25 Eylül’de Kars belediye başkanı Ayhan Bilgen’in de aralarında olduğu HDP’e MYK üyeleri ve yöneticilerine dönük kapsamlı bir operasyon yapıldı. Hemen ardından ise Kars belediyesini gasp etmek için eş başkan Şevin Alaca’nın da içinde olduğu HDP belediyesi ve il yöneticilerine yeni bir operasyon yapıldı ve eş başkan görevinden alındı. Her geçen gün operasyonun arka planı biraz daha netleşirken, AKP-MHP faşizmine bağlı savcıların geçmişe dönük hazırladıkları dosyalarla operasyonların devam edeceği anlaşılmakta.
Operasyon Kararı Nerede Alındı?
Uzun bir süredir HDP’ye dönük rutine bağlanmış operasyonlar yapılıyordu. Ancak 24 Eylül tarihli MGK oturumunda HDP’ye dönük yetkililerin yaptıkları aktarımda; operasyonların beklenen sonucu vermediğini, daha kapsamlı operasyonlara ihtiyaç olduğu yönünde bilgi kulislere yansımıştı. Kapsamlı operasyon kararının alınmasında en önemli etkenin AKP-MHP hükümetinin içerde ve dışarıda yaşadığı hezimet ve kaybedişin belirleyici olduğu söylenebilir.
AKP-MHP Faşizmini Operasyonlara Götüren Süreç
AKP-MHP-Ergenekon üçlüsü uluslararası kapitalist modernite sisteminin krize girmesiyle beraber nasıl, İran Şii bir hilal yaratarak Ortadoğu’da gücünü koruma ile birlikte hegemon arayışına girmiş ise AKP-MHP-Ergenekon üçlüsü de aralarındaki çelişkileri bir yana bırakarak yeni Osmanlıcılık macerasıyla Suriye ile başlayan işgal harekatlarına girişti. Bu yenilenmiş Osmanlıcılık oyununda esas belirleyici olan ise yaşanan kaos ve boşluktan Kürtlerin statü kazanmasının önüne geçmek temel belirleyici etmen oldu.
İşgal ve yayılma politikasını ele aldığımızda Suriye’ye dönük işgal harekatıyla başlayan serüven son demine geldiği belirtilebilir. QSD güçlerinin direnişi karşısında ilerleyebilme şansını kaybetmiş durumda. Eskisi gibi cihatçı kesimleri elinde tutamıyor. İdlip’te her an Rusya ile karşı karşıya gelme olasılığı artmakta. ABD ile aynı politikalarda buluşamıyor. Rejimle istediği çerçevede anlaşamadı. Dolayısıyla mevcut denge aleyhine dönüşmüş durumda.
Özellikle Suriye’de devşirerek elinde tuttuğu DAİŞ vb. çeteleri Libya’ya, Irak’a, Yemen’e ve en son Azerbaycan’a taşıdığı artık tüm dünyanın resmi gündeminde. Libya, Doğu Akdeniz ve Irak’ta kaybetme ile karşı karşıya kaldı. Şimdi geri adım atarak müzakerelerle durumu kurtarmaya çalışmakta. Güney Kürdistan’a yayılma ve işgal girişimi olarak başlattığı Haftanin operasyonu ise tarihinin en büyük yenilgisiyle karşı karşıya kaldı. Gerilladan aldığı darbeler denilebilir ki, dışarıda kaybetmesinde en temel etmen oldu.
İçerdeki durum ise bundan farklı değil elbet. Birincisi, eskisi gibi dışardaki kazanımlarını içeride siyasete tahvil edemiyor. Çünkü dışarda kaybediyor. İkincisi, toplumda inanırlık ve güvenirliğini kaybetti. Üçüncüsü, ekonomide yaşanan kötü yönetim tarzı kadar, yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırmacılığı hat safhaya ulaştı. Sermaye kaçıyor, dolar ve altın el yakmakla kalmıyor artık can yakıyor. Dördüncüsü, siyasal İslamcılık ve milliyetçilik artık eskisi gibi tutmuyor. İş mafya ve kendi elleriyle oluşturdukları işsizler ordusundan devşirdikleri lümpenlere kalmış. Beşincisi, Yaşam güvencesi sıfıra indi. Hak, adalet arayışı yandaş yargı ve basının insafında. Altıncısı, tabanda büyük bir oy kaybına uğrarken, başta HDP olmak üzere, CHP ve diğer partiler oy oranlarını yükseltmekteler.
Operasyonun Amacı
Tam da AKP-MHP, Ergenekon üçlüsünün yukarıda açtığımız durumundan kaynaklı HDP’ye daha geniş kapsamlı operasyonların yapılması kararı çıktı. Çünkü, HDP’nin Türkiye’de iktidara giden yolda kilit parti olduğu 7 Haziran 2015 seçimleri ve en son yerel yönetim seçimlerinde İstanbul, Ankara ve Adana başta olmak üzere birçok belediyeyi kaybetmesiyle netleşmişti. Dolayısıyla HDP yıpratılmadan ya da kapatılmadan bu üçlüye iktidar ışığı şu an itibariyle gözükmemekte bu yönüyle HDP’ye operasyonun önemli bir nedeni olarak sıralanabilir.
Yine Haftanin başta olmak üzere, Güney Kürdistan ve Bakur Kürdistan’ın da gerilladan yenilen darbeler AKP-MHP- Ergenekon üçlüsünü sadece dışarıda bitirmekle kalmadı, içeride de kan kaybetmesine neden oldu. En önemlisi de Gerilla eylemlikleri, HDP ve Türkiye’deki muhaliflere dönük yapılan korkutma, sindirme ve teslim alma operasyonlarının tümünü boşa çıkarmakta ve daha da güçlendirmekte. Bu yönüyle 12 Eylül faşizminin devamı olan AKP-MHP-Ergenekon üçlüsüne karşı KCK’nin 12 Eylül’de açıkladığı, “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” hamlesini engelleme HDP’ye yapılan operasyonun ana amacını oluşturdu.
Çünkü bu hamlenin başarılı olması demek, faşizm ve yayılmacı amaçlarının ayyuka çıktığı üçlünün başarısını bitirmekle kalmamakta, aynı zamanda iktidarlarını kaybetmekle karşı karşıya kalmalarını beraberinde getireceği kendilerinin de kabul ettiği bir gerçek. O nedenle varlıklarını Kürtlerin kaybetmesi üzerine kurmuş bu üçlü ittifakın gerilla karşısında yaşadıkları başarısızlık, içeriye daha fazla yönelme ve esasta da HDP’yi bitirmeyi içeriyi, yani iktidarlarını elde tutmanın temel amacı olarak planlandı.
HDP’yi Etkisiz Kılma ve Tasfiye Etmenin Zorlukları
MGK toplantısında dışarıya yansıyanlara bakıldığında; yetkililerin aktarımlarında en çok üzerinde durdukları temel konu HDP’yi etkisiz kılma ve tasfiye etme de yaşadıkları zorlanmalar olmuş. Son dönemde yapılan her operasyonun HDP’yi daha da güçlendirdiğini, özellikle gerilla eylemliliklerinin artması durumunda halkın daha fazla katıldığını ve Türk toplumundan katılımların arttığını, artık HDP’yi bu biçimiyle oyun dışında tutmanın imkansızlığı MGK toplantısında yaşanan temel gündem olarak yansıdı.
HDP’yi Kapatmak, Yerine Legerin İnisiyatifini Geçirmek
MGK’da dillendirilen bu sıkıntıyı aşmak için MİT’in uzun bir süredir üzerine çalıştığı, kısa bir süre önce esas amaçlarını gizleyen ve daha seviyeli bir dille sundukları inisiyatifi partileştirerek öne çıkarıp HDP yerine ikamet etme temel plan olarak kabul gördüğü anlaşılmakta. Bu yönüyle operasyonlarla HDP’yi zayıflatmak, parçalayıp bölmek, olmuyorsa kapatmak ve yerine ‘Legerin İnisiyatifi’ adlı yapıyı öne çıkararak sunmak şu an üçlü ittifakın üzerinde anlaştıklarını göstermekte.
Legerin İnisiyatifi Kimlerden Oluşuyor
Kürtçe bir adla siyasete sokulmaya çalışılan Legerin Türkçede ‘Arayış’ anlamına gelmekte. KDP’nin ilanına denk gelen 16 Ağustos’ta yayınladıkları bildirilerinde Kürt halkının özgürlük mücadelesinin geldiği noktayı “kör döğüş olarak” tanımlarken, nasıl bir mücadele vereceğini ise ince bir biçimde gizlemekte. “Taraflarca başvurulan uygulamalar, siyasal duruşlar ve geliştirilen angajmanlar Kürt ve Kürdistan sorununu adeta içinden çıkılamaz hale getirmiştir” denilerek HDP’nin tasfiyesi üzerine her kesimin içinde yer alacağı yeni bir yapılanmaya çağırmakta. Ancak böylesi iddialı konuşan bir inisiyatif HDP’ye yapılan operasyon hakkında en azından bir kınama yayınlaması gerekirken, şu ana kadar “Legerin’den her hangi bir açıklama yapılmadı. Bunun nedeni, rengini belli etmeden, erkenden bir teşhire uğramadan, oluşacak boşluğu doldurmaya ayarlı bir yapılanma olarak getirileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Diğer yandan bu yapılanma açıklamasında, her hangi bir ismi şu ana kadar öne çıkarmadı. ‘Farklı siyasal geleneklerden gelen, bir grup Kürdistanlı kadro’ olarak kendilerini tanımladılar. Fakat MİT’in dizayn ettiği. KDP’nin her boyutu ile destek sunduğu, PKK’den kaçan Nizamettin Taş, Selim Çürükkaya, Şukrü Gülmüş gibi, isimlerin içinde yer alacağı kulislere seslendirilmekte. Bu hareketin açık propagandasını ise azılı bir PKK düşmanı ve AKP-MHP-Ergenekon yandaşı olarak bilinen Cizreli Şeyh Yahya Münis yapmakta. Dolayısıyla boşluk oluşmadan bu isimlerin yansıması durumda siyasal olarak ölü doğma gibi bir kazaya uğramamak için bu yaklaşımın tercih edildiği belirtilebilir.
MİT Destekli Bu Yapılanma Başarılı olabilir mi?
Kürt Özgürlük Mücadelesine karşı geçmişte bu tür oluşumların birçok defa denendiği yakın tarihten bilinmekte. Ancak hiçbiri başarı şansı elde edemedi. Bu yönüyle Legerin oluşumunun arkasındaki ya da yürütücülerinin ismi açıklandığında, hiçbirinin Kürt halkının haklı davalarında zerre kadar bir katkıları ya da ödedikleri bedel olmadığı görülecektir. Yine Legerin ya da benzeri oluşumların sadece statü kazanmaya doğru giden Kürt halkının ulusal birliğini parçalama, bölme ve zayıflatmaya dönük öne sürülmüş kıtalar olmaktan başka da mevcut sistem nazarında hiçbir kıymeti harbiyelerinin olmadığını belirtmekte yarar var. Kürt halkı da, Türkiye halkları da bu tür oyunların bilincinde.
Sonuç olarak, HDP’nin kapatılması durumunda bile oldukça bilinçli olan Kürt seçmeni bir şekilde AKP-MHP-Ergenekon üçlüsünün iktidarına son vereceğini rahatlıkla söylenebilir. Kaldı ki, son yapılan operasyonla halk daha çok HDP’ye sahip çıktığı görüldü. Yine KCK’nin “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” hamlesi daha fazla sahiplenildi. Dolayısıyla Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerden yana olan Kürtler ve Türkler Türkiye’nin özgür ve demokratik geleceği için HDP’ye daha fazla sahip çıkarak, Legerin ve benzeri oluşumlara karşı tutumunu daha fazla netleştirerek savaş ve acıdan başka vereceği hiçbir şey olmayan AKP-MHP-Ergenekon üçlüsünden rahatlıkla kurtulabilir.
Atakan Engin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi