Songül KARABULUT
Rojbîn’in (Fidan Doğan) şahadetinden sonra Bretonya Kürt Dostluk Derneği Rojbîn’e dair 35 sayfa ve 50 resimden oluşan bir kitap yayınladı. Rojbîn’in fotoğrafları ile birlikte bizzat tanıyanların dilinden anlatıların olduğu kitap “Rojbîna me” adıyla yayınlandı.
Milyonlarca Kürt gibi ülkesinden uzaklara savrulan Rojbîn, Kürt halkı ile diğer halklar arasında köprü olmayı başarmış bir Kürt kadını. Rojbîn’in bu başarıya götüren sırları vardı.
Maraş katliamından 3 yıl, üç hafta, 12 Eylül askeri darbesinden de 1 yıl 3 ay sonra (17 Ocak 1982’de) Elbistan’da alevi Kürt bir ailenin çocuğu olarak gelmişti dünyaya. Rojbîn, Bretonya Kürt Dostluk Derneği Onursal Başkanı Andrê Metayer’in değimiyle Türkiye siyasetinin koyu faşizm döneminde, “Kürt toplumunun da ötesini aydınlatan gerçek bir güneş” gibi doğdu.
Rojbîn, henüz dokuz yaşlarındayken ülkesinden kopmak zorunda kalarak siyasi baskılardan ötürü Fransa’ya göç eden ailesinin yanına gider. Liseye kadar okuduğu Fransa’da kendi ülkesinde maruz kaldığı sömürgeci politikaları asla unutmadı. Çünkü benzer uygulamalarla bu kez de Fransa’da yüz yüze kaldı. Bu betonarme mekanlara dair hiçbir zaman aidiyet duygusunu yaşamadı. Yeni bir dil öğrendi, yeni bir sosyal çevre edindi, güzel arkadaşlıklar kurdu ama bir göçebe, bir yabancı, mülteci bir Kürt olarak. Bu ‘yeni dünya’yı tanımaya başlıyor ama ona asla teslim olmuyor. Hayata yol alıyor ama köklerine yabancılaşmadan ilerliyor. Kişiliğini kültürü, tarihi, dili ve ülkesiyle mayalıyor. Ve zamanı geldiğinde halkının verdiği özgürlük mücadelesi deryasına akıyor. Bazen bir halayın ahengine kapılarak yitik ülkesinin zengin kültürü ile buluşur. Halaylardaki mutluluğu, sevinci ve coşkusu bu yüzdendi.
Hayatın öteki adı mücadele idi
Bir Kürt olarak kendi kimliğini koruyarak ve benzeşmeden Fransız toplumuyla ilişkilendi. Saygı gösterdiği kadar kendisine ve halkına saygı gösterilmesini bekledi. Diyalog ve halklar arası temel ilişki prensibi buydu.
15 Şubat 1999 Komplosu, çoğu Kürt gibi Rojbîn’in yaşamında da bir dönemeç, bir yol ayrımı olur. Halkına dayatılan bu büyük adaletsizlik ve acı karşısında sessiz kalmak istemez. Her Kürdün dayatılan bu haksızlığa ve onursuzluğa karşı bir tavrı ve de tutumu olmalıydı. Haksızlığa, zülme, sömürüye tahammüllü olmayanlardan olan Rojbîn artık yerinde duramazdı. Herkesin daha özgür yaşayabilmesi için mücadele etmenin kaçınılmaz olduğunun farkındaydı. Nede olsa karanlığa karşı aydınlığın Fidan’ı olarak doğmuştu Rojbîn. Karanlık hala bu denli hükmünü dayatıyorken buna kayıtsız kalmak kendini inkar olurdu. Bu yüzden hiçbir tereddüt yaşamadan atılmıştı kavgaya. Onun için artık hayatın öteki adı mücadele olacaktı. Ömrü bir halkın geleceği ile kesişmişti.
O artık halkının genç bir savunucusuydu. Dahil olduğu diplomasi çalışmalarında farklı halklar ve hükümetler ile diyalog kurmuyor, aynı zamanda halkının tarihsel değerlerinin de radikal savunuculuğunu yapıyor.
