Kürdistan’da Kürt sorunu değil “Beyaz Türk” sorunu vardır

0
951

Dijwar SASON

İdeolojik, sosyolojik ve psikolojik açıdan ele alındığında Türkiye’de aslında ciddi bir “Türklük” sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu anlarız. İnşa edilen “Türklük” sûnni ve her yöne çekilebilen bir kimliği ifade eder. Türklükle alakası olamayan kişiler tarafından kurgulanmış ve üst yapı olarak kullanılarak Türk ulus-devlet modeli oluşturulmuştur. İdeolojik kimlik haline getirilen “Beyaz Türklük” öz değildir, doğal olmayıp yapay bir kimlik şeklinde Anadolu ve Kürdistan halklarına dayatılmış ideolojik bir kurgudur.

Anadolu ve Kürdistan halklarının eşit, özgür ve gönüllü birliğine dayanmaz. Tarihselliği, toplumsal temeli, kültürel alt yapısı, dil ve düşünce yapısı tamamen alıntı-çalıntı ve gaspa dayalıdır. Uydurma tarih ve “Güneş Dil teorisi” bu kurgu doğrultusunda geliştirilmiştir. “Beyaz Türklük” Osmanlı kalıntıları üzerinden jön-Türklerin zorla, asimilasyonla, katliam ve soykırımla yarattığı sahte bir kimliktir. Anadolu, Kürdistan ve Ortadoğu halklar gerçekliğine uymayan “Türkçülük” daha baştan problemlidir. Beyaz Türklük toplumsal gerçeklikten sapmadır. Farklı ve zengin bölge kültürlerini kendinde eritme, kendiyle benzeştirme yöntemi ve düşünce yapısı nedeniyle faşisttir. Öyle bir faşizm ki, Hitler’in “üstün ırk” yaratma projesine bile örnek teşkil etmiştir. Faşist Hitler’in M. Kemal’i öğretmen olarak örnek alması “Türklük” adına üstün ırk yaratma düşüncesi nedeniyledir. Nasıl ki, M. Kemal Türkiye’de beyaz Türk faşizminin lideri/Führer’i olmuşsa, Hitler’de Alman faşizminin lideri/Führer’i olmuştur. İkisinin de amacı dünyaya hâkim olacak “üstün bir ırk” yaratmaktır. Bu zihniyet dogmatiktir, bağnazdır, gericidir, güç ve iktidar sapkınlığıdır. Bu düşünce biçimi hiçbir insani ve ahlaki değere bağlı kalmamıştır.

Türkçülüğün Ermeni, Rum, Süryani ve Kürt soykırımıyla gerçekleştirmeye çalıştığını Hitler Yahudi soykırımıyla başlayan, sosyalistleri ve sorunlu gördüğü diğer toplumsal kesimleri kapsayan katliamlarla yapmaya çalışmıştır. Beyaz Türk faşizmi ile Alman Hitler faşizmi toplum kırım operasyonu anlamında aynı öze sahiptir. Toplumsal hakikatten sapan hastalıklı bir ruh, düşünce ve uygulama biçimleridir. İktidarın en sapkın/hastalıklı halini ifade etmektedirler. Dolayısıyla sorunların kaynağında doğuştan hastalıklı olan bu zihniyet ve bu zihniyetin yarattığı faşist iktidar ve devlet şekilleri bulunmaktadır.
Beyaz Türk faşizmi kapitalist modernitenin 20. Yüzyılda Ortadoğu’da hâkim kıldığı ulus-devlet sistemine bağlı olarak geliştirilmiştir. Bu modelin başarısı için coğrafi sınırların çizilmesine, ulusların parçalara bölünmesine, halkların soykırıma uğratılmasına, katliamlara ve asimilasyonlara izin verilmiştir. Beyaz Türklük bir Truva atı misali kapitalist modernitenin Ortadoğu’da karşı devrimci bir güç ve kültürel soykırım aracı olarak kullanılmıştır. Ermeni, Rum, Süryani, Pontus ve Kürt katliamları ve güncelde yürütülen Kürt soykırımından Beyaz Türk faşizmini yaratan ve besleyen hegemonik güçler sorumludur. Kürt ve Kürdistan sorununun uluslararası bir sorun olması bundan dolayıdır.

