Kemal SÖBE
Türkiye başta olmak üzere, Ortadoğu, yüz yıldır ciddi bir demokrasi sorunu yaşıyor. Demokrasinin olmaması Kürtlerin inkarına yol açmış, bölge halklarını birbirine düşmanlaştırmış ve halkların birbirlerine önyargılı yaklaşmalarına yol açmıştır. Dikkat edilirse, bölgede hiçbir ülke ve devlet demokratik değildir ve hepsi de Kürtlerin inkarına dayalı olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Normalde tarihsel olarak Türkler, Araplar ve Persler-Farsiler büyük çelişkiler ve savaşlar, çatışmalar yaşamışlardır ve hala da aralarında husumetler ve çeşitli çelişki ve çatışmalar var ama Kürtler söz konusu olduklarında, kendi aralarında Kürtlerin aleyhine işbirlikleri yapıyorlar. Bu üç devlet-ler, Kürtlerin inkarından besleniyorlar. Türk, Arap ve Pers-Farsi yönetimleri, emperyalizmin aslında bölgedeki ileri karakol olma görevlerini yürütüyorlar. İran, bazen sivri burnunu ABD ve Avrupa’ya gösterse de, bu aslında, tarihsel güçtüm ve şimdi de güçlüyüm ve bölgede bende güçlüyüm demekten başka bir anlama gelmiyor.
Yani İran da tarihsel devlet olmaktan kaynaklı olarak, bölgede nüfuzunu artırma peşindedir ve etkili olmak istemektedir. Ortadoğu’nun günümüze kadar kan revan içinde kalması, demokrasi fakiri olmasından kaynaklanıyor. Demokrasinin olmaması birçok sorununun birikmesine yol açmıştır. Sorunların çözülmemesi de savaş ve çatışmaları tetikliyor. Savaş ve çatışmaların olması da Batı emperyalizmini bölgede daha etkili hale getiriyor. Geleneksel ulus devlet zihniyeti, bölgeye bir zehir gibi girmiş, Kürtler de bu zehirden en etkilenen toplum olmuşlardır. Türk ve Arap ulus devletleri, emperyalizmin mimarlığıyla, Kürtlerin inkarı üzerinde kurulmuşlardır. Ne Türk yönetimi ne de Arap yönetimleri demokratik olmuşlardır. Türk ve Arap yönetimlerinin hepsi de antidemokatik olmuşlardır. bu antidemokratik koşullarda Kürtler günümüze kadar inkar edildiler, soykırıma uğratılmak isteniyorlar. Demokrasi olsaydı, Kürtler inkar edilemez, ulusal soykırıma uğratılmak istenmezlerdi.
Kürtler, bölgede büyük bir demokrasi sorunu olduğunun bilincindeler. Önce, bölgenin demokrasiye kavuşması, demokratikleşmesi gerekiyor. Kürtlerin ulus olarak kabul edilmesi ve özgürleşmesi, Kürdistan’ın olmasının yolu, demokrasinin kurulmasından geçiyor. Bölge demokratikleşmediği sürece, ayrı bir Kürdistan olsa da, demokrasi düşmanı olan Türk ve Arap, Fars yönetimleri, Kürdistan’a saldırırlar, rahat bırakmazlar. Bunun için demokrasinin olması olmazdır. Türkiye, Arabistan-Araplar ve İran, demokratikleşirse, Kürtlerde böylece ulusal özgürlüklerine kavuşurlar ve Kürdistan’ın kurulmasının da yolu açılır. Kürtler özgürleşmeden Kürdistan kurulmaz, kurulamaz. Güney’de görünüşte bir bölgesel yönetim ve statü var ama Kürtleri ne kadar temsil ettiği tartışılır. Güney yönetimi, Kürtleri temsil etselerdi, Kürtler, başka ülkelerin sınırlarında mültecilik koşullarında yaşamak zorunda kalmazlar, perişan olmazlardı. Özgürlük Hareketi Güney’de yönetim olsaydı, tek Kürt bile başka ülkelere bir tas çorba için gitmezlerdi.
Güney’deki yönetim, ne demokratiktir ne de Kürtleri özgürleştirmiştir. Bazı Kürtler, Türklerin ve Arapların demokrasi sorunu Kürtleri ilgilendirmez, ilgilendirmemeli ve Kürtler Kürdistan’ı kursunlar ve ayrılsınlar diyorlar. Bu, politik darlıktan kaynaklı bir bakış açısıdır. Kürtler, Özgürlük Hareketi önderliğinde hem özgür Kürdistan hem de demokrasi mücadelesi yürütüyorlar. Özgürlük Hareketi, Kürdistan’dan vazgeçmemiştir. Ancak emperyalizm-kapitalizm etiketli olup da, halkları birbirine düşmanlaştıran katı ulus devlet sınırlarına karşıdır. Özgürlük Hareketi, hem yurtseverdir hem de enternasyonaldır. İşte bunun için dar ulusal sınırlara karşıdır. Yani Kürdistan olsun ama sınırlar olmasın felsefesine sahiptir. Bazı Kürtler, bizim demokrasi sorunumuz yok, olmamalı, Kürdistan sorunumuz olmalı diyorlar. Halbuki Kürdistan sorunu, demokrasi sorunudur. Demokrasi olmadan Kürdistan olmaz, olsa da özgür olmaz. Çünkü Ortadoğu’da demokrasi olmadığı için, Kürtler inkar edildiler. Bu açıdan, demokrasi en büyük kazanım olacak.
Kürtler, demokrasi olmalı derken, birilerine demokrasiyi hediye etmek, bahşetmek gibi bir amaçları yok tabi ki. Ama demokrasinin olmasının Kürtlerin de varlığını sürdürebilmesinin ve Kürdistan’ın özgür olmasının temeli olduğu bilincine sahipler. Bazı Kürtler, hala katı ulus devlet anlayışıyla hareket ediyorlar ve Özgürlük Hareketi’ni anlayamıyorlar. Onlara göre, Özgürlük Hareketi, birçok Kürdistani değerden vaz geçmiş ve Kürdistan’ı istemiyor! Sınırlara karşı olmak, Kürdistan’a karşı olmak demek değildir. Kürdistan olacak ama özgürleşerek olacak. Bunun için, demokrasi gerekiyor. Türk, Arap ve Fars devlet yönetimleri, demokratikleşecekler ki, Kürdistani değerlere saygılı olsunlar, Kürdistan’ı kabul etsinler. Biz demokrasi olmalı ve demokrasi olmazsa olmaz derken, bunu boşuna söylemiyoruz. Demokrasinin olması, Kürdistan’ın özgürleşmesi demektir. Yani bölgede demokrasinin olması bir tercih olmaktan öte, bir zorunluluktur. Demokrasi olacak ki bütün sorunlar çözülsün. Bu açıdan demokratik ulus, demokratik cumhuriyet ve özgür Kürdistan diyoruz.