Newroz Ateşiyle İhanete Cevap Vermek Özgür Yaşam Hakkıdır

0
827

Amed PİRAN

Hem içerde ve hem de dışarıda kaybeden AKP-MHP faşizminin iktidarı sallantıya girince son dönemde KDP üzerinden Kürt seçmenine ulaşma çabalarını sıklaştırdı. MİT ve KDP ortak planlama yaparak kendilerine bağlı kimi partiler, şahsiyetler ve korucu olan aşiretler üzerinden sadece Özgürlük Hareketine dönük değil, aynı zamanda HDP’ye yönelikte karalama kampanyası başlattı. Böylece halkı yurtsever değerlerden uzaklaştırarak AKP-MHP iktidarına destek vermeye çalışmaktadır. KDP bununla sınırlı kalmayarak, Özgürlük Hareketine yönelik Güney Kürdistan’da Türk ordusuyla başlattığı ortak saldırıyı Kuzey’e, her parça Kürdistan’a taşımak istemektedir. Bunun için de MİT ile ortak hareket ederek Güney Kürdistan’da oluşturdukları ajan ağını bu güçler üzerinden Kuzey Kürdistan’a taşımayı amaçlamaktadırlar.

Hem AKP-MHP iktidarı, hem de KDP yönetimi gelinen aşamada siyasi, askeri, ekonomik olarak toplumu yönetme konusunda  ciddi bir kriz içindeler. Her iki iktidarında ve hatta dayandıkları kapitalist Modernite sisteminin de halklara verebileceği bir şeyleri kalmamıştır. O nedenle birbirlerine dayanmaktadırlar. Birbirlerini en kötü biçimde kullanmaktadırlar. Bu noktada en çok kullanışlı aparat haline gelen ise KDP olmaktadır. Gelinen aşamada 24 saat Kürtlerin tüm kazanımlarına yönelmekle sorumlu olan MİT ve KDP ortak koordine eder hale gelmiştir. Bu sadece Başur ile sınırlı politika olmaktan çıkıp günümüzde dört parça Kürdistan’da ortak hareket eder konuma gelmişlerdir.

KDP ve MİT’in ortak amacı Özgürlük Hareketinin yarattığı kazanım ve değerleri tasfiye etmek olduğu açıktır. AKP-MHP faşist iktidarı Özgürlük Hareketinden kurtularak, Kürdistan’ı KDP üzerinden kendi denetimine almak isterken, KDP’de dört parça Kürdistan’da sultasını kurarak Özgürlük Hareketinin değerleri üzerinden sahte bir Kürt önderliğine soyunmaktadır. Hewler merkezli kurulmak istenen bu sahte Kürt Önderliği ABD tarafından da kabul görülüp, dayatılmaktadır. Ancak bugüne kadar başarılı olamadılar, bundan sonra da başarma şansları yoktur.  

Şayet bu gün Önder APO üzerinde halen tecrit devam ettiriliyorsa ve PKK’ye imha konsepti dayatılıyorsa bir yönüyle bunda KDP’ye  boş alan yaratmak içindir. Dikkat edilirse Önder Apo’ya komplo gerçekleştirildiğinde ilk olarak Washington’a çağrılan ihanetçilerin başında Barzaniler geliyordu. İmha ve tecrit saldırısı Özgürlük Hareketinin her döneminde ABD- TC ve KDP ortaklığında gerçekleştirildi. Bu saldırıların amacı Özgürlük Hareketinin Özgür Kürdistan, Özgür Türkiye amacını engellemeye yönelikti. Hegemonyanın uşağı haline gelen Türk iktidarlarının tümü PKK’ye saldırı gerçekleştirerek bunu engellemeye çalıştı. Aynı şekilde Türk devletinin rızasıyla KDP’de Özgür Kürdistan amacına saldırarak Hewler merkezli sahte bir Kürt önderliği üzerinden anlaşarak Türk devletinin koordinesinde PKK’ye saldırmaktadır. Bugün bu saldırıyı MİT’in koordinesinde Bakur Kürdistan’a taşımaktadır. İhanet ve işbirlikçi politikalarını Kürt halkına özümsetmek istemektedir.

Son dönemde MİT koordinesinde Başur ve Bakur’da Barzanilerle yapılan toplantıların bir çoğu Bakur halkının PKK’den kopartılması üzerine yapılan planlamalar temelinde gerçekleştirilmiştir. Barzanilere bağlı kimi korucu aşiret reisleri, Huda-Par gibi kontra partiler, şahsiyetler Güney Kürdistan’a çağrılarak PKK karşıtı kara propaganda yapma konusunda görevlendirilmişlerdir. Öyle ki, bu kara propaganda demokratik değerleri savunan HDP’ye yönelikte yapılmaya başlanmıştır. Yine MİT üzerinden tehdit, şantaj, uyuşturucu, fuhuş yoluyla ahlaki olarak düşürme, kendine bağlama ve ajanlaştırma politikaları yoğunca halkımıza dayatılmaktadır.

Barzani ailesi ve onların çevresinde yer alan birçok zengin Güney Kürdistan halkından çaldığı paraları Türkiye alanına yatırım yapmaktadır. Yine Hüda-Par ve onlara bağlı olan sermaye grupları Hewlêr, Duhok, Kerkük, Süleymaniye, Halepçe gibi kentlerde Güney halkının emeğini sömürerek AKP-MHP iktidarına, MİT’in kasasına taşımaktadır. MİT’in koordinesinde bu kentlerde kontra faaliyetlerde yer almaktalar. Yine hem dört parça Kürdistan ve Avrupa’ya ortak temelde uyuşturucu pazarlamaktalar. Halkımızı uyuşturucuya müptela ederek özgürlük değerlerinden uzaklaştırarak kendilerinin basit bir ajanı haline getirmek istemekleler. Dolayısıyla kendi şahsi çıkarları için halkımızın geleceğini bu ihanet ve işbirlikçi yapılanmalar karartmaktadır.

Bu yönüyle herkeste bilir ki, tüm iktidarlarda olduğu gibi AKP-MHP faşist iktidarı da imha ve tecrit konseptinin başarılı olması için ihanetçilere ihtiyaç duymaktadır. İşte Kürt halkının içine hazırlanıp bir ur gibi yerleştirilen ihanetçi damarı bugün KDP temsil etmektedir. KDP bir ihanet damarı olarak Kürt halkının içinde beslenip bugüne kadar getirilmiştir. Zaten KDP yapılandırılması gereği Kürt halkının özgürlüğüne karşıdır. Bırakalım halkların, dinlerin yada farklı mezhep ve kültürlerin özgürlüğünü, kendi halkının bile özgürlüğüne karşıdır. Bu gibi partilerin özgürlükten anladıkları kendi aşiretsel, ailesel çıkarları ve iktidarlarıdır. O nedenle KDP Kürt halkının içinde MİT koordinesinde ihaneti normalleştirme ve ihaneti kabul edilir hale getirmekle görevli kılınmıştır.

AKP-MHP faşist iktidarı ihanetten medet umarak imha ve tecrit politikasına hayat buldurmak istese de bugüne kadar imha ve tecrit konsepti başarılı olamadı. Elbette bunun nedeni, APOCU duruşun sonucudur. Çünkü Apoculuk daha baştan bu yana ihanet ve işbirlikçiliğe karşı durmuş, bir hesap sorma hareketi olarak gelişmiştir. İhanet olabilir, saldırılar olabilir ama saldırılara karşı bir duruş olursa onu bertaraf etmemek için bir neden yoktur. En büyük tehlike ihanet ve işbirlikçiliği normal görmedir. Bir ülkede ihanet normalleşirse, o ülkede çürüme, dağılma, sömürülme ve yenilme kaçınılmazdır. Dolayısıyla bir yerde ihanet varsa, ihanete uğrayanların kendisini savunması, öz savunmasını geliştirmesi bir zorunluluk ve meşru bir haktır.

O nedenle iktidarlarını ayakta tutmak ve daha fazla zenginleşmek için her şey mubahtır desturuyla talan siyaseti yürüterek halkların geleceğini kendi ikballerine kurban eden bu ahlaksız güçlere karşı elbette gençlik başta olmak üzere tüm yurtsever Kürdistan halkı ve Türkiye halkları birlik içinde mücadele ettiğinde, öz savunmasını yaptığında, örgütlü hareket ettiğinde halkımızın ve halkların geleceğini yok eden bu güçlere karşı başarı kesindir. Dolayısıyla bu güçlere karşı herkes mücadele ederse, kim elinden ne geliyorsa hiçbir kaygıya girmeden yerine getirirse bu güçleri Kürdistan’ın her parçasında olduğu gibi Türkiye’de de tarihin çöp sepetine atabiliriz. Buna inanmak ve inancı oranında mücadele ederek pratikleştirmek fazlasıyla yetecektir.

Dikkat edilirse hem AKP-MHP faşist iktidarı ve hem de KDP yönetimi kurdukları iktidar ve yönetimlerine karşı halkın öfkesini derinden enselerinde hissetmekteler. Halkın bu öfkesinin patlamasından korkmaktalar.  O nedenle ihanet ve işbirlikçiliğe karşı öz savunma temelinde gençliğin, kadının, işçinin, emekçinin bütün kesimlerin örgütlü temelde mücadele etmesi durumunda bilin ki, karşımızdaki düşmanda yenilebilir. Çünkü bu düşman Kürdistan’daki ihanet ayaklarına dayanıyor. Şayet bu ihanet odakları olmaz ise bir Kürdü kolay kolay ajanlaştıramaz, ülkemize uyuşturucuyu, fuhuşu sokamaz. Sömürgeciliğini sürdüremez, ülkemizin diğer parçalarını işgal edemez

Bu temelde öngününü yaşadığımız Newroz’u öz savunma yılı ilan ederek, bütün bir yıl Newroz ruhuyla yaşadığımızda büyük gelişmeler kaçınılmazdır. Başta Önderliğimiz ve halkımızın özgürlüğü temelinde her alanda bir seferberlik ruhuyla sömürgeciliğe, onun yerli işbirlikçisi olan ihanetçi güçlere karşı mücadele edildiğinde 2022 Newroz’u gerçek anlamda bir özgürleşme yılı olabilir. Geleceğimizi karartanlara, kendi zenginleşmelerine bizleri kurban edenlere karşı Newroz ateşiyle cevap vermek özgürce yaşama hakkının kendisidir. NEWROZ PÎROZ BE

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here