Mizgin VİYAN
Cinsiyetçiliğin, milliyetçiliğin, dinciliğin kombinasyonunda yetişen Süleyman Soylu, bir yıl içinde kaçtır PKK’nin bir kadın hareketi olduğuna dair açıklamalarda bulunmaktadır. Soylu’nun neden bu tür açıklamaları yaptığını irdelemekte fayda var. Kürdistan ve Türkiye’de yükselen kadın mücadelesi Süleyman Soylu’yu çok korkutmuş olmalı ki, PKK direnişinin ortaya çıkardığı özgürlük mücadelesi ile kadın özgürlük mücadelesini birlikte ifade etmektedir. Taşıdığı milliyetçi-cinsiyetçi zihniyete göre bu tanımlamayla PKK yi küçük düşüreceğini, hakaret edeceğini sanmaktadır. Oysaki farkında olmadan Kürt kadınlarının faşist sistemin zihniyetine karşı nasıl amansız bir direniş ve mücadele içinde olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmiş oluyor. Yine kendisinin ve partisinin aslında ne kadar kadın düşmanı olduğunun da itirafı oluyor.
AKP iktidarında ve özellikle Soylu’nun göreve geldiği günden şimdiye kadar, geliştirdikleri kadın karşıtı söylem ve politikalar sonucu yüzlerce kadının nasıl katledildiğini hepimiz iyi bilmekteyiz. Kaldı ki Erdoğan, yıllar önce direnen Kürt kadınlarını hedef alarak “kadında olsa çocukta olsa gereği yapılacaktır” söylemiyle özelde Kürt kadınlarına genelde direnen bütün kadınlara karşı şiddet uygulayacağının açık beyanında bulunmuştu. Bu zihniyetin sonucu yüzlerce kadını, çocuğu ve genci katletti. Kadını katleden, çocuğu istismar eden, buna karşın tecavüzcüleri ve katilleri koruyan-kollayan bir zihniyetin kadını nasıl ele aldığını çok iyi biliyoruz. Kadın katillerini, tecavüzcüleri, çeteleri koruyan Soylu ve mensup olduğu AKP-MHP faşist iktidarının nerede durduğunu kendileri açık ilan etmiş oluyorlar.
AKP iktidarında kadına karşı katliam, taciz, tecavüzün yanı sıra, buna karşı direnen, bunu teşhir eden, kadın özgürlüğü için mücadele veren binlerce kadın ceza evlerine kapatıldı, kapatılıyor. Bilinçlenen ve örgütlenen kadından büyük korku duyan AKP iktidarı, olmadık yalan ve hileler ile kadın kırımı uyguluyor. Kuşkusuz Kadınlar eril zihniyetten beslenen iktidarların kadın düşmanı politikalarıyla ilk kez karşı karşıya gelmiyorlar. Dolayısıyla kadınlar bu zihniyeti ve temsilcilerini iyi tanıyorlar. Tarihten günümüze kadar erkek egemen zihniyetin kadına karşı ne tür komplolar kurduğunu unutmadık. Tarih boyunca direnen kadınların nasıl “cadı avı” adı altında katledildiğini, giyotine götürüldüğünü, din-iman, namus adına binlerce kadının recim edildiğini, kısacası kadın kırımının politik olduğunu da iyi biliyoruz. Soylu, herhalde bu açıklamalar ile maçoluk yaparak ne kadar erkek olduğunu söylemek istemektedir. Soylu, kullandığı bu cümle ile kendince zalimin zulmüne karşı halkının özgürlüğü için amansız bir mücadele veren devrimci erkek yoldaşlarımıza hakaret ettiğini düşünerek aslında köhnemiş erkek geriliğini hortlatmaya çalışmaktadır. Kuşkusuz özgürlük için mücadele eden hiçbir insan Soylu’nun cinsiyetçi dilinden etkilenerek bunu kendine hakaret görmeyecektir. Verilecek bir cevap varsa o da, geri erkekliği yüceltmek yerine önce insan ol demek olacaktır. En nihayetinde Soylu’yu dünyaya getiren de bir kadındır. Kadını hedef alan yaklaşımlarıyla aslında en başta ana emeğine büyük ihanettir. Zaten tarihte kadına karşı erkeğin ilk büyük ihaneti böyle başlar. Ana emeğine, ana tanrıça kültürüne ve yaşam tarzına saldırarak egemenliğini inşa etmiştir. Bundandır ki anaya, ananın yarattığı değerlere ihanet edenlere toplum içinde “soysuz!” denilir. Kaldı ki varlık gerekçesini inkâr edene bunun dışında başka da söz söylenmez.