Enerjisini amaca odaklayarak çalışırdı
Sevgi ve yaşam doluydu Rojbîn. Bunu etrafına adaletlice dağıtmasını da becerenlerdendi. “Nasıl yaşamalı”, “Nasıl sevmeli” sorularına yanıtları vardı. Bundan dolayı içtendi, etkileyendi, örgütleyendi. Onlarca insanı çalışmalara kattı, Kürt mevzusuyla tanıştırıp dost kılmasını başardı. Onun olduğu yerde başarı vardı, sevgi vardı, paylaşımların güzelliği ve tadı vardı. Elini attığı her işi en iyi şekilde sonuçlandırmak için enerjisini amaca odaklayarak çalışırdı. Emeği ile örgütlülüğünü büyüttü. Sözüyle, emeğiyle, disipliniyle, pratiğiyle, sorumluluk duygusuyla halkının sesi oldu. Temsil ettiği görevlerin tarihsel anlamının farkındaydı. O yüzden çalışmasında oldukça ciddi ve disiplinliydi. Başarısındaki sır bu özellikleriydi. Eldekiyle yetinmez, daha iyisini yapmaya özen gösterirdi. Büyük hedefleri vardı Rojbîn’in.
Henüz genç yaşlarda Avrupa’nın en etkili ülkelerinden biri olan Fransa’da Kürt diplomasi çalışmalarının sorumluluğunu üstlendi. Özverili çabalarıyla bir yandan var olan ilişkilerin kurumsallaşmasını sağlarken, öte yandan ise çalışmaları büyüterek mücadeleye birçok yeni çevreyi kazandırmıştı. Tüm bunları yaparken çok yönlü olmayı başarırdı. Aynı anda hem parlamento ve hükümet nezdinde çalışmalar yürütüyor, hem uluslar arası kurumlarda Kürtler adına görüşmeler yapıyor, hem farklı sivil toplum kuruluşlarıyla, sendikalarla, insan hakları dernekleriyle, kadın örgütleriyle ortak çalışmaları örgütleyip ittifaklar oluşturuyor, hem dostluk komiteleriyle birebir ilgileniyor, hem de eylemlerde aktif rol oynuyordu. Onlarca insanın yapabileceği işleri O tek başına yapıyordu. Kişileri kategorize etmeden, her bir ilişkiye büyük değer ve anlam biçerek halkının mücadelesine değer katmayı biliyordu. Amacına katkı sunabilecek her çalışmaya anlam hissiyatı ve bilinciyle yaklaşarak, halkının gözü, dili, sesi, çığlığı olmak için canla başla, sabır ve özveriyle çalışıp çırpındı. Şuan bile Fransa’da var olan dost çevrenin birçoğu Rojbîn’in sağladığı ilişkilerdir. Çıkarsız, kalıcı ilişkilerdir.
Yaşanılanlara tanıklığı sağlatmıştı
Rojbîn, diplomasi alanını etkili bir mücadele sahası olarak görüp her ana bir başarı sığdırmayı başaran bir devrimcidir. Bu anlamda “Nasıl iş yapılır”, “Nasıl mücade edilir” sorularının da somut yanıtlarının adıdır O. Fransa’da yaşayan farklı halklar ve kültürel gruplarla da sıkı ve sağlam ilişkiler geliştirmişti. İktidar ve başkentlerin dışında farklı halklar ve kültürel kesimlerle oluşturulan kalıcı stratejik ilişkilerin ifadesi olan halk diplomasisine öncülük yaptı. Rêber Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için Eylül 2012’de başlatılan kampanyaya çok büyük emek vermişti. Örneğin Fransa’da yıllık periyodlarla gerçekleştirilen Fête de l’Humanité (İnsanlık Festivali)’ne bir grup arkadaşıyla katılarak yaklaşık 35.000 imza toplamıştır. ‘Kardeş Belediye’ çalışmaları yürütmüş, Kürt halkının maruz kaldığı haksızlıkların basında yer alması için Fransız basınının yüzünü Kürdistan’a yönlendirmiştir. Çok sayıda heyeti Kürdistan’a göndererek yaşananlara dair bizzat tanıklığı sağlatmıştı.
Rojbîn’i Kürt halkı ve dostları Strasbourg’da yürütülen açlık grevi direnişlerinde daha yakından tanıdı. Açlık grevi dönemlerinde eylemcilerin direnişinin yanı sıra, Onun yürüttüğü diplomatik çalışmalar sonucu eylemcilerin talepleri kabul gördü. Kadın bilinci ve duyarlılığı yüksek olan Rojbîn, kadın emeğini görmezden gelen, kadını ötekileştiren yaklaşımlar karşısında net tavır sahibiydi.
Rojbîn’in başardığı…
Onu bir de anne ve babasının gözünden dinleyelim: “Çok duygusal ve inatçı bir karakteri vardı. Şayet bir şeye inanırsa inatla başarıya ulaştırmak için mücadele ederdi. İnatçılığının yanı sıra çok da örgütleyiciydi. Misafirliğe gelen çocukları, gençleri, dışarıdaki arkadaşlarını etrafından toplamayı başarırdı. İlişki kurmasını bilen sosyal bir kızdı. Bundan dolayı çevresi tarafından sevilen, herkes ile anlaşan, inandığı şeyleri başkalarına kabul ettiren bir yapısı vardı. Hiç unutmam, bir gün ‘Anne senin üç tane kızın var, iki tanesi senin olsun, bir tanesi de Kürt halkının olsun. Kürt halkı için çalışsın’ demişti.”
Rojbîn, Avrupa’da yaşayan Kürt gençleri için bir rol modeldir. İnsan, yaşadığı ülkenin dilini, kültürünü, siyasi yapısını, tarihini, sosyalitesini tanımayı, Kürtler’e karşı yürütülen soykırım savaşını deşifre etmek ve dostluklar kurmak için önemli bir zemin olarak kullanabilir. İşte Rojbîn’in başardığı buydu. Köksüzleşmeyi kabul etmeyerek, içinde şekillendiği sistemi tanıyarak ona göre bir pozisyon aldı ve tarafını seçti. Avrupa’da yaşayan ailelerimizin çocuklarını yetiştirirken örnek alacağı bir kişilik ve duruştur. Ailelerimiz kendi çocuklarının sistemin acımasız rüzgarlarında savrulmamaları için Rojbînler’i çoğaltmalı. Rojbîn, temasa girdiği tüm çevreleri kendi halkının yaşadığı sorunlara ve ülkesinde yaşanmışlıklara yönelterek bir duyarlılık oluşturdu. Kamuoyuna malolan her gündem Kürt düşmanları üzerinde bir baskı oluşturdu. Onun mücadele ve savaşım yöntemi buydu. Hedef alınan üç devrimci arasında olması, Onun bu mücadelesinin başarısı ile birebir bağlantılı görmek isabetli bir okuma olacaktır.
Özgürlüğe doğan bir Fidan olmak
Kim ki tüm ezilen kimliklerin (Kürt, alevi, kadın) özgürleşmesi sonucu değer kazanacağına inanıyorsa, bunun için Rojbînce mücadele, kavgaya atılmalı. Kendi sorununu çözemeyenin başkasının sorununu çözmesi mümkün mü? Rojbîn’in, ‘Kürtler ötesi doğan bir güneş’ olarak tanımlanması bu özelliğinden ötürüdür. Kendini özgürleştirme çabası olan başkası için de ilham kaynağı olur.
Güzellik, saygı, iyilik, sevgi ve özgürlük kavramları bilinçle ilintilidir. ‘Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir’ sözü Rojbîn’e ne kadar da uyuyor. Mücadele edip özgürleşen, özgürleşerek güzelleşen, güzelleşerek sevilen, çoğalan, tarihe-topluma mal olan soylu kadınların takipçisi olan Rojbîn’in bu unutulmaz güzel gülüşü özgürlükle buluşmasaydı bu denli sevilmesi mümkün olabilir miydi? Soy değerlerimiz olan Saralar’ın, Ronahîler’in, Rojbînler’in şahadetlerinin yıldönümünde bilenmiş mücadele duygularımla, saygı ve minnetle anıyorum.
Sara, Rojbîn ve Ronahî gibi özgürlüğe doğan bir Fidan olmak hem anılarına laik olmanın bir gereği hem de düşmana verilecek en iyi cevaptır.
Kaynak: https://www.newayajin.com/