Kürdistan’ın önder, öğretmen, devrimci ve barış elçisi Mehmet Karasungur

0
918

2 Mayıs 1983 günü, Kürdistan tarihinde halkımızı derin bir kedere boğan en acılı günlerden biri olmuştur. Çünkü yüzyıllardan beri çok çeşitli güçlerce parçalanan, ailesel ve aşiretsel çatışmalar içinde kendi öz davasına hizmetten alıkonulan Kürdistan halkı; Demokratik Ulusu ve Ulusal Birliği yaratma yolunda en ileri hatlarda çaba gösteren, çeşitli örgütler arasında sürdürülmekte olan çatışmalara engel olmak için göğsünü halka siper eden bir önderini o gün kaybetti.

O gün, PKK’nin kurucu önder kadrosu ve Merkez Komitesi üyesi Mehmet KARASUNGUR’un yanında bulunan PKK’nin seçkin savaşçılarından İbrahim BİLGİN yoldaşı da böyle bir ateş hattı ve direniş içinde kaybetmiş oldu.

Bir halk önderi olma yanında bir eğitimci, bir öğretmen olarak devrimci mücadelemizin komutanı ve neferiydi. Mehmet KARASUNGUR yoldaşı anmak ve onu yaşatmak, onun uğruna seve seve ölüme gittiği ulusal birliğin yaratılması ve direniş mücadelesinin yükseltilmesi, Kürt çocuklarının kendi dilleri ile kendi ülkelerinde eğitim görmesi demektir.

İnsanlığa ve halkına duyduğu derin sevgiyle insan olmanın en güçlü örneğini sunan, devrimin çelikten disiplini ile onun engin hoşgörüsünü benliğinde en iyi somutlaştıran KARASUNGUR yoldaş; insanlık, yurt ve yol¬daşlık sevgisinin fışkırdığı bir halk öğretmeni ve eğitimcisiydi.

1947 yılında Bingöl’ün Kiğı ilçesi Darebi (Sütlüce) köyünde doğan, ilkokulu kendi köyünde, ortaokul ve liseyi Bingöl’de tamamlayan KARASUNGUR yoldaş, Erzurum Eğitim Enstitüsü Matematik bölümünü bitirdi. İlkin Maraş’ta öğretmenlik yaparken devrimci faaliyetlerinden dolayı Hakkâri’ye sürgün edildi. Daha sonra Giresun Şebinkarahisar’da öğretmenlik görevini sürdürmeye başladı. Denizlerin idam edilmesi sürecinde gözaltına alınıp yoğun işkenceler ardından serbest bırakıldı. Ardından Afyon ve Ankara’ya sürgün edilmekten kurtulamadı, 1975 yılına gelindiğinde Bingöl Lisesi’ne atandı ve Bingöl’e gelir gelmez Bingöl TÖB-DER şubesinin kuruluşuna öncülük ederek yönetiminde yer almaktan çekinmedi.

Bingöl’deki görevi sırasında M. Hayri DURMUŞ ile tanıştı ve Bingöl’ün Apocu Hareket içinde yer alan ilk öncü kadrosu olarak mücadeledeki yerini aldı. 1976 yılında gözaltına alındığı karakolda emniyet müdürünü dövdüğü için koma haline gelinceye kadar dövüldü ve tutuklandı. Altı ay cezaevinde kaldıktan sonra cezaevine bir televizyon alma karşılığında serbest bırakıldı. Öğretmen olarak atanması ardından evlendiği ve bir erkek çocuğu olduğu halde daha aktif bir şekilde mücadeledeki yerini almaktan geri durmadı. Ne kadar aktifleşse de yürüttüğü çalışmaları yeterli görmediğinden, gelişen devrimci mücadeleden dolayı öğretmenlik yapmayı da bırakarak profesyonel devrimci olmada en ufak bir ikirciklik yaşamadı. Halil Çavgun’un katledilmesiyle Hilvan direnişi planlayan Önderliğin, “Hilvan direnişinde yerini almalı ve öncülük yapmalı!”  şeklindeki talimatını alır almaz eşini ve çocuğunu bırakarak soluğu Hilvan’da almayı öncelikli görevi haline getirdi. Öncülüğünü yaptığı Hilvan Direnişiyle, altı ay gibi kısa bir sürede işbirlikçi feodal aşiretçi çeteciliği yenilgiye uğratmakla kalmadı, halkın demokratik iradesine dayalı bir sistemin temellerini de atan bir pratiğin sahibi oldu.

1978-1979 yılları, Türk sömürgecilerinin devrimci hareketi yok etmek doğrultusunda kesin hüküm biçtiği, ama aynı zamanda Kürdistan tarihinde devrimci bir Partinin kurulmasının da karar yıllarıydı. Birçok gücün içinde bulunduğu olumsuzluğa rağmen, bu yıllarda kahramanca bir çıkış yapılmalıydı. Fakat böyle bir çıkış, yürekli önderler ve militanlar isterdi. İşte Mehmet KARASUNGUR yoldaş, böyle bir anın güçlü kişiliği ve devrimcisiydi. O, PKK’nin ilanında ve direniş çizgisinin hayata geçirilmesinde en küçük bir tereddüt taşımadığı gibi, en ileri hatlarda görev almayı ve bu görevleri bizzat militanca yerine getirmeyi de en şerefli işlerden birisi olarak gördü, bu anlamda da PKK’nın doğuşundaki tarihsel rollerden birisini oynamayı bir görev bildi.

KARASUNGUR yoldaş, PKK tarihinde ve çağdaş ulusal kurtuluş mücadelemizde Hilvan, Siverek ve giderek tüm ülke çapında yaygınlaşan direnişin temel cesaret, fedakârlık ve bilinç kaynaklarındandı. Bu yıllarda, devrimci bir partinin şekillenmesinde olduğu kadar, direniş çizgisinin -ki onsuz devrimci bir Parti olunamaz- yaratılmasında bu adımlar atılmasaydı, PKK pratiğinin de bir anlamı olmayacaktı. Eğer daha sonraki yıllara damgasını vuran bir direniş çizgimiz ve direnişin önderliği oluştuysa, KARASUNGUR yoldaşın böyle bir oluşumdaki payı gerçekten tarihseldir.

KARASUNGUR yoldaş, PKK’nin gerek ideolojik önderlik çizgisinin ve gerekse direnişçi politik önderlik çizgisinin gelişmesinde başından beri yer alarak, halkımızın tüm kesimlerinden birçok İnsana cesaret vermiş bir halk önderidir. Hilvan ve Siverek direnişlerinin de örgütleyicisi olan KARASUNGUR yoldaş, aynı zamanda en tehlikeli noktalarda elde silah eşkıya çetelerine ve sömürgeci kolluk kuvvetlerine karşı bü¬yük çatışmalara giren ve usta taktikleriyle düşmana büyük kayıplar verdiren; cesareti, bilinci ve ataklığı ile düşmana korku salan büyük bir komutandı.

O, Partinin doğmasında olduğu kadar, daha sonraki gelişim sürecinde de Partinin yeni döneme ilişkin derinleşen ve genişleyen ideolojik-politik-askeri önderlik çizgisini en üst düzeyde kavramış, bunu coşku ve kararlılıkla hayata geçirmesini bilmiştir. Bu yönü o kadar açıktır ki, bu yıllarda tüm Türkiye ve hatta Ortadoğu’da birçok örgüt ve önderde görülen yılgınlık, kendini dağıtma gibi hastalıkların adeta panzehiri olmuştur.

12 Eylül sonrasında görevli gittiği Rojhılat Kürdistan’ı ve daha sonra Başur Kürdistan’ın’daki çalışmalarıyla, KARASUNGUR yoldaş, mücadelemizin o alanın olanaklarından yararlanmasının koşullarını yaratandır. Bakur’ Kürdistan’ındaki devrimci mücadelenin, Kürdistan’ın diğer parçalarıyla mutlaka ittifaka gitmesi gerektiğini pratik çalışmasıyla gösteren KARASUNGUR yoldaş, bir yazısında şöyle yazmıştı: “Kuzey-Batı Kürdistan’daki devrimci önderliğin diğer parçalar üzerindeki etkinliği ve rolü dikkate alınarak zamanında gerekli tedbirler alınmalı, insanlarımız bu doğrultuda eğitilmelidir….”

PKK hareketinin Kuzey-Batı Kürdistan’daki devrimci direnişçiliğini diğer parçalara da taşıran KARASUNGUR yoldaş, bu parçalardaki burjuva-feodal önderliğin geneldeki Kürdistan Kurtuluş Mücadelesine büyük zararlar verdiğini belirtirken ise şunları söylemişti: “…Doğu Kürdistan’daki burjuva feodal Önderlik salt kendi alanında tahribat yaratmakla kalmadı. Kürdistan’ın diğer parçalarındaki bazı burjuva, küçük-burjuva örgütleri de yanına alarak tahribatlarının sınırlarını daha da geliştirdi. Avrupa sosyal-demokratlarıyla ve bölge gericileriyle karmaşık bağlantılar içinde girdiler. Tüm Kürdistan ‘ı emperyalizmin en hain komploları için elverişli bir alan haline getirmek istediler. Bu tavırları önemli oranda teşhir ve tecrit olmasına rağmen, hala da sürdürmektedirler”

Kürdistan’da bugüne kadar bir türlü gerçekleşemeyen ulusal birlik, cephe vb. için o yıllarda da azami çaba sarf eden PKK’nin bu konudaki anlayışını hayata geçirmek için, büyük tehlikeleri göze alarak, bu yolda şehit olan KARASUNGUR yoldaş, kendi tecrübelerine dayanarak şu belirlemeleri yapmıştı: “… Yüzyıllarca ulusal ve sosyal gelişmesi engellenmiş, iç dinamikleri büyük tahribatlara uğratılmış ve tam bir örgütsüzlüğün içinde tutulmuş Kürdistan halkının örgütlü birliği önünde büyük engellerin olması kaçınılmazdır. Birliğin önündeki engeller, zorlukların bilincinde olarak sabırlı, kesintisiz bir çalışma yürütülerek, doğru taktik ve manevralarla kaldırılmalıdır. Gerçek bir birliğin birkaç aydının masa başında imzalayacağı protokollerle sağlanamayacağı, mücadelenin ateşi içinde başarıyla gerçekleştirileceği tartışılamaz. Halkın devrimci gücünü bölenlerin her türlü oyunları boşa çıkartılabildiği oranda, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi en geniş boyutlara ulaşacaktır…” şeklindeki tespitleriyle işbirlikçiliğin mevcut durumunu ve üzerinden 34 yıl geçtiği halde Ulusal Birliğin halen neden yaratılmadığı gerçeğini de bir devrimci önder, bir halk öğretmeni olarak gözler önüne sermekteydi.

KARASUNGUR yoldaş, en son olarak bulunduğu Başuré Kürdistan’da ise, yıkılmanın eşiğine gelmiş Saddam rejiminin zayıflığından yararlanmak gerektiğini söyleyerek, şunları belirtmişti: “Güney Kürdistan’da şu an sıcak savaş durumu vardır. Oluşturulan asgari birliği güçlendirmek, bölücü davranışları engellemek için çaba gösterilmelidir. Savaş şartlarının bulunduğu, ilerici güçlerle gerici güçlerin Irak üstünde boy ölçüştüğü, birbirlerini yok etmeye çalıştığı bir aşamada, birlik ve mücadelenin yükseltilmesine hizmet etmeyen her davranış ve düşünce, doğru temellerden kaynaklandığını iddia etse de, devrime zarar vereceği bilinmelidir”

Nasıl ki o günlerde işbirlikçilik devrime zarar verdiyse, o günden bu güne dek devrime zarar vermekle kalmadı, devrime zarar veren konumunu halen de sürdürmekten geri durmuyor. Bu işbirlikçilikten dolayı ulusal birlik bir türlü yaratılamadı ve bundan dolayı Kürdistan Devrimi uzun yıllara yayılan ve bir türlü zafere ulaşamayan bir duruma düşmekten kurtulamadı. Çünkü işbirlikçiliğin kendini gerçekleştirme düzeyi Kürdistan’ı sömürgeleştiren bütün güçlere, Kürdistan’ın bütün düşmanlarına hep cesaret verdi. Sadece cesaret vermedi; aynı zamanda ailesel ve aşiretsel çıkarlara dayalı işbirlikçilikten dolayı devrime ve devrimin kazanımlarına karşı bir duruş içinde olmayı yaşam biçimi haline getirdi. Bundan dolayı işbirlikçiliğin Başuré Kürdistan’daki Referandum ve Referandum sonrası politikaları ve teslimiyetinden dolayı Kürdistan Devriminin ve halkının yüzyıllık kazanımları birkaç gün içinde kaybedildi. Halkın manevi moral değerleri büyük bir yara aldı. Geleceğe dönük hayal ve umutları, onarılması uzun yıllara dayanan bir kırılmayı yaşar duruma geldi.

Bu gün tam da KARASUNGUR yoldaşın anısına dört elle sarılmak ve 34 yıl önce söylediklerini yaşama geçirmek zamanı. Dört parçadaki Kürdistan halkının büyük yara alan manevi moral değerlerinin Referandum öncesi düzeye getirilmesi; geleceğe dönük hayal ve umutlarının zaferle taçlandırılması; ulusal birliğin sağlanarak faşist sömürgeci güçlerin kahredilmesi için KARASUNGUR yoldaş gibi devrimin öncü militanı olmayı başarma zamanı…

Kaynak: KCK Eğitim Komitesi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz