Halkların özgürlük savaşları, işgal ve istila zihniyetinin güçlendiği tarihten bu yana sürekli gelişen savaşlardır.
İşgal zihniyeti doğal ve özgür yaşamı yok etme amaçlı sürekli olarak saldırı pozisyonunda durmuştur. Buna karşın tarih, halkların özgürlüğünden ödün vermediği ve başarıya ulaştığı büyük savaşlara da tanık olmuştur. Saldırı pozisyonunda olan işgalci güçlere karşı duruşun ne temelde geliştiğide, yapılan savaşlarda belirleyici role sahip olmuştur. Parçalı ve birleşemeyen ve düşmanın gerek askeri gerek psikolojik saldırılarına karşı direnç gösteremeyen halklar ne yazıkki büyük acılar yaşamış, büyük katliamların yanında özgürlüklerinide kaybetmişlerdir. Savaşta birlik ve başta psikolojik olarak güçlü duruşa sahip olan direnişçi kesimler silah ve sayı bakımından çok daha güçlü işgalci ve istilacı zihniyete sahip saldırganlara geri adım attırıp savaşı kazanabilmiş ve hür iradesi ile kendi kendini yönetip yaşatabilmiştir.
Kürdistan halklarıda bu saldırılara tarihin her deminde çeşitli saldırılara maruz kalmış öz savunmasını geliştirebildiği ölçüde kendini koruyabilmiştir. Bu saldırılar karşısında durabilmenin ve kazanmaya götüren en önemli yolun birlik olduğu, tarihin bize açıkça gösterdiği bir gerçekliktir. Birliğini sağlayamayan, düşmandan çekinen, psikolojik baskısından etkilenip dolaylı ve doğrudan düşman tarafında yer alan Kürtler ise kendi özünden uzaklaşıp yok olarak gelişen savaşların asıl kaybedeni olmuştur. İşgalci ve istilacıların tekerrür ettiği Kürdistan’a saldırılar mevcut dönemde de ulaşabileceği en üst düzeye ulaşmış, açıkça bir savaş yürütüyor. Günümüzde gelişen savaşın işbirlikçilik ve düşman safında yer alan kesimleri de Birlik ve Özgürlük Direnişi’ne katılmayışı ile Kürdistan üzerine tehdit oluyor. Bu kesim Kürdistan’ın her parçasında Halk örgütlülüğün sağlanmaması ve birliğin oluşmaması adına düşmanın “sıkışınca” baş vurduğu akıl hocası ve çoğu zamanda kurtarıcısı olan bir kesim olmuştur.
Halk örgütlülüğü, dönemin yıkıcı vuruşuna giden yolun önemli bir parçasıdır. Türk Devleti’nin son yıllarda HDP’ye yaptığı baskıda yoğunca kullandığı ajanlaştırma, polis, asker ve medya gücünün aşılmasının yolu örgütlülük ve bilinçlenmeden geçiyor. Mevcut AKP-MHP de karşılık bulan faşist Türkçü hükümet hem dış ülkelerden hemde Kürdistandaki destekçilerinden alabildiğince desteği alıp elde ettiği güçle Kürt halkına ve diğer halklara saldırıp teslim almayı amaçladı.
Direniş karşısında hezimete uğrayan işgal operasyonları
Düşmanın soykırım planının başlangıcı olarak başta Kürdistan Halklarının savaşçıları olan Gerilla’ya karşı bütün gücü ile saldırı başlatmış bunda da gerek işbirlikçi gerekse Kürt Özgürlüğüne karşı kesimlerden en üst düzeyde alabileceği desteği almıştır. Ancak Gerilla’nın bu saldırılara karşı direnişi, düşmanın Gerilla’yı tasfiye etme gibi büyük emeller ile başlattığı operasyonlarda gösterdiği başarı ile gücünü bir kez daha gösterip başlatılan bütün operasyonlardan faşist devleti her yerde yenilgiye uğrattı.
Türk Devleti büyüyen ve gelişen özgürlük inancı, umudunu tasfiye etmek ve bunun yegane koruyucu gücü Gerillayı yok etmek için bütün Dünya devletlerinden yardım alıp hazırladığı çökertme planı çerçevesinde yoğun saldırlar başlatıp, bu plan çerçevesinde ajan ve işbirlikçi kesimleri, baskı ve zor ile de toplumu bu inancından vazgeçirmeyi amaçladı.
Gerilla’ya karşı başta Güney Kürdistan’da başlatılan operasyonlar olmak üzere Kuzey Kürdistan’da başlatılan saldırılarda Türk Devleti binlerce asker kaybedip ağır bir yenilgi aldı. 2019 yılında Türk Devleti’nin Gerilla’ya karşı başlattığı operasyonlar ve saldırıların yanında Gerilla’nın Türk Devletine karşı başlattığı operasyonlar ve eylemlerde 1220 asker öldürülürken, 456 gerilla da şehadete ulaşmıştır. Düşman gerilla’ya karşı bütün imkanlarını kullanarak yaptığı operasyonlardan yenilgi ile ayrılırken kamuoyundan bunu gizleyip bir özel savaşa dönüştürme uğraşına girdi.
Süpürge, Çelik, Çekiç, Atmaca, Tokat, Şafak, Murat, Güneş, Yalçın vs. vs. gibi isimler ile başlatılan ve kendisi için büyük hezimetler ile sonuçlanan saldırılardan dönemine göre medya yapılanmalarına giderek saklama yoluna gitmiş ancak sakladığı yenilgiler zamanla bakanların istifasına kadar giden sonuçlar doğurmuştu. Geçmiş tarihin günümüzdeki tekerrürü olan Pençe ve Kapan adlı saldırılarda türk devleti binlerce askerini kayıp vermiş ve geçmişte oluşturduğu “Mehmetçik” medya yapılanmasını olabildiğince çirkinleştirip yalan ve Yanlış haberler ile örtbas ederek, söylediği yalanlar üzerinden de Gerilla’yı bitirdiğini söylebilecek kadar ilginçleşmiştir. Halk Savunma Birlikleri (HPG)’nin verdiği 2019 yılı bilançosunda Türk Devleti’nin 2019 yılındaki saldırılardan ne derecede ağır yenilgiler aldığını göstermiştir. 2020’de de Gerilla nezdinde çürütülmüş bir amaç güden bu operasyonlar Türk Medyasında haala bir propaganda aracı olarak kullanılmaya devam ediyor. Öyleki yalanların sürüdürülebilmesinin bir gerekliliği olarak da asker ölümleri büyük oranda saklanıyor.
Söz konusu operasyonların başlangıç ve bitiş tarihleri şöyle;
Operasyon Adı: Başlangıç Tarihi: Bitiş:
1- Sıcak Takip Operasyonu: Güney Kürdistan 27 Mayıs 1984 / 11 Ekim 1984
2- 1986 sınır ötesi harekâtı:Güney Kürdistan 15 Ağustos 1986 /15 Ağustos 1986
3- 1987 sınır ötesi harekâtı Güney Kürdistan 4 Mart 1987 /4 Mart 1987
4- Süpürge Harekâtı Güney Kürdistan 5 Ağustos 1991 /13 Ağustos 1991
5- 1992 sınır ötesi harekâtı Güney Kürdistan 5 Ekim 1992 /15 Kasım 1992
6- Hakurk Operasyonu Güney Kürdistan Ekim 1992
7- Çelik Harekâtı Güney Kürdistan 21 Mart 1995 / 2 Mayıs 1995
8- Atmaca Harekâtı Güney Kürdistan Nisan 1996 /Nisan 1996
9- Tokat Operasyonu Güney Kürdistan 14 Haziran 1996/Ocak 1997
10- Çekiç Harekâtı Güney Kürdistan 12 Mayıs 1997 / 7 Temmuz 1997
11- Şafak Harekâtı Güney Kürdistan 25 Eylül 1997 /15 Ekim 1997
12- Murat Operasyonu Güney Kürdistan Nisan 1998 /Mayıs 1998
13- Güneş Harekâtı Güney Kürdistan 21 Şubat 2008 /29 Şubat 2008
14- 2011 sınır ötesi harekâtları Güney Kürdistan 17 Ağustos 2011 /24 Ekim 2011
(Sadece Güney Kürdistan Üzerine Gerçekleştirilen Saldırılardır)
Gerilla karşısında hiçbir etkinlik gösteremeyen Türk Devleti, yenilgiye uğramış ordusu ve polisi ile ajan yapılanmasından da aldığı destek ile sivil halklara karşı da bir savaş başlattı. Çökertme ve tasfiye planının gerilla ayağı büyük direniş ile boşa çıkartılırken, bu saldırıların benzeride sivil halka karşı geliştirildi. Halkı psikolojik yönden etkilemeyi amaçlayan Faşist Türk Devleti, Kürdistan’da bombalar patlatıp, zırhlı araçlar ve polisleri ile ölüm saçmaya başladı. Örgütlü ve eğitimli gerilla’ya karşı yenilen faşist devlet halkın örgütlenme ve bilinçlenmesinin önüne geçmek için kurum ve kuruluşları polis zoru, gözaltı ve tutuklamalar ile kapattı.
Siyasi partilere siyaset yapma olanağı tanınmadı
Halk örgütlülüğü, birliği ve bilinçlenmesi düşmanın engellemek istediği ve bununla da sonuca gitmek istediği en önemli noktadır. Halkın örgütlenmesi ve bilinçlenmesinin düşmanın başlıca hedefi olduğu bu dönemde halkın birliği daha güçlü kılma ve bilinçlenmesine gidecek yollar belirlemesi kaçınılmazdır. Sürekli saldırı altında olan halk örgütlülüğünden ödün vermeyerek düşmana karşı büyük direnişin zeminini oluşturmalıdır.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan, halkımız için şu değerlendirmelerde bulunmuştu;
“Her zaman söylediğim gibi, kimin elinden nerede, ne gelirse yapmalıdır. Düşmanın niyeti kötüdür. Dost saydıklarımızın bizimle ne kadar birlikte oldukları görülemiyor. Kürtlerin ölümü üzerine hesap yapılıyor. Büyük gerçekleri insan unutamaz. Günlük olarak üzerinde duracağımız şeyler vardır. Ben kendi sorumluluğumu yerine getiriyorum. Siz de elinizden geldiği kadar düşmana fırsat vermeyin.
Halk içinde, halkın örgütlenmesi başarıya ulaşmalıdır. Düşman halkın teslimiyetini sağlamak istiyor. Onun için halk kendisini tanıyor ve kendisini toparlamalı, her şeyi dışarıdan istememeli, kendisinden istemeli. Başka çare yoktur. Her şeyi dışarıdan istemek, her şeyin partinin yapması, Önderliğin yapması mümkün değildir. Çok şey elden gelebilir. Dönem, halkın kendi kendisini savunması, örgütlenmesini yapması dönemidir. İnsan sorumluluk ruhunu almalıdır ve yapabilir de. Halk büyük bir güçtür. Kendinizi toparlayın, düşmanı oyunlarını boşa çıkarın. Köylerde, şehirlerde halk kendisini toparlayabilir. Gerilladan daha zor değil ve bunu başaracaktır.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın halkımıza yıllar önce yaptığı bu çağrı, karşılığını bulmaya en yakın süreçtedir. Düşman’ın savaş çığırtkanlığına karşı gösterilen barış ve siyasi çözüm çabaları halkımız ve PKK tarafından sıkça dile gelen öncü amaçtır. Bu barış ve çözüm’ün önemli bir ayağı olarak halkların Kuzey Kürdistan ve Türkiyede temsilci olarak seçtiği Halkların Demokratik Partisi (HDP)’ne karşı baskı ve zorlamalar ile diz çöktürme amacı güdülmektedir. HDP iktidar tarafından hedef haline getirilmiş ve sürekli saldırılara maruz bırakılıp, etkisiz kılınmaya çalışılıyor. Böylesi bir durumda halkımızın hem kendisini hemde partisini korumanın yolu ve partisininde kendisini korumasının yolu bilinçlenme ve örgütlenme ile mümkündür.
Bugüne kadar geliştirilen direnişte Devlet, halkı soykırım ve katliamlar ile tehdit ederken çözüm amaçlı kurulan siyasi partilerede, siyaset yapma olanağı tanımadı. 1990 yılından bugüne dek barış için emek ve can veren 6 siyasi parti, faşist iktidarlar, hükümetler ve ordu eli ile kapatıldı.
Parti ismi Kuruluş Tarihi Kapanış Tarihi
1- Halkın Emek Partisi (HEP) = 7 Haziran 1990 – 14 Temmuz 1993
2- Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP) = 19 Ekim 1992 – 30 Nisan 1993
3- Demokrasi Partisi (DEP) = 7 Mayıs 1993 – 16 Haziran 1994
4- Halık Demokrasi Partisi (HADEP) = 11 Mayıs 1994 – 13 Mart 2003
5- Demokratik Halk Partisi (DEHAP) = 24 Ekim 1997 – 19 Kasım 2005
6- Demokratik Toplum Partisi (DTP) = 9 Kasım 2005 – 11 Aralık 2009
Bu partiler ile çalışma yürüten birçok partiye kendini feshetmesi amaçlı binbirtürlü baskı, zulüm, katliam yapıldı, Parti meclis üyeleri öldürüldü, parti başkanları gözaltına alınıp Türk Devleti tarafından yok edildi ve sonuç olarak birçok parti kendini feshetme kararı aldı.
Halkın siyasi bir zemin üzerinden kendisini temsil edecek bir kurum ve kuruluşta örgütlenmesini engellemeye çabalayan Türk Devleti, bu yol ile halkın birlikten güç almasını engelleyip o gücü parçalı tutmayı amaçlıyor. Devletin, tarihin her deminde özgürlük, barış ve bağımsızlık için kurulan bütün örgüt ve partilere saldırmasındaki temel amaçda birlikten doğacak gücü engelleme çabasının kendisidir. Devlet, eğer denetimine alamazsa saldırmayı ve yok etmeyi seçer. Gerilla ordusuna karşı geliştirilen saldırılarda, halkın üzerine geliştirilen saldırılardan farksızdır. Gerillayı güçlü kılan ve gerillaya kazandıran nasılki parçalı gruplar halinde başta fikri ve bilinçlenme çalışmaları ve sonrada askerileşme ise halkında bu biçimde örgütlenmesi, kazandıracak olan temel yoldur. Bu bağlamda her ev bir gerilla grubu, her sokak bir gerilla bölüğü, her mahalle bir gerilla taburu ve her şehir bir gerilla ordusu olmalıdır. Halk örgütlülüğünün bu biçimde izleyeceği yol kendisi ile ortaya muazzam bir güç çıkaracak ve geriye kalan tek şey ise ufuktaki zafere doğru ilerlemek olacaktır.
Fırat ALİ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi