Öz-savunma: toplumun korunması için fiziksel savunmanın ötesinde sosyal ve siyasal mekanizmaların oluşturulmasını içerir. Toplumun militaristleşmeden direnebilmesi için devletin kullandığı zor kavramlarını taklit etmek yerine gücünü tabanından alarak bir arada yaşam değerlerini koruması gerekir. Kendi var oluşunun ve anlamının farkına varmasıyla kişi yaşam hakkından söz edebilir ve kendini ve toplumu savunabilir. Ve bunu, kapitalist devlet yasaları ve yönetim mekanizmalarına dayanarak değil, ancak kadın özgürlüğü gibi temel değerleri kapsayan toplumsal etiği içselleştirerek gerçekleştirebilir.
Yine Öz Savunma, Kapitalist moderniteye karşı demokratik moderniteyi yaratmanın en önemli esaslarından birisi, ulus devlete alternatif olarak demokratik ulusu geliştirmektir. Demokratik ulusun en önemli ayaklarından birini ise, Öz-Savunma sistemi oluşturur. Doğadaki her varlığın bünyesinde bir savunma mekanizması olduğundan söz edilebilir. Canlılar dünyasında da her tür kendisine özgü bir savunma sistemine sahiptir. Savunmasız tek bir canlıdan söz edilemez. Canlılar sahip oldukları öz savunma sistemine dayanarak varlıklarını koruyabilir ve sürdürebilirler. İnsanlar da gerek tek tek gerekse toplum olarak yaşamlarını sürdürebilmek için bir savunma sistemine ihtiyaç duyarlar. Hem doğadan hem diğer canlılardan ve hem de kendi türünden kendisini korumak zorunda olan insan türü çok yönlü ve güçlü bir savunma ihtiyacı içindedir. İnsan türünde savunma biyolojik olduğu kadar toplumsaldır da. Biyolojik savunma her canlı varlıkta doğuştan var olan savunma güdülerince yerine getirilir. Oysa toplumsal savunma topluluğun tüm fertlerince ortaklaşa gerçekleştirilir. Topluluğun asli bir işlevi olan savunma yaşamın sürdürülmesinin garantisidir.
Öz savunmayı gerçekleştirmenin yolu, tüm toplumsal farklılıkların yaşamın her alanında örgütlü karar düzeyine ve eylem gücüne ulaşmasından geçmektedir. Öz savunma ancak siyasetin elit grupların elinden çıkarak topluma mal edilmesiyle mümkün olabilir. Demokratik toplum perspektifinden bakıldığında şunu önemle belirtmek gerekir: Özsavunma denince kastedilen askeri bir duruş ya da silahlı örgütlenmeden ziyade, toplumun kendisini her alanda korumak için örgütlenmesi ve bu örgütlenmelere dayanarak mücadele etmesidir
Tarihin her döneminde olduğu gibi Kapitalist sistemle birlikte kadınlara asimilasyon, şiddet, kendi özünden çıkartma, toplumda pasifize etme politikaları uygulanmıştır. Sadece bir bölgede veya bir ülkede değil, dünyanın en küçük yerleşim birimleri olan köylerden tutalım da en büyük metropollere kadar kadın odaklı özel politikalar uygulanmıştır. Kadını kendi özünden çıkartma, toplumda pasifize etme, toplumun ana damarı ve yaşamın yaratıcısı olan kadınlar, kapitalizm ve ulus devletlerin hedefinde olmuş ve olmaya devam ediyor. Ulus devlet diktaların kadına yönelik uyguladığı bu politikalara karşı kadınlarda her dönemde kendi öz savunma alanlarını yaratmış ve mücadelelerini yükseltmiştir. Kadının örgütlüğü esasında oluşturulan öz savunma sistemleri, kadının devrimin öncüsü ve yaratıcısı olmaya kadar götürmüştür. Toplumda devrimleşme ve özgürlüşme kadın odaklı olarak devam ediyor. Bunun somut örneği ise savaşçı Kürt kadınlarının, dağlar ve Rojava’da yürüttüğü fedai eylemler başta olmak üzere kapitalist sistemin yarattığı leviathanlara karşı öz savunma güçlerini oluşturmuştur.
1800’lü yıllarda Amerika ve İngiltere’de ki yasalar erkeklere kadınları dövme hakkı veriyordu. Kadınların uzun süren mücadeleleri sonucu 1900’lerin başında bu kanunlar değişti ancak kadına yönelik şiddet artarak devam etti. kapitalizm kadınların hayatlarını bu denli alt üst ederken, kadınlar çarenin “erkek devletin vereceği adalet” olmadığının farkına varmış durumda. Kadınlar çeşitli ülkelerde birbiri ardına Kadın Öz-Savunma birlikleri kurmaya başladı.
Bunların başında Hindistan’ın kuzeyindeki Uttar Pradesh Bölgesinde 2006 yılında Sampat Pal Devi tarafından Gulaab Gang (Gulabi Çetesi) kuruldu. Adını giydikleri pembe renkli yerel kıyafetlerden alan çete, kadınlara şiddet uygulayan erkekleri bambu sopalarıyla dövüyor. 10 Kadınla başlayan Gulabi Çetesi’nin bugün 270.000 üyesi var. Yine Hindistan’ın Lucknow bölgesinde 2011 yılında Usha Vishwakarma tarafından kurulan Red Birigade (Kızıl Tugay) Siyah şalvar üzerine kırmızı gömlek giyen Kızıl Tugay üyeleri özellikle cinsel şiddet ve küçük kız çocuklarına yönelik taciz ve tecavüzlere karşı mücadele ediyor. Grubun 200’den fazla üyesi var. Arming Sisters (Silahlı Kızkardeşler) Amerika ve Kanada’da yaşayan Kızılderili yerli kadınların tecavüze ve cinsel saldırıya uğrama oranlarının yüksekliği karşısında onlara kendilerini fiziki ve ruhsal olarak güçlendirecek eğitimler vermeye başlamıştı artık.
Aynı şekilde TC ve faşist AKP-MHP iktidarının sistemleştirdiği Kadın kırımına karşı Kızıl Sopalılar kuruldu. Kızıl Sopalılar, AKP-MHP iktidarının Kadına yönelik sistemli bir şeklide yürüttüğü taciz, tecavüz ve ötekileştirmeye karşı kadın öz-savunma gücüyle karşı duruyordu. Rojava devriminden etkilenen genç kadınlar tarafından Arin Mirxan Kadın Savunma Timleri Diyarbakır’da kuruldu. “Erkeklerin kadına dönük her türlü şiddetine karşı bir cevap olacağız diyen” Kadın Savunma Timi erkekleri uyardı “başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz!” sloganıyla eril zihniyete karşı dik bir duruş sergilemiş oldu.
Kadın kazanımlarını korumak ve Rojava’da oluşturulmak istenen öz-yönetim deneyimine yönelik saldırılara karşı bir savunma gücü olan Yekîneyên Parastina Jinê YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) Yaşları 19-25 arasında değişen kadın savaşçılar Kobane’de DAİŞ’e karşı ön saflarda verdikleri mücadele ile erkek zihniyetine karşı ahlaki ve politik olarak toplumu koruyorlar. Kadınların kendi iradelerini olduğunu gösterebilmeleri için kapitalizm ve faşist iktidarlara karşı savaşın ön cephelerinde yerlerini aldılar. Kadınlar savaşamaz söylemi Kürt kadının verdiği direniş karşısında anlamını yitirmiştir.
Kürdistan Kadınlarının Öz-Savunma bünyesinde birleştiği bir çatı olma özelliğini taşıyan YPS- JİN Öz Savunma Birilği, 5 Mart 2016 tarihinde kuruluşunu ilan ederek, başta Kürt kadınları olmak üzere Türkiye’de yaşayan bütün kadınların Öz-Savunmasını ileri bir aşamaya taşıdı. TC ve soykırımcı AKP-MHP iktidarı Kürt halkına yönelik uyguladığı inkar ve imha politikalarının soykırım boyutuna ulaşarak, kadın, çocuk yaşlı, hamile, engelli, genç denmeden vahşice katlediyor. Barbar zihniyetin ürünü olan Türk devleti ve AKP-MHP iktidarı, Türkiye’deki halkların mozaiğine karşı tekçi ve gerici zihniyetlerini uygulamaya çalışmaktadır. Bu saldırılara karşı Kürdistan ve Türkiye’deki kadınlar Öz-Savunma temelinde örgütlenmeli ve bu faşist zihniyete karşı direnişi yükseltmelidir. Çünkü Öz-Savunma meşru bir hakktır. Türk devletinin Kürt ve Türkiye’de yaşayan kadınlarına yönelik sistimleştirdiği taciz, tecavüz ve Kadın kırımına karşı, Kadınların, Örgütlü Öz-Savunması en büyük cevap olacaktır.