Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun Kürt ve Ortadoğu halklarına yönelik olduğunu ifade eden kardeşi Mehmet Öcalan, tecrit sistemiyle sürdürülen komploya karşı mücadele çağrısı yaptı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesiyle devam eden uluslararası komplonun üzerinden 22 yıl geçti. Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüştürülmeyerek uygulanan 22 yıllık tecrit, her geçen gün derinleşti. Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, komplonun aynı zamanda Kürt ve tüm Ortadoğu halklarına yönelik olduğunu belirterek, tecrit sisteminde de uluslararası güçlerin rolü olduğuna dikkati çekti.
‘KOMPLO AFRİKA’YA UZANDI’
Komplonun uluslararası bir plan sonucu gerçekleştirildiğini dile getiren Öcalan, “Bu komplo Afrika’ya kadar uzandı. Son olarak Türkiye’ye teslim edildi. Kara bir gündü. O gün yaşananlar kabul edilemezdi. Hem Kürt halkı açısından hem de Ortadoğu halkları açısından çok ağır bir gündü. Bu komploda ABD, İsrail, Avrupa ülkeleri yer aldılar. 15 Şubat, Kürtler açısından karanlık bir gündü. Günümüzde de komplo hala sürdürülüyor. Avrupalı ülkeler, tüm yolları kapattılar” dedi.
TECRİT SİSTEMİ
“Başkan şahsında Kürt halkına ve Ortadoğu halklarına komplo yapıldı” diyen Öcalan, Öcalan’ın düşünce ve projelerinin halkların kimlik ve geleceğine dair olduğunu söyledi. 15 Şubat ile birlikte başlayan tecrit sistemine değinen Öcalan, “Yasal ve demokratik hakları var. Bu hakları olmasına rağmen, biz ailesi olarak 6 yıl içerisinde sadece 3 defa görüşme sağlayabildik. Bu doğru bir şey değil. Kabul edilemez. Bizim Türk devletinden bir isteğimiz yok. Biz Türkiye vatandaşı olduğumuz için bizim ve tutuklularımızın hakları var. Ama haklarımız verilmiyor. Yapılanlar antidemokratiktir. Uluslararası komploda parmağı olan devletler, bizim bu haklarımızdan haberdar değiller mi? Neden bu haklarımızın yerine getirilmesini istemiyorlar?” diye sordu.
‘BİR HALKA TECRİT’
Tecrit sisteminin de halklara yönelik olduğunu ifade eden Öcalan, “Başkan şahsında bir halkı tecrit ediyorlar. Sorulması gereken, biz bu tecridi nasıl kırabiliriz? En büyük soru bu. Gözümüzü kapattıkça bu tecrit son bulmaz. Her insanın kullanacağı yasal hakları vardır. Herkese çağrıda bulunuyoruz; mücadele ederek, bu tecridi kırmalıyız. Çünkü tecrit herkese uygulanıyor. Tecrit tüm Ortadoğu halklarına uygulanıyor. Elimizden geleni yapmalıyız. Bugün Türkiye’de her şeyin önü kesilmiş olabilir. Fakat yapılabilecek şeyler vardır. Bugün ses çıkarmaz, buna sessiz kalırsak, yarın daha da kötü günler yaşayabiliriz. Bu sisteme karşı durulmalı. Yaşananlara karşı demokratik bir mücadele vermeliyiz. Kürt halkı hem kendi varlığı için hem de başkan için demokratik haklarını kullanmalıdır. Yasa diyorlar ama mesele Kürt alınca yasa yok. Mutlaka herkesin yapacağı bir şeyler vardır. Eğer ki gözümüzü kapatır, sağır ve dilsiz olursak, bu sorun çözülmez.” diyerek, tecride karşı mücadele çağrısında bulundu.
