Kürtlerin bölge aktörü olma rolü

0
294

Kemal SÖBE

Bilindiği gibi, Kürtler 1. Paylaşım savaşıyla inkar edilme sürecine girdiler ve toprakları dört parçaya bölünmüştü. Bu bölünme sonucu Kürtler sonu hüsranla bitmiş isyanlar yaşamışlardı. 2.Paylaşım savaşı koşullarında Kürtler adeta bir sessizlik ve ölüm sürecine girdiler. 1947’de, Mahabat Kürt Cumhuriyeti adıyla küçük bir Kürt cumhuriyeti kurulduysa da, iç ihanetler ve tam olarak iç dinamiklere dayanmadığı için, uzun ömürlü olamadı, yıkıldı. 2. Paylaşım savaşından uzun yıllara kadar, Kürdistan’ın tamamına büyük bir sessizlik ve ölüm hakim oldu. Bütün parçalarda Kürt kimliğinden söz eden Kürt aydınları zindanlara dolduruluyorlardı. Yani 1 ve 2. paylaşım savaşları Kürtlerin inkarına ve yok edilmeleri üzerinde sürdü, bölgeye tam olarak bir karabasan siyaseti hakim oldu. Kürtler, emperyalizmin ve bölgede kurulan inkarcı kukla ulus devletlerin insafına-insafsızlığına bırakılmışlardı. Kürt uluslaşması ve ulusal önderliğin filizlenmesi 1970’lerde oluşacaktı ve uzun vadeli gerilla savaşıyla Kürtleri her bakımdan donalımlı hale getirip, kurtuluşa taşıyacaktı.

Kürdistan’ın dört parçaya bölünmüş olması tabi bazı iletişim ve örgütlenme zorluklarını da beraberinde getiriyordu. Kürtler, soğuk savaş koşullarında var olma savaşımını her düzeyde geliştirdiler. Kürtlerin en çok inkara ve saldırılara uğradıkları yer, Bakur Kürdistan’dı. Dolayısıyla, en büyük savaşımın her bakımdan Bakur’da yürütülmesi gerekiyordu. Bir Kürdistan parçasında bir ulusal direnişin olması, diğer parçada da bir heyecan, umut yaratıyor, ulusal davanın, mücadelenin ne pahasına olursa olsun, mutlaka başarılması gerektiğini ortaya koyuyordu. Kürtler toplum olarak hem ulusal hemde sınıfsal mücadeleye aslında öteden beri hazırlardı ama 1970’ten önce, bir önderliğin olmaması halkı umutsuz bırakmıştı, kendi kaderine ya da kadersizliğine terketmişti. PKK, adeta bir hızır gibi Kürtlerin imdadına yetişti. PKK, tabiki başka yerden gelmedi, Kürt halkının bağrından doğdu, büyüdü, bir yaşam felsefesi oldu, bağrında çıktığı halkı aldı götürdü, başarılara sürükledi, yeniye taşıdı, her bakımdan yeniyle tanıştırdı. PKK’nin doğuşu, bir bakıma Kürt halkının yeniden doğuşu oldu.

1 ve 2 Paylaşım savaşlarında Kürtler aktör değil, sıradan bir figüran bile olamadılar. Çünkü savaşın bütün yakıcılığı Kürtleri yıkmıştı, kurbanlık kuzu misali, kurtların önüne atılmışlardı. Demekki iyi aktör olma, iyi bir önderlikle olur, iyi bir eğitim ve iyi bir savaşımla olur. Kürtler adsız-isimsiz bir halk haline getirilmişlerdi. Canlı olarak yaşıyorlardı ama kimliksel ve kültürel olarak yaşamıyorlardı, ölüme yatırılmışlardı. PKK’nin büyük doğuşu ve büyük direnişi olmasaydı, Kürtler, muhtemelen kimliksel olarak bir yok oluşu yaşarlardı. PKK, bu yok oluşun önüne geçti, durdurdu, yok etmeye kalkanlara darbeler vurdu, Kürtlerin adını dünyaya duyurdu, tanıttı. Kürt halkı, kendini, kendi ulusal önderliğinde keşfetti, yeniledi, yeni özgür yaşama adım attı. Kürt kadınının bile gelmiş olduğu örgütlülük düzeyi, PKK’nin nasıl büyük harika gelişimlere yol açtığını gösteriyor. Dünyada kadın ordulaşması sadece Kürdistan’da var. Ortadoğu’nın bazı ülkelerinde kadınlar, dışarı bile çıkamıyorlar. Kürtlerde de, aynı durumlar, PKK’den önce yaşanılıyordu ama PKK’nin, Kürtlerin hayatına girmesiyle, Kürt halkı bir değişim sürecine girdi ve hala değişime devam ediyor.

Dünya şimdi 3. dünya-paylaşım savaşını yaşıyor. Son zamanlarda Rusya’nın, Ukrayna’ya girmesiyle, gözler Rusya-Ukrayna savaşına yoğunlaşsa da, savaş esasen Ortadoğu’da ve özelliklede Kürdistan’da derinlemesine sürüyor. Rusya-Ukrayna arasındaki geçici bir egemenlik savaşıdır, yarın öbür gün biter. Ama Kürdistan’daki savaşın tarihsel ve ideolojik kökleri yaşamın çok derinlerine kadar gider. Ortadoğu’da büyük bir aktör büyük bir değiştirici rol oynuyor. Bu aktörün geçmişi tarihte saklıdır ve bu günkü tarihi, geçmiş tarihteki gücünden alarak şekillendiriyor. Görünen o ki, Kürtler, 3. dünya savaşında hem kendilerinin hemde bölgenin  kaderini değiştirmede büyük bir rol oynayacaklar. Yüzyıl önce, Kürtlerin kaderini çizenlerin kaderi, bu gün, Kürtler tarafından çizilecek. Türkiye, bu savaş koşullarında, ABD, AB ve Rusya-Avrasya arasında sıkışarak-ezilerek, bir o taraf bir bu tarafa geçerek, kendisini kurtarmaya çalışıyor. Ama Türkiye, kurtuluşunun, Kürtlerle barışmaktan geçtiğini bilmiyor ve eninde sonunda, aynı coğrafyada Kürtlerle beraber yaşamına devam edeceğini bilmiyor ve 3. Dünya savaşında, eskide olduğu gibi, kazançlı çıkacağını düşünüyor. 

Halbuki, yüzyıl önce, Kürt sorunu çözülseydi, bu gün bu kaos ve krizi yaşamıyor olacaktı. Bölgesel savaşlar, küresel savaşlara bağlı olarak gelişir ama bazen bölgesel savaşların devrimlerle sonuçlandığı ve küresel etkileri büyük olduğu görüşmüştür. Çünkü emperyalist-kapitalist savaşlar, toplumsal devrimleri bağrında taşır. Kapitalist savaşlar karşıt kapitalist güçler arasında egemenlik kurmak için olsada, bu savaş ortamında sınıfsal mücadelelerde boy gösterir, gelişir. Kapitalizm, emperyalizm aşamasına ulaştıysa sınıfsal mücadeleler kaçınılmaz olur ve genellikle devrimlerle sonuçlanır. 3. Dünya-paylaşım savaşı, Ortadoğu’da ve özelde de Kürdistan üzerinde yürütüldüğü üçün, Kürtleri yakından ilgilendiriyor. Kürtler bu savaşta başarılı çıkacaklar ve kazanımları büyük olacak. Kürt yoktur ya da Kürt sorunu yoktur diyenler, Kürtlerin ellerini öpecekler. Kürtlerden af dileyecekler. Kürtlere muhtaç olacaklar. Tarihin gerçekliği ve adalet, bütün bunların hesabını soracak. Yüz yıl önce, Kürtleri karanlığa gömenler, bu gün, PKK’nin yaktığı ateşin sıcaklığında yok oluyorlar. Kürtler çok acı çektiler, çok bedel verdiler, veriyorlar. bu bedellerin, acıların kazanımı büyük olacak. Kürtler için şimdi önemli olan, ulusal birliği daha çok güçlendirmek. Ulusal birlik ne denli güçlenirse, başarı ve zafer o denli büyük olur. Bir halk yaşıyorsa ve direniyorsa başarmaması için bir sebep yok. Kürtler hem kazanacak, hem de kazandıracak. Kürtlerle beraber olan halklar kazanırlar…

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here