Namus Ve Onur Savaşı Özgürlük Savaşıdır-2

0
215

Dıjwar SASON

PKK Savaşı Namus ve Onur Savaşıdır    

PKK Namus ve Onur savaşı yürüten Önderlik ve Şehitler partisidir. Bu bakımdan Namus ve Onur savaşı yurtsever bir Kürt için ilk önce Önderliğimizi ve onun örgütünü, ordusunu, değerlerini sahiplenmek demektir. PKK’li olmak, PKK sempatizanı veya yurtseveri olmak bu namus savaşına gücü oranında bulunduğu her alanda katılmak demektir. Düşmanı tanımak sonra o düşmandan kurtulmanın çaresine bakmak bunun için ne gerekiyorsa onu yapmaktır. Yurtseverlik; soykırıma karşı özgürlük savaşının bir bölümünde mutlaka yer almak demektir. Gerillayla buluşmak ve onur savaşının neferi olmak her yurtsever Kürdün vazifesidir.

Düşmanımızın sıradan olmadığını, onu yenmenin de büyük cesaret, inanç, olağanüstü çaba, emek ve direniş gerektiğini de biliyoruz. Halk olarak özgür ve onurlu bir yaşamın sahibi olmak istiyorsak önce tutsak edilen önderlik ve binlerce yoldaşımızı özgürleştireceğiz, işgal altındaki ülkemizi, sömürgeleştirilen halkımızı kurtaracağız. Kimliğimizle, tarihimiz ve değerlerimizle yaşamak için ve sonraki nesillerimize özgür ve onurlu bir gelecek bırakmak istiyorsak bunu bedelini vererek namus savaşında üzerimize ne düşüyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz.

Düşmanların en düşmanı, zalimlerin en zalimi ve benzersiz bir düşmanla savaşıyoruz. Buna karşı bizde PKK’lilikte olduğu gibi direnişçiliğin en direnişçisi, devrimcisi, yılmayanı ve düşmana kök söktüreni olmak zorundayız. Zalim ve azgın düşmana karşı büyük eylemler ve savaş gerekir. Düşman devlet, ordu, teknik ve uluslararası desteğe sahiptir. Tüm bu olanaklara rağmen bizi yok etmek için varını-yoğunu ortaya koyuyor. Bizim kaybedeceğimiz bir şey var mı? Elimizden alınmayan, gasp edilmeyen neyimiz kaldı? Öyleyse bu namus savaşına katılmamak için bir gerekçemiz yoktur. Aksine katılmak için binlerce gerekçemiz bulunuyor. Kaybedecek bir şeyimiz yok ama kazanacağımız büyük bir NAMUS SAVAŞI, ülke, halk ve insanlık var.

Özgürlük Gerillamızı yakmak, boğmak ve fiziken eriterek yok etmek için direniş tünellerine hortumlarla zehirli gaz ve benzin dolduran düşman görüntüleri bizler için kıyamet gerekçesi olmalıdır. Asla unutmamamız gereken bu görüntüler geçmişte değil bugün, düşmanımızın gerillamıza yönelik gerçekleştirdiği barbarca katliamlardan sadece birkaç karesidir. Görüntüler namuslu ve onurlu yurtsever her Kürt için isyan ve yakıp-yıkma gerekçesidir.  Bu görüntülerden etkilenmemek, etkilenip bir şey yapmamak mümkün olabilir mi? Doksan yaşındaki yurtseverler insanlarımızın sırf Kürt oldukları için zindanlarda ölüm ranzalarında kelepçeli halde tutulmasına kin ve öfke duymamak en ağır hakareti kabul etmek anlamına gelmez mi? Halkımıza bunları reva gören düşmana karşı kin ve öfke duymamak en aşağılık durumu kabullenmek anlamına gelmiyor mu? Zindanlarda işkence altında tutulan ve ‘’cezası’’ bitmesine rağmen bırakılmayarak katledilen zindan direnişçilerimizi sahiplenmemek, bunu yapan düşmanımıza karşı bir şey yapmamak kadar ağır bir durum olabilir mi? Kadınlarımıza, kız çocuklarımıza tecavüz eden Türk barbar sürülerinin ülkemizde rahatça dolaşmaları, yaşamaları kadar alçaltıcı bir durum olabilir mi? Önderliğimizi 24 yıldır tutsak edip işkence sisteminde rehin tutulmasına nasıl bu kadar tahammül gösterebiliriz. Bizler Önderliğimiz, şehitlerimiz ve özgür yaşam kanunu karşısında sadece borçlu değil suçlu bir durumdayız. Borcumuzu ancak BÜYÜK NAMUS SAVAŞIYLA elde edeceğimiz zaferle ödeyebiliriz. Bunun başka da yolu yoktur.

Önderlik; ‘’Özgür insan gibi dünyaya bakmayın, özgürlüğe müthiş susamış insan gibi dünyaya bakın’’ demektedir. Kürdistan’da özgürlük kolay olsaydı Mazlumlar, Kemaller, Hayriler kendilerini feda etmezlerdi. Ferhatlar, Zekiyeler, Rahşanlar, Ronahîler, Bêrîvanlar, Semalar, Halil Orallar bedenlerini cayır cayır yakıp özgürlük meşalesi haline getirmezlerdi. Özgürlük kolay olsaydı Zîlanlar, Zînarlar, Doğalar bedenlerini bomba yapmaz ve Bêrîtanlar uçurumlardan atmazdı kendilerini. Bu kahraman şehitlerimiz özgür yaşam ilkesinin talimatına uyarak Halkımızın ve insanlığın Onurunu korumak için tarihi eylemlerini gerçekleştirdiler. Kürdistan’da onurlu ve özgür yaşamın ne kadar zor olacağını ve bunun için büyük direniş ve bedeller gerektiğini bizzat kendilerini feda ederek kanıtladılar. PKK şahsında insan onurunu her şeyin üstünde tutarak düşmana karşı onur savaşında büyük direnip  ONUR ABİDESİ haline geldiler “Zulüm altındaki tüm halklar için kendimi meşale yapacağım. Belkide gün gelecek, bir meşale olarak elden ele dolaşacağım. Ateş karanlıklardan korkmaz. Bende korkmayacağım. Nerede zalim, nerede zulüm, nerede karanlık varsa ben orada yanıyor olacağım” sözleriyle Mazlum Doğan arkadaş Onuru korumanın direnmekten geçtiğini eylemiyle gösterdi.

Yiğitlik ve Cesaret Düşman Karşısında Onurlu Duruşla Belirlenir

Yiğitlik ve Cesaret; düşman karşısında direnebilme ve özgürlük savaşının neferi olabilmektir. Zayıf insan; düşmanını aşma bilinci, cesareti ve iradesini gösteremeyen, çaresiz, sinmiş, korkak insandır. Zayıf insan; düşmanı yaşayan ve yaşatan insandır. ‘’Kendini özgürlüğün ve onun temel değerlerine göre yatırmamış bir insan, her zaman düşman ideolojisinin etkisi altındadır ve sonuçta objektif olarak onun ajanlığını yapar.’’ (Önderlik)

Düşmana yönelmeyen yurtseverlik sahte bir yurtseverliktir.  Düşmana kusmayan bir öfke sahte bir öfkedir.Tüm ulusal ve insani değerleri talan edilmekte olan bir halkın mensupları olarak eğer buna karşı Namus ve Onur savaşını vermezsek bırakalım yurtsever olmayı sıradan bir insan bile olamayız. Kürdistan’da yurtsever ve devrimci olmanın ölçüsü düşmana karşı verilen savaşla belirlenmektedir. Kürdistan’da yurtseverlik ve ‘’Devrimcilik; ateşle oynama sanatıdır, düşmanı yakma hareketidir.’’ (Önderlik) Özgürlük ölçüsü; düşmana karşı ne kadar var olduğumuzla bağlantılıdır. Kürdistan’da Onurlu ve özgür yaşamın şartı düşmanı zihnimizde, yaşamımızda, kültürümüzde, sosyal, siyasal ve askerlikte alt temekten geçmektedir. ‘’Düşmanı nefsinde, köyünde, çevrende ve mümkünse yerinde düşürdüyseniz; o zaman ‘Namuslu bir yaşamın imkanları yaratılmıştır’ diyebilirsiniz.’’ Önderlik. Suskunluk ve pasiflik korkak insanlara ait bir özelliktir. Ölüm denen şey; cesur insanların onurluca bir kez, korkak insanların ise  onursuzca her zaman karşılaştığı şeydir. Önemli olan yaşamak değil nasıl yaşandığıdır. Onur insani erdemliliklerin en başta gelenidir. Onur kaybedilirse insandan geriye bir değer kalmaz.

Egid, Bêrîtan ve Zilan Direniş Çizgisi Namus ve Onur Çizgisidir

Özgür bir Halk ve ülke olmadan her türlü yaşam  ve ilişki sahtedir. Özgür bir halk ve ülke olmadan gerçek sevgiden, aşktan, aileden, çocuktan bahsedilemez. Aşk ve Sevgi özgürlük işidir. Onurlu yaşam; kendi kimliği ve değerleriyle yaşayabilmektir. Düşmanının boyunduruğu altında yaşam, sevgi ve aşk olmaz. Bunları yaşamanın koşulu yoktur.  Sevgi ve aşk düşmanını yenmeyle, özgürleşmeyle, özgür ülke topraklarıyla mümkündür. Ülkeyi, halkı ve insanlığı   kucaklamayan bir sevgi bencil duyguların tatmininden öteye gitmez.

Kürt halkı olarak sadece dış düşmanla değil işbirlikçilik ve ihanetle de savaş halindeyiz. Onur savaşının baştaki görevi; Onurumuza leke süren, düşmanın ülkemize yerleşmesini sağlayıp ve varlığı için dayanak olan her türlü işbirlikçi ve KDP-ENKS gibi ajan-kontra örgütlemelerle mücadele Namus savaşının önceliğidir. Her alanda bu ihanet şebekerini teşhir etmek, sert tavır alarak yaşam zeminlerini kurutmak özgürlük mücadelesinin ilk şartı olmaktadır. Bêrîtan çizgisi bu ihanetçi çizgiye karşı sonuna kadar savaşmak demektir.

Yurtseverlik ve devrimcilik ilkemiz Egîd’ ce, Bêrîtan’ca ve Zîlan’ca olmalıdır. Bêrîtan (Gülnaz Karataş) çizgisi; düşmana, işbirlikçiliğe ve ihanete karşı Onurun ve Şerefin direniş çizgisidir. Egîdleşme, Zîlanlaşma ve Bertanlaşma; Kürdistan’da yurtseverliğin, devrimciliğin, fedailiğin, özgür kadının ve erkeğin ölçüsü anlamına gelir. Egîd düşmana İLK KURŞUNU sıkan Namus ve Onur Ordusunun komutanıdır. Gerillanın kahramanlığı Egîd’lerin ruhu, cesareti, kararlılığı ve direnişinden doğmuştur.  Düşman karşısında Zap’ta, Avaşin’de, Metina’da destan bu ruh, düşünce ve intikam bilincidir. Bêrîtan ‘’Gericiliğe karşı kahramanca direndi. Benim için belirleyicidir, ilkedir. Onun için Beritan’ın özgürlük çizgisini esas aldım.  İşte esas aldığım özgürlük çizgisi budur.  Ama o Kürt gericiliğine teslim olmam diyor, özgürlüğü esas alıyor. O kızın özgürlük onurunu korumak boynumuzun borcudur. O kızı unutabilir miyiz? O mesajdır. O bize çağrıdır. O bizim için bir Jeanne D’Arc’tır. Onun gibi yüzlercesi var. Onu esas alacağız, onurumuzdur. Onun eylemi sevdanın, onurun eylemidir. Biz onun olduğu yerdeyiz. Bu kadının büyük onuru büyük direnişidir. Bu önemlidir. Son ferde kadar savaşacağız. Şeref ve özgürlük için onur için savaşacağız.’’ (Önderlik) Zilan özgürlüğün, Namus ve Onur savaşının tanrıçası, Kahramanı ve Komutanıdır.  Zilan düşmanı tarumar eden intikam savaşçısıdır. ‘’Zilan eylemliliği düşmanın sınır tanımayan, kendini hiçbir kurala bağlı hissetmeyen politikalarına karşı bir cevaptır. Zilan Sevgi Kanunudur. En ciddi  anlayandır ve yaşayan değerdir. Zilan gibi büyük bir anlayışla, büyük bir savaşçılığı birleştirmek ancak tarihi kahramanlıklara özgü olabilir.’’ (Önderlik)

Sonuç olarak; Elli yıllık mücadeleyle Özgürlük yürüyüşünde büyük zafer aşamasına geldik.  Zindanda, dağda, ovada, siyasal alanda, kültür ve sanatta, basında, yurt dışında, dünyanın her yerinde ve her alanında halk ve hareket olarak direniyoruz. Büyük direnerek yirminci yüzyılda varlığımızı kanıtladık, yenilmez olduğumuz dost ve düşmana gösterdik. Fakat düşmanımızın bizi yok etme istemini kırmış ve tam yenmiş değiliz. 21. yüzyılda varlığımızı koruma ve özgürlüğümüzü sağlama savaşında artık zafere ulaşmamız gerekiyor. Önder APO savaş ve zafer için bize gerekli tüm araçları ve bilinci sundu. Bilinç verdi, örgüt ve ordu hazırladı, halkı yurtseverleştirdi, kadını ve genci öncü düzeyine getirdi. Devrimi Kürdistan sınırları dışına taşıyarak evrenselleştirdi. Beş bin yıllık devletçi sömürgeci güçleri yenerek yeni ve güçlü bir özgürlük paradigmasını tüm boyutlarıyla hazırlayarak bize sundu. Halklar ve özgürlük Önderi konumuna geldi. Dünya sisteminin tüm gerici saldırılara karşı fedaice direnen gerilla militan kişiliği yarattı. Kürdistan devrimi diğer halkların katılımlıyla insanlık devrimine dönüştü. Bu kadar imkana rağmen bu son fırsatı değerlendirmesek tarih karşısında lanetli konuma düşeriz. Düşmanına karşı koyamayanın yiğitliğinden, onurundan bahsedilemez. Önderlik; ‘’Düşmanına karşı koymayan birisinin beş paralık değeri yoktur; ölüsü de, dirisi de haramdır ve kabul edilmez. Yaşam da haramdır. Biraz yiğitliğiniz varsa düşmana karşı durun’’ demektedir. Onur ve ahlak savaşı ekmek ve sudan daha önemlidir. İnsan günlerce aç kalabilir ama onursuz ve ahlaksız bir an bile yaşayamaz. Yaşasa da hayvanca yaşar. İnsan ahlaksız yaşayamaz, çünkü insan yarı yarıya ahlaktır. Haksızlığa, sömürü ve zulme karşı direnen insan ahlaklı ve onurlu insandır. Ahlak özgürlük bilincidir. Ahlakın temel işlevi toplumsal varoluşu sağlamaktır. Toplumsal ahlak; kendini öz değerleriyle, kimliğiyle sahiplenme, ideolojik, politik ve örgütsel güç haline getirmektir.  Ahlak özgürlüğü ifade eder.Dolayısıyla özgürlüğü olmayanın ahlakı sorunu var demektir. Boyun eğip teslim olan insan ahlakını ve onurunu yitirmiş insandır. Hatta insan özelliğini kaybetmiş, değersiz bir varlığa dönüşmüştür. Onursuz ve ahlaksız olana saygı duyulmaz ancak lanetlenir. Ahlak, onur ve namus insani erdemliliklerdir. Bu erdemler kaybedilirse geriye cesetleşme kalır. Sömürgeleştirilen, kişiliksizleştirilen Kürdistan’da gerçek insani erdemlilikler Önder APO ve PKK ile kazanılmıştır. PKK lanetli halk konumundan çıkardığı Kürt insanını yücelterek onurlu bir konuma getirmiştir. Kürtler ahlakıyla, onuruyla ve özgürlük bilinciyle ezilen insanlığa umut olacak düzeyde direnmektedirler. “Büyük acılar ve ihanetler yaşamasına rağmen, Kürt halkının bu yıllarda dayanma ve bağlanma gücü göstermesi, kendi hakikatinin farkına varması ve bunun en önemli insani onur ve temel ahlaki ilke olduğunu kavramasıyla bağlantılıdır” (Önderlik)

Onur ve Namus savaşı; Şehitler çizgisinin temsilcisi Önderlikte ısrar, halk olmakta ısrar, siyasi kimlikte ısrar, özgür yaşam ve onurlu insanda ısrardır. 14 Temmuz Ulusal Onur Direnişinin öncüsü M. Hayri Durmuş arkadaşın “Her şeyden önemlisi PKK’nin onuru ve prestijidir… Ben yoldaşlarımla varım, ben halkımın bir parçasıyım” sözleri bizim için nasıl direnilmesi gerektiğini öğretmektedir. Gençler Onur savaşının militan öncüleridirler. Sömürgeciliğe karşı Namus ve Onur savaşında sorumluluk daha çok gençliğe düşmektedir. APOCU GENÇLİK Hareketinin savaşçıları, Gerillada, Zap, Avaşin ve Metina’da olduğu gibi mücadelenin her alanında devrimci görev ve sorumluluklarını yerine getirerek Büyük Onur Savaşında düşmana karşı sarsıcı eylemlerin geliştiricileri olacak ve özgürlük şafağının kahramanları olarak tarihteki yerlerini layıkıyla alacaklardır.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here