Din bile “cennet anaların ayakları altındadır” derken bununla anaya, dolayısıyla kadına karşı ahlaki bir ölçüyü ortaya koymaktadır. Bu nedenle AKP iktidarının ve temsilcilerinden biri olan Soylu ‘nun kadın karşıtı politikaları ne dini ölçülerle ne de hiçbir toplumsal ahlaki ölçüyle izah edilemez. Soylu ‘nun sözüm ona kadını aşağılamak için kullandığı bu sözler aynı zamanda, annesine, kız kardeşine, eşine ve kendi partisinde çalışan tüm kadınlara karşı da bir ihanettir. Türkiye’deki direnen tüm kadınlara hakarettir. Bunu yapan kişi bir ülkenin iç işleri bakanlığını yapmaktadır. Başta Soylu’ya oy vererek seçen kadınlara şunu söylemek gerekir: Toplumun yarısını oluşturan kadınları bu denli dışlayan, küçük gören, cinsiyetçilik ve milliyetçilik üzerinden beslenen bu zihniyete nasıl ülkenin iç güvenliğini teslim ediyorsunuz. Böyle bir zihniyetten kadını ve kadın haklarını koruması beklenebilir mi? Bu yaklaşım köhnemiş cinsiyetçiliğin ayyuka çıkmış faşizmin tezahürü değil mi? Bu nedenle bütün kadınlar Soylu’yu kadın karşıtı söylemlerinden dolayı özür dilemeye ve istifa etmeye çağırmalıdır.
Soylu’ya şunu söylemek istiyoruz. PKK bir kadın partisidir. Çünkü kadınların özgürlüğü, eşitliği için mücadele etmektedir. Bir erkek partisi değildir. Eril zihniyete ve onun her türlü erkek egemen yaklaşımlarına karşı demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigmaya sahiptir. Erdoğan ve çetelerinin “kadında olsa çocukta olsa gereken yapılacaktır” faşist zihniyetine karşı direnen bir partidir. Emekçilerin, çocukların işçilerin, ezilenlerin, kadınların, doğanın ve tüm canlıların sömürülmesine karşı mücadele veren bir partidir. Bu paradigma kadının kendi özgürlük taleplerine denk geldiği için kendi talepleri olduğu için zalime, zulme, boyun eğdirilmeye, iradesiz görülmeye, kendi özünden uzaklaştırılmaya karşı kadın isyanın ifadesidir PKK. Bundan dolayı PKK gibi her türlü faşizme, cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe, kadın kırımına karşı mücadele eden bir partide yer almak biz kadınlar için bir onurdur. Zalimlerin saflarında yer alan bir partide yer almadığımız içinde mutluyuz, gururluyuz. Kadınlar artık evcilleştirdiğiniz, köleleştirdiğiniz, kendinize göre rol biçeceğiniz insanlar olmayacaktır. Emrinizde olmayacak ve size itaat etmeyeceklerdir. Yaşamda, siyasette nasıl yaşamaları gerekiyorsa sizler değil, kadınlar özgür iradeleriyle karar verecek. Kadının uyanışı gerçekleşmiştir. Zaten korkunun esas nedeni de budur.
Kürtlere karşı her gün bütün dünyanın gözü önünde sistematik olarak şiddet geliştirilmekte, tehditler yapılmakta ve pratik olarak bir soykırım zaten uygulanmaktadır. Faşist Erdoğan’ın sağ kolu olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ‘PKK kadın partisidir’ demekle esasında bir gerçeği ifade ediyor. Şuursuzca dile getirdiği bu söz ile bir yandan Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesindeki rolünü ortaya koyarken, diğer yandan milliyetçi, cinsiyetçi kadın karşıtı zihniyetiyle kendince özgürlük mücadelesini ve içinde yer alan kadınları aşağılayacağını planlamaktadır. Aslında bununla en nitelikli kadın düşmanı olduğunu gözler önüne sermiştir. Evet, PKK bir kadın partisidir. Soylu, kullandığı söz ile Kürt kadınlarına ve Kürt Özgürlük Hareketini küçük düşürmeyi ve aşağılamayı planlamıştı. Oysaki PKK zaten her fırsatta büyük bir gururla kadınların partisi olduğunu yüksek sesle dile getirmektedir ve buna göre hareket etmektedir. Bu nedenle Soylu kullandığı dil ile kadının toplumsal öncülüğünü ret ederek esasta en büyük hakareti başta kendisini dünyaya getiren annesine yapmıştır. Kız kardeşine, eşine dolayısıyla Türkiye’de yaşayan bütün kadınlara yapmıştır.
Kürt kadınlarının sergilediği direniş ve verdikleri mücadele faşist Erdoğan ve yandaşlarını öyle korkutmuş olmalı ki, farkında olmadan da olsa gerçeği söyletecek noktaya getirmiştir. Türkiye ve Kürdistan’da bu denli kadın karşıtı politikaların uygulamaya konulması direnen, örgütlenen ve iradeleşen kadın gerçekliğinden duyulan korkunun bir sonucudur.