KEMAL SÖBE
Türkiye’de, gün geçmiyor ki Kürtlere saldırı olmasın. Devletin Kürt düşmanlığı, bazılarının ruhlarını alabildiğince kirletmiştir. Dünyada, kendi ülkesinde, kendi anadilinde şarkı söyleyipte, saldırıya uğrayan halk sadece Kürtlerdir. Devletin faşizan yüzü ve karakteri, bazılarının, Kürtlere yaklaşımında daha çok görünür oluyor. Bir Türk milliyetçisinin, bir Kürt insanına saldırması, devletin Kürt düşmanlığının bir sonucudur. Kürtler, biz kardeşiz dedikçe, bazıları, daha çok yoldan çıkıyorlar, canavar haline geliyorlar. İstanbul Kadıköy’de, bir Kürt gencine, Kürtçe şarkı söyledi diye saldırıp öldüren o faşist, devletin ırkçı bataklığında beslenip büyüdü. O saldırının temelinde Kürt düşmanlığı var. Kürt düşmanı olmayan ve asgari düzeyde adam olan biri, ne kadar sarhoş olursa olsun ve istediği şarkıyı söylemese bile, böyle bir saldırı yapmaz. Bu saldırının arkasında, Kürt düşmanlığı ve Türk kafatasçılığı var. Faşizan ırkçı rejim, Türklerin bir kesiminin ruhuna işlemiş durumdadır.
Bu faşizan güruha göre, Kürtler, sadece terörist ve vatan hainidir, Türkiye düşmanıdılar bulundukları yerde öldürülmeleri gerekiyor. Çünkü Kürt halkının özgürlüğü, onların yokluğu anlamına geliyor. Bunlar açısından Kürtler özgür olmamalı, kendi kimlik ve dilleriyle yaşamamalı. Türkiye’de ırkçılık devletin, yüz yıllık yönetim anlayışı olmuş ve Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir. Kürt’e yapılan her saldırı, Türkiye’nin kan kaybetmesine yol açıyor. Ancak, apolitikler, vampirler ve kafatasçılar, bunun farkında değiller. Türkiye’nin kaderinin, Kürtlerin elinde olması, yapılan bu saldırıların başarılı olamayacağını gösteriyor. Bu saldırıların nedeni, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin başarısından duyulan korkudandır. Devletin korkusu, toplumada yansımış durumda. RTE ve Bahçeli vampiri, her gün, Kürt halkına kan kusuyorlar. Bu katillerin yönettiği bir ülkede, demokrasinin külü bile bulunmaz.
PKK, bundan dolayı, Türk devletinin ve Türk halkının demokratik değişimi diyor. Kürtlere yapılan saldırılar ve katliamlar göz önüne alındığında, Türk devletinin ve Türk halkının neden demokratik olmaları gerektiğinin önemi daha iyi anlaşılır sanırım. Kürt halkı, barışı istemeye devam etmeliler, demokrasi kavgasını yürütmeliler. Ancak Kürtler, sonuç itibariyle ulusal var oluş mücadelesi yürütüyorlar. Bu açıdan, Kürtler her alanda tedbiri elden bırakmamalılar, her an her yerde tehlike gelecekmiş gibi tetikte olmalılar ve her yerden gelecek saldırıya karşı aktif savunmalarını yapmalılar. Aktif savunma yapılmazsa, bu katiller, bu saldırıları yapmaya devam ederler. Aktif savunma, saldırı yapmak isteyenlerin cesaretini kırar.
Türkler, karşıdakini güçsüz bulursa saldırır ama güçlü olduğunu görürsede, karşısında emir kulu olarak durur. Yani güçlü olana hizmet eden, karşısında eğilen, zayıf olanada saldıran bir güvenilmez karaktere sahipler. Türklerin bu gerçekliğini bilerek hareket etmek ve dikkatli olmak gerekmektedir. Osmanlı artıklarının, sopadan anladıklarını bilmek ve ona göre davranmak gerektiğini bileceğiz. Tabi bütün bunları, bize yönelik bir saldırı olabileceğini anladığımızda etkince karşı koyarak gerçekleştireceğiz. Osmanlıda oyun bitmeyeceğini bileceğiz ve tedbiri elden bırakmayacağız. Yapılması gereken, bu ırkçı kafatasçı ve Kürt düşmanlığı üzerinde şekilenen tekçi rejimi yıkmak olmazsa olmazdır.