Sosyalist, devrimci, şair Meena Keshwar Kamal, ‘Egemenlerin oyun tahtası’ diye tarif ettiği işgaller ülkesi Afganistan’da doğdu. Özgürlük düşünü adım adım ördüğü kadın mücadelesinde somutlaştırdı ve coğrafyasının en geniş tabanlı ‘illegal’ kadın örgütü Afganistan Devrimci Kadınlar Birliğini (RAWA) kurdu. Eril sistemin üç farklı versiyonu tarafından hedef yapılıp katledildiğinde mezar yeri dahi bulunamadı. Meena’dan geriye isyan ve umut yüklü şiirler ile 40 yıllık kadın mücadelesinin adı RAWA kaldı.
Afganistan denilince günümüz dünyasında akıllara oryantalist bir merakla ‘burka arkasında kalan’ gizlemli kadın hayatları gelir. Oysa bu gizemin arkasında direnmek ve var olmanın koca bir ‘illegal’ tarihi yatıyor. ‘İllegal’ derken mecazi bir anlatımdan bahsetmiyorum. Bu tarihin kilometre taşlarını ilk döşeyenlerden Meena Keshwar Kamal’ın kurduğu Afganistan Devrimci Kadın Birliği (RAWA) yer altında örgütlediği kadınlar için 40 yıldır mücadele ediyor.
İşgal ve kökten dincilik arasına sıkışmış ülke
Savaşlar ve işgallerle yazılmış bir ülke kaderinin adıdır Afganistan. Araplar, Moğollar, İngilizler, Sovyetler Birliği ve son olarak Amerika’nın işgal alanı olan ülke, 1990’lardan itibaren işgal güçlerinin beslediği köktendinci grupların yönetimine mahkum edilmeye çalışıldı. 1960’ların ‘özgürlük rüzgarı’nın etkilediği ülkelerden olan Afganistan’da kapitalizm karşıtı örgütlenmeler gelişmeye başladı. Meena, özgürlük rüzgarının yoğun yaşandığı yıllarda doğdu ve bu dönemde yürüyeceği yolu belirledi.
‘Egemenlerin oyun tahtası…’
Meena 27 Şubat 1957’da başkent Kabil’de dünyaya geldi. Kabil üniversitesinde eğitim gördüğü yıllarda sol ve feminizmle tanıştı. Meena, bir süre sonra sosyalist-feminist bir militan olarak üniversiteden ayrıldı. O ülkesinin egemen devletlerin üzerinde kapıştığı bir oyun tahtası olmasını istemiyordu ve aynı şekilde kadınların ataerkil kurallar içerisinde sömürülmesine itiraz ediyordu.
RAWA’nın kuruluşu
Okuldan ayrıldıktan sonra özellikle kadınlar arasında yoksulluk, emek ve beden sömürüsüne karşı çalışmalar yürüten Meena, bir grup arkadaşı ile birlikte 1977 yılında RAWA’yı kurdu. Birliğin amacı “Yoksun, yoksul ve susturulmuş kadınlara ses vermek” olarak anlatılıyordu. Kısa sürede coğrafyanın en etkili kadın örgütlerinden birine dönüşen RAWA kadınlara yönelik çalışmalarının yanında, ülkenin genel gidişatına ilişkinde etkili ve radikal eylemler yapıyordu. Meena ve kadın devrim mücadelesinin militanı olan kız kardeşleri, çocukları için eğitim okulları açtı, annesi ya da babasını kaybetmiş çocuklar için 9 yetimhane kurdu ve gezici sağlık üniteleriyle gönüllü kadın tıp öğrencileriyle köylerde sağlık taraması yapmaya başladı.
El yazması dergi: Kadın Mesajı
1979 yılında Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesinin ardından kurulan kukla rejime karşı ‘bağımsızlık’ mücadelesi veren Meena, üniversitelerde boykot örgütlenmelerine katıldı. İşgalin sona ermesi için sokaklarda yapılan eylemlerin örgütleyicisiydi. Çalışmaları mevcut hükümeti rahatsız ettiği için bir süre sonra ‘kara liste’ye alınan Meena, illegal bir şekilde, aynı zamanda ülkenin ilk kadın dergilerinden olan ‘Kadın Mesajı’nı (Peyam’a Zan) yayınlamaya başladı. Dergide kadınlara dair tüm sorunlara değinen Meena ve kız kardeşleri aynı zamanda ‘bağımsızlık’ yazıları da yazıyordu. Etkili muhalefet ile göze batan ve bu nedenle matbaa bulamayan RAWA’nın militanları bir süre sonra elle yazdıkları dergileri gece yarısı ev ev gezerek kapı altından atıyordu.
‘Bağımsız ülkede kadın erkek eşit’
Meena’nın dediği gibi ‘Egemen ülkelerin oyun tahtası’ olan Afganistan’da RAWA yürüttüğü çalışmalarla, sadece işgalciler ve kukla hükümetin değil aynı zamanda Amerika’nın beslemeye başladığı köktendinci gruplarında hedefi olmuştu. Meena dahil tüm üyeleri illegal çalışıyor, takma isimler kullanıyor ve sık sık ölüm tehditleri alıyordu. Bu yıllarda Kadın Mesajı dergisine yazdığı bir yazıda Meena ‘Amacınız ne, kimden yanasınız?’ diye soranlara cevaben yazdığı yazının sonu şöyle bitiyordu: “…İşgalin sona erdiği, bağımsız, halkımın karar vereceği, kadın ve erkeklerin eşit olduğu özgür sosyalist bir ülke hayalimiz var”
Düşmanlar Meena’ya karşı birleşti
‘İşgal’ kelimesi Rusları, ‘bağımsızlık’ Amerikalıları, ‘Kadın erkek eşit olmalı’ ifadesi ise kökten dincileri rahatsız ediyordu. 1981 yılında Meena, Fransa tarafından Fransız Sosyalist Partisi’nin kongresine davet edildiğinde bir diplomatik krize neden oldu. Burada yaptığı konuşma salondakiler tarafından ayakta alkışlandı ve Sovyet davetliler salonu terk etti. Rus gizli servisi KGB’nin takibe aldığı Meena, ülkesine döndüğünde artık tamamen yeraltına çekilmek zorunda kaldı.
Beden sömürüsüne karşı mücadele
Meena dahil RAWA’nın tüm üyeleri, yer altı örgütlenmesine ağırlık verdi. Bir yandan Kadın Mesajı’nda yazdıkları yazılarla kadınlara ulaşan örgüt üyeleri, mahallelerde ve fabrikalarda kadınlarla toplantı ve eğitimler yapmaya devam ediyordu. Kadın bedeni sömürüsüne, aile içi şiddete karşı örgütleme çalışmaları yürütülüyor, aynı zamanda kadınlar arası dayanışmayı güçlendirmek için ekonomik durumu iyi olan kadınların desteği ile yoksul kadınlarla dayanışma gösteriliyordu.
‘Meena bana daha iyi bir yaşam hakkına sahip olduğumu öğretti…’
RAWA’nın birçok üyesi bu dönemde üç koldan kıskaca alındı ve faili meçhul cinayetlerle katledildi. Birçok kadın militan tutuklandı ve özgürlüğünden yoksun bırakıldı. Birliğin yeraltı okulunda eğitim gören bir kadın öğrenci Meena hakkında bir yazı kaleme alan gazeteci Jane Tomlinson’a verdiği röportajda şunları söylemişti: “Meena bana sadece eğitim vermedi, o bana daha iyi bir yaşam hakkına sahip olduğumu öğretti.”
Faili belli cinayet
Meena, 4 Şubat 1987 yılında kimilerine göre KGB kimilerine göre Afgan gizli servisi JAD kimilerine göre ise kökten dincilerin lideri Gulbeddin Hikmetyar’ın ajanları tarafından katledildi. RAWA’daki kız kardeşleri bir ay boyunca ondan haber alamadı, daha sonra Meena’yı öldüren tetiği çeken kişilerden biri “O’nu biz öldürdük’ diye itirafta bulundu ancak tetiği kimin adına çektiğini açıklamadı.
Meena’nın mirası: RAWA’nın 40’ıncı yılı
Afganistan’ın tartışmasız en önemli kadın öncülerinden olan Meena’nın mezarının nerede olduğu hala bilinmiyor ama ülkesinin tüm kadınları Meena’nın onlar için açtığı yolun anlamını çok iyi biliyor ve unutmuyor. Meena’nın katledilmesinden iki yıl sonra Ruslar Afganistan’dan çekildi, ancak ülkesi yine ‘bağımsız’ olamadı. Yerine Amerika’nın desteklediği kökten dincilerin lideri Gulbeddin Hikmetyar devlet başkanı oldu.
O’nun dediği gibi ‘Egemenlerin oyun tahtası’ olan ülkede kökten dinci Taliban’nın 1992 yılında iktidara gelmesiyle ‘burka’ya sokulan direnişle kazandığı tüm hakları elinden alınan kadınlar, işgal, savaş ve erkek iktidarının boyunduruğuna karşı Meena’nın izinde 40’ıncı yılında RAWA ile yoluna devam ediyor.
Ferhunde’yi hatırlamak
Hafızalarda hala tazedir; Mart 2015’te Meena’nın cesur kız kardeşlerinden Ferhunde bir türbede muska satan ‘din tüccarı’ ile tartıştığı için “Kuran yaktığı” yalanı ile Kabil’de linç edilerek katledildi. Örgütlenmiş erkek kini ve kötülüğü bununla da yetinmeyerek, cenazesini yerlerde sürükledi ve yaktı. Cenazesini erkeklerin elinden alan kadınlar, tabutunu taşıdı ve toprağa verdikten sonra sokaklara çıkarak protesto gösterileri yaptı.
‘Direnen kadın onlar için düşman…’
Meena’ndan Ferhunde’ye kadın direnişinin Afganistan halini RAWA temsilcisi Heela, Gazete Şûjin’e verdiği röportajda şöyle anlatıyor:
Meena’dan sonraki iki yıl çok zor geçti. İnsanlar umutsuzdu ama RAWA örgütlülüğünü sürdürdü. Faaliyetlerini genişletti, mülteci kampında kadınları örgütledi, evler okullar inşa etti. Ağaçlar ekildi, spor faaliyetleri yaşama geçirildi, çocuklar için park yapıldı. Ülke dışına seyahatler, toplantılar düzenlendi. Dernekler, sivil toplum kuruluşları arasından RAWA’nın destekçileriyle projeler yaptık. Başka bir ülkedeydik çok zordu ama sokağa çıkıp eylemler de yapıldı. Kadının söz söyleme hakkı dahi yokken bir Gulbiddin’in kentinde sokağa çıkıyorduk. Direnen bir kadın onlar için en büyük düşmandı, hala da öyle…
Dizeleri direniş şarkılarına dönüştü
Aynı zamanda bir şair olan, şiirleri ülkesindeki kadınların dilinde direniş türküsüne dönüşen Meena’nın umut ve isyan dolu ‘Asla dönmem’ isimli şiirinin bir bölümü şöyle:
Asla dönmem
Ben kadınım uyandım
Yanmış çocuklarımın üzerinde bir fırtınaya dönüştüm
Harap ve yanmış köylerim, düşmana karşı kin ve öfkemi kuşandım
Ben kadınım uyandım
Ben yolumu buldum ve asla dönmem
Cehaletin kapattığı tüm kapılarımı açtım
Kolumdaki altın bilezik tutsaklık zincirimdi kurtuldum
Ben kadınım uyandım
Göçebe ve yalınayak evsiz çocukları
Yas giysileri içinde elleri kınalı gelinleri
Yıkılmış ülkemin tutsak çehresini gördüm
Cesaret destanları arasında yeniden doğdum
Zaferle özgürlüğün nefesini hissettim
Ah yanı başındaki kardeşim bile hala beni zayıf görüyor
Benim yumruğum binlerce kızkardeşimle kenetlenmiş
Hep birlikte halkımızın özgürlüğü için yolumuzu hızlandırdık
Köleliğin tüm acılarını ve prangalarını kırmak için
Ah kardeşim ben artık aynı ben değilim
Ben kadınım uyandım
Yolumu buldum ve asla geri dönmem