Beyaz Türk faşizmi Ortadoğu halklarına karşı geliştirilen büyük bir komplodur. Komploculuk Türkçülüğün temel politikasıdır. Beyaz Türk faşizmi komployla Mustafa Suphiler, Hikmet Kıvılcımlar, İbrahimler, Denizler, Mahirler, Hâkî Karerler şahsında sosyalist önderleri tasfiye ederek toplumu öncüsüz ve devrimsiz bırakmaya çalışmıştır. Askeri darbelerle milyonlarca insanı sorgularda, zindanlarda işkencelerden geçiren rejim binlerce devrimciyi katletmiş Her türlü özel savaş yöntemini kullanmıştır. Demokratik halk hareketlerini bastırarak alternatif çıkışlara izin vermemiş, toplumun öncülerine ve örgütlülüğüne sürekli saldırmıştır. Laiklik adıyla doğunun manevi değerlerine saldırmıştır. Türk Milliyetçiliğiyle Ermeni, Rum, Pontus, Süryani, Kürt ve diğer halklara soykırım uygulamıştır. Kürdistan ve Anadolu’nun on binlerce yıllık tarihi değerlerini, eserlerini, doğasını talan etmiş ve ortadan kaldırmıştır. Kürtlere karşı yüz yıldır komplolar geliştirmektedir. Kürdistan’da darbeler, OHAL’ler, sıkıyönetimler, olağanüstü özel yasa ve yöntemlerin uygulandığı bir komplocu yönetim tarzıyla tahakküm kurmuş ve Kürdistan’ı açık cezaevine çevirmiştir. Kürdistan’da burjuva hukuku dahi uygulanmamıştır. Sömürge hukuk denilen yasalar, kanunlar ve genelgelerle Kürt toplumu faşizmin cenderesinde tutularak daimî bir soykırım kıskacına alınmıştır. Şark Islahat Planı, Çöktürme planı, Türkçülüğün soykırım planı olarak Kürdistan’da uygulanmıştır. 1925’te Şeyh Sait’le başlayan komplo PKK Önderliğine kadar uzanmıştır. Türk rejimi Kürtlere karşı her türlü kirli özel savaş yöntemleriyle imha savaşı yürütmektedir. Kendisini katı laik Türkçü bir sistem olarak tanımlayan Beyaz Türk faşizmi özünde metafizik bir din ve terörist bir rejim şeklinde örgütlemiştir. Türkçülük Anadolu ve Kürdistan’da uygulanan ve halen devam eden iktidar-devlet terörünün ve soykırımların esas genetik kodudur.

“Beyaz Türklük” ün inşasında Kemalizm temel ideolojik argümandır. Kemalizm eklektik bir düşünce ve ideolojidir. Kemalizm; Türklük şablonuyla solun şovenizmi, sağın milliyetçiliğiyle yoğrulmuş ırkçı, tekçi, yapay bir ideolojidir. Beyaz Türk faşizmi, Hitlerin nasyonal sosyalizmi, Arap Baas faşizminin özü ve zihniyeti aynıdır. Kemalizm’le yoğrulmuş Beyaz Türklük adeta bir din gibidir. Vecde etmeyeni; kafir, sapkın, hain, bölücü ve terörist ilan eden yobaz bir dindir. Tarihselliği ve toplumsal dayanağı olmayan tepeden zorla dayatılan gerici bir dindir. Toplumsal temeli ve tarihselliği olmayan laiklik adıyla pozitivizmin laboratuvarlarında imal edilmiş insanlık dışı bir rejimdir. Bileşimi doğal entegrasyonla değil katletme, yok etme, inkâr etme, eritme, asimile etme, zorla katma şeklinde gerçekleştirilmiştir.

“Türklük sözleşmesi” denilen şey Türkçülüğün anayasasıdır. “Türklük” adıyla suni bir “üst kimlik” yaratma istemidir. Amacı Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında “Türklük” merkezli bir “ulus-devlet” sistemi inşa etmektir. Osmanlı döneminde gelişen pan-islamist ve Turancılık düşüncesi Kapitalist modernite sürecinde Türk ırkçılığı ve milliyetçiliğine dönüşmüştür. Kapitalist modernitenin dini olan milliyetçilik Beyaz Türkçülüğünde temel ideolojisidir. Türkçülük ideolojisini geliştiren kişiler Türklükle alakasızdır. Gerçek milliyetlerini inkâr eden devşirme kişiliklerden meydana gelmiştir. Beyaz Türklük; Boşnak, Çerkez, Kürt, Arap, Arnavut, Yahudi gibi devşirme kişiliklerin mühendislik tarzıyla ürettiği hammaddesi sahte ideolojik bir üründür.

Beyaz Türk faşizminin temel amacı terörle toplumun homojenleştirilmesidir. Otantik kültürler, halklar ve inançlar yapay Türklük için yok edilip eritilmesi gereken ham madde rezervi olarak değerlendirilmiştir. Türklük olgusuna karşı herhangi bir eleştiri veya itiraz hainlik ve bölücülük olarak teşhir ve tecrit edilip yok edilmesi gereken düşman unsurlar şeklinde ele alınmıştır. Demokrasiyi asla benimsememiş, hatta düşman belleyen katı iktidarcı bir kültürle biçimlenmiş Beyaz Türkçülük rejiminde diyalog, demokratik tartışma ve müzakere yoktur. Politikada tutarsızdır, pragmatiktir ve ilkesizdir. İdeolojik alt yapısı olmadığından yüzeyseldir, inanç ve iradesi zayıftır. Güçlü karşısında boyun eğen, zayıf bulduğunu da ezen bir yapıya sahiptir. Varlığını diğer toplumların yokluğu üzerinden kurgulayan Türkçülük rejimi kimlik açsından karmaşıktır ve köksüzdür. Doğal olmadığından eklektiktir. Bunalımlı şizofreni ruh yapısına sahiptir. Özel savaş yapısı gereği “Türkün Türk’ten başka dostu yok” gibi paranoyak özelliğiyle daima düşman üretmeye endekslenmiştir. “Düşman” olgusu Türk rejiminin beslendiği yegâne metafordur. İçte ya da dışta mutlaka sahte bir düşman kurgusuyla, bölünme, parçalanma, yok olma gibi korkular yaratarak toplum üzerinde her türlü özel savaş ve terörist faaliyetler yürütülmektedir. Gerçeklikle alakası olmayan bu sahte metaforlar sayesinde toplumu sömürgeleştirmekte, iradesizleştirmekte ve insan olmaktan çıkarıp biyolojik bir sürüye dönüştürmektedir. Türkiye toplumunun büyük oranda faşistleşmesi bu faaliyetlerin sonucudur.

On binlerce yıllık emek ve zahmetle Anadolu ve Kürdistan’ı kendilerine yurt edinmiş yerli halkların imhası ve inkârı üzerinde vücut bulan “Türklük” sorunlu bir Türklüktür. Bin yıllık geçmişine rağmen bu kadim toprakları Türklükle adlandırması diğer halkların ve kültürlerin inkârı ve soykırımı sayesinde gerçekleşmektedir. “Türklük” inkarın, imhanın, yok etmenin, katliamın, gasp etmenin, çalmanın ve asimilasyonun adı olmuştur. “Beyaz Türklük”: Toprak, tarih, Dil, kültür, müzik, sanat ve edebiyata kadar toplumsal değerleri gasp edip devşiren, özünden saptırarak kendine mal eden hırsız bir sistemi tanımlamaktadır. Etnik bakımdan gerçek Türklük denen kimlik çok az bir kesimi kapsamaktadır. Beyaz Türk rejiminin ezilen halk olarak Türkmen gibi topluluklarla da bir bağlantısı yoktur. Sadece iktidarcılık bağlamında ilişkisi bulunmaktadır. Beyaz Türklük Türk’ten çok iktidar hastası kendini inkâr eden devşirme milliyetsiz elitlerin iktidarıdır ve bu faşist elit iktidarı gerçek Türk halkı da dahil tüm Ortadoğu halkları üzerinde bir soykırım makinesi işlevi görmektedir. Beyaz Türkçülük kendini inkâr ederek devlete bağlanmış devşirme ve hainlerin sömürgeci kimliği ve iktidarıdır. Tepeden inmeci, toplumla ancak iktidar anlamında ilişkili olduğundan beyaz Türklük sağcısıyla-solcusuyla, beyazıyla yeşiliyle tümü halktan kopuktur, gaddardır, duygusuz, merhametsiz ve acımasızdır. İktidar ilişkisi dışında Türkiye halklarıyla bir bağı yoktur. Türkçülük rejimi için toplum sadece bir iktidar ve sömürü aracıdır. İktidar, tahakküm, şiddet ve sömürü beyaz Türklüğün esaslarıdır. Beyaz Türk tarihi olan yüz yıllık cumhuriyet tarihi kanlı bir tarihtir. Soykırımın, katliamların, darbelerin tarihidir. Özellikle Kürtler için bu katliam ve darbe mekaniği sürekli bir hal alarak hem kızıl (fiziki) hem de beyaz katliamlar (Kültürel soykırım) şeklinde günümüze kadar devam etmektedir.

Kemalizm’in Beyaz Türk Faşizmi Yerine İkame Edilen Yeşil Türk Faşizmi
Beyaz Türklük ittihat terakkinin zihniyetiyle şekil almıştır. Bu coğrafyayı kan deryasına dönüştüren katliamcı-soykırımcı üç paşa olan Enver, Talat ve Cemal paşanın zihniyetini ve ruhunu taşımaktadır. Cemal Paşa Arap katliamını, Enver Paşa Kürt katliamlarını, Talat Paşa ise Ermeni katliamını gerçekleştiren faşist kişiliklerdir. Beyaz Türklük ittihat terakki ile başlamış ve Kemalizm ile sentezlenmiştir. Dünya Türkçülüğünü savunan “Turancılık” fikri Atatürk’ünde üyesi olduğu İttihat ve Terakki cemiyeti tarafından benimsenmiş milliyetçi ilkelerden biriydi. Beyaz Türk faşizminin kurucu ideolojik gücü CHP’dir. CHP Kemalist ideolojinin ve Beyaz Türkçülüğün temel gücüdür. “Biz açıkça milliyetçiyiz. Ve milliyetçilik bizim yegâne birlik unsurumuzdur. Türk ekseriyetinde diğer unsurların hiçbir etkisi yoktur. Vazifemiz Türk vatanı içinde Türklüğü yaşatmaktır. Türkleri ve Türklüğe muhalefet edecek öğeleri kestirip atacağız. Ülkeye hizmet edeceklerse her şeyin üstünde aradığımız Türk olmalarıdır.” (İsmet İnönü)

1960’lar sonrası ABD emperyalizminin geliştirdiği “Yeşil Kuşak” teorisi yayılan Komünizm tehlikesine karşılık hayata geçirildi. Aynı zamanda İslam dünyasına hâkim olmayı ve Ortadoğu’yu denetim altına almayı amaçladı. Proje Türk rejimi üzerinden pratikleştirildi. Bu projeye bağlı olarak Türkiye’deki faşizm “beyaz faşizm” den “Yeşil faşizm” e kaydı. “ABD hegemonyasının ‘Yeşil Kuşak’ teorisine bağlı olarak beyazdan yeşile kayan Türkiye kapitalizminin Anadolucu geçinen ve İslâmî örtüye sarılan kesimi bastan beri çıkış̧ yapma peşindeydi. Beyaz Türk faşizminin Sol’a ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürüttüğü savaşta yıpranması ve tecrit olması Anadolucu kanadı güçlendirdi. ABD’nin hem bölge halklarına hem de Sovyet Rusya’nın yayılmasına karşı harekete geçirdiği İslâmî milliyetçi hareket Türkiye somutunda önce koalisyonlarla, 2000’lerden sonra ise tek başına iktidara yerleşti. Beyaz Türk faşizminde Yahudi Siyonist milliyetçiliği ne denli etkiliyse, Yeşil Türk faşizminde de evrensel Yahudi sermayesi o denli etkilidir. Bunların en son karar kıldıkları sigorta partisi AKP oluyor. Türkiye bürokratik burjuvazisinin doğusunda Siyonist Yahudi milliyetçiliği ne denli etkiliyse, Anadolu burjuvazisinin (Liberal, özel sermaye de denilmektedir) gelişiminde ve iktidara yerleşmesinde de küresel Yahudi sermayesi (Karaimler) o denli etkilidir.” (Önderlik)
Beyaz Türk faşizmi laiklik, Türk milliyetçiliği ve ırkçılığıyla geliştirildi. 1960’lardan sonraki süreçte laiklik yerine bu kez islami kisveye bürünen Dinsel milliyetçilikle Beyaz Türkçülüğün Yeşil faşizm versiyonu öne çıkarıldı. 2000’lerden sonra bu BOP projesine bağlı olarak AKP-Erdoğan yeşil faşizmi Türkiye’nin resmi görüşü haline getirilerek laik Kemalizm yerine sisteme ikame edildi. Devletin tüm organları/kurumları yeşil faşizme göre uyumlu hale getirildi. Yeşil faşizm Devlet sistemini kendine göre dönüştürerek yeni bir cumhuriyet dönemine geçti. Bu proje için hazırlanan Erdoğan kişiliği yasama ve yürütme gücü olarak “Başkan” sıfatı ve yetkisiyle sistemin başına getirildi. Atatürk nasıl ki Beyaz Türk faşizmin tek lideri şefi olmuşsa, Erdoğan’da Yeşil faşizmin tek şefi/lideri haline geldi. Atatürk 20. Yüzyılın “Tük Dünyasının lideri” konumda görülürken, Erdoğan ise 21. Yüzyıl “Türk Dünyasının lideri” konumunda görülmektedir. Araştırmada Erdoğan’ın Gürcü Yahudi devşirmesi olduğu açığa çıkmaktadır. Erdoğan takiyyeci, iki özlü ve iki yüzlü bir kişiliktir. Çıkarına göre din, inanç ve etnik yapı değiştirmektedir. Çıkarı neyi gerektiriyorsa ona göre şekil alan ahlaksız ve ilkesiz bir kişiliktir. Birçok dini, kişiliği ve kimliği vardır. Türk’ten çok Türkçü kesilen diğer devşirmeler gibi Erdoğan’da Türkçülüğü tamamen bir maske olarak kullanmaktadır. Etrafındaki kişiliklerin neredeyse tamamı aynı şekilde devşirme bileşimden oluşmaktadır. Türk halkını da sevmeyen, Türklüğü en fazla aşağılayan kişilerdir. İtibar görmemiş, zayıf, aşağılanmış, bastırılmış kendini inkâr etmiş, kompleksli bu devşirme kişilikler iktidar olduklarında despot kesilirler. Kendi halkını bile sevmezler, sadisttirler, intikam alırcasına her türlü zulmü gerçekleştirirler.

Erdoğan iktidarcı islam anlayışını ve Daiş zihniyetini derinliğine benimsemiş kadın ve demokrasi düşmanı yobaz faşist bir kişiliktir. Aç gözlü orta sınıf tüccar zihniyetiyle hiçbir ilke ve ahlak tanımayan hep daha fazla sermaye ve iktidar sahibi olma tutkusuyla hareket etmektedir. Orta sınıfın özellikleriyle sağ ve sol tüm ideolojileri çıkarına göre istismar ederken özde hiçbir ideolojiye bağlı değildir. Tek ideolojisi çıkarıdır, amacı Makyavelist anlayışla güç ve iktidar elde ederek hegemon olmaktır. İlkesizce her kılığa ve kişiliğe bürünmek onun için olağan bir durumdur. Kapitalist modernite güçlerinin ajanı olan Erdoğan’ın temel görevi Doğu’nun maddi ve manevi değerlerini sistemin hizmetine sunmaktır. Bunun için küresel güçlerin desteğiyle Erdoğan kendini iktidarlaştırmış, devletleştirmiş ve bir rejim haline getirmiştir. İktidarın ahlaksızlaştırıcılığını, ilkesizleştiriciliğini ve despotluğunu dibine kadar yaşamaktadır. Daiş zihniyetine sahip olan Erdoğan ve AKP rejimi demokrasi, halk ve kadın düşmanıdır. Bu düşmanlığı esasta Kürt düşmanlığı üzerinden yürütmektedir.

Kürdistan’da siyasi ve kültürel açıdan soykırım, ekonomik açıdan talan, askerî açıdan işgal uygulayan Beyaz Türk rejimi sökülüp atılması gereken bir sorundur. Kendine ait olmayan, kendinden görmeyen etnik, inanç, tarihsel, kültürel, coğrafi değerleri talan etmekte ve ortadan kaldırmaktadır. Hukuki, ahlaki ve insani hiçbir kurala, yasaya uymayarak açık insanlık suçu işleyen bu rejim bir hasatlık misali halkların başına musallat edilmiştir. Beyaz Türkçülüğün felsefesinde müzakere, diyalog, savaşsız ve çatışmasız demokratik bir çözüm yoktur. Kan, gözyaşı, yok etme, bastırma, boyun eğdirme gibi çağdışı yöntemler dışında bir seçeneğe imkân vermemektedir. Beyaz Türkçülüğün benimsediği temel yöntemler; ya bastırma yada bastırılma, ya boyun eğdirme, yada boyun eğme, öl ve öldür, yok etme, yada yok olmadır. Esnemeyen, benmerkezci, dogmatik, bağnaz bir karaktere sahiptir. Savaş, bastırma, yok etme, katliam ve talan gurur duyduğu şeylerdir. Adeta bir cinayet şebekesi gibi savaşı, fetihi, işgali kutsayan psikopat bir psikolojiye sahiptir.

Beyaz Türklük felsefik açıdan ontolojik bozulma, özünden çıkma, yabancılaşma, çürüme ve yozlaşmadır. İdeolojik açıdan köksüzdür, boşluktur, kurgu tarih ve düşüncelerin diktasıdır. Birbirleriyle bağlantısı olmayan eklektik ve tutarsız fikirler şablonudur. Beyaz Türklük bir sermayedir, kazanç ve kariyer sağlama aracıdır. Beyaz Türkçülükte başlıca slogan: “Ne kadar Türkleşirsen o kadar önün açılır ve kazanırsın” dır. Kurnaz, ahlaksız ve ilkesiz kişiliklerin Türklüğe koşmaları çıkarları gereğidir. Benimsemeleri özde değil biçimde olduğundan çarpıklaşmakta, çirkinleşmekte ve ucubeleşmektedirler. Beyaz Türkçülük devşirme aklın karmaşıklığını, iğretiliğini ve paradoksunu yaşamaktadır. Bu akıl sorun çözücü, ilerletici ve geliştirici değildir. Türk devlet aklı tutucudur, tutarsızdır, dogmatiktir ve gerici bir akıldır. Türk iktidarlarının düşünme tarzında estetik, bilimsellik, felsefik ve sosyolojik unsurlar yoktur. Bundan dolayı katıdır, çoraktır ve benmerkezcidir. Anlamaya, bilmeye, sorgulamaya, evrenselliğe ve eleştiri-özeleştiriye dayalı olmadığından kalıpçıdır. “Düşünmezseniz yoktur” gibi, “ol” demeyle olduracağını veya “yok ol“ demeyle yok olacağını sanan hastalıklı bir metafizik düşünce tarzıdır. Beyaz Türkçülüğün iktidar aklı yumuşak, esnek, yapıcı ve çözümleyici değildir. Katı dogmatik, sert, kurutucu, yıkıcı ve yok edicidir. Toplumsal ve kültürel farklılıkları toplumsal mühendislik tarzında bir potada eriterek “tek“e indirgeme şeklinde tasarlanmış ve kurgulanmış pragmatist, Darwinist ve pozitivist bir akıldır. Türkçülük aklı üretme, düşünme aklı değil köreltme ve tüketme aklıdır. Türkçülük aklının paradigması çökmüştür, başarı sansı yoktur. Bu akılda ısrar etmek egemen rantçıların ve toplum düşmanlarının çıkarınadır. Bu aklı benimseyen ve destekleyenlere de ya çıkarı olduğu için ya da akılsız ahmak sürüleri denilebilir.

Beyaz Türk aklıyla donanan Türk sömürge rejimi bolca hainler, uydu ilkesiz kişilikler ve dalkavuk insan tipi yaratmıştır. Türkiye’de devlet-iktidar etrafında ihanetçilerin, yalakalığın, dalkavuk kişiliksizlerin kalabalık bir meslek şeklinde gelişmesi Beyaz Türkçülüğün üretimi sayesindedir. Beyaz Türk devlet ve iktidar aklı devşirme aklıdır. Devşirir, yabancılaştırır, ucubeleştirir, tanınmaz hale getirir. Bozar, çürütür ve yozlaştırır. “Üstün Türk ırkı” denen şey devşirme aklın yapay-suni ürünüdür. Otantik, doğal değildir, doğal entegrasyona dayalı gelişmemiştir. Dayatmadır, zorlamadır ve verimsizdir. Hakikatin inkarıdır, simülasyon ve kopyadır. Kopya geliştirmez, taklit eder. Öz değil çarpık biçimsel bir gelişimdir. Türkiye’de aslında en çok kimlik ve kişilik bunalımı yaşayan Türk toplumudur. Önce Türk kimlik ve kişilik sorununun sosyolojik bir çözümlenmeyle tanımlanması gerekmektedir. Kürdistan’da Kürt sorunu değil, Türk sorunu var demek daha doğru bir tespittir. On binlerce yıllık bir köke ve tarihi bir geçmişe sahip olan Kürtler kırk yıllık özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle demokratik ortak bir zihniyet, ortak bir kimlik ve kişilik ölçülerine ulaşmışlardır. Örgütlü kitleler bazında demokratik bir kültür ve paradigmayı yaratmışlardır. Kürt aklı çözümleyici, üretici ve uzlaşıcıdır. Sorun olan Türklüktür. Devşirme Beyaz Türkçülük aklı tüm sorunların çıkmazıdır ve nedenidir. Bu akıl aşılmadan ya da köklü reformdan geçirilmeden mevcut kriz hali aşılamaz.
Sıkı bir iktidar aklıyla yoğunlaştırılmış Türkçülük aklı milliyetçi, ırkçı, cinsiyetçi, dinci ve faşist akıldır. Türk devlet ve iktidar aklı toplumsallığını kaybetmiş sapkın bir akıldır. Ak ve kara ikileminde çakılmış yobaz bir akıldır. Kadın düşmanı cinsiyetçi ve tecavüzcü bir akıldır. Mantığını yitirmiş akıldır. Beyaz Türkçülük akıl tutulmasını yaşayan dengesizleşmiş ne yapacağı belli olmayan şuursuz bir şizofren hasta aklıdır. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte hâkim hale gelen Yeşil faşizm devlette kırıntı düzeyde var olan rasyonel aklıda dağılmıştır. AKP’nin en önemli çalışması var olan rasyonel devlet aklının tasfiye edilmesi olmuştur. Yeşil faşizm iktidar aklı rasyonel düşünmeye çalışan ve alternatif arayışlarda bulunmak isteyen toplumsal muhalif kesimleri de sindirmekte, bastırmakta, tutuklamakta ve yok etmektedir. Türkiye Beyaz ve Yeşil faşizmin ittifakı olan AKP-MHP iktidarınca rehin alınmış vaziyettedir. Yeşil faşizm aklının sağlıklı düşünmesi ve sorunlara çözüm üretmesi beklenmemelidir. Daha çok Devrimci Halk savaşı, halk direnişleri veya dış müdahaleler ile değiştirilebilir.

“Tek vatan, tek millet, tek dil, tek bayrak” düşüncesiyle toplumu homojenleştirmeyi amaçlayan Türklük fikri “TEK” e dayalı faşist bir zihniyettir. Aynı çizgiyi ve zihniyeti günümüzde Erdoğan kişiliği devam ettirmektedir. Beyaz faşizm yerine ikame edilen Yeşil Türk faşizmi İttihat Terakki çizgisini izlemektedir. Pan-İslamist düşünceler, Turancılık ve Neo Osmanlıcılık hayalleri devam etmektedir. Kürt katliamları sürdürülmektedir. Arap toprakları işgal edilmektedir. AKP-Erdoğan Yeşil Faşizm iktidarı Osmanlının üç paşa mirasını temsil etmektedir. Hitler’e benzer bir saldırganlıkla savaş, işgal ve katliam politikalarıyla Ortadoğu’nun en büyük sorunu durumundadır. Rojava, Kuzey-Doğu Suriye işgalleri, Başur Kürdistan işgali, Libya, Yemen, Katar, Afganistan, Mısır, Azerbaycan, Kırım, Ukrayna’ya kadar geniş bir alanda yayılmacı emperyalist politikalar gütmektedir. Ne Türkiye halklar gerçeğine ne de Ortadoğu halklar gerçeğine uymamaktadır. Beyaz Türkçülük yoksul ve ezilen Türk ve Anadolu halklarını temsil etmez. Kürdistan’da soykırım politikası yürüten Beyaz Türk rejimi Türkiye’de de faşizm uygulayarak, açlık, yoksulluk ve işsizlik politikası izlemektedir. Türkiye ve Ortadoğu’daki sorunların baş nedenidir. Demokratikleşmenin önündeki en temel sorundur. Kendini çağa göre dönüştürme yerine herkesi kendine göre dönüştürme, Türkleştirme amacını taşıdığından, ancak bunu da başaramadığından sorunları daha da büyütmekte ve derinleştirmektedir. Geriye tek çözüm seçeneği kalmaktadır; oda beyaz Türk faşizminin çözülmesidir. Bunu da ne Kürtler tek başına yapabilir ne de Türkiye demokratik güçleri. Nasıl ki, Beyaz Türk faşizmi bir ittifak halinde örgütlenmişse buna karşı olan devrimci, demokratik güçlerinde birleşik devrimci cephede buluşarak yürütecekleri ortak mücadeleyle başarılı olabilirler. Ezilen Türkiye halkları Kürdistan’daki soykırım sonlandırılmadan ve Kürt halkının özgürlüğü sağlanmadan Türkiye ‘deki faşizmin, açlık ve yoksulluğun bitmeyeceğini bilerek Kürt Özgürlük Mücadelesine yaklaşmalıdırlar. Kendi özgürlüğünün Kürt özgürlüğünden geçtiğini bilmelidirler. Kürt soykırımı sürdükçe Türkiye’deki faşizm genişleyerek devam edecektir. Faşizmde boğulmak istemiyorsa Türk halkının da demokratik bir tuttum alması gerekir. Aksi durumda AKP-MHP faşizmi Türk toplumunu da yutacaktır. Kadın tecavüzleri ve katliamları rutin hale gelmiştir. AKP-MHP diktatörlüğü hak arayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisine teslim olmayan, kadınları, gençleri, aydınları ve muhalif olan herkese azgınca saldırmaktadır.

Beyaz Türk faşizmi en zayıf dönemini yaşamaktadır. Saldırganlığı zayıflığından ve korkaklığındandır. Devrimci güçlerin eksikliği içte son öldürücü darbeyi vuramamalarıdır. Tarihe yaraşır bir direniş geliştirilirse Kürdistan’ın Özgürlüğünü ve Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayarak Türk faşizmini yenebilir ve bu coğrafyada demokratik bir çağın doğuşu gerçekleşebilir. Bunun için objektif ve sübjektif koşullar fazlasıyla olgunlaşmış, tarihi fırsatlar her zamankinden daha fazla açığa çıkmış bulunmaktadır. Nasıl ki; Birinci dünya savaşında dünyayı sarsan Bolşevik Sovyet Devrimi gerçekleşmişse, Üçüncü dünya savaşında da Demokratik Ortadoğu devrimi gerçekleşebilir. Bu görev Ortadoğu devrimci ve demokratik güçlerin tarihsel sorumluluğu ve görevi olmaktadır. Kürdistan Devrimi bunun için bir alt yapı yaratmış imkanlar sunmuştur. Devrimci güçler bu zemin üzerinden devrimsel gelişmeyi büyüterek Demokratik Modernitenin inşasını gerçekleştirebilirler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz