Melsa hevalin gözleri ışıl ışıl: “Bizim buranın Newroz’u tamam” diyor. Ne kadar da güzelleşmiş, baharlaşmış ve Newrozlaşmıştı. Çocuklar ve kadınların sevgisini gözlerinin ışıltısında yansıtıyordu. Güvenlik gerekçesiyle “soyut ilişki” diye tabir edilen alanlara çekileceğimizi, kendisinin de bu temelde hareket etmesi gerektiğini söyleyip gidiyorum.
Özgürlük arayışına çıkmak, yeni yaşamlara, evrenlere, maceralara, paylaşımlara yol almaktır. Siz ne kadar düz, çizgisel düşünürseniz düşünün, özgürlük yoluna girdiniz mi, yol gitgide çatallanır, dallanır budaklanır; yeni olaylar, yeni yüzler, anlamlar gelip sizi bulur. Yol zorlu, zahmetli ama anlam dolu. Bir de bakıyorsunuz ki, binlerce yürekle aynı anlam yolculuğundasınız. Bazı yürekler bu anlam arayışında yüz yüze, bir mevzide omuz omuza, ateş başı sohbetlerinde, tutsaklık zamanlarında buluşurlar. Tüm mesele aynı ‘yol’da olmaktır.
Başka başka mekanlardan yol’a çıkmış, aynı yol’un başka noktalarında konaklamış, derken çok farklı bir mekanda buluşmuştuk Melsa yoldaşla. Batman’dan eşit ve özgür bir yaşam için Zagroslar’a yol alan Melsa hevalin yolu 92’de yaşadığı rahatsızlıktan dolayı İzmir’e düşmüştü. Onunla tanışmam 92’nin sonunda İzmir’in Karabağlar semtinin Yeniçamlık Mahallesi’nde gerçekleşmişti. İnce uzun boylu, açık tenli -ki o kadar beyaz bir teni var ki yeşilimsi damarları teninin üzerine nakşedilmiş gibi duruyor- oldukça zayıf olan bedeni, sarıya çalan saçları, yeşile çalan gözleriyle öylesine mütevazi ve utangaç duruyor ki bulunduğumuz eve, sadece gözlemlemekle yetiniyorum bir süre.
O ara göz göze geliyoruz. Gözlerinde bir hüzün saklı. Gözlerimi kaçırmadan, “Çok zayıfsın” diyorum. Gülümsüyor. “Hep böyleyim” diye yanıtlıyor. Daha rahat konuşmak için başka odaya geçiyoruz. Ben soruyorum, o cevaplıyor. Sanki röportaj yapıyoruz. Ben “Bahar” ismiyle hitap edince, “Yok, benim adım Melsa” diyerek çantasından kimliğini çıkarıp veriyor. Kimlikte yeni çektirdiği anlaşılan bir fotoğraf ve Konya nüfusuna kayıtlı Bahar ismi. Ailenin kendisini kimlikteki isimle bilmesinin daha doğru olduğunu söylüyor. Kimlikteki yaşı 16. “Hayır, hayır” diyor, yaşının küçük olduğuna takılınca: “Ben Konyalı değilim, Batmanlıyım. Fiziken o yaşlarda gösteriyorum.”
Kimliği birlikte albüm inceler gibi incelerken Melsa heval anlatmaya devam ediyor. Ailesinin durumunun çok iyi olduğunu ancak PKK’deki özgür ve paylaşımcı yaşam hakkında duyduklarından çok etkilendiğini, katılmaya karar verdiğini belirtiyor. Katıldıktan sonra karşılaştığı sorunlar ve mücadeleye dayatılan bazı anlayışların pratiklerini anlatırken oldukça ciddileşiyor. Melsa’nın gözleri oldukça öfkeli. Az önceki utangaçlık, yerini kararlı bir duruşa bırakıyor. 2003 tasfiyeciliğinin baş aktörlerinden birine henüz o zaman öylesine ağır sözlerle yükleniyor ki! “Niye orada söylemedin” soruma ise çaresiz bakışlarla karşılık verince sessizliğe gömülüyoruz. Sessizliği yine kendisi bozuyor: “Guatr ameliyatı için önce Mersin’e geldim. Arkadaşlar buraya gönderdi.”
’92 sonbaharında Haftanin alanından uzun bir yolculuk sonucu ta İzmir’e yol almış. Bu sohbetimiz gerçek isminin de yazılı olduğu özgeçmiş raporuyla o gün bana teslim ediyor ve gözlerindeki sımsıcak yoldaşlık gülümsemesiyle oradan ayrılıyorum.
***
Tedavisi uzayınca bulunduğu mahallede çalışma istemini belirtti. Zaten o mahallede boş durmamıştı. Gündüzleri kadınlarla sohbet toplantıları düzenleyerek onlarca yeni ilişki oluşturmuştu. Onun bu çalışmaları mahallede kadın komitesine dönüştürülerek yeni bir ivme kazandı. Karabağlar’da, Yeni Çamlık’ta, kadınların dünyasına bahar gelmişti.
Derken Newroz, halkların baharı kendini göstermişti. ’93 Newrozu’na bir hafta kala Karabağlar’da Yade adlı bir kadının da yardımıyla sekiz yüz kadını Yeni Çamlık Ormanları’na götürüyor. Orada bir etkinlik düzenliyor. Yade üzerinden Newroz’a katılım çağrısı yapıyor. Tüm kadınlar Newroz için sözleşiyor.
Melsa hevalin gözleri ışıl ışıl: “Bizim buranın Newroz’u tamam” diyor. Ne kadar da güzelleşmiş, baharlaşmış ve Newrozlaşmıştı. Çocuklar ve kadınların sevgisini gözlerinin ışıltısında yansıtıyordu. Güvenlik gerekçesiyle “soyut ilişki” diye tabir edilen alanlara çekileceğimizi, kendisinin de bu temelde hareket etmesi gerektiğini söyleyip gidiyorum.
Ve Newroz. Ateşkesten dolayı bazı eylemler iptal ediliyor. Yapılan etkinlikleri televizyonlardan ve gazetelerden takip ediyoruz. Televizyonlar, Karabağlar Newrozu’nu gösteriyor. İlkin gözlerime inanamıyorum. Melsa heval kadınlarla, yerel kıyafetleriyle halay çekiyor. O kadar coşkulu ki! Kameralar onu özel gösteriyor. Ertesi gün Yeni Asır gazetesinde halay fotoğrafları! Tesadüf değil. Polis muhabirleri, onu özel olarak deşifre ediyor. Newroz’dan sonra eleştirilerimizi söylediğimizde zafer edasıyla, “Buradaki kadınlarla sözleşmiştik, onları kıramazdım” diyor. Deşifrasyondan dolayı yerinin değiştirilmesi gerektiği gerektiği hususuna kendisi de ikna oluyor ve yeni görev alanı belirleniyor.
Gümüşpala, Yoksul halkımızın en çok yoğunlaştığı alanların başında geliyor. Oldukça özlü, temiz ve fedakar bir yurtseverlik duygusu hakim. Karşıyaka olarak adlandırılan geniş bir bölgeye Komite’den ARGK gerillası Aydın (Akif ORUÇ) heval bakıyor. Amcasının oğlunun kimliğini kullandığı için de onun adını kullanıyor. Bitlisli. Faaliyet için geldiği bu bölgede kısa sürede halkıyla çok güçlü bağlar geliştirmişti. Dikkatli, disiplinli, mütevazi kişiliğiyle halkın değerlerine bağlı olan Aydın hevalin bulunduğu alanda görev alan Melsa heval kısa sürede ev ev dolaşarak burada da kadınları örgütlemeye çalışır. Yeni faaliyet alanında yeni isimle çalışır: Şenay. Hem halkıyla hem de yoldaşıyla uyumlu bir ilişki tutturan Melsa heval, daha da büyük hedefleri başarmanın peşindedir.
***
Tarih 8 Temmuz 1993. İzmir Karşıkaya Şemikler Mahallesi. Bir eylem planlaması için Melsa ve Aydın hevaller alınması gereken tedbirler için bir evde buluşurlar. Bir ihbar mı, takip sonucu mu, tam netleştirilmeyen bir durumla, evin etrafına polis tarafından pusu atılır. Belediye işçileri kılığında evin etrafında kanal çalışması görüntüsü veren polis, tüm tedbirlerini aldıktan sonra Melsa ve Aydın hevallere “teslim ol” çağrısı yapar. Evdeki kadınları ve çocukları dışarı çıkarıp teslim olmayacaklarını haykırırlar. Yanlarında bulunan tüm dökümanları imha edip tek bir tabancayla karşılık verirler. En son içeriden iki el silah sesi duyulur. Kalan iki kurşunu kendilerine sıkıp teslim olamazlar. Şemikler’de büyük bir direniş ve fedailik timsali olarak halkın yüreğinde yerlerini alırlar.
Aydın hevalin kimliği bilindiğinden kısa sürede Bitlis’ten gelen ailesi cenazesini alıp yola çıkarken, Melsa hevalin cenazesi hastanede kalır. Halkın tüm girişim ve direnişlerine rağmen kimliği bilinmediğinden Melsa hevalin cenazesi verilmeyip Karşıyaka Kimsesizler Mezarlığı’na gömülür.
Bir ay sonra: Ağustos 93 İzmir.
Polis bağımı aralayıp masadaki iki fotoğrafa bakmamı istiyor. Karenin biri Aydın (Akif ORUÇ) hevale ait. Kalbinden vurulmuş. Diğer kare ise Melsa hevale ait. O da kalbinden vurulmuş. Melsa’nın o ışıltılı gözleri mışıl mışıl uykuya dalarcasına kapalı. Polislerden biri bağırarak, “Onları biz vurduk, hepinizi böyle geberteceğiz. Son kurşunu kalbine sıktılar, mıktılar hikaye” diyerek Onların kahramanca direnişini itiraf etmekten başka bir şey söyleyememişti.
Ve tam 22 yıldır Melsa hevalin o hüzünlü ışıltılı ve en son da sonsuzluk uykusuna dalan gözleri, “Heval, daha Batman’a gelmedik mi?” diye soruyor.
“Az kaldı” diyorum, “hem de çok az.”
Bu kavga sürdükçe ve evrenimizde yani dağlarımızda özgür yaşama dair arayışlar, düşler ve inşalar oldukça her daim yaşayacaksınız; Çünkü tüm kutsal oluşların bitmez tükenmez hakikatlerisiniz.
Soydan AKAY
* Diyarbakır D Tipi Cezaevi