Sekiz aydır Mexmûr Kampı üzerinde sıkı bir ambargo var. Bu ambargo öyle bir düzeye ulaşmış ve öyle bir kinle yürütülüyor ki, daha doğmamış bebeklerin analarının karnında ölmesine göz yumuluyor. Bir yandan halkı ambargo ve açlıkla terbiye etmeye çalışırlarken diğer yandan kamp üzerinde DAİŞ katliamcılığını sürekli canlı tutarak teslim almaya çalışıyorlar. Son olarak 2 Şubat günü DAİŞ çetelerinin Mexmûr Kampına saldırmasıyla ortaya çıkan direniş ile saldırının kırılmasını gördük ve Mexmûr üzerinde yürütülen kirli oyunları daha iyi anladık.
Her ne kadar DAİŞ tehlikesinin bittiği söylense de bu durum özellikle Mexmûr ve çevresi için hiçte öyle değil. Tam tersine durum oldukça tehlikeli görünüyor ve her an Mexmûr’a karşı büyük bir DAİŞ saldırısının olması mümkün. Hatırlayalım ki Güney Kürdistan’ın DAİŞ çeteleri tarafından işgal edilmesinin önünü alan 2014 yılında gelişen Mexmûr direnişiydi. HPG-YJA STAR gerillalarının yanında omuz omuza savaşan ve çetelerin saldırılarını kıran bu halktı. Hewlêr’de yaşayan yüzbinlerce insanın hayatları böylece kurtarıldı demek çok yanlış olmaz. Bu yüzdendir ki DAİŞ çetelerinin Mexmûr Kampı üzerine sürekli ayrı planlar yaptığı herkes tarafından biliniyor.
Özellikle son süreçlerde DAİŞ çetelerinin Suriye ve Irak’ta aldığı ağır darbeler üzerine kendilerine rahat rahat yaşayıp, hareket edebilecek bir alan aradıkları anlaşılacak bir durum. Artık ne hikmetse bu alan Mexmûr ve etrafındaki Karaçox dağı oluyor. Çeteler hem bu alanda rahatça örgütleniyor hem de Irak ve Suriye’deki çetelerini bu alana çekip eylemsellik aşamasına geçiyor. Yani tekrardan faaliyet aşamasına, büyüme aşamasına geçiyorlar.
Karaçox dağı hemen Mexmûr’un üstünden yükselen ve Kerkük tarafına doğru uzanan bir dağ silsilesi oluyor. Arazi oldukça engebeli ve ayrıntılı. Ayrıca bu alandaki birçok köyün çeteleri desteklediği açıkça biliniyor. Çeteler bu alanda o kadar rahat hareket ediyorlar ki Karaçox dağında büyük tüneller kazdıkları hem Koalisyon hem de Güneyli yetkililer tarafından çokça dillendiriliyor. Hatta yapılan açıklamalarda Irak ve Suriye’den silahlı grupların bölgeye geldiklerinin ve alanda güçlü bir savunma hattı oluşturduklarının vurgusu yapılıyor. Koalisyon Albayı Myles Caggins yaptığı bir açıklamada şunları söylüyor; “Koalisyon olarak DAİŞ’in bölgede belirgin bir şekilde yayıldığına dair bilgi sahibiyiz”. Sirwan Barzani ise; “DAİŞ mensupları örgütlenme aşamasını tamamladı. Örgütün bir grup yabancı üyesi bölgeye ulaştı” diyor son durum ile ilgili.
Durumun ciddiyetini daha iyi anlatmak gerekirse, Karaçox dağında 1000’den fazla çetenin bulunduğu söyleniyor. Hatırlatmak iyi olur ki DAİŞ 700 çetesi ile Musul’a saldırmış ve 24 saat olmadan Musul’u binlerce Irak askerinin elinden almıştı. Şimdi ise Mexmûr gibi küçük bir kampın karşısında binlerce çete var. Çetelerin zaman zaman bölgede sivil insanları katlettikleri ve zorla vergi topladıkları haberleri dolaşıyor. Hatta o kadar rahat hareket ediyorlar ki gündüz vakti yollara kontrol noktaları kurup sivil insanları kaçırıyor, bazen de bölgede eylem yapıyorlar.
Yani açıkça söylemek gerekirse çetelere yeni bir yaşam alanı yaratılıp, kuluçka misali yeniden büyümelerine ve çoğalmalarına göz yumuluyor. Çetelerin bölgede aktifleştiğini ve grupların gelip sayılarının arttığını söyleyenler gelecekte yaşanacaklardan sorumlu olacaklardır. Madem ki ellerinde bilgiler var neden müdahale edilmiyor, insanlık için tehlike olan bu çetelerin neden rahatça yaşayıp büyümelerine göz yumuluyor.
Çok garip bir durum var aslında ortada. Herkes çetelerin bölgede etkin olduklarını ve binlerce üyelerinin olduğunu biliyor fakat kimse bir şey yapmıyor ve gelip Mexmûr’a saldırmalarına göz yumuyorlar. Bir bilgi daha vermek gerekirse, Karaçox dağının kendisinde ve birçok stratejik tepesinde onlarca Peşmerge noktası var. Diğer yandan Karaçox dağına paralel olarak dağın ova ile birleştiği yerde bir o kadar Irak ordusunun karakolları var. Ama eklemek gerekiyor ki arada büyük bir boş alan da var. Arada yaratılan bu boş alandan kimse kendini sorumlu görmüyor. Tartışmalı bölge denilip geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılıyor. Zaten sorun burada başlıyor. Unutturulmaya çalışılan bu yerde birçok karanlık plan ve oyun dönüyor. Boş olan bu bölge çetelerin üstlendikleri bölge ve binlerce çete mensubu burada toplanmış durumda. Çetelerin sayılarının gün geçtikçe çoğaldığı ve tekrardan buradan eylemselliğe geçtikleri aşikâr bir durum. Yani büyük bir fırsat verilmiş çetelere tekrardan saldırılarını başlatmaları için.
Ortada açıkça duran bir şüpheyi dile getirmekte yarar görüyorum. Peşmerge ve Irak ordusunun Karaçox dağında, çevresinde üstlendikleri alanların arasında boş kalan hat her ne şans ise tam Mexmûr’a uzanıyor. Aslında bu durum büyük bir anlam taşıyan anlamsızlık durumunu ifade ediyor. Binlerce Peşmerge ve askerin çemberinde olan çeteler hem bölgeye sevkiyat yapıyor hem de Mexmûr’a uzanan bir saldırı yolu önlerinde açık bırakılıyor. Zaten çeteler Mexmûr’a karşı öfkeli, birde saldırmak için yol açılıp, adres gösterilince olacakları herkes biliyor.
Son olarak 2 Şubat gününde Mexmûr’a yapılan saldırıyı ve kamp üzerine uygulanan ambargoyu ayrı düşünmek yanlış olur elbette. İşgalci Türk devleti KDP üzerinden Mexmûr Kampına ambargo uygulayarak teslim almaya çalışırken, diğer yandan ise kendi emirleri altındaki DAİŞ çeteleri ile saldırarak Mexmûr’u dağıtmaya yani asıl olarak yurtseverliğin ve direnişin kalesini kırmaya çalışıyorlar. Zaten KDP’nin uyguladığı ambargo kampı hedef haline getirmektedir. Çeteler ambargo ile kampın zayıf düştüğünü düşünüp, Erdoğan’ın talimatı ile kampa saldırıya geçmiştir. Büyük bir rastlantıdır ki öldürülen çetelerin üzerinden Türk malları çıkmıştır.
Hatırlatmak gerekir ki DAİŞ çeteleri Erdoğan’ın talimatı ile daha önce Kobanê’ye ve Şengal’e saldırmıştı. Zaten Bağdadi’nin öldürmesinden sonra çetelerin yeni şefinin Türkiye’de Erdoğan’ın koruması altında olduğunu dünya âlem biliyor. Tanımlamak gerekirse çetelerin asıl lideri Erdoğan’dır ve çeteleri istediği yerde herkese karşı kullanmaktadır. İdlib’de kendi emir erleri olan çeteleri korumak için neler yaptığını herkes görüyor. Yine Libya’ya çeteleri nasıl sevk ettiğini birçok ülke istihbarat raporlarında açıkladı. Faşist şef Erdoğan Libya’ya çete gönderiyorsa, çatışmaları derinleştiriyorsa daha neler yapmaz ki. Zaten Musul’un kendilerine ait olduğunu ve Misaki Milli sınırlarından sürekli dem vuruyor. Mexmûr’un dağıtılması gerektiğini ve terörist yuvası olduğunu çatlarcasına söylese de gerçekler açıkça ortada.
2 Şubat günü, Erdoğan’ın terörist dediği gerillaların halkı korumak için nasıl atılıp savaştığına şahidiz. Bir yanda halkını korumak için kendilerini feda etmekten çekinmeyen gerillalar, diğer yanda ise ambargo ve çeteleriyle halka saldıran, zırhlı araçlar ve gemilerle Ortadoğu’nun her yanına çetelerini gönderen Erdoğan var.
Acaba terörist kim oluyor? Halkını korumak için yaşamlarını yitirenler mi? Yoksa talan ve hayalleri için çeteleri ile dört bir yana saldıran, halkları katleden Erdoğan’mı?