savaş iktidarının Kürt katliamlarını hiçbir yaptırım korkusu olmadan sürdürmesinin temel nedenidir. Bu anlamda AB ve AK, AKP-MHP ittifakının işlediği tüm suçların ortağıdır.
CPT daha önce ilan ettiği İmralı raporunda ağır insan hakları ihlallerine yer vermişti. 11-25 Ocak 2021 tarihlerinde Türkiye de olmasına rağmen CPT’nin İmralı adasına gitmemesi, raporunda ifade ettiği ihlallere yönelik yaşanan sorunları yerinde kontrol etmemesi, AK’nin Kürt sorununda uyguladığı iki yüzlü politikalarını gösteriyor. Çözüm eksenli olmayan bu politikalar, AKP-MHP faşist rejiminin her türlü baskı ve şiddeti uygulamasının zeminini oluşturuyor.
AB, Türk devletinin Efrîn işgaline sessiz kalarak Efrîn’de demografinin değiştirilmesi, tecavüz-katliam-insanların kaçırılıp infaz edilmesi, kaçırılan kadınların Katar gibi Arap ülkelerine satılması vb. işlenen tüm suçların suç ortağıdır.

AB, zorla yerinden göçertilen Efrin halkının yerlerine yerleştirilen çetelere yapılan evler için mali destek sunuyor. Bu nedenle de Efrîn’de Kürt soykırımı ve demografinin değiştirilmesinde AB doğrudan sorumludur. Efrin deki soykırımı görmezden gelen, Türk devletinin çetelerine her türlü siyasi, ekonomik ve askeri desteği veren AB soykırım suçunun doğrudan ortağıdır.

Kürt halkına karşı yürütülen devlet terörünün ve topyekûn savaşın nedeni, Kürt inkarına ve imhasına dayalı tekçi faşist Türk devlet politikasıdır. Buna rağmen Türk devlet politikalarının AB tarafından koşulsuz desteklenmesi, devletin Kürt sorununda yürüttüğü güvenlik eksenli politikalara meşruiyet sağlıyor.
AB’nin bu desteği olmadan Türk devletinin Kürt inkarına ve imhasına dayalı devlet politikalarını sürdürmesinin olanağı yoktur. ‘Terörle mücadele’ adı altında yürüttüğü Kürt savaşı nedeniyle başta ekonomi olmak üzere büyük bir toplumsal ve siyasal kriz yaşayan tekçi faşist Türk devlet sistemi, ilk kez bu düzeyde büyük bir ekonomik ve siyasi kriz içindedir.

‘FAŞİZMİN NEFES ALMASINA YARDIM EDİYORLAR’

AB ve AK bu süreçte, Doğu Akdeniz’deki sorunun çözümünde üstlendiği rola benzer bir misyon ile Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’de de gerçek bir demokrasinin kurulmasında rol alabilirdi. Bu ilgili tüm tarafların ortak çıkarına olacak bir sonuç olurdu. Böyle bir durum tüm Ortadoğu’nun demokratik değişim ve dönüşümünde de etkili olurdu. Ancak AB ve AK, Kürt sorununda barış yerine savaş konseptinde ısrar eden AKP-MHP faşist ittifakını desteklemeyi tercih etti. Böylece büyük bir kriz içinde olan faşizmin nefes almasına yardım etti. Başta Kürt ve Türk halkları olmak üzere tüm bölge halklarının büyük acılar çekmesine neden olan bu faşizmin ayakta kalması için destek sundu.

Ancak AB ve AK’nin insan hakları ve demokrasiyi ekonomik çıkarlarına kurban eden politikasına rağmen, AKP-MHP faşizminin ömrünü uzatmaları mümkün değildir. Faşizmin ömrünü belirleyecek olan Kürdistan ve Türkiye halklarının demokrasi güçlerinin mücadelesidir. Bu anlamda demokrasi güçleri tarihi bir moment yakaladılar. Faşizmin yarattığı ve her geçen gün giderek daha da büyüyen açlık, yoksulluk, zulüm ve katliamlara karşı, halkların öfkesi de her geçen gün daha da yükseliyor.”


‘GEZİ VE NEWROZ RUHU BİRLEŞİYOR’


Bu süreçte devrimcilerin ve demokrasi güçlerinin tarihsel görevinin, halkların öfkesini örgütlemek ve mücadeleyi yükseltmek temelinde faşizmin çöküşünü sağlamak olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Kürdistan halkı Garê ve Newroz ruhuyla duruşunu belirledi. Halkımızın Newroz mesajından panikleyen faşizm saldırılarını daha da arttıracak. Bu saldırılar karşısında Türkiye toplumunun her kesiminde de itirazlar yükseliyor. Gençler, kadınlar, öğrenciler, işçiler başta olmak üzere zulme, yoksulluğa ve haksızlığa uğrayan herkeste giderek ‘Gezi ruhu’ yükseliyor. Kürdistan ve Türkiye halkları olarak, Gezi ve Newroz ruhlarının buluştuğu ve bütünleştiği bir süreçteyiz” denildi.


‘FAŞİZMİ YENECEK GÜCÜMÜZ VAR’


KONGRA-GEL, açıklamasının devamında şu ifadelere de yer verdi:
“Bu süreç faşizmin çöküş sürecidir. Özgürlük ve demokrasi için ayağa kalkan halkları hiçbir güç durduramaz. Demokrasi güçleri mücadeleyi yükselterek AKP-MHP faşizmine geçit vermezse, AB ve AK gibi güçler de kendi çıkarları için politikalarını değiştirmek zorunda kalacaktır.


Kürdistan ve Türkiye demokrasi güçlerine çağrımızdır; kendimize ve halklarımıza güvenin, faşizmi yenecek gücümüz var. Faşist rejim tahmin edilenden daha çok zordadır. Bu kadar saldırmasının nedeni güçlü olmasından değil, çok zorda olmasından dolayıdır.


Demokrasi güçleri olarak her zamandan daha çok sonuç alacağımızın bilinci ve inancı ile halka öncülük etmeliyiz. Halka güven veren, kazanma umudu veren bir duruşla, bu tarihi sürece, faşizmin çöküş sürecine öncülük etmeliyiz. Gerçek demokrasi güçlerinin birliğini hedeflemeli, ayrım gözetmeden faşizme karşı olan herkese ulaşmalı ve örgütlemeliyiz.


Newroz ve Gezi ruhuyla demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltenleri selamlıyor, üstün başarılar diliyoruz.”

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here