Kürt, işkencecisine ‘biz de vatandaşız’ diyordu

0
273

Ahmet KAHRAMAN

  • Van’ın Gürpınar’ına bağlı Şexan köylüleri de bunlara özendiler. Mermer çıkarma adına arazilerine sokulan iş makinelerine karşı direnişe geçtiler. Ancak, Kürt olduklarını ve diktatörün salt Kürt soyuna değil, tavuğuna, sıpası, itine de düşman olduğunu unutmuş göründüler.

Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Şexan köylüleri, altın arayıcılarının önünü kesen İda Dağı insanları, taşlara hücum eden Rize’nin İkizdere köylülerine özendiler. Şexanlılar, Kürt olduklarını ve Atatürk’ün düzenini, İtalyan Faşist Mussolini’nin kanunlarıyla tahkim eden adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt‘un Kürtlere biçtiği “köle“lik gömleğini unuttular. Gürcistan göçmeni Recep Tayyip’in Kürtleri “Türklerin bekası tehlike“ ilana etmesini de…

Kendilerini Türklerle “eşit yuttaş“ gördüler. Mesela basit gibi görünüyor. Ama olay tüme varımda büyük. Şexanlılar, arazilerini tahribe gelen mermer işletmecilerini engellemeye kalkıştılar. Kalkıştılar da, başlarına büyük bela sardılar. Türklerin yıkım ve işkencesine davetiye çıkardılar.

 Türk yönetimi, derhal Kürtler kölelerin efendisi olduklarını hatırlatarak, “had“ bildirme pozisyonuna geçtiler. Türk’ün gösteri yapma, engellemelere geçme hakkı vardı. Ama Kürt’ün asla…

Nitekim Kürtler 6-8 Ekim 2014 tarihinde, anayasal hak olarak sokağa çıktıkları için, seçilmişleri mahpustur.

Şexan köylüleri de, arazilerini korumak için, gösteriye çıkınca, diktatörlük derhal, kiralık Kürtlerden kurulu korucular ve askeri birliklerle, savaş vaziyetine geçti. Tüfek ve tabancalarını ateşleye ateşleye köylüleri kovaladılar. Yakaladıklarını, “halka açık işkence“den geçirdiler. “Türk adaleti“nin gücünü dosta, düşmana gösterdiler.

“Bir Tük’ün savunmasız Kürt karşısında dünyaya bedel“ olduğunu kanıtladılar.

Burada, bir parantez açayım. AKP, diktatörlüğünü tesis ettikten sonra, Moğol sürüleri gibi etrafa yayıldılar. Hukuk yok, kanunları tatile çıkardılar. AKP reisinin ağzından çıkan ile avanelerinin arzularını kanun, hem de hukuk yerine geçerli kıldılar. “Talan edilecek mal bulmuş, yalınayak mağribi“ gibi, arazilere, mülke, dağa, taşa, para eden ne varsa saldırdılar. Gasp edip aralarında paylaştılar.

Değerli madenler aramak için mera, otlak ve yaylalara hücum edip, dağları yardılar. Ormanları yok ettiler.

Herkesin devlet bildiği yapı, talanca ve hırsızlığa çıkmış mafya, mayfa devlet, halkın vergileriyle beslenen polis ve asker de onlara yardımcıydı. “Devlet Mafyalaşınca“ köylüler, birçok yerde arazileri, mera ve ormanlarını korumak için, organize oldular. Bunların Kazdağı dedikleri efsanevi İda Dağı insanları ve Rize’nin İkizdere köylüleri bunlardandı.

Hırsıza karşı direnen köylülerin üstüne polis, asker sürüldü. İtiş-kakış, tutuklamalar oldu. Ancak Türk kesiminde, silahlı saldırı olmadı. “Kamuya açık“ işkence tezgahları da kurulmadı.

Van’ın Gürpınar’ına bağlı Şexan köylüleri de bunlara özendiler. Mermer çıkarma adına arazilerine sokulan iş makinelerine karşı direnişe geçtiler. Ancak, Kürt olduklarını ve diktatörün salt Kürt soyuna değil, tavuğuna, sıpası, itine de düşman olduğunu unutmuş göründüler.

Köylülerin anlatımına göre Recebiye (TC), yüzlerce asker ve korucu ile Şexanlılara taarruz ettiler.

Köylülerden Hilal Baştuğ, gazeteciye anlatıyor:

“Ahırlarımız yakıldı. Buna karşı çıkan insanlara ateş açtılar. Gaz bombaları attılar.“

Sonra, hemen oracıkta işkence tezgahları kurdular. İnsanlar demir çubuklarla dövülerek, Türk adaleti sergilendi. İşin garibi, hem de komiği, kimi Kürtler sanki aydan gelmiş gibi, Türklere yabancıydı. İşkencecisine yalvarır gibi, “biz de vatandaşız“ diyordu.

Oysa, Türk devleti gün ışığına çıktığı günden beri, soykırım seferleri, cinayetler, yangın ve yıkımlarla Kürt’e, “sen yurttaş değil düşmansın“ diyor, dediklerinin uygulamasını yapıyordu.

Günümüz diktatörü Recep Tayyip devrinde, düşmanlık dünya boyuna yayıldı. Kürt yaşıyor diye Avaşîn, Metîna, Zap dağlarına sefer düzenliyor, Recep Tayyip askerlerine “kökleri kazıyana kadar“ talimatı veriyor.

Ama, Şexan köyünde kimileri, hala barbarı insan yerine koyuyor ve “biz de vatandaşız“ diyebiliyordu. Garip ve komik olan buydu…

Halbuki sen Kürt, hiç bir zaman vatandaş olmadın. İnanmıyorsan, tarihine bak. Senin tarihin vatandaşlık değil, ondan kurtuma savaşının tarihidir, aslında.

Çünkü, başlangıçta (1920) birlikte yaşamayı da denedin. Topraklarının öz sahibi olarak, vatanını onlarla paylaşmak istediğinin beyanıyla, haklarını kullanmaya kalkıştın. Ama onlar, eli kanlı çetelerle kapına dayandılar. Onlarla birlikte yaşamanın imkansızlığını, kan bedeliyle anladın ve kurtuluş için mücadeleye başladın.

Sonra seçtiklerini duvar diplerine dizdiler. Darağaçları kurdular.

Selahattin Demirtaş ve arkadaşları Kürt oldukları ve senin seçilmişlerin oldukları için, yıllardır mahpus. Cizre’de diri diri yakılanlar, Kürt oldukları için, bu barbarlığa uğradılar. Üzerinde Kürtler yaşıyor diye, Kürdistan’ı parça parça işgal ediyorlar.

Bu bakımdan Şexan olayı, mikro anlamda mini bir örnektir. Ama makro (genelde) anlamı büyüktür. Dün Kürtlerin hiç bir hak ve özgürlüğü yoktu. Bugün dünün devamıdır. Yarının da bugün devamı olacak…

O nedenle, Kürtler için seçim de geçersizdir. Hapishaneler seçilmişlerle doludur.

O halde çözüm ve açmazdan çıkış senin elindedir, onurlu Kürt. “Biz de vatandaşız“ demek komikliktir. Bir araya gelin ve Kürt ile Kürdistan’ın yarınını konuşun derler, adama.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz