Ölümün öldüremediği yaşayanlar

0
224

Yeryüzünde insanın kendi soyundan can aldığı ilk savaş, Yaşamın yeşerdiği topraklara dökülen ilk kan; Kabil, kardeşi Habil’i öldürdü. Bu savaşla artık yeryüzünde yaşam eskisi gibi olmayacaktı. Sonuçta özgür, eşit, barış ve hoşgörü dolu insan yaşamı parçalandı ve iki kutba dönüştü.

İlk savaş anlatısı, Adem’in oğulları Kabil ve Habil arasındadır. Bu savaşın diyalektik boyutu ise oldukça derindir. Erkek egemen zihniyeti, nasıl ki insanın cennetten kovuluşunu Havva şahsında kadına mal etmişse bu savaşı da kadına mal etmeye çalışmıştır. Kadının nasıl hedeflendiği diğer savaşlarda görüldüğü gibi bu savaşta da karşımıza çıkmaktadır. Kabil’in katliamcı ve köleci gerçeği, özünde kadına dayalı ahlaki politik toplum yaşamının yok edilmeye çalışılmasıdır. Habil ise emdiği süte ihanet etmemiş, Ana kadın yaşamdan kopuşu en büyük günah saymış, kadına dayalı ahlaki politik toplumun ilk fedai savaşçısı olmuştur. Özel mülkiyete ve köleliğe karşı, canı ile durmasını bilmiş ve insanlık genlerinde unutulmaz bir hafıza kazanmış ve ölümsüzleşmiştir.

EZEN İLE EZİLENİN SAVAŞIDIR

Yeryüzüne akan ilk kanla günümüze dek süren büyük bir savaş da başlamıştır. Bu ezenler ile ezilenlerin savaşıdır. Kabil tipinde ortaya çıkan açgözlülük, tekelcilik, egemenlik zihniyeti, ahlaki politik toplum değerlerinin hile ve kurnazlıkla ele geçirilmeye çalışılmasıdır. Kabil, köleliği geliştirmenin ilk kan dökücüsü ve zalimidir. Onun zihniyetinden ötürü insan toplumunu korkunç bir virüs gibi saran kölelik, insanlık tarihini dramatik bir sahneye çevirdi. Kölelik insanın düşürülmesinden başka bir şey değildi. İnsanın kendi nesline karşı işlediği en korkunç ve en iğrenç suçtu.

KABİL ZİHNİYETİNE KARŞI 14 TEMMUZ

Habil’in temsil ettiği asil direniş geleneği, Kabil ile zafer kazanan kötülüğe karşı en anlamlı hakikatleri de insanlığa kazandırdı. Tıpkı 14 Temmuz günü Amed’deki zindanda kötülüğe karşı iyiliğin, köleliğe karşı özgürlüğün, karanlığa karşı aydınlığın savaşını veren yiğitlerin, insan toplumuna kazandırdığı hakikat gibi. Tarihte Kabil zihniyetine karşı en anlamlı savaşlardan birinin 14 Temmuz direnişi olduğu su götürmez bir gerçektir. Kürt halkının bütün değerleri yok edilmek isteniyordu. Türk devleti, insanın algı sınırlarını zorlayan canice işkencelerle Kürt ve Kürdistan’a dair her şeyi ortadan kaldırmaya çalışıyordu.

İNSANLIK ONURUNA SAHİP ÇIKMA SAVAŞI

14 Temmuz direnişi, işte bu caniliğe isyandır. İnsanlık onuruna kahramanca sahip çıkma savaşıdır. Kürt kimliğini, iğrenç işkencecilerin ayakları altında ezdirmemektir. 14 Temmuz, özünde Kabil rejimine karşı tıpkı Habil tarzında ölümüne verilen bir cevaptır. İnsanın, insan olarak kalma kavgasında bir zirvedir. İnsan olarak kalmak ve insan gibi yaşamak isteyen varsa Kemallere, Hayrilere, Akiflere, Alilere yönlerini çevirmeli ve bu büyük kahramanları anlamalıdır.

KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜK DAVASI İÇİN

14 Temmuz direnişçileri, en vahşi koşullarda gençliklerini, yeteneklerini, emek, zaman, duygu, düşünce, inanç, irade adına neleri varsa hepsini, Kürt halkının özgürlük davası için değerlendirdi. Bir gün, bir an olsun bile ‘Benim halim ne olacak’ demediler. ‘Bu halkı bu halden kurtarabilmek için acaba biz neler yapabiliriz, daha neler yapmalıyız’ dediler. Onlar birer dava, fikir ve inanç adamıydı. 14 Temmuz direnişi, kendini bilen ve kendini tanıyan insanın kudretini, insanlık ailesine miras bıraktı. Ahlaki politik toplumun direniş geleneğine, günbegün eriyen bedenleriyle eşsiz bir halka eklediler. Habil gibi onlar da ölümün öldüremediği yaşayanlar oldu.

YENİLMEZ KILAN 14 TEMMUZ RUHUDUR

Zindandaki bu büyük direniş, köklü bir hakikat gibi Kürdistan topraklarında köleliğe karşı özgürlük savaşının iradesi, bilinci, duygusu ve ruhu oldu. Bu bilincin, iradenin, duygunun ve ruhun ardılları, bugün insanlığın büyük savaşını veriyor. İşte akıl almaz eşit olmayan koşullara rağmen Medya Savunma Alanları’nı yenilmez kılan 14 Temmuz direnişçilerinin yaşayan ruhudur. Kök hücrelerinde böylesine eşsiz bir direnişi barındıran PKK gerillası, İslam dinine sahte bir elbise giydiren Türkçü faşizmi yeniyor. Gerillanın amansız savaşı, Türk faşistlerine her yerde darbe indirmenin fermanıdır. Kürtleri silahlanmaya ve her yerde öz savunma pozisyonu almaya çağrıdır.

TEMEL YASA İŞLEYECEK; EKİLEN BİÇİLECEKTİR

Gerillaların eşsiz bir emekle granit kayaları delerek açtığı tünellerde ve dağ zirvelerinin mevzilerinde verdiği olağanüstü savaş, tıpkı bir tohumun çoğalıp dünya insanlığına sunu olmasıdır. Direniş tünellerinin sonunda özgürlüğün aydınlık ışığı, insan toplumuna da Kabilci kapitalist düzenden kurtarmanın yol haritası olmaktadır. Sahte AB demokrasisi, ABD hegemonyası ve İngiliz sömürgeciliği, DAİŞ aşığı Türk devletine verdikleri pragmatist desteklerden ötürü başta Kürtlerin vicdanında, insanlık nazarında yargılanmaya başlanmıştır bile. Ne kadar destek verirlerse versinler her tür mikrobun rahmi haline gelen faşist Türk devletinin, kadim Anadolu ve insanlığın rahmi Mezopotamya topraklarında varlığını sürdürmesini sağlayamayacaklar. Evrenin en temel yasası işleyecek; ekilen biçilecektir.

ZAFERİN IŞIĞI GÖRÜNÜYOR

Toprağa ekilen bir tohum, büyümek için ihtiyaç duyduğu her şeyi kendisine nasıl çekiyorsa Kürdistan da özgürlüğü için her şeyi tıpkı bir tohum gibi çekiyor. Mayası 14 Temmuz direnişçilerinin ruhu olan gerilla, bu tohumun enerjisi, bilinci ve iradesidir. Gerillanın kayalarda açtığı özgürlük mabedi tünellerinin sonunda zaferin ışığı görünüyor. 14 Temmuz şehitleri ölümün yok edemediği yaşayanlardır. Ruhları şad, şanları ruh olsun.

İSKAN AMED

